Her fırsatta GDO`lu ürünlerin ülkemize girmesini savunan 'bazı akademisyenler' ne kadar haklı?
12 Mayıs 2015
Endüstriyel ölçekte yapılan gerek büyükbaş hayvancılık gerekse kanatlı sektörünün yem ihtiyacının karşılanmasında soya ve mısır önemli bir yer tutmaktadır. Her iki üründe de ülkemiz kendine yeterliliği sağlayamamaktadır. Türkiye 2014 yılında yurtdışından aldığı 2 milyon ton soya için 1,1 milyar dolar (2,4 milyar TL), 1,4 milyon ton mısır için de 360 milyon dolar (788 milyon TL) ödeme yapmıştır.
Hayvancılık ve yem sektör toplantılarının her birinde bir grup akademisyen derhal GDO`lu mısır ve soyayı ön plana çıkarmakta, bunların ithal edilmesinin ne kadar büyük bir önem ve gereklilik taşıdığını vurgulamaktadır. Durum gerçekten öyle midir? Türkiye GDO`lu mısır ve soyaya mahkum mudur?
Ülkemizde yetiştirilen soyanın 2014 yılı itibarıyla dekara verimi 496 kg olmuştur. Buna göre ithal ettiğimiz 2 milyon ton soyayı üretebilmek için 4 milyon dekar tarım arazisine ihtiyaç vardır. Aynı yıl için mısır bitkisinin dekara verimi 949 kg olmuştur. Buna göre ithal ettiğimiz 1,4 milyon ton mısırı üretebilmek için 1,5 milyon dekar tarım arazisine ihtiyaç bulunmaktadır.
AKP hükümetinin küresel güçlerin talepleri doğrultusunda ısrarla sürdürdüğü tarım politikaları sonucunda, sadece son 10 yılda tarım arazilerimiz 27 milyon dekar küçülmüştür. Çiftçimizin kazanamadığı için artık ekmekten vazgeçtiği tarım arazimiz Avrupa`nın merkezindeki Belçika`nın toplam yüzölçümüne yakın bir büyüklüktedir.
Ülkemizde teknik ve ekonomik ölçütlerde sulanabilir arazi miktarı 85 milyon dekar (modern sulama yöntemleri ile bu alanı 125 milyon dekara çıkarmak olanaklıdır) olup 2013 yılı itibarıyla 59 milyon dekar arazi sulamaya açılmıştır. Daha en az 26 milyon dekar (modern yöntemler kullanıldığında 66 milyon dekar) tarım arazimiz su ile buluşmayı beklemektedir.
Bu veriler çerçevesinde ülkemizin soya ve mısır ihtiyacının kat kat üzerinde üretim potansiyeline sahip olduğu net bir şekilde görülmektedir.
Türkiye`nin ihtiyacı olan GDO`lu ürünlerin ithalatına kafa yormak değil, kendine yeterlilik derecesinde tarım politikalarını gözden geçirmektir.
Bazı akademisyenlerin savunduğu GDO`lu soya ve mısır ithalatı, ülkemizin döviz rezervlerinin yabancı ülke halklarının refahına sunulmasından öte bir şey değildir.
GDO`ya Hayır Platformu olarak GDO savunucusu akademisyenlerin enerjilerini, ülkemizi GDO`lu ürün pazarına çevirme yönünde değil, üretim ve pazarlama kanallarındaki olumsuzlukların giderilmesi için kullanmamalarını talep ve tavsiye ediyoruz.
Soya ve mısır ithalatıyla hayvanlarımız GDO`lu yemlere ve halkımız da bu yemlerle beslenen hayvanların ürünlerine mahkum edilmesin!
GDO`suz soya ve mısırlar ülkemizde yetiştirilsin, çiftçimiz kazansın, insanlarımıza istihdam olanağı yaratılsın, paramız ülkemiz insanlarının refahına kullanılsın!
GDO`ya Hayır Platformu*
*GDO`ya Hayır Platformu, 2004 yılından bugüne seksenden fazla kurumsal üyesiyle çevre, ekoloji, biyoçeşitlilik, insan ve hayvan sağlığını koruma mücadelesini, bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarını yılmadan sürdürmektedir.
