Ynt: soy kütügünüz veya soy agacınızı biliyormusunuz.
Düğünden 15 gün kadar önce evlenecek kız ve erkek tarafı anlaşarak gerekli görülen yerlerden gelin ve damada satın alınacak giyim ve diğer lüzumlu gereçler alınır. Bunlardan gelin kızın giyeceği elbise, iç çamaşırı gibi dikilecek gereçleri kesilmek üzere kız evinde yakınları veya bu işe yardımı olacak kişiler toplanır. Gelinlik kız ortaya oturtulur. Kesim ve dikiş işinden anlayan birisi kızın ölçülerini alarak elbiselik kumaşları keser. Bu kesilen elbiselikler elle dikileceği için birer takım düğünden birkaç gün önceye kadar dikilmek üzere komşulara dağıtılır. Bu taksimat törenle yapılır. Törene gelen davetliler tatlı, çerez gibi hediyeler getirerek, ev sahibinin vereceği yemekten sonra davetlilere dağıtılır, (30) yenilir veya ikram edilir. Bu arada davetli bayanlar eğlenirler, maniler söyleyip, halk oyunları oynarlar.
4)Atasözleri ve Deyimler :
(28,29,32,33) -Değirmen zindandır, döndüğünden belli olmaz,
Karı kısmı gavurdur, güldüğünden belli olmaz,
Köpek hıyanettir, ürdüğünden belli olmaz,
-Her çiçek ve meyve dalında güzeldir,
-Her kadın sakız çatlatır, ama Afşar’lı Fatma kadar çatlatamaz,
-Söyleme sırrını dostuna, dostunun dostu vardır, o da söyler dostuna,
-Şans insana bir sefer, bilgi her zaman güler,
-Tarlanın taşlısı, öküzün inek başlısı, kızın uzun saçlısı,
-Varlık seviştirir, yokluk dövüştürür,
5)Bilmeceler :
-Dereden karşıya, gölgesiz geçer-Güneş,
-Uzun kıçlı, molla başlı-Haşhaş kozağı,
-On ayaklı, eli dayaklı-Hayvanla çift süren çiftçi,
6)Mutfak kültürü :
Baraklı boyi mutfaklarında imâl edilen yemekler başlıca: Bazlama, Bulgur pilavı, Çörek, Gömbe, Güveç, Haşhaşlı, Katmer, Keşkek, Pekmezli helva, Saç kavurma, Susamlı-Haşhaşlı kıtır, Sütlü, Tarhana çorbası, Un helvası, Yahni, (29,33,34) olarak sayılabilmektedir.
1.Haşhaşlı kıtır :Buğday unu hamur haline getirilir. Bir beze (Topak) alınarak içine haşhaş çiğ olarak konulur. Beze yufka halinde oklava ile açılır. Yufka büyüklüğünde ve biraz daha kalın açılan ekmek saç üzerine aktarılıp yer ateşinde kızarıncaya kadar çevrilerek pişirilir. Böylece gevrek hâl alan ekmek iştahla (32) yenir.
7)Halk Hekimliği :
1.İnsan sağlığı :
1.Göz ağrısı :Ermanüş üzümünün koruğu ezilerek suyu veya emzikli kadının sütü göze (27) damlatılır.
2.Baş ağrısı :Çakır dikeninin çiçeği kaynatılarak suyu veya kekik (28) suyu içilir.
3.Kabızlık :Bir fincan zeytin yağı (31) içirilir.
4.Çıban :Çaput-bez ısıtılarak, yahut da sigara ile yakılır. Ayrıca soğan külde pişirilerek dövülmüş sabun tozu ile karıştırılarak, zeytin yağı ile yağlanıp çıban üzerine bezle (32) sarılır.
2.Hayvan sağlığı :
1.Doz düşme :Koyun ve sığırların gözlerinde oluşur. Gözün sulanması, sık sık açılıp kapanması ile belirti veren hastalığın çaresi :Sabunlu soğuk suyla yıkanır veya tuz, kına (33) ekilir.
2.Kan tutma :Koyunlarda yaz aylarında oluşan bu hastalıkta hayvan sık sık nefes alır, midesi şişer. Çaresi: Göz damarından veya kulak ucu kesilerek kan (34) akıtmaktır.
8)Batıl inançlar :
((27,29,30,31,33)-Akşam güneş battıktan sonra evden dışarıya: Soğan, Sarımsak, acı biber, turşu, sirke, Damızlık yoğurt, katran Vs. gibi acı, ekşi ve kara bir şey verilmez. Eğer anne, baba, çocuklar ve kardeşler gibi “ocak bir” olursa verilmesinde sakınca görülmez. Çok ısrar edilmesi karşısında ise bu maddelerin üzerine bir kömür parçası konularak verilebilir.
-Avcı ava giderken yolda karşılaştığı bir kişinin “Rast gele” dememesi veya “Nereye gidiyorsun” demesi halinde, ava gitmeyerek geri döner. O gün “Rast gele” demediği için ava çıkılsa bile, avlanılamayacağı inancı hâkimdir.
