Eski bir Pancar üreticisi olarak konuya az bir bakayım dedim. Genel Tarım politikalarına kadar ilerlemiş konu.
Sene 2004 te son pancar ekimini gerçekleştirip, artık köyde bu işi yapabilecek ailemizden kimse kalmadığından bu işi de bıraktık. Neden bu işi yapacak bir aile ferdi kalmadı ki oysaki kota sıkıntısına rağmen sağdan soldan topladığımız kotalarla 200 tona kadar pancar verebiliyorduk,bunun yanında 200 ton kadar patates 3-5 ton beyaz fasulye, nohut, buğday, arpa ve 5-6 büyükbaş hayvan, ama sonuç şu an bu saydıklarımın hiçbirini üretebilen bir aile köyde değil. Neden kırsalda kimse kalmadı ya da kalmak istemedi. Sadece Tarım Politikaları diye gelmiş geçmiş hükümetleri suşlamaksızın Sosyolojik olarak da kabahati biraz kendimizde aramalıyız diye düşünüyorum ama yine temel sorun ve sebep hükümetlerin kırsala getirmeyi başaramadığı rafah seviyesine bağlanıp kalıyor.
Nedir ki bu kırsala devletin getiremedikleri, benim köyüm Adana merkeze 200 km, Kayseriye 165, Maraşa 160 km mesafede. Öncelikli faktör, eğitim. Bir aile babası dışarıya çıkıp fakrlı kentlerde farklı insanları tanıdıkça diğer insanları gibi evlatları da okusun, bilsin, cahil kalmasın ister. Bunu ise yaşadığı yerdeki eğitim olanaklarının iyi olmaması ile beraber, il merkezlerinde daha iyi olacağını düşünerek çocuklarını il merkezine yerlşetirirek sağlamaya çalışır. Devamında diğer aile bireyleri de aynı yola gider. Kimisi okur, bir yerlere gelir; kimisi okuyamaz ama kent yaşantısı cazip gelir, kazancı iyi olmasa bile kırsala dönmek istemez. Kısaca kırsal ile kent arasında yaşam standartları arasında dağlar kadar fark vardır, yegane sebebi ise hükümetlerdir. İkincisi demiyorum, çünkü hepsi bir biri ile ilintili.
Yanlış hatırlamıyorsam sene 2002 idi, 18 çuval şeker geldi evimize.. 18 çuval şekerin bir kısmını biz tüketiyoruz. Geri kalan 16 çuvalı akrabalara dağıtıyoruz. Akrabalar kent de yaşıyor. Senede tüketecekleri şeker taş çatlasa 30 kilo. Onu da kent yerine, köyden bedava alıyor. Aynı şekilde bulgur, kuru fasulye, nohut, un.. Saymakla bitmez kırsaldan kente gelen bedava gıda maddesi.. Burada market kazanmyor, tüccar kazanmıyor, ithalatçı hiç kazanmıyor, kimin işine gelir ki bu sistem, kırsaldan yukarıda saydığım gıda maddelerini temin eden aslında köylü yeni şehirli dışında. Alalım satalım, ekonimiye can katalım diye çırpınan Enflasyon Hükümetleri bunu hiç sevmez, ya destekçileri olan zengin kesim ne der?
Kırsaldaki insanlar, 2000 li yılların ekonomik krizi sonrası kırsaldan kente göç hızlanarak devam ederken bir yandan fabrikalara asgari ücretle köle oldu insanlarımız.. Bu da yine o zengin kesmin işine geldi; ithalatçı, fabrikatör vs.. Kırsalda üretim azalınca başta et olmak üzere gıda ürünlerinde rakamlar arttı, yine olan alım gücü düşük kırsaldan kente göçen insanlarımıza oldu, zengine bir şey yok, yorgan sağlam, ense kalın.. Şimdi de et ithal ediyoruz ucuza diyorlar, İthal edilen eti kaça alıp, kaça satıyorlar acaba..
Üretim azalcıkça ithal etme gereği doğar, ithal ederken de doların yani altının gider. Sen içeride bir şey üretip satmadıkça sürekli dışarıdan alıp hazır paranı verirsin. Doğanın yaşam döngüsünü bozduğumuz gibi, kendi yaşam döngümüzün de içine ettik.. Taş yeriz, sağlık olsun..
