Ziraat Bankası’nın 1,6 milyar dolarlık kredisi buhar oldu!

Haberler - Gündem

Uğur Dündar’dan Ziraat Bankası eleştirisi: Halk adına soruyorum, bu senin babanın parası mı?​




SÖZCÜ yazarı Uğur Dündar, Ziraat Bankası'nın Kazakistan şubesinde yolsuzluk yapıldığı iddiasını araştırmak için ilgili yetkililerle görüşmeye çalıştığını ancak aradan bir hafta geçmesine rağmen hiçbir yetkilinin kendisine cevap vermediğini belirtti. Ziraat Bankası yetkililerine seslenen Dündar "Kazakistan'daki barona sen bu garip halkın, sen bu tüyü bitmemiş yetimin hakkını nasıl peşkeş çekersin, sonra da nasıl suskun kalırsın? Hesap ver. Halk adına soruyorum" dedi.​

hakan-kaya-50x50.jpg

HAKAN KAYA
Yayınlanma: 00:27 - 25 Aralık 2021Güncellenme: 00:39 - 25 Aralık 2021



SÖZCÜ yazarı Uğur Dündar'ın sunduğu Demokrasi Arenası programına CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, ekonomist Meliha Okur ile anlatıcı ve televizyon programcısı Mine Özbek oldu.

“İNANILMAZ BİR TL SIKIŞIKLIĞI VAR”

Ekonomideki durumu değerlendiren ekonomist Meliha Okur, “Reel sektörden yığınla insanla konuşuyorum. Deli gibi Türk Lirası arıyorlar. Para yok. Tüm parayı buraya çekeceğiz. O para nerede kullanılacak ayrı bir tartışma konusu. Ama herkes maaş ödeyecek, mal alacak ona göre iş yapacak. İnanılmaz bir TL sıkışıklığı var. Bu çok önemli bir konu. Son üç gündür borsayı yakından izlemeliyiz. Teminat açığı olan bazı kurumlar, bazı yatırımcıların zorda kalması nedeniyle, takır takır hisseler satılıyor. İzlenmesi gereken bir yer. Şok dalgalara karşı hazırlıklı olmak durumundayız” dedi.

ZİRAAT BANKASI’NA TEPKİ


Okur’un ardından söz alan Uğur Dündar, Ziraat Bankası’nın Kazakistan şubesinde yaşandığı iddia edilen olayı anlattı. Dündar şu ifadeleri kullandı:

* Kazakistan’daki Ziraat Bankası şubesine AKP’ye yakın olan ve Ahıska Türklerini temsil ettiği ifade edilen bir sivil toplum örgütünün de başkanı olan kişi iddiaya göre aldığı kredilere çok küçük gayrı menkul değeri taşıyan mülklerini ipotek vermiş. Şişirme ekspertizler yapılmış. Bu krediler ödenmemiş. Yani kamu kaynakları bir anlamda o kişi tarafından hortumlanmış.

* Ben ayın 16’sında sabah saat 11.25’te Kazakistan Ziraat Bankası’nı aradım. Önce bir Kazak yetkili çıktı daha sonra Türkçe konuşan bir görevliye verildi telefon. Ona, ‘Bankanızla ilgili bir yolsuzluk iddiası var, soruşturma yapıyorum, sorumlu gazetecilik anlayışı gereği bankanızın önde gelen yöneticileriyle konuşmak istiyorum’ dedim. Yaklaşık 1 hafta bekledim belki ararlar diye. Ne arayan, ne soran oldu.

* Zaten konuyu SÖZCÜ’deki değerli meslektaşımız Serpil Yılmaz köşesinde gündeme getirmiş, ben biraz daha somutlaştırdım. Yayınlayınca Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü’nden aranacağımı tahmin ettim. Daha doğrusu bekledim. Ne hazindir ki ne arayan var, ne soran var.

"BABANIN PARASI DEĞİL O EY ZİRAAT BANKASI GENEL MÜDÜRÜ HESAP VER”

Dündar, sözlerine şöyle devam etti:


* Eskiden AKP iktidarı öncesinde bunun çeyreği kadar iddiayı dile getirdiğimizde telefonlarımız susmazdı. Zaten sorumlular biden kaçmaz ve sorularımıza cevap verirlerdi. Şimdi bir suskunluk sarmalı içinde tüm bürokrasi. Ama yitip giden paralar bu halkın parası. Size o paralar babanız tarafından verilmedi. Babanızdan miras kalan paraları siz ona buna dağıtmıyorsunuz. Halkın parasını dağıtıyorsunuz. Böyle bir yönetim anlayışı düşünülebilir mi? Çıldıracağım. Bu nasıl bir sorumsuzluktur. Bu nasıl bir gözü karalıktır?

* Ne hakla siz halkın parasını ona buna peşkeş çekiyorsunuz? İnsanlar Halk Ekmek büfeleri önlerinde saatlerce donma pahasına kuyruklara giriyorlar. Sizin Türkiye gerçeklerinden realitesinden haberiniz var mı? Ziraat Bankası, Köylü, çiftçi ekim gübresi atamadı tarlalarına. Üretici ilaç alamıyor. Traktörüne koyacak mazotu bulamıyor. Senin evvela onu desteklemen lazım. Kazakistan’daki barona sen bu garip halkın, sen bu tüyü bitmemiş yetimin hakkını nasıl peşkeş çekersin. Sonra da nasıl suskun kalırsın. Hesap ver. Kalem kalem hesap ver. Halk adına soruyorum. Babanın parası değil o senin ey Ziraat Bankası Genel Müdürü hesap ver. Bugün vermezsen yarın vereceksin.

ziraat-3.jpg

“EĞER O MÜDÜR YARGILANMAZSA ZATEN YAZIKLAR OLSUN BİZE”

Ali Mahir Başarır ise Ziraat Bankası’nın Demirören’e verdiği krediyi hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:

* 750 milyon dolar kimin kredi borcu vardı? Yıldırım Demirören’in. Biz bu ülkede Londra’daki bir avuç tefeciye saatte 3 milyon küsur dolar faiz veriyoruz. Dolar 18 lirayken veriyorduk bu faizi. Bu 750 milyon doları tahsil etseydiniz belki 2.5 milyon dolar saatte faiz verecektik.