-Baykuşun ötmesi, acı bir haber duyulacağına veya bir ölüm haberi alınacağına yorumlanır.
-Baykuş ev üzerinde sesli olarak sık sık uygun biçimde öterse, müjdeli haber geleceğine inanılır.
-Cuma günleri, Cuma namazı vakti geçinceye kadar: yufka açılmaz, çamaşır yıkanmaz, çift sürülmez, ava gidilmez, yola çıkılmaz, göç yapılmaz,
-Görülen rüyalar, gece başkalarına tılsımı bozulur düşüncesi ile anlatılmaz,
-İki ev arasından kara kedi geçerse, iki komşu arasında anlaşmazlık çıkacağına inanılır.
-Köpeğin ev yönüne doğru uluması, Deprem, sel, yangın gibi bir felâketin geleceğini bildirir.
-Köpeğin avda ağnaması, bir ava rastlanılacağını, diğer hallerde ise misafir geleceğini bildirir.
-Rüyada siyah bir köpek görülmesi kaza veya bir belânın habercisi sayılır.
-Yolda yürüyen bir kimsenin önünden bir yılanın geçmesi veya görünmesi hayırlı bir habere yorumlanır.
-Tilkinin yolda görünmesi veya yolu kesip geçmesi, hayırlı bir işe alâmet sayılır.
-Tavşanın yolu kesip geçmesi, her hangi bir kaza olacağının, belâ geleceğinin habercisi olduğu yorumu yapılır.
-Yürüyen çocuk emeklerse (ümbeleme) misafir geleceğine inanılır.
9)Dil-Lisan :
Eğitim düzeyi yüksek olan, Öğretmen, Doktor, Avukat, Hemşire, Bankacı, Memur gibi çeşitli kamu görevlilerinin bulunduğu Baraklar da eğitim düzeyi %70 dolaylarında olup geniş bir kelime haznesi ve deyişine sahiptirler. Oymaklar arasındaki mücadeleleri, Yörüklerin Osmanlı Devleti ile ilişkilerini deyişlerinde dile getiren Barak aşıkları ayni zamanda Baraklar’ın tarihlerini de yansıtmaktadır. Baraklar’ın kullandıkları öz Türkçe şive özellikleri seçilmiş bazı kelimelerle aşağıda tablo halinde özetle anlatılmaya (27, 28, 29, 30, 31, 32, 33) çalışılmıştır.
Elma :Alme, Ateş :Ataş, Tuvalet :Memişhane, Helâ,
Az :Cımıcık,Accıg,Getirmek :Getirive, Ağabey :Gaga,
Nine :Ebe, Balkon :Hayat, Anahtar :Ana’tar,
Baba :Buba, Erkek :Adam, Abla :Aba,
Arkadaş :Arkıdeş, Akşam :A’şam, Banka :Banga,
Bu gün :Böyün, Büyük :Böyük, Buğday :Buydi,
Büyük :Gocaman, Ekmek :Yuka, Sıkıntı :Bunalmak,
Koca-Erkek :Len, Kadın-Eş :Garı, Bakraç :Bakır,
Kardeş :Bizim oğlan, Kardeş :Birader, Ayakkabı :Babıç,
Donmak :Buymak, Patlıcan :Badılcan, Soğan :Sovan,
Fakir :Fikare, Neşeli :Şakrak, Sigara :Cığara,
Cemaat :Comad, Çanta :Çente, Çamaşır :Eski,
Çaput :Çabıd, Kaşık :Gaşık, Gaşşık,Tabak :Sahan,
Dükkân
ükgen, Değirmen
eğirman, Misafir :Musafir,
Yemek :Aş, Sandalye :Sandalle, Sandalye :Oturak,
Yatak
öşşek, Döşemek :Sermek, Defter
evter,
Teyze
e’ze, Dede :Goca buva, Fotoğraf :Resim, surat,
Zayıf :Göde,cılız,ırgın,Komşu :Gonşu, Erzak :Katık,
Tahta :Ta’ta, Leğen :İleğen,İliyen, Lâstik :Irastık,
Elbise :Urba, Tabak :Çanak, Fare :Geme,
Karınca :Garınca, Konuşmak :Laf etmek, Makas :Sındı,
Taksi :Araba, Eli açık :Bonkör, Cimri :Sıkı,
İmam :Hoca, Molla, Sağlam :Sa’lam, Sabah :Saba’la,
Vermek :Meh, Al, Söylemek
emek, Şimdi :Hindi,
Doktor
okdur, Hekim,Bardak :Gupa, Üflemek :Üfürmek,
Rüya
üş, Utanmak :Arlanma, Yıkmak :Göçermek,
Zarar :Ziyan, Küçük :Güccük, Ufak,Yaramaz :Huysuz,
Oynak :Cımbıldak, Otomobil :Tomafil, Kavun :Kelek, bostan,
Saat :Saad, Pençere :Kepenk, Öksürük :Ö’sürüg,
Hapis :Mapus, dam, Okul :Mekdab,
10)Şahıslar isimleri :
Baraklar da erkek doğan çocuklara : Adem, Ali, Ali Rıza, Bayram, Bekir, Emre, Hasan, Hüsamettin, Hüseyin, İbrahim, Kemal, Muhammet, Musa, Mustafa, Ömer, Ramazan, Selâhattin, Şaban, Şakir, Şükrü, Veli, Kız doğan çocuklara da : Arife, Asiye, Ayşe, Cennet, Dudu, Durdu, Elif, Emine, Fatma, Hanife, Hatice, Havva, Kerime, Keziban, Raziye, Rukiye, Safiye, Yeter, Zehra, gibi atadan ve dededen süregelen isimler ile Kur’an-ı Kerim’de zikredilen İslâmi isimler verilmekte olup, verilmesinde çeşitli yönlerden mahsur görülen adlar bulunmamaktadır.
