Mustafa Kemal Atatürk ile Çiftçinin Hikayesi


Hiç kimse kendine vazife çıkarmasın tekrar söylüyorum kişinin kimi sevdiği yada hiç sevmediği kişiyi ilgilendirir. Fakat hakaret etmek kanunen yasaklanmış ve cezası olan bir iştir. Ben bir cahil köylü değilim, köylüyüm bulgaristan göçmeniyim ama cahil değilim neyin ne olduğunu iyi bilirim hukuk 1. Sınıfı bırakıp çiftçi oldum ben. Kötü yönetimden ve cahillikten dolayı ülkenin çiftçisi efendi filan değil köleydi bu söz fakir tesellisinden başka birşey değil. Bu sırtından vurma klişesi de apayrı bi konu.
Sen bulgaristan göçmeni olduğunu söylüyorsun deden 102 yaşında anlatmış siz kaç yılında göç ettiniz ki deden o zamanları anlatmış sana ayriyetten ben bulgaristan da yaşıyorum burdaki türklerin hepsinin aracının arkasında Atatürk imzalı çıkartma vardır aslında Atatürk le hiç alakaları yok ama yine de çok büyük bir sevgi ve saygılari var benim anlamadigim bu turkiyede neden bu kadar çok hain var Atatürk düşmanı var anlamadim
 
Arkadaşlar Pazar günü yaptığımız Trakya buluşmasında da belirttiğimiz gibi tartışmalarımız ahlak kuralları çerçevesinde olsun sizden rica ediyoruz. Açılan konuları dönüp dolaştırıp parti tabanına indirgemeyelim. Olaya siyaset katmayalım. Buluşma da uzun uzun konuştuk. Ama arkadaşlarımızın çoğu buluşmalara gelmediği için bu uyarıları buradan yaptığımızda pek anlamak istemiyorlar veya bizim yaptığımız uyarıları yanlış anlıyorlar. Sonrada yönetim tarafından mesajları silindiği veya ceza aldıkları zaman vay neden böyle oldu. Siz bize birşey söyletmiyorsunuz falan filan diyorlar. Sitemiz her zaman siyaset dışı olacak şekilde kurulmuştur. Zaman zaman bazı arkadaşlarımız her ne kadar uyarsakta konuyu gene siyasete getiriyorlar. Eleştiri ve tartışma her zaman olacaktır. Ama bunu parti tabanına indirmeyelim. Buluşmada da belirttiğimiz gibi mazot fiyatları yüksek olabilir bunu burada dile getirip eleştirebilirsiniz. Ama gelipte altına o parti öyle yaptı bu parti olsa böyle olurdu falan tarzında lütfen ayrıştırıcı ve kavga çıkartıcı yorumlar yapmayalım. Ayrıca özellikle altına çizerek vurguluyorum. Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk' e dair kendini bilmez şekilde yorum yapan arkadaşlar olmasın. O ve onun silah arkadaşları bu vatan için canlarını hiçe sayarak bu ülkeyi kurdular ve gelişmesini sağladılar. Klavye başına geçip o ve onun silah arkadaşları hakkında eleştiri yapmak kimsenin haddine düşmez. Onların verdiği emekler kadar öncelikle sizinde emek vermeniz lazım ki. O zaman eleştirme hakkınız olsun.
 
Atatürk, dinlenmek için gittiği İstanbul’daki Florya Köşkü‘nden, yanında yalnızca şoförü ile Küçükçekmece’ye doğru giderken tarlasında sabanla çift süren bir çiftçi görür. Çiftçinin sabanında koşulu olan öküzün yanında, koşulu bir de merkep vardır. Atatürk şoförüne;
— Arabayı durdur, der.
Arabadan iner. Tarlaya doğru yürür. Çiftçi kendisine doğru geleni görmüştür. Sabanında koşulu olan öküzü ve merkebi durdurur. Atatürk, yanına gelince,
— Kolay gelsin Ağa, der.
— Sağolasın Bey! Hoşgeldin.
— Hoşbulduk Ağa. Yoldan geçerken dikkatimi çekti. Öküzün yanına merkep koşmuşsun. Hiç öküzün yanına merkep koşulur mu? Bunlar denk değil.
Köylünün canı sıkkındır. Biraz da alınmıştır. Bezgin bir ses tonuyla,
— Merkeple öküzün yan yana koşulmayacağını bilmiyom mu sanıyon Bey. Sen bunu bana mı söylüyon?
— Kime söylemeliyim Ağa?
— Sen bunu git vergi memuruna söyle.
— Vergi memuruna mı?
— He ya! Bu sene ürünüm kıt oldu. Vergi borcumu ödeyemedim. Dört gün önce vergi memurları öküzün eşini “vergi borcunu karşılar” diyerek alıp götürdüler. Sattılar. Benim öküzün eşi sizin gibi Beylerin sofrasına et, sucuk oldu Bey.
Atatürk, çok sinirlenmiştir. Alışkanlığı gereği kızdığı zaman kaşlarını çatmaktadır. O’nun bu halini gören köylü,
— Bana niye kaş çatıyon bey. Yalan söylediğimi mi sanıyon? Sana ne söylediysem hepsi doğru. Ben Küçükçekmece köyündenim. Muhtara sor istesen.