* Şimdi ne oldu? Demirören’in borcu da 3’te 1 azaldı. Bu devletin zararını kim verecek bana söyler misiniz? Yıldırım Demirören’in kur 18 lirayken neden alacağını tahsil etmedin Ziraat Bankası. Vallaha, Billaha, Tillaha da eğer o müdür yargılanmazsa zaten yazıklar olsun bize.
 

Ziraat Bankası Özelleştirilmelidir19 Şubat 2022 - 09:14​


Enez Mektubu - Ulaş Demiray


Hem KRT hem de HALK TV de, ulusalcı / laikçi kesimlerle, iflah olmaz sosyalistler eliyle özellikle Isparta’daki elektrik rezaletinin ardından “Kamulaştırmanın yararları” konusunda bilinçli bir tartışma ortamı yaratılıyor. Özellikle Cumhuriyet Gazetesi yörüngesinde turlayan bazı Prof. ve yazar kesimi, akılları sıra Millet İttifakı’nın ekonomi politikalarına yön verme çabası ve kurnazlığı içerisinde bu tartışmayı gündeme sokarak özellikle Ali Babacan’ı şimdiden bu ittifak içerisinde güç duruma düşürmeye çalışıyorlar.
***
Mesela, Bu ekip içindeki bir yazar hanımefendi, KRT TV’de pandemi döneminde Sümerbank’ın olmayışına üzüntüsünü “Olsaydı, maskelerimizi bu fabrikalarda yapardık” diyerek dile getiriyor ve çok çarpıcı (!) bir örnekle kamulaştırmanın öneminden söz ediyor. Yahu kardeşim, maske yapmak için fabrika mı gerekiyor? Bu işi evlerde bile bir dikiş makinası ile yapmak mümkünken niye bunu devletten bekliyoruz?
Bir başka çok bilen bir parti yetkilisi de satılan rakı fabrikalarının daha sonra bu alıcılar tarafından birkaç misli fiyatlarla başka firmalara, onların da daha sonra daha başka firmalara birkaç misli fiyattan satıldığını örnek göstererek “nasıl kazıklandığımızın” örneğini veriyor. İlk defa ve sonradan bu fabrikaları alanların kaliteyi, üretimi, çeşitliliği artırmak için neler yaptıklarını görmezden geliyorlar. 80 li yıllarda beyazlanmayan, lezzetini kaybeden rakıları hatırladıkça midem kalkmıyor değil. Bu örneği verenler burada bizi yıllarca kazıklayanın kamucular olduğunu anlamazlıktan geliyorlar.
***
Sn. Mümtaz Soysal hocamızın da özelleştirmeye karşı verdiği mücadelenin bu ülkeye kaça patladığını, kaça mal olduğunu da gerekirse daha sonra tartışırız. Şimdi kısa keselim. Elbette kamulaştırmanın gerekli olduğu sektörler vardır. Ama asıl olan devletin tüccar ya da sanayici olarak devreye girmemesidir. Özel sektöre rekabetçi olmamasıdır. Devletin ekonomideki rolü sistemin ve onun paylaşımlarının sıkı denetimidir. Tekelleşmeyi önlemesidir. Alt yapıyı hazırlamakla yetinmemek ve alt yapının bakımını, onarımını sağlamaktır. Örneğin perakende elektrik dağıtımı özelleştirilmeli ama hatlarının inşası ve bakımı, geliştirilmesi devletin asli görevi olmalıdır. O zaman elektriği şirketlere 30 kuruşa satmaz, 130 kuruşa satarsınız ama karsız, zahmetli bir hizmeti özel sektörden beklememiş olursunuz.
***
Kamulaştırma ile ilgili daha çarpıcı bir örnek istiyorsanız Devlet bankaları ile özel bankaları kıyaslamak yeterlidir. Bugün hiçbir özel banka gazete satın almak için iktidar yandaşlarına bilmem kaç milyon dolar kredi vermez. Ya da İran’dan gelen paraların aklanması için Rıza Zagrep gibilerine alet ve aracı olmaz. Olurlarsa halkın parası değil, kendi paraları yanar.
Bugün isminden başka ziraatla hiçbir ilgisi kalmamış banka aracılığı ile köylüye verilecek krediler konusunda Devletin uygulayabileceği çok çeşitli ve başka alternatifler vardır. Örneğin özel bankaların köylüye verecekleri tarım kredilerinin faiz alacaklarının bir bölümü Devlet tarafından finanse edilir ve böylece, tarım sektörüne –hatta- daha ucuz krediler sağlanabilir. Bunun yanı sıra internet bankacılığının, bankamatiklerin yaygınlaştığı ve her kesim tarafından kullanılmaya başlandığı bu günün dünyasında her ilçede bir banka bulunmasının gereği de kalmayabilir. Böylelikle Banka Yönetim Kurullarına güreşçi kardeşlerimizin getirilmesi gibi saçmalıklardan, arpalıklardan da vazgeçilmiş olur..
Kısacası devletin elinde Merkez bankası haricinde banka işletmesi olmamalıdır. O da bağımsız olması koşulu ile.



 

Benzer Konular