Buğday Yetiştiriciliği ve Biyolojik Preparatlarla Kaplama Uygulamaları


Herkese Merhaba, değişik konular altında yaptığım tohumlara biyolojik preparatlarla kaplama uygulamaları hakkında tecrübe ettiğim konuları burada toplamak adına bu konuyu açtım. Bunu buğday yetiştiriciliği özelinde araştırıp ve tecrübe ettiğim önemli konular ile birleştirerek anlatmak istedim.
1) Tohum Seçimi:
Öncelikle ekeceğimiz tohumun özelliklerini bilmek çok önemli. Tohumun erkencilik ve geççilik özellikleri, ekim zamanının belirlenmesi açısından belirleyici oluyor. Zira erkenci bi çeşitin, özellikle erken ekildiği zamanlarda oluşabilecek erken bir büyüme periyodu, kışın karşılaşılan sert soğuklarda veya bitkilerin en hassas dönemi olan çiçek zamanı gerçekleşen geç dönem ilkbahar donları verimi düşüren başlıca etmendir.
IMG_20210226_155840.jpg
Resimde görüldüğü üzere özelliğini iyi bilmediğimiz bir cinsi ektik, erken iki defa üre verdik ve şubat ayında buğdayımız dondu. Enverziyon ( https://tr.wikipedia.org/wiki/Sıcaklık_terselmesi ) olayı özellikle çukur alanlarda (ova,vadi) ısı terselmesiyle bu alanların çevresine göre daha düşük sıcaklıklara maruz kalmasına sebep olarak bu soğuk zararını daha da arttırabilir. Bu sebepten bu alanlara erkenci çeşitlerin ekilmemesi veya erken ekimden kaçınmak riski minimize edecektir. Burada da aynı tarlada iki farklı cinsin gelişim farkını görebilirsiniz. Yukarıda donan buğdaya 10 şubatta 2. 10 kg üresini atarken çektiğim fotoğrafta, tarla kenarındaki diğer geçci
IMG_20210210_175813.jpg
cinsin nasıl normal seyrinde geliştiğini görebilirsiniz.
Cinslerin genelde kardeşlenme potansiyeli birbirine yakın olmakla beraber erken ekim, erken azotlu besleme ve sıcak geçen kışa bağlı olarak artmaktadır. Aslında buğday bitkisi soğuk iklimi seven bir bitkidir. Ortalama verim potansiyeli, kış mevsiminin daha uzun ve yazın daha serin geçtiği ülkelerde daha yüksektir. Kuzey yarımkürede, kuzey ülkelerindeki (İngiltere,Almanya) güneşlenme süresinin uzunluğu ve dolayısıyla bitkinin güneşten daha çok faydalanarak fotosentez kapasitesini arttırması verimi yukarı çeken unsurdur. Aynı şekilde güney yarımkürede Yeni Zelanda bu özellikleri taşır. Genelde bu ülkelerde buğday 10-11 ay toprakta kalmaktadır.
2) Tohum Sıklığı:
Tohum sıklığı verimi etkileyen en önemli parametreden birisidir. 1 metrekaredeki verim gr cinsinden = (Mtkarede bulunan başak sayısı x 1 başaktaki ortalama tane sayısı) / 1000 dane ağırlığı olarak hesaplanır. Bu bakımdan kullanacağımız tohum miktarı ekeceğimiz tohumun iriliğine göre değişir. Şahsen aynı tohumun 1000 dane ağırlığını 32 g diğer sene 42 gr olarak ölçmüş birisi olarak dekara kullanılacak tohum miktarı, metrekareye 550 adet tohum atılacağı hesabıyla kg cinsinden 20 kg'dan 27-28'lere çıkabilir. Bunun için ekeceğimiz tohumun 1000 dane ağırlığını ölçmek kullanacağımız tohum miktarını belirlemede önemlidir. Daha sonra ekerken atmayı planladığımız tohumun ayarını mibzerde buna göre hesaplamalıyız.
Az tohum stratejisi, geç ekim ve soğuk geçen kışlarda veya iklimlerde, kardeşlenmenin az olması sebebiyle birim alandan hasat edilecek başak sayısının az olmasını doğurur bu da verimi negatif etkiler. Soğuk iklimlerde ve geç ekimlerde tohum sıklığını arttırmak önemli.
Birim alanda az başak olduğunda da başaktaki tane sayısı daha fazla ve tane ağırlığı daha ağır olduğundan verim kaybını bir nebze engellemektedir. Seyrek ekimlerde iklim çok sert geçmediyse ve zamanında istediği besini alabildiyse daha sağlıklı bitki ve ana saptaki başaklara denk daha çok başak ortaya çıkarak verimi pozitif etkilemektedir. Seyrek gelişen bitkilerde havalanma daha iyi olacağından mantari hastalıklar (külleme,pas hastalıkları) daha az gelişmektedir.
3) Tohumun Çimlenme Oranı:
İngiliz AHDB kurumunun Buğday Yetiştirme Rehberine göre ( https://ahdb.org.uk/knowledge-library/wheat-growth-guide ) buğday tohumlarının kumlu topraklarda çimlenme yüzdesi %90'ların üzerindeyken , killi ağır topraklarda %65'lere kadar düşmektedir. Ayrıca İngiltere üzerinden örnek verilirse Ekim ayı ortasından Kasım ayının ortasına ertelenen bir Buğday ekiminde çimlenme yüzdesinin %50 düştüğünden bahsediyorlar. Ekim için gecikilen her ay, azalan kardeşlenmeyi telafi etmek için metrekarede ekstra 50 tohum kullanılması tavsiye edilmektedir. Bizde bu arada 500-550 tohum önerilirken onlarda ekim ayında yapılan ekimde 350 tohum/metrekare, çimlenmiş 260 tohum/ metrekare ideal tohum ve bitki sıklığı sayılmaktadır.
Fazla tohum kullanımının yatmaya meyilli bir ürün oluşturmasından dolayı erken ekimlerde veya ılıman bölgelerde tohum sıklığına dikkat etmeliyiz. Böyle bir risk varsa gübrelemeye dikkat etmeliyiz. Pamukta boyuna büyümeyi durduran ilaç benzeri bir kimyasalla sık ekimlerde ince sap oluşmasını, boyuna büyümeyi durdurarak engelleyebiliriz. Burada uygulama zamanı çok kritik ve 3-4 günlük bir süreyi kapsıyor. Bu süre sonunda geç yapılan uygulamalar başak boyunu da kısaltabiliyor. İnce ve zayıf saplı bir bitki yetiştirmemek adına erken zamanlarda nitratlı gübrelerden kaçınmalıyız. Yatmaya daha hassas hale getirmekten kaçınmalıyız. Kalsiyum ve L-tipi aminoasit (bitkisel L- Glisin ve L-Betain) yaprak uygulamaları sapın kalınlığını arttırmanın yanında ,yatmaya karşı bir önlem ve yaprak hastalıkları ile soğuk zararına karşı da önleyici bir faaliyet olarak kullanılabilir. Kendimin kalsiyum uygulamasına ait fotoğraflar
.
20200328_144144.jpg
20200312_132852.jpg