Toplamak itiyorum ama iş yerindeyim, anlatabildiğim kadar artık..
Sene 2004 te son pancar ekimini gerçekleştirip, artık köyde bu işi yapabilecek ailemizden kimse kalmadığından bu işi de bıraktık. Neden bu işi yapacak bir aile ferdi kalmadı ki oysaki kota sıkıntısına rağmen sağdan soldan topladığımız kotalarla 200 tona kadar pancar verebiliyorduk,bunun yanında 200 ton kadar patates 3-5 ton beyaz fasulye, nohut, buğday, arpa ve 5-6 büyükbaş hayvan, ama sonuç şu an bu saydıklarımın hiçbirini üretebilen bir aile köyde değil. Neden kırsalda kimse kalmadı ya da kalmak istemedi. Sadece Tarım Politikaları diye gelmiş geçmiş hükümetleri suşlamaksızın Sosyolojik olarak da kabahati biraz kendimizde aramalıyız diye düşünüyorum ama yine temel sorun ve sebep hükümetlerin kırsala getirmeyi başaramadığı rafah seviyesine bağlanıp kalıyor.
Nedir ki bu kırsala devletin getiremedikleri, benim köyüm Adana merkeze 200 km, Kayseriye 165, Maraşa 160 km mesafede. Öncelikli faktör, eğitim. Bir aile babası dışarıya çıkıp fakrlı kentlerde farklı insanları tanıdıkça diğer insanları gibi evlatları da okusun, bilsin, cahil kalmasın ister. Bunu ise yaşadığı yerdeki eğitim olanaklarının iyi olmaması ile beraber, il merkezlerinde daha iyi olacağını düşünerek çocuklarını il merkezine yerlşetirirek sağlamaya çalışır. Devamında diğer aile bireyleri de aynı yola gider. Kimisi okur, bir yerlere gelir; kimisi okuyamaz ama kent yaşantısı cazip gelir, kazancı iyi olmasa bile kırsala dönmek istemez. Kısaca kırsal ile kent arasında yaşam standartları arasında dağlar kadar fark vardır, yegane sebebi ise hükümetlerdir. İkincisi demiyorum, çünkü hepsi bir biri ile ilintili.
Yanlış hatırlamıyorsam sene 2002 idi, 18 çuval şeker geldi evimize.. 18 çuval şekerin bir kısmını biz tüketiyoruz. Geri kalan 16 çuvalı akrabalara dağıtıyoruz. Akrabalar kent de yaşıyor. Senede tüketecekleri şeker taş çatlasa 30 kilo. Onu da kent yerine, köyden bedava alıyor. Aynı şekilde bulgur, kuru fasulye, nohut, un.. Saymakla bitmez kırsaldan kente gelen bedava gıda maddesi.. Burada market kazanmyor, tüccar kazanmıyor, ithalatçı hiç kazanmıyor, kimin işine gelir ki bu sistem, kırsaldan yukarıda saydığım gıda maddelerini temin eden aslında köylü yeni şehirli dışında. Alalım satalım, ekonimiye can katalım diye çırpınan Enflasyon Hükümetleri bunu hiç sevmez, ya destekçileri olan zengin kesim ne der?
Kırsaldaki insanlar, 2000 li yılların ekonomik krizi sonrası kırsaldan kente göç hızlanarak devam ederken bir yandan fabrikalara asgari ücretle köle oldu insanlarımız.. Bu da yine o zengin kesmin işine geldi; ithalatçı, fabrikatör vs.. Kırsalda üretim azalınca başta et olmak üzere gıda ürünlerinde rakamlar arttı, yine olan alım gücü düşük kırsaldan kente göçen insanlarımıza oldu, zengine bir şey yok, yorgan sağlam, ense kalın.. Şimdi de et ithal ediyoruz ucuza diyorlar, İthal edilen eti kaça alıp, kaça satıyorlar acaba..
Üretim azalcıkça ithal etme gereği doğar, ithal ederken de doların yani altının gider. Sen içeride bir şey üretip satmadıkça sürekli dışarıdan alıp hazır paranı verirsin. Doğanın yaşam döngüsünü bozduğumuz gibi, kendi yaşam döngümüzün de içine ettik.. Taş yeriz, sağlık olsun..
Toplamak itiyorum ama iş yerindeyim, anlatabildiğim kadar artık..