11)Özel günler-Eğlenceler :
Baraklar’da düğün, bayram, nişan, asker uğurlaması, kına geceleri gibi özel gün ve eğlencelerde: Sepetçi oğlu, Harmandalı, çeşitli zeybekler (Tavas, Aydın, Muğla, Uşak gırı), Köroğlu gibi halk oyunları oynanırken, Kız kaçırma, Kadı-Mahkeme, (30,33) Deve oyunu, eşek binme, Kalaycı, Değirmenci gibi köy seyirlik oyunları da eğlencelere ayrı bir boyut katar.
12)Türküler :
İdris Kâhya’dan alınan, Karacaoğlan’a ait bir (8) Barak şöyledir:
“Kalk sevdiğim geyin kuşan, Kalk sevdiğim geyin kuşan,
Topuğundan artar saçın, Dediler sevdana düşen,
Gaflet basmış uyumuşsun, Söylesene niye küsen,
Uyan diye dürter saçın, İpekten de artar saçın.
Söyler Karacaoğlan söyler,
Nere varsa methin eyler,
Beş kulaca karar eyler,
Dört kulaçtan arta saçın.”
Bozkurt ilçesine bağlı Ali Kurt köyünde oturan Sultan Vural (1906- ) dan alınan bir Barak havasının da sözleri (35) şöyle :
“Bilmemişim başımdaki buhranı,
Çok bekledim baykuş gibi vereni (Viran),
Yarın konargamız, Hambat öreni,
Mor sümbüllüm, sılasına vardı mı?, sütunlarımızda yerini alırken başka bir Barak havası da:
“Başına bağlamış da bir sarı yazma,
Yazmanın etrafında, pul ile dizme,
Demedim mi sevdiğim, el ile gezme,
El ile gezersen, söz gelir bize” mırıltılarda tatlı nağmelerini sergiliyor.
Sanat ve Meslek Hayatı :
Uzun süre ziraatla iştigal eden Baraklar, göçebe hayatının bütün özelliklerini korudular. Geçimlerini önceleri hayvancılıkla sağlarlarken, son yıllarda daha çok bağcılık, Zeytincilik ve Fıstıkçılık, Çiftçilik gibi işlerle uğraşmaya başlayan (26,30,32) Baraklar, kapalı bir topluluk olma özelliklerini günümüzde bile belli ölçülerde korumaktadırlar. Hayvan olarak en fazla sırası ile: koyun, keçi, sığır, deve ve at besleyen Baraklar da. kadınlar ıstarda; torba, kilim, tülek (Koyun tüyünden), çuval, heybe, kolan gibi zati gereçler dokurlar.
Bazı Mensupları :
Ali Uslu, A. Rıza Akbulut, A. Rıza Efe, Fahrettin Şimşek, Hamdi Tuğan, Himmet Özkan, Hüsamettin Karabulut, Hüsamettin Selçuk, İlhan Eren, İzzet Yıldırım, Muammer Uyar, Mustafa Bozkurt, Mustafa İlhan, Necmi Özdemir, Nusret Aydın, Ömer Başöz, Refik Aydemir, Şakir Tuğan,
Yer adları :
Anadolu’da “Barak” adıyla anılan bir çok köy ve yer adı bulunmaktadır. Bunlardan bazıları tespit edilebildiği ölçüde aşağıdaki tabloda (9,10) gösterilmiştir.
Yer adı : Nevi : İli : İlçesi : Eski adı :
Barak Köy Ankara Keskin -
Baraklı “ “ Delice -
Barakobası “ “ Keskin -
Bozdağ “ Denizli Çivril Barak,
Barak İlçe Çorum Bayat -
“ Bucak Gaziantep Nizip -
Barakdağı Köy Adana Karaisalı -
Barakfakı “ Bursa Merkez Barakfakıh,
Baraklı “ “ Keles -
“ “ Afyon Dazkırı -
“ “ Kırşehir Çiçekdağı -
“ “ Yozgat Sarıkaya -
Barakmuslu “ Konya Ilgın -
Aşağı Baraklı “ Amasya Taşova -
Yukarı Baraklı” “ “ -
Aşağı Barak “ Nevşehir Hacıbektaş -
HORZUM /HARİZM :
Tanımı :
Adı “Harizm ' den gelen Türk” anlamında olan “Horzum” sözcüğü Harizm’den gelmektedir. Horzum boyi, Oğuzların 24 boyundan birisi olan Beydilli (67,68) boyuna bağlı bir oymaktır.
Tarihçe :
Harizm bölgesi, Aral gölünün güneyinde, Amuderya nehrinin batısında önemli bir Türk yurdundan, Büyük Selçuklu Devleti Sultanı, Alparslan’ın ordu kumandanlarından Afşin Bey’in komutası altında K. Maraş, Kozan, Niğde, Sivas ve Kayseri dolaylarına gelen 2000 çadırlık kalabalık bir Horzum gurubu daha sonra batıya doğru ilerleyerek Honaz’ı fethedip, Denizli bölgesine kadar X111.Y.yılın ikinci yarısında gelen ve adına “Denizli Türkmenleri” denilen bu büyük topluluk içinde Kayı, Afşar, Yüreğil, Dodurga, Yazır boyları ile Horzum, Barza, Kızılca-Yalınç, Kızılca Keçili, Sarı tekeli gibi oymak ve obalar da bulunuyordu. (67) Bu yoğun topluluk arasında bulunan Horzum oymağından küçük bir grup daha sonraki tarihlerde Mersin dolaylarına göçerek yerleştiler. Burada, yerleşik bulunan 20 çadırlık küçük bir Horzum obası yazın Aladağ, Minastepe, Binboğa, Çobankaya, Baş yayla ve Diş döken pınarı yaylalarında karlar arasında yaylar, kışın Çukurova’da (8) kışlar. Bu obanın bir bölüğünün de 1900 yılı başlarında Alaşehir yöresinden o civara göçtükleri bilinmektedir.
Petrolu 1880 yılında kullanmaya başlayan (8) ve Acıpayam, Tavas, Denizli yöresinde bulunan Horzum oymağı bilâhare Antalya, Alanya, Aydın, Burdur, Akşehir, Denizli, Sultan dağı, Manisa, Bursa, Mersin, Kütahya, Afyon, Dinar, Ula, Sandıklı, Isparta, Mersin, Adana bölgelerine ileri ki tarihlerde Menteşe bölgesinden (67) dağılacaklardır. Muğla’nın Ula ilçesi yakınlarındaki Akdağ’da yaylamakta (4) olan diğer küçük bir Horzum obası dağılarak bir kısmı 1775 yıllarında Tavas İlçesi’nin Çakal çukuru, Yenidere ve Yılanlı mevkilerine geldiler. Bazı küçük Horzum gurupları da 1845 yıllarında Sandıklı ilçesine bağlı Yayman ve Otluk köylerinden gelerek Çivril’in bazı köylerine ve özellikle Kavak alanı, Düzbel köyleri çevresine de konaklamışlardır.
1862-1863 yıllarında Aydın yöresinden, 1888 yılında da başka bir Horzum obasının Alaşehir bölgesine (69) geldiği bilinmektedir. 1692 yılında Kıbrıs sürgününden kaçarak Muğla yöresine çıkan ve daha sonra af edilen 25-30 çadır hanelik küçük bir Horzum obası, Tavas yöresindeki Karahalçık yaylasına konmuşlar, (67) eskiden Aydın bölgesinde hayvancılıkla geçinen Horzumlar daha sonra Bozdoğan yakınlarında köyler kurmuşlardır. XV1. Asırda toprağa bağlanmakla beraber, çoğunluğu konar-göçerliğe devam eden Horzumlar X1X. Y. yılda Aydın, Denizli ve Bursa yöresinde çoğunlukla yaşamakta iken güney Anadolu yöresine özellikle de Çukurova, Adana yöresine de buradan yayılmışlardır. Çukurova bölgesinde kışlayan Horzumlar’ın ayrıca (24) K. Maraş, Kozan, Niğde, Kayseri ve Sivas civarında da bir çok obaları bulunmaktadır. Bir bölüğü 1835 yıllarında Alaşehir bölgesinden Bulkaz dağına konar-göçer, gelerek Türk-İstiklâl savaşı sonrasında Çivril bölgesine, bir kısmı 1712 yılında Akdağ yöresine iskân edilirlerken, bir kısmı de 1865 yılında Akseki ilçesinden gelip Akdağ’a yerleşen Horzumlar’ın Ege bölgesindeki kışlak ve yaylakları da şöylece sıralanabilir:Yaylaları :Sandıklı, Ahır, Kumalar, Bozdağ, (24) Akdağ’ (Karbasan, Koca yayla, Arpa çukuru, Koca göl, Esenli yaylaları), Kışlakları :Aydın, Çine, Kuyucak ova ve yöreleri,
Etkinlikleri :
Aral gölünün güneyindeki Harezm bölgesinde (68, 70, 71) Kutbüddin Muhammet tarafından kurulan Türk-İslâm hanedanı Harzemşahlar Devleti 1097-1231 yılları arasında Harezm ve İran’da hüküm sürmüştür.
Bulundukları Yerler :
(4, 9, 10, 24, 67, 72, 73, 74, 75) Yurt dışında İran’da, Anadolu’da: Adana, Afyon, Antalya, Aydın, Burdur, Bursa, Denizli, Kayseri, Konya, K. Maraş, Kütahya, Manisa, Mersin, Muğla, Isparta, İzmir, Manisa, Niğde, Sinop, Sivas, Ş.Urfa, Uşak (Yapağılar köy) illeri ile Başmakçı (Çoğunluğu 150 hane), Yalvaç, Keçiborlu, Kozan, Ödemiş (Çamyayla-Lübbey köyü), Çavdır (Ambarcık köyü), Dinar (Merkez ilçe ve Yıprak, Seydimelek, Yorgalar, Madenler, Bostancı, Kızıllı, Gökçek, köylerinde), Ödemiş, Gölmarmara, Erfelek, Sarayköy (Merkez ilçede), Alanya, Akseki, Akşehir, Gölhisar, Bozdoğan, Sultan dağı, Çivril, Honaz, Tavas (Gökçeler köyü), Turgutlu (Dağmarmara-Horzum köyü), Sandıklı (Otluk, Yayman ve Örtülü köylerinde), Salihli (Sart kasabasında), Sultan dağı, Söke (Özbaşı köyü), Ula, Alaşehir (Horzum Keserler, Horzum Alayaka, Horzum Sazdere, Horzum Embelli köylerinde), Ula, Senirkent il ve ilçelerinde oturmaktadırlar.
Denizli’deki Yerleşimleri :
(67, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83) Denizli (Merkez ilçe, Hacı Eyüplü köylerinde), Acıpayam, Çivril (Merkez ilçe, Aktaş (Çoğunluğu), Bozdağ (20 Hane), Karahacılı (25 Hane), Yuva (10 Hane), Beydilli (34 Hane), Çötel, Caber, Cumalar (Ekseriyeti), Akdağ (Ekseriyeti-15 hane), Karamanlı, Süngüllü (4 Hane), Kavakalanı (Tamamı-15 Hane), Düzbel (60 Hane),Tekke, Yeniköy, Kaşıkçı,Yamanlar köylerinde, Gümüşsu (25 Hane), Işıklı (2 hane) kasabalarında), Honaz, Sarayköy (Merkez ilçede), Tavas (Gökçeler köyünde),
Dinsel İnançları :
Sünni/Hanefi (72, 74, 83) mezhebindedirler.
Kültürel Değerler :
1)Fizyonomileri -Mizaçları :
Tipleri genellikle Türkistan-Moğol tipine benzerlik göstermektedir.
Erkekler: Ekseriyetle sarışın ve buğday benizli, esmer tenlileri azdır. Elmacık kemikleri çıkık, çoğunluğu badem-kahverengi gözlü olup, siyah ve çakır gözlü olanları az, saçları siyah, ayak numaraları 40-42 arasındadır. Boyları 1.65-1.75 cm. arasında uyumlu bir vücut yapısında, Kafaları Yörük (Yörüklerde çocuklar doğumlarının ertesi günü başı ve vücudunun tamamı sıkıca sarılarak annesinin arkasında dağ, bayır, Pazar dolaşır. Bu nedenle önden arkaya uzunluğunun artmasına neden olan bir yumru oluşmakta olup bu yumru Yörüklerin alâmeti olmaktadır.) kafası, az şişmanca, kahverengi saçlıdırlar.
Sert-asabi mizaçlı, tez canlı, aceleci, sabırsızdırlar. Haksızlık ve adaletsizliklere tahammül edemezler. Namuslarına düşkün, az sabırlı ve tedbirli, kanun ve nizamlara bağlı, hoşgörülüdürler.
Kadınlar : 65-80 Kg. ağırlığında, buğday tenli, Kara ve kahverengi gözlü olup gök ve çakır gözlülerine rastlanılmaz. Boyları 1.60-1.65 cm. arasında, genelde saçlarını kesmeyip bellerine kadar uzatarak 8-12 arasında örgü yaparlar. Başlarına çeki çeken kadınlar. erkeklerden çekingendirler. Ellerine ve ayaklarına özel günlerde kına yakma adetlerini sürdürürlerken. çoğunluğu taassup giyimli ve açık sözlüdürler. Kadınlar başlarına Kadiri Dervişlerinin külâhları şeklinde olan bir fes giyerler. Bu feslerin üzerlerinde birer gül bulunur. Bu işlemeli gül 15 Cm. çapında olup fesin etrafına altın, gümüş paralar dizilmiş ve bu paraların çevresine (8) bir çok zincirler de eklenmiştir.
2)Sosyal yaşam :
Kaçarak ve görücü usulündeki evliliklerin yarı yarıya bulunduğu aile yapısında başlık-ağırlık olmadığı gibi bir den fazla evlenmenin vaki olduğu Horzum’larda anne, baba ve çocuklardan oluşan toplum ayni çatı altında ikamet edip ayni tabaktan yiyip içilebilen, erkek hâkimiyetinin esas alındığı ataerkil bir aile yapısı uygulanmaktadır. Erkekler eşlerine ve diğer kadınlara karşı daha sert, otoriter ve sevecen, hoş görülüdürler. Kan davası bulunmaz. Kadınlar kocalarına itaat ve sadakatle bağlı olup evlilikte sebat esastır. Kadınların çoğu silâh ve kesici aletler taşırlar. Daha sakin duruşludurlar. Mücbir bir sebebe dayanmadıkça evlilik birliği boşanma ile sonuçlanmaz.
Kadın erkek birlikte çalışılabilen toplumda kadınlar erkeklere daha saygılı ve hürmetli olup fazla konuşmazlar. Evliliklerde ağırlık başlık parası halen uygulanmaktadır.
Obanın çadırları kara olup, sağlam ve dayanıklıdır, yönleri-ağzı doğu yönüne bakmaktadır. Hemen her çadırda mutlaka bulunması gereken ve adetleri gereği de bulunan “kaval” obanın vaz geçilmez müzik aletlerindendir.
Tipleri genellikle Türkistan-Moğol tipine benzerlik göstermektedir. Kadınlarının başlarına giydikleri fesler kadiri dervişlerinin külâhları gibi olup, üzerlerinde birer gülü vardır. Bu işlemeli gül 15 cm. çapındadır. Fesin etrafına altın, gümüş paralar dizilmiş ve bu paraların etrafına bir çok zincirler de (8) eklenmiştir.
3)Dil-Lisan :
(67, 72, 73, 76, 77, 78, 79, 81, 82, 83)
Alatlamak :Acele etmek, Alaşapat :Alelacele,
Avunmak :Eşeğin çiftleşmesi, Alakmalak :Belli belirsiz,
Börüktürme :Haşlama, Cımbar :Yoksul, fakir,
Doh :Vah, Deşde :Sususz yetişen sebze,
Davun :Kötülük, Gübür :Boysuz,
Gevşenme :Geviş getirme, Gargabak :tertemiz,
Kolçak :Yün yumağı, Pisel
islik,
Selen :Ses, nida, Somak :Boğaz,
Üleşmek
aylaşmak, Yaygı :Çul,
Yünmek :Yıkanmak, Yongat :Noksansız, tam,
Zıbın :Gömlek, Elma :Alme, Alma,
Ateş :Ataş, Tuvalet :Keneflik, Abdeshane, Helâ, Kenef,
Ağabey :Ağa, Gaga, Nine :Ebe, Nene,
Baba :Boba, Erkek :Adam, İnsan,
Abla :Aba, Az :Accıkca, Accık,
Anahtar :Kilit, Akşam :A’şam,
Banka :Banga, Bu gün :Böyün,
Büyük :Böyük, Buğday :Buydey,
Ekmek :Yuka, Merdiven :Merdimen,
Çocuk :Bebek, Sıkıntı :Bunalmak,
Koca-Erkek :Gocadam, Len, Kadın-Eş :Gocagarı, Avrat,
Bakraç :Bakır, Bakırca, Kardeş :Gardaş, Gardeş,
Ayakkabı :Babıç, Patlıcan :Badılcan,
Soğan :Sovan, Fakir :Yoksul, Galender,
Neşeli :Keyfli, Cof, Sigara :Cıgara,
Cemaat :Cemat, Co’mat, Çanta :Çente, Torba, Çenta,
Çamaşır :Eski, Çaput :Çapıt,
Kaşık :Gaşık, Tabak :Sahan,
Dükkân
ükgen, Değirmen
eymen,
Misafir :Musafir, Yemek :Aş,
Yatak
öşşek, Döşek, Döşemek :Yazmak, Sermek, Ev atmak,
Teyze
e’ze, Fotoğraf :Fotıraf, Resim,
Zayıf :Cılız, Komşu :Gonşu,
Erzak :Gatık, Azık, Öteberi, Tahta :Ta’ta,
Leğen :İliğen, İleğen, Lâstik :Irastık,
Elbise :Urba, çamaşır, Fare :Geme, Keme,
Karınca :Garınca, Konuşmak :Laf etmek, sohbet,
Makas :Sındı, Taksi :Araba,
Cimri :Mıh sıçtı, İmam :Hoca,
Sağlam :Sa’lam, Sabah :Sabala,
Vermek :Meh, Al, Mee, Söylemek
emek, Laf,
Şimdi :Hindi, Doktor
okdur, Hekim,
Bardak :Gupa, Tas, Boduş, Üflemek :Üfürmek,
Rüya :Ürüya, Utanmak :Ar, Arlanma,
Küçük :Güccük, Küçücük, Yaramaz :Kötü,
Otomobil :Tomafil, Saat :Se’et, Sahat,
Pençere
elik, Öksürük :Önsürme, Ö’sürük,
Hapis
am, Traktör :Motur,
4)Adet ve gelenekler :
1.Diş bulguru-Dişlik :
Buğday, nohut, fasulye, mısır yarılıncaya kadar suda kaynatılır. Kaynamadan sonra suyu süzülür. Tuz ekilir. Tabaklara konularak misafirlere yenilmesi için cevizle birlikte ikram edilir. Diş bulguru evlere de dağıtılınca, yiyenler tabaklara para, boncuk, çocuk giyecekleri (Yazma, çorap, patik Vs.) verirler. Misafirler “Dişi kuvvetli, yaşı uzun olsun” derler. Çocuğun annesi değişik bir yeni elbise ile misafirlerinin karşısına çıkar. Diş bulgurunun yenilmesinden sonra tef çalınarak (83) eğlenilir.
2.Kına yakma :
Horzum’larda geleneğe göre “Kınasız el, hamura batırılmaz veya kurban kınalı elle yüzülür.” Bu nedenle mutlaka kına yakılır. Düğünlerde gelinin bir yanına, en yakın arkadaşı-sadıçı veya kardeşi, diğer yanına akrabaları kına (76) yakarlar.
3.Ramazan Adetleri :
Oruca başlanmazdan ve Ramazan girmezden önce, iftar ve sahurda yenilecek yiyecek maddeleri (Erişte, Pirinç, yağ, tuz, şeker, makarna, un, çorbalık çeşitleri, peynir, yoğurt, bulgur, Vs.) hazırlanır. Sahurda yenilecek yemekler akşamdan pişirilerek hazırlanır. İftara yakın çorba, hoşaf, sütlaç yardımcı garnitür olarak hazırdır. Evler badana yapılıp, yünülüp yıkanılır, elbiseler değiştirilir. Namaz hocası, Kur’an-ı Kerim gibi dini bilgileri havi kitaplar okunur.
İlk teravih namazına tüm köy halkı kadın-erkek camiye gidip namazlarını kılarlar. Namaz sonrasında köy kahvelerinde muhabbetler yapılır. Ramazan geceleri diğer günlere göre daha geç yatılır. Sahura İmamın camiden vereceği selâ ile kalkılır. Hazırlanmış olan yiyecekler yenilir, içilir. “Niyet ettim, Allah rızası için, yarınki Ramazan orucunu tutmaya” diye niyet edilerek yatılır. “Ekmek yedim kuruca, Su içtim duruca, Niyet ettim, Yarınki oruca” diye çocuklarında (84) niyet ettikleri görülür.
Oruca başladıktan sonra ağır işler fazla yapılmaz. Ramazan müddetince eşler, dostlar, akrabalar, yoldan geçenler, ziyarete gelenler misafir edilerek Ramazan nimetlerinden ve hayır hasenattan, yardımlaşmalardan yararlandırılır. Dargınlar barıştırılır, hasta olanlar ziyaret edilir, büyüklerin elleri öpülerek gönülleri alınır, hatır kırılmamaya çalışılır. Ramazan ayında aileler pişirdikleri yemeklerden komşulara birer tabak vererek tattırırlar. Fakir olanlara yardımlar yapılıp, iftar sofralarına ( 85) çağrılır.
4.Koç-Teke katımı :
Koyun ve keçilerin erkek ve dişileri Eylül ayının başında ayrılarak ayrı ayrı yerlerde otlatılıp, istirahat ettirilen erkek olan hayvanlara bu arada çam burcu, meşe çekirdeği, arpa, buğday yardırılarak karıştırılıp yedirilirken, dişi hayvanlara da tuz ve acı biber verilir. Bu şekilde geliştirilen hayvanlardan koyunlar 1.Ekim’de eşleriyle birleştirilirlerken, Tekeler, eşleriyle 15.Ekim’de serbest bırakılırlar. Bu sırada tekelere erkek çocuk bindirilir veya yanaklarına tere yağı çalınır ki bu doğan kuzular erkek olsun veya eti yağlansın inancındandır. (72, 73)
5.Mayanın (Damızlık) değiştirilmesi :
Hıdrellez günü (6.Mayıs) yeşil otlar üzerinde biriken çiğ-sular toplanıp, maya olarak süte katılarak yoğurt yapılır. Bu damızlık her sene değiştirildiği için buna “Damızlık değiştirme” adı ( 73) verilir.
6.Peynir mayası elde etme :
Taze oğlak veya kuzu kesilir. Annesinden emdiği ilk süt (Ağız) midesinde bir yuvarlak halinde bulunduğu için, bu yuvarlak oradan alınarak ezilip suyla karıştırılır. Bir bardağa konulur ve peynir mayası olarak (72) kullanılır.
5)Diğer adet ve gelenekler :
(8, 72, 78, 79, 82, 83) -Ateş ocakta kükreyerek yanarsa, kar yağacağına inanılır.
-Ayın veya güneşin çevresinde daire oluşursa 3-5 gün arasında yağış olacağı anlamı çıkarılır.
-Batıdan poyraz eserse, yağış az, soğuk fazla olur.
-Yeni doğan çocuğun sırtının sağında bir beni bulunursa, bu çocuk ulu sayılır ve çocuğun yıkandığı atık su, zayıf çocuklara şifa yerine içirilir.
-Aralık ayının ikinci haftasında, Karakışta yağmur çok yağarsa, Zemheri de hiç yağmazsa, Mart ve Nisan ayında 7-8 saat yağmur yağarsa, o yıl bolluk olacağı inancı yaygındır,
-Çocuğun dişi çıkınca “Diş bulguru” adı ile buğday pişirilerek dağıtılır.
-Denizli yöresinde, Uşak yönünden Akyel-Deniz yeli estiğinde don yapar veya kar yağar,
-Kuşlar ötüşerek kalabalık gruplar halinde uçtuğunda kışın şiddetli olacağı anlamı çıkarılır.
-Keçilerin çalıyı ve ardıçı fazla yemeleri ağır bir kış olacağına işaret sayılır,
-Kara yel güneyden kuzeye eserse yağmur yağar,
-Kavaklar yaprağını tepeden dökerse, kışın hafif geçeceği anlamı verilir.
-Hayvanlar iştahla çok yayılır, fazla yerse, havanın şiddetli kış olacağına ve fazla kar yağacağına işarettir.
-Poyraz sert ve soğuk eserse, don olayı meydana gelir.
6)Batıl inançlar :
(8, 72, 73, 78, 79, 81, 82, 83) -Akşam vakti, ikindiden sonra ve her zaman yoğurt damızlığı isteyenlere (Hayvan ırkı bozulmasın inancı ile) verilmez,
-Akşam ezanından sonra evden; soğan, sarımsak, biber, sigara, sabun, turşu, sirke, katran gibi acı, ekşi, kara şeyler çıkarılmaz, ocak bir olsa dahi isteyenlere verilmez. Israr edilmesi halinde bu maddeler üzerine 3 adet kömür konularak verilir. Bazı ailelerde ocak bir olursa (72) verilir.
-Ava giden bir avcıya rastlayan kişinin “Rast gele” dememesi veya “Nereye gidiyorsun” demesi olumsuzluk sayılıp, avcı hemen geri dönerek avdan vaz geçer. Ava devam etse bile avlanamayacağı inancı yaygındır.
-Avcılar avlanmaya giderlerken, önünden kedi geçerse, avlanmadan (İşim rast gitmez düşüncesi ile) geri dönerler.
-Baykuşun ötmesi acı haber duyulacağının ve uğursuzluk getireceğinin habercisidir, bazı oba halkı tarafından Murat anlamında da yorumlandığı olur.
-Bazı hallerde tarhana karmak, belirli kişilere yaramaz, bir olumsuzluk getirdiği tecrübe edilmiştir.
-Bazı kişilere baba ve dede adlarının yaramadığı ifade edilmektedir.
-Bozkurt’un dişini cebinde taşıyan kişi nazar görmez, hem de uykuda sayıklamaz,
-Bozkurt’un gözü kurutulur ve toz edilerek sürme gibi göze çekilirse, o göz çok görür ve ağrımaz.
-Cuma günü, Cuma namazı vakti geçinceye kadar, (Bu gün Müminlerin bayramı olduğu inancı ile) ava ve her hangi bir işe gidilmez, yaş ağaç kesilmez, çift sürülmez, eski (Çamaşır) yıkanmaz, süpürge süpürülmez,
-Gece köpeğin uluması uğursuzluğa alâmet sayılır,
-İki komşu arasından kara kedi geçerse, komşular arasında, anlaşmazlık çıkacağına yorumlanır.
-Karga’nın ötmesi, kara haber getireceğine yorum yapılır,
-Kibrit kutusunun dik durması misafir geleceğine işarettir.
-Kullanılan sabun elden ele verilmez. Ancak gerektiği hallerde ya elin tersi ile verilir veya yere konularak yerden alınır.
-Salı ve Cuma günleri yaylak ve kışlak göçleri yapılmaz,
-Salı günü çamaşır yıkanmaz,
-Tavuğun horoz gibi ötmesi kötü habere yorumlanır,
-Yolda tavşan ve yılan’ın görülmesi olumsuzluk ve uğursuzluk geleceği inancı ile yorumlanır, hayra işaret sayılmaz,
-Yürümekte geciken çocuklar için “Aydaş” oldu gerekçesiyle, “Aydaş aşı” pişirilerek dağıtılır veya evde ikram edilir.