12 Mayıs 2015
Endüstriyel ölçekte yapılan gerek büyükbaş hayvancılık gerekse kanatlı sektörünün yem ihtiyacının karşılanmasında soya ve mısır önemli bir yer tutmaktadır. Her iki üründe de ülkemiz kendine yeterliliği sağlayamamaktadır. Türkiye 2014 yılında yurtdışından aldığı 2 milyon ton soya için 1,1 milyar dolar (2,4 milyar TL), 1,4 milyon ton mısır için de 360 milyon dolar (788 milyon TL) ödeme yapmıştır.
Hayvancılık ve yem sektör toplantılarının her birinde bir grup akademisyen derhal GDO`lu mısır ve soyayı ön plana çıkarmakta, bunların ithal edilmesinin ne kadar büyük bir önem ve gereklilik taşıdığını vurgulamaktadır. Durum gerçekten öyle midir? Türkiye GDO`lu mısır ve soyaya mahkum mudur?
Ülkemizde yetiştirilen soyanın 2014 yılı itibarıyla dekara verimi 496 kg olmuştur. Buna göre ithal ettiğimiz 2 milyon ton soyayı üretebilmek için 4 milyon dekar tarım arazisine ihtiyaç vardır. Aynı yıl için mısır bitkisinin dekara verimi 949 kg olmuştur. Buna göre ithal ettiğimiz 1,4 milyon ton mısırı üretebilmek için 1,5 milyon dekar tarım arazisine ihtiyaç bulunmaktadır.
AKP hükümetinin küresel güçlerin talepleri doğrultusunda ısrarla sürdürdüğü tarım politikaları sonucunda, sadece son 10 yılda tarım arazilerimiz 27 milyon dekar küçülmüştür. Çiftçimizin kazanamadığı için artık ekmekten vazgeçtiği tarım arazimiz Avrupa`nın merkezindeki Belçika`nın toplam yüzölçümüne yakın bir büyüklüktedir.
Ülkemizde teknik ve ekonomik ölçütlerde sulanabilir arazi miktarı 85 milyon dekar (modern sulama yöntemleri ile bu alanı 125 milyon dekara çıkarmak olanaklıdır) olup 2013 yılı itibarıyla 59 milyon dekar arazi sulamaya açılmıştır. Daha en az 26 milyon dekar (modern yöntemler kullanıldığında 66 milyon dekar) tarım arazimiz su ile buluşmayı beklemektedir.
Bu veriler çerçevesinde ülkemizin soya ve mısır ihtiyacının kat kat üzerinde üretim potansiyeline sahip olduğu net bir şekilde görülmektedir.
Türkiye`nin ihtiyacı olan GDO`lu ürünlerin ithalatına kafa yormak değil, kendine yeterlilik derecesinde tarım politikalarını gözden geçirmektir.
Bazı akademisyenlerin savunduğu GDO`lu soya ve mısır ithalatı, ülkemizin döviz rezervlerinin yabancı ülke halklarının refahına sunulmasından öte bir şey değildir.
GDO`ya Hayır Platformu olarak GDO savunucusu akademisyenlerin enerjilerini, ülkemizi GDO`lu ürün pazarına çevirme yönünde değil, üretim ve pazarlama kanallarındaki olumsuzlukların giderilmesi için kullanmamalarını talep ve tavsiye ediyoruz.
Soya ve mısır ithalatıyla hayvanlarımız GDO`lu yemlere ve halkımız da bu yemlerle beslenen hayvanların ürünlerine mahkum edilmesin!
GDO`suz soya ve mısırlar ülkemizde yetiştirilsin, çiftçimiz kazansın, insanlarımıza istihdam olanağı yaratılsın, paramız ülkemiz insanlarının refahına kullanılsın!
GDO`ya Hayır Platformu*
*GDO`ya Hayır Platformu, 2004 yılından bugüne seksenden fazla kurumsal üyesiyle çevre, ekoloji, biyoçeşitlilik, insan ve hayvan sağlığını koruma mücadelesini, bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarını yılmadan sürdürmektedir.