Toprakta yeterli nem varsa ekildikten sonra günlük ortalama sıcaklık toplamı 150 dereceyi bulduğunda çimlenme gerçekleşir.
Ne olursa olsun eğer yakında yağış gözükmüyorsa alatava ekim yapmamalıyız. Erken çimlenen bitkiler ile geç çimlenen bitkiler arasındaki rekabette sonradan gelenler negatif etkilenmektedir. Ama artık ekim zamanı geçiyorsa, soğuklara denk gelecekse ya da bundan sonra çamurdan giremem diyorsanız o zaman ekin.
Bitkı sıklığını düşüren etkenler,
● Don zararı,özellikle erken ekilen ve hızlı gelişen cinslerde ● Don kabarması (toprakta) ● Zararlı böcek ya da hastalık zararı ● Köklenme zayıflığı ve yatmaya sebep olan yetersiz toprak drenajı
Don kabarmasını engellemek adına 3-4 cm derinliğe ekim iyi bir önlem. Zararlı böcekler için diatomit tozunu mibzerde tohumun üzerine serperek basitçe uygulayabilirsiniz. Uygularken maske ve gözlük kullanmayı unutmayın. Köklenme zayıflığı için tohum kaplama ile çok rahatlıkla bunun üstesinden gelebiliriz. Drenaj konusu yabancı ülkelerde tarlalarını düşünen herkesin birinci önceliği. Unutmayın bitkilerin gelişmesi için köklerinde oksijen olması gerekli. Su, bütün hava boşluklarını doldurarak oksijensiz ortam yarattığı için bitkileri öldürme seviyesine rahatlıkla getirebilmektedir.
4) Kardeşlenme ve Sağlıklı Yaprak Gelişimi :
Kardeşlenme bizim için en önemli dönemdir. Sonuç olarak biçilecek başak sayısının belirlenmesi için önemli bir dönemdir. Geç yapılan ekimlerde, kardeşlenme periyodunun sona ermesi daha geç olacaktır. Yani baharda da kardeşlenme devam edebilir. Bu arada hepimizin her sene gördüğü gibi bir sürü kardeş yapmasına rağmen bir tohumdan genelde 1-2 başak ancak biçeriz. Genelde de kardeşin başağı daha küçük ve alçakta kuytuda olur. Bizim için metrekarede 450 başak hedefiyle yola çıkarsak ve bir başakta ortalama 40 dane olduğunu varsayarsak, bu danelerin 1000 dane ağırlığını da 40 gr olduğunu varsaysak dekara verimiz 720 kg oluyor.
Benim bu konuda nacizane ve pratik bir uygulama tavsiyem var. Ekim sonrası, ekim yönüne 90 derece olacak şekilde aykırı olarak tırmık çekilirse sıra üzerinde sıkışık olarak bulunan tohum sıklığını, sıra arasındaki boş alana yayarak bitkiyi rahatlatmış oluyoruz. Çok tohumdan kaynaklanan sıklıkta bitki gelişim daha geriden gelmekte, hastalık etmenleri daha hızlı gelişmekte ve bitkinin kardeşlenme potansiyeli düşük olmaktadır. Basit ve pratik bir uygulamayla tohumlarımızın tarlaya daha homojen dağılımını ve onların daha iyi beslenmesini sağlayabiliriz. Kendimize ait fotoğraflarda mahsus aykırı tırmık çekmediğim alanla karşılaştırmasını yapabilirsiniz.
20200111_140624.jpg
20200111_140351.jpg