Atatürk,
— Neden Kaymakam Bey’e gidip durumu anlatmadın Ağa?
— Gittim bey.
Köylü duraksamıştır. Bunu anlayan Atatürk, devam eder.
— Kaymakam ne dedi?
— Git borcunu öde, dedi.
— Sen de Vali Bey’in yanına gitseydin.
Köylü Atatürk’ü bir müddet süzer. Atatürk, konuşmadan dinlemektedir. Köylü konuşmaya devam eder.
— Sen hiç Vali’nin yanına gitmemişsin bey. Halından belli oluyor.
— Halimden belli mi oluyor?
— He ya! Hem gitseydin bilirdin.
— Neyi bilirdim?
— Kapıdaki jandırmaların adamı içeri koymadığını, bey.
Atatürk,
— Başvekil İsmet Paşa’ya telgraf çekip, durumunu niye izah etmedin?, diye sorar.
Köylü gülümseyerek,
— İnsanı güldürme bey. Başvekilin kulağı sağır, duymaz diyola, der.
Atatürk, kızmıştır.
— Peki! Gazi Paşa’ya niye telgraf çekmedin?,diye sorar.
— O’nunda bir gözü kör, görmez diyola. Hem, sen zenginsin. Tomofilin bile var. Bunları heç duymadın mı?
Atatürk, cüzdanından elli lira çıkarır.
— Bunu kabul et ağa. Öküzün yanına bir eş alırsın, der.
Elleri titreyen köylünün, elini sıkar. Yanından ayrılır. Hızlı adımlarla arabasına doğru yürür. Florya Köşkü‘ne döner. Başbakan İsmet Paşa’ya şu telgrafı çeker.
—“ Derhal Heyeti Vekileyi (Bakanlar Kurulu’nu) topla, İstanbul’a gel.”
Başbakan başkanlığında Bakanlar Kurulu Florya Köşkü‘ne gelirler. Atatürk, şoförünü köylüyü alıp gelmesi için yollamıştır. Arabanın içinde sıra sıra dizilmiş Jandarmaların arasından Florya Köşkü‘ne gelen köylü “Eyvah ben ne yaptım” diye için için dövünmektedir. Kendisini kapıda karşılayan şık giyimli bir beyefendi nazik bir sesle “ beni takip edin efendim” deyince içi biraz ferahlasa da çok korkmuştur. Adamı takip ederek büyük bir toplantı salonuna girerler. Salon kalabalıktır. Ortada büyük bir masa, etrafında sandalyelere oturmuş şık giyimli insanlar ile ayakta duran iki kişi daha vardır. Gözleri karamış, ayakları bedenini taşımakta zorlanmaktadır. Heyecandan kalbi fırlayacak gibidir. Tanıdık bir ses duyar.
— Hoşgeldin Ağa. Gel yerin burada.
Diyen Atatürk, sağ tarafında, yanında ayırdığı boş sandalyeyi eliyle işaret etmektedir. Köylü, zorlanarak yürür ve yığılırcasına sandalyeye oturur. Durumunu anlayan Atatürk,
— Sakin ol Ağa. Korkacak hiç bir şey yok.
— Sağol Bey! Sağol.
Köylünün soluklanmasını ve rahatlamasını bekleyen Atatürk, bir müddet sonra,
— Seni buraya niye çağırdım biliyor musun Ağa?
— Hayır Bey, bilmiyom.
— Dün bana anlattıklarını, bu gün burada anlatmanı istiyorum. Ama; bir tek kelimesini dahi atlamadan, eksiksiz olarak anlatmanı istiyorum. Haydi başla, seni dinliyoruz.
Köylü başından geçenleri bir bir anlatır. Daha önce söylediklerinin eksik olanlarını Atatürk, tamamlar. Köylünün konuşması bitince Atatürk, masada oturanları tek tek tanıtır. Kendisinin de Gazi olduğunu söyler. Sonra ayağa kalkar. Elini masaya sertçe vurarak, öfkeli bir sesle;
— Beyler, ben çiftçinin koşumluk hayvanını sattıran kanun istemiyorum. Ben çiftçinin tohumluk buğdayını sattıran kanun istemiyorum. Ben çiftçinin tarım aletini, sağımlık hayvanını sattıran kanun istemiyorum. Ankara’ya dönecek ve bu işi hemen halledeceksiniz.
Bu olaydan sonra aşağıdaki kanun bir gecede hazırlanıp yasalaştırılmıştır. İcra İflas Kanunu Madde 82/4.: Borçlu çiftçi ise, kendisinin ve ailesinin geçimi için zorunlu olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer teferruatı ve tarım aletleri haczedilemez

Guzel olmuş bu erkan [emoji106]
 
Hadi.....
Bırakın paşayı..
Rahat ve huzurlu uyusun.
Bırakın sultanlarımızın,ve bilhasıl ecdadımızın büyüklerimizin yakasını.
Bu paylaşım ve mesajlar.
Ne tarihimizi,nede bizdeki düşünceleri değiştirmez.
Kim bu milletin yararına bu topraklarda,taş üstüne taş koymuşsa.
Allah ondan razı olsun.
Bu vakitten sonra,Gerisi boş.
 
  • Beğen
Tepkiler: emrah doğan

Benzer Konular