Çiftçinin sesini duyan var mı?


Çiftçinin sesini duyan var mı?
Kayıt : 22 Ocak 2015
Yazan : Ali Ekber Yıldırım Kategori : Tarım genel, Tarım politikaları, Yaş meyve sebze

Ülkenin her bölgesinden tarımla ilgili felaket haberleri geliyor. Aşırı soğuk havanın etkisiyle yaşanan don felaketi, aşırı yağış ve fırtına nedeniyle sel ve su baskınları tarım ürünlerine büyük zarar verdi.En büyük hasar seralarda görüldü. Seraların bir bölümü yerle bir oldu. Bir bölümü suyla doldu. Ürününü toplamaya sandalla gidenler var. Bu kadar emek, sermaye gitti. Yapılan masraflar nasıl karşılanacak?Çiftçi sesini duyurmak için milletvekillerine, medyaya, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na ulaşmaya çalışıyor. Çiftçinin sesini duyan var mı?

Doğrusu toplumun, milletvekillerinin bakanlığın,yetkililerin bu konuda istenen duyarlılıkta olmadığını söyleyebiliriz. Her zaman olduğu gibi konu ürün fiyatlarının artışı üzerinden tartışılıyor. Medya pazar yerlerinden yayın yaparak sebze ve meyve fiyatının artmasından yakınıyor. Bir bölümü de fiyat artışı nedeniyle çiftçileri, o ürünleri büyük zorluklarla üretenleri suçluyor.

Sabahtan akşama kadar ekonomiyi borsa,döviz faiz üçgeninde tartışan uzmanlar, tarımı ve gıdayı konuşmayı zaman kaybı olarak görüyor. Her ayın sonunda açıklanan enflasyon verilerinin yüksek çıkmasında gıda ürünlerini suçlamayı da ihmal etmiyorlar.

Ülke gündemi belirleyen Cumhurbaşkanı ve hükümetin ilgi alanına tarımın,çiftçilerin girmesi pek mümkün olmuyor. Onların böyle bir derdi yok.

Muhalefet partileri ise, Cumhurbaşkanı ve hükümetin belirlediği gündemi takip ettikleri için onlar da yeterince tarıma ve çiftçilere zaman ayırmıyor. Milletvekilleri ya medyadan okudukları haberleri veya çiftçilerin kendilerine ilettikleri sorunları Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gündem dışı konuşmalarda bir iki dakikada dile getirmeye çalışıyor.

Çiftçilerin en büyük örgütü konumundaki Türkiye Ziraat Odalar Birliği, hükümet tarafından yanlış anlaşılmasın diye büyük titizlikle Ankara’da masa başında hazırladığı basın bültenleri ile sorunları savuşturuyor.

Kışın ağır şartlarında, yüksek girdi maliyetleri ile tarım ürünlerini üreten çiftçilerin karşı karşıya kaldığı doğal afetler konusunda büyük bir duyarsızlık var.

Çiftçinin yaşadıkları görmezden geliniyor. Sebze meyve fiyatlarındaki artış ise büyük sorun olarak sunuluyor. Ürün fiyatlarının yüzde 100 artması için felakete gerek yok ki. Çoğu zaman tarım ürünleri hiç zarar görmese de söylentiyle, spekülasyonla fiyat artırılıyor.

Kaldı ki yüksek fiyatın sorumlusu da çiftçi değil. Bugün Finike’de en kaliteli portakalın kilosu 30-40 kuruştan satılıyor. Tüketici ne kadara tüketiyor? En az 2-3 lira. Felaket olsa da olmasa da üretici ucuza satarken tüketici pahalıya tüketiyor. Yıllardır şikayet edilen bu soruna çözüm bulunamıyor. Belki de bulunmak istenmiyor.

2014′te kuraklık, dolu, don, fırtına bir çok felaket yaşandı. Ekonomi az da olsa büyüdü ama tarım küçüldü. 2015 de felaketlerle başladı. Bu kadar çok felaket yaşanıyor. Çiftçi zor durumda. Devlet ne yapıyor?

Günlerce süren hasar tespit çalışması sonucunda sigorta yaptıran zararının bir bölümünü karşılayabiliyor. Sigorta yaptırmayan hiç bir destek, yardım alamıyor.
En çok başvurulan yöntem ise kredi borçlarının 1 yıl süreyle ertelenmesi. Kredi borçlarının ertelenmesi için hasar tespiti sonucunda en az yüzde 40 zarar olduğunun kanıtlanması gerekiyor.

Kredi borçları da faiz işletilerek erteleniyor. Çiftçiden faizi ile birlikte o kredi tahsil ediliyor.

2014′te kuraklık, don, dolu ve daha bir çok felaket yaşandı. Hasar tespiti yapıldı. Zararı yüzde 40′tan fazla olanların borcu ertelendi. Borcu ertelenen çiftçi bu yıl öyle bir üretim yapmalı ki hem ertelenen borcunu faiziyle ödeyecek, hem de bu yılki üretim için masraflarını karşılayacak. Yetmiyor, 2015′te ödemesi gereken kredi borcunu da ödeyecek. Ürettiği ürünle maliyetini zar zor karşılayan çiftçi bu ödemeleri nasıl yapacak? Böyle bir babayiğit var mı?
Kaldı ki, her felaket olduğunda sadece kredi borçlarını ertelemek yeter mi?

Bursa Karacabey’den çiftçiler bir süredir telefonla arayıp dertlerini anlatıyor. Hepsinin derdi aynı. Kredi borçları ertelenmemiş. Mısır hasadını yapamamışlar. Yağışlar nedeniyle ürünleri suyun içinde. Sulama için kullandıkları enerjinin parasını ödeyemedikleri için devlet tarafından verilen destekleri bloke edilmiş. Bu şartlarda üretimi nasıl sürdürecekler?
Özetle, bütün olumsuz koşullara,zorluklara, yüksek girdi maliyetlerine rağmen tarım ürünlerini üreterek soframıza ulaştıran çiftçilerin sesine kulak verilmeli. Onlar üretmezse aç kalırız aç.


 
Ynt: Çiftçinin sesini duyan var mı?

çifçiyim dedigin zaman adam yerine konmuyoruz bunda birazda biz çifçilerin suçu var gerektigi yerde masaya yumrugu koymuyoruz aynı tas aynı hamam devam ediyor insan larda vicdan kalmamış ne zorluklarla üretim yapıyor çifçi bilen yok yüzü gülen çifçi görmedim borçla işi götürüyoruz yıl sonunda gelir gider aynı ya geliyor kısacası devlete çalışıyoruz mazottan gübreden yüzde yetmiş vergi veriyoruz ben sırf mazottan yılda 15 bin tl vergi veriyorum parayıda aracı esbaf tüccar fabrika iş adamı kazanıyor çalıştıgım yanıma kar kalıyor
 
Ynt: Çiftçinin sesini duyan var mı?

Çiftçi her yerde üvey evlat malesef.derdini dinleyende yok anlıyanda yok.ziraat odaları genel başkanı en basiti şu ödenen mazot paraları için bile ağzını açmadı.arkadaş tc nosu 8 olanın suçu ne ki 15 gün sonra parasını alsın.aidatı bizden alıyolar ama bizden tarafa değiller.çiftçi örgütleri hep masa başında ahkam kesiyolar.
2 gün önce aklıma geldi tarım krediye üyeydim yıllardır alışveriş yapmam.zate yapanların hali de içler acısı adam ödemekle bitiremiyor .çünkü hesap alışta değil ödenişte netleşiyor.telefon ettim benim üyelik parasını hesab et ben parayı alıp üyelikten çıkcam diye müdürü aradım. 1 saat sonra gittim parayı alıp ordanda kurtuldum.
 
Ynt: Çiftçinin sesini duyan var mı?

Bence en büyük sorun çiftçilik yapanların eğitimsiz olması(genel olarak). Kara düzen gidiyor her şey. Mesela çoğu kişi sanki öküzle çalışıyormuş gibi ekmeye biçmeye çalışıyor. Önce eğitim sonra örgütlenme. Ayrıca bulmuşuz kolayını biz cahil adamız nerden bilecez dedik mi her şey tamam oluyor. Bunlardan vazgeçmemiz lazım.
 

Benzer Konular