Seyrek bir ortamda gelişen bitkinin fotosentez kapasitesi her zaman daha iyidir. Dikkat ederseniz tarla kenarlarında mısır,ayçiçeği,buğday,nohut vs. her ne ekiliyse daha iyi gelişir ve daha sağlıklıdır. Bunu amerikalılar Side Effect (Kenar etkisi) olarak açıklarlar.
5) Kök Gelişimi ve Dağılımı: Benim için En Önemli Bölüm Burasıdır.
Bitkilerimizin temeli kökleridir. Verimi en çok belirleyen etken de sudur. Su varsa hayat vardır. Toprakta su yoksa suda çözünen besinlerle beslenen bitkiler için gübreden faydalanma oranı da düşmektedir. Çoğumuzun bildiğinin aksine biz gübreleme ile kök gelişimini sınırlandırıyoruz. Kök gelişimini sınırlandıran en önemli hatamız taban gübrelemesidir. Sentetik azot ve suda çözünen fosfor içeren taban gübrelerle tohumumuzu ektiğimizde, Bitkimiz, çimlendiği andan itibaren çevresinde suda çözünmüş hazır besin elementi ile beslenmeye başlar ve zahmete girip te kök sistemini geliştirmeyi istemez. Bunun sebebi kökünde istediği zaman ihtiyacı olan suda çözünmüş besinin olmasıdır. Yani taban gübrelemesiyle şımarık bir evlat yetiştirmeye başlıyoruz. Şımarık evladımız yeterli su ve hazır besin elementi olduğu sürece kök sistemini geliştirmese de yüksek verim verebilecektir. Güllük gülistanlık içerisinde yetişen bitki en çok suya ihtiyacı olan tane bağlama döneminde yaşayacağı kuraklıkla, gelişememiş kökü sebebiyle ne derinlerdeki sudan, da ne de çevresine milyarlarca TL para vererek attığımız gübreden yararlanamayacağı için susuzluk stresinden daha çok etkilenir.
Taban gübresinin atılma sebebi bitkimize fosforu ekimde verebilmek. Dr. Cristine Jones Avustralya'lı toprakbilimci ve mikrobiyolog. Kendisinin fosfor ve azot üzerine iki kıymetli videosu var.
videosunun adı fosfor paradoksu. Bu videoda toprakta aslında ne kadar çok fosforun var olduğunu anlatıyor. Toprağın kendisinde bulunan fosfordan hariç sadece 10 sene fosforlu taban gübresi kullandıysanız 90 yıl taban gübresine gerek kalmadığını anlatıyor. Türkiye'de de toprak analiz yönteminde kullanılan P-Olsen fosfor ölçüm yönteminde toprakta var olanın sadece %1,4 ile %3'ü arasındaki miktarını gösterdiğini anlatıyor.

Azot videosunda da
sentetik azotun özellikle ilk ekim zamanında verilen azotun kök sisteminin gelişimini nasıl olumsuz olarak etkilediğini anlatıyor. Her sene sentetik azotun %20 azaltılarak toprağın kendi azotunu havadan bağlayacak seviyeye gelebileceğini anlatıyor.
Screenshot_2021-11-13-12-34-16-066.jpeg
Bu resimde soldaki kısım sentetik azotla ekilen bitkinin kök fotoğrafı. Gördüğünüz gibi kökler çıplak halde ve tertemiz. Sağdaki tarafta kökler toprakla kaplı. Fotoğrafı dikkatle incelerseniz bakterilerin oluşturduğu mikro agregatları ve aralarında ipliksi dokuları (mikoriza hifleri) göreceksiniz. Bu hifler daha sonra bitkinin salgıladığı glomalin ile bu mikro agregatları birleştirerek makro agregatları oluşturmaktadır. Bu şekilde bitkimizin kökleri vasıtasıyla, toprağımız hem hava hem de su geçirgenliği kazanır. Sağ taraftaki o mikro agregatların her biri, bitkinin fotosentezle üreterek toprağa köklerinden salgıladığı şekerlerle orada çoğalmaya başlayan bakteri fabrikasıdır. Christine Jones bitkilerin %85-90 mertebesinde beslenmelerinin bu mikro yaşama bağlı olduğunu anlatır. Köklerin etrafının toprakla kaplı olması işlerin yolunda olduğunun işaretidir. Toprakta oksijen seviyesi düştüğünde iyi bakterilerin yaşam alanı ortadan kalkıyor ve bu sebeple kök gelişimi de kötü etkileniyor. Aslında doğayı azıcık incelesek bitkilerin davranış modelini çözeceğiz. Milyonlarca yıldır hiç bir gübre ile beslenmeden o devasa orman ve bitki örtüsünün nasıl yaşadığını düşünmeliyiz. Varolan bu muazzam düzeni kendi elimizle bozuyoruz. Sentetik gübrelerle artık çoraklaştırmaya başladığımız topraklarımızı doğayı taklit ederek kurtarabileceğimizi anlayalım. Avustralya ilk keşfedildiğinde organik madde ortalaması %15-20 seviyesindeyken şu an %0,5'lere gelmiş.
Screenshot_2021-11-13-12-35-35-548.jpeg
IMG_20211111_101257.jpg


20200224_140237.jpg

Christine Jones yaptığı bir araştırmada kendisinin bilgisi dışında zamanında toprağa verilen sentetik azotun köke yaptığı etkiyi de şöyle fotoğraflamış.
Screenshot_2021-11-13-12-35-51-020.jpeg
Bu fotoğrafta, toprakta daha önce sentetik azot verilen alana denk gelen köklerin çıplaklığını görebilirsiniz. Bitkinin köklerinin toprakla kapla olduğu alana Rhizosheath (kökkılıfı) denir. Bu alan bitkiyi hem su stresine hem de soğuk stresine karşı korumada yardımcı olur. Bitkimizi destekleyen PGPR (Plant growth promoter rhizobacteria - Bitki gelişimini tetikleyen kök bakterileri) bakterileri bu alanda yaşarlar. Normalde bitkilerimiz köklerinin yarım ile 1 mm uzaklığındaki alanın içerisindeki suda çözünmüş besin elementlerini alabilmektedir. PGPR bakterileri kök gelişimini pozitif arttırıcı bir unsurdur.
Bitkilerin bakteri yiyerek beslenmesini Dr. James White rhizophagy terimiyle anlatır. Yani kökten beslenme. İlgili videosu burada
Buna göre bitkileri bakterileri salgıladıkları şekerlerle önce onları davet ederler. Daha sonra köklerinden içeri alırlar. Kök bölgesinde oksijeni kullanarak üretilen superoksit ile bakterilerin hücre duvarını eritip besinlerini bitkiye kazandırırlar. Daha sonra kökün yanından yeni çıkan tüysü kökler ile fotosentezle ürettiği şekerlerle birlikte toprağa geri itilir ve onların orada tekrar çoğalarak popülasyonlarının artmalarını sağlarlar.
Screenshot_2022-10-03-16-01-36-244.jpeg

Kök üzerinde su damlası şeklinde olan ve kökten dağılmasını gösteren fotoğraflardaki sıvı, bitkimizin toprağa salgıladığı bakterilerin de içinde olduğu şekerli sıvı.
Screenshot_2022-09-11-16-05-22-694.jpeg
Screenshot_2022-09-11-16-05-31-901.jpeg
Screenshot_2021-11-13-12-58-34-031.jpeg


Bitki bu sayede topraktaki çözünmemiş besin elementlerini alınabilir hale getirerek beslenir. Bu bakterilerin güneş ışığına çok hassas olduklarını unutmayalım. Yaz sürümü bunların anasını ağlatıyor.
Bu güzel sistemin bir diğer parçası mikoriza mantarlarıdır. Bunları malesef tohumlarda kullandığımız fungisitlerle minimuma düşürdük. Tohuma kaplamada kullanılan fungisitler benim gözümde kötülüklerin anasıdır. Bu saatten sonra bitki tamamıyla ilaca ve hazır beslemeye mahkum oluyor. Üzerine bir de toprak işleme bu mikorizaların ürettiği hif ağını (Bitki iletişim ağını) parçalıyor. Bitkiler bu hifler vasıtasıyla birbirlerinden besin,su ve haber alabilirler.
Mikoriza mantarları da bakteriler gibi bitkiden şeker alarak, karşılığında onlara su ve fosfor kazandırır. Bu karşılıklı bir ticarettir. Bitkinin çimlenme anında eğer toprakta suda çözünmüş fosfor konsantrasyonu yüksekse bitki her zaman bu ticarette en ucuzu seçtiğinden bedava olanı seçerek mikoriza ile ticareti dışlamaktadır. Böyle olunca mikoriza çoğalamamakta ve topraktaki varlığı azalmaktadır. Google'da incelerseniz mikorizanın bitkinin kök sistemine yaptığı katkıyı "Mikoriza, bitkinin köklerinin toprağa temas alanını 100-1000 kat arasında arttırır" diye anlatır. http://agaclar.net/forum/temel-konular-toprak-gubre-tohum-sulama/1963.htm . John Kempf mikorizanın gözle görülemeyen mikroskobik kökleri olan hifleri sayesinde, avucumuzun içinden rüzgarla uçuşan tozun içindeki kil mineralinde bulunan suyu, mikorizanın bitkiye kazandırabildiğini anlatıyor. Bitkimizin köklerinin erişebildiği alan, bu hifler sayesinde kat kat artmakta ve hem beslenebileceği hem de su bulabileceği alanı genişletiyor. Bizim esasında toprağımızın kalitesini yükseltmek için bu mikoriza varlığını arttırmamız gerekiyor. Benim en önem verdiğim konu da bu.
Bakterilerin bitkiye verdiği katkıyı bu linklerden okuyabilirsiniz.
a) https://www.acarindex.com/pdfler/acarindex-157abe58-4037.pdf
b)https://www.researchgate.net/publication/320660508_BITKISEL_URETIMDE_BITKI_GELISIMINI_TESVIK_EDEN_RIZOBAKTERI_PGPR'LER_VE_ETKI_MEKANIZMALARI (Bakterilerin topraktaki besin elementlerini bitkiye kazandırmaktan başka, Bitkiye sideorofor ürettirerek metal elementleri alınabilir hale getirdiklerini, ACC deaminaz ile bitkinin her stres (sıcak,soğuk,hastalık,susuzluk, aşırı su,böcek saldırısı vb) ortamında üreterek ölüme bir adım daha yaklaştıran etilen'in baskılamasını ve IAA üreterek toprakaltı ve toprak üstü aksamı nasıl geliştirdiğini ve daha üretken hale geldiğini buradan okuyabilirsiniz.)

Buradan 2 yıl önce tohum kaplama ile toprak kalitemizi nasıl arttırdığımızı göstermek istiyorum. Daha önce daha iyi toprak kalitesine sahip topraklarımızda dekara 2,5 kg çinko sülfat saçarak elde edemediğim 0,1 puanlık çinkodaki artışı, bir tohum kaplamasıyla 0,4'lardan 1,6'lara getirdik. Fosforumuz 7 ppm'den 19'a geldi. Bunu yaparken dekarda 710 kg buğday biçtik.
Toprak analizi2.jpg
toprak analizi1.jpg


Şimdi Christine Jones'un fosforsuz nasıl bitkilerimizi yetiştirebiliriz sorusuna verdiği cevaba bakalım.
Toprağımızda yeterli düzeyde fosfor olduğunu varsayarak ve önemli olanın bunu bitkinin alabileceği hale getirilmesi konusunda iki önemli aktör PGPR bakterileri ve mikorizalar. Christine Jones ekeceğimiz ürünlerde öncelikle kendi bölgemizde yetişen bitkilerin tohumlarını seçmemizi tavsiye ediyor. Kendi tohumumuzu kullanmanın avantajı maliyet ve bitkilerin yaşadıkları ortamın mikrobiyatasını tohumlarında muhafaza etmeleri.
Ayrıca fungisit kullanılmaması gerektiğini anlatıyor. Fungisit özelliği gösteren değişik bakteri gurupları, trikoderma mantarları ve mikoriza mantarı kök hastalıklarıyla mücadelede bize çözüm sunuyorlar. Bunun için mümkün olduğunca farklı bakteri gurupları mesela fosfor çözücü bakteri gurupları, havanın azotunu bitkiye amonyum formunda geçirecek bakteri gurupları, potasyum çözücü, metal elementleri çözücü, toprak hastalıklarına karşı etki gösteren bakteri gurubu veya böcek saldırılarına karşı tepki vermeyi sağlayan bakteri gurupları ve olabildiğince farklı mikoriza türlerini içeren ürünleri kullanmak sinerjik etkinin artması için önemli.
Ortalama bir toprak kalitesi için çok rahatlıkla taban gübresiz ekmenizi tavsiye ederim.
Bunun yanında sıvı solucan gübreleri, soğuk sıkım deniz yosunları, bitkisel menşeili L-Tipi aminoasitler, Düşük PH'lı humik-fulvik asitler kaplamada kullanılabilir. Bunların hangilerinin bu karışımda olacağı tamamıyla sizin bütçenizle alakalı. Benim tavsiyem farklı çeşitleri içeren (özellikle fosfor çözücü ve azot bağlayıcılar) , birkaç tür mikoriza içeren, sıvı solucan gübresi, birazcık ta soğuk sıkım deniz yosunuyla çok pahalı olmayan ve fark yaratacak bir kaplama yapmış olursunuz. Özellikle sıvı solucan gübresinde çok uçuk kaçık fiyatla ürün satanlar var. Biraz araştırma yaparsanız uygun ve kaliteli ürünleri bulabilirsiniz. Taban gübresinden tasarrufla gayet güzel bir karışım yapabilirsiniz.

Şimdi bu kaplamaların etkisine inanmayanlar ne yapabilirler? Bu seneyi deneme yılı ilan ederek bu saydığım kaplamalardan tohumlarına uygulayarak 3-5 dekarda taban gübresiz deneyebilirler ve görecekler ki negatif hiç bir fark olmayacak. Bu denemelerin kendilerinde şüphe bırakmaması için farklı toprak tipi olan farklı tarlalarda şahitli olarak yapmalarını tavsiye ederim. Kendi tarlalarımızdaki taban gübresiz ekilen tarlaların fotoğraflarını burada bulabilirsiniz. Buğday cinsleri komşularımızla birlikte aynı olup ekim tarihleri 1-2 gün bizimkiler daha geçtir. Komşularımızda taban gübresi vardır.
Bu iki fotoğrafta sağdaki tarlalar bizim soldakiler komşumuzundur.
IMG_20211210_113705.jpg
IMG_20220119_174232.jpg


Kök gelişimi farkını buradan görebilirsiniz. Fotoğrafın üst tarafındaki kök gurubu bizim , alt taraftaki kök gurubu komşumuzun.
IMG_20220109_161013.jpg

6) Gübreleme:
Ortalama bir toprak kalitesi için tavsiyem:
a) İyi bir bakteri,mikoriza, sıvı solucan gübresi, soğuk presle elde edilmiş deniz yosunu veya aminoasitli bir kaplama ile taban gübresiz ekim. Not: Bakterilerin havanın azotunu çevirmede kullandıkları element molibden. Kaplamada eser miktarda buna da yer verebilirsiniz.
b) Sonrasında ilk azotlu gübreleme en az 5-6 hafta sonra saf 4,5 kg/dekar azotu geçmeyecek şekilde.
c) Sapa kalkma öncesi 10 kg üre.
d) Bayrak yaprak çıktığında 10 kg üre.
e) Kardeşlenmede kesinlikle çinko,mangan,bor,molibden,demir içerikli bir kombi ve yüksek doz hayvansal aminoasit veya dekara 500 ml sıvı solucan gübresi
f) Başak öncesi bayrak yaprağın azot içeriğini yükseltmek çok önemli. Bunu yaprak gübresi ile çok yüksek fiyatlara düşük bi üreli gübre ile de yapabilirsiniz. Ya da benzinliklerde satılan saf su içerikli ve düşük bi üre içerikli azot sıvısı olan AdBlue ile daha hesaplı da yapabilirsiniz. Dekara 1 lt AdBlue serin saatlerde fungusitsiz kullanabilirsiniz. Başak öncesi bu uygulama başaktaki tane sayısını arttırır. Buna çok az şeker veya melas veya MAP'ta ekleyebilirsiniz. Başka bir alternatif 1 lt/dekar sıvı solucan gübresi + yine map ve biraz şeker veya melasla.

Havalar ısınmaya başladığında, bitkimiz de hızlı büyümeye geçecek. Bu dönemde yeşil aksamın gelişimiyle sıklık artacağından mantari hastalıklar için en kritik zamandır. Burada trikoderma ve farklı bakteri gurupları içeren bakteriyel preparatlar yine iyi bir seçenek. Buradaki strateji, iyi bakteri ve mantarları yaprak yüzeyine yerleştirerek kötülere beslenecek ve çoğalacak bir şey bırakmamak. Bakteriler bunu toprakta demiri bünyelerine alarak kötü mantarların beslenmesini engelleyerek yaparlar.
Şunu unutmayalım lütfen. Bitkimiz ne kadar sağlıklıysa o kadar hastalıklara, virüslere daha dayanıklıdır. Tıpkı insanlardaki uçuk virüsü gibi. Virüs hep dudağımızda bekliyor. Ne zaman insanın direnci düşüyor o zaman hastalık ortaya çıkıyor. Yabancılar bitkinin ne kadar sağlıklı ve dirençli olduğunu brix tablosuyla ölçüyorlar. Brix bitki suyunda çözünmüş şeker derecesini anlatır. Yani bitki ne kadar kompleks şekerleri bünyesinde ürettiyse o kadar brixi yüksek olacaktır. Yüksek brix hastalıklara ve böceklere karşı dayanıklılık ve caydırıcılık kazandırır. Soldaki tablo yaptığımız yaprak gübrelemelerinin bitkinin brixini nasıl etkileyerek hep bir tık yukarı ve daha uzun sürede brixin düşmeye başladığını göstermesi açısından önemli. Sağdaki tabloda koyu yeşil alanda 12 brix değerinin çekirgeyi bile bitkiden uzak tutacağını anlatıyor. Bu tabloya bazı eleştiriler var ama genel olarak emici böcekleri hatta mısırda kök kurdunu bile ilaç kullanmadan bir gecede yaprak gübrelemesiyle bitkinin brixini yükselterek öldürebiliyorlar. Buradan çıkacak ders bitkimizi her daim kuvvetli tutalım ki daha yüksek brixe sahip olsun. Daha yüksek brixe sahip bitki köklere daha fazla şeker gönderir. Bunlar daha çok bakteri besler. Bu bakteriler daha çok su ve besin sağlar. Ayrıca bu şekerler karbon içerdiklerinde aslında toprağa katılan organik maddedir. İşte bu bu organik maddeyi toprağı sürerek oksijene maruz bırakıyoruz ve ne oluyor karbon+oksijen= karbondiaoksite dönerek havaya uçuyor. Bu konulara ayrıca başka bir paylaşımda girmeyi planlıyorum.
Şimdilik bu kadar. Unuttuklarımı aklıma geldikçe ekleyeceğim. Eleştirip , eklemek istediklerinizi de yazarsanız bu paylaşımı geliştirebiliriz.
Screenshot_2022-02-27-20-32-08-648.jpeg
Screenshot_2022-02-01-14-40-50-987.jpeg
 

Resimler ve ekler

  • IMG_20211224_150601.jpg
    IMG_20211224_150601.jpg
    364.2 KB · Görüntüleme: 41
  • IMG-20211111-WA0020.jpg
    IMG-20211111-WA0020.jpg
    114 KB · Görüntüleme: 26
  • IMG_20211211_164751.jpg
    IMG_20211211_164751.jpg
    141.2 KB · Görüntüleme: 24
Son düzenleme:
Uzun zamandır beklediğim bir konu. Tüm denemelerin, araştırmaların ve tecrübelerin tek bir başlık altında toplanmış olması ulaşılabilirlik açısından çok iyi oldu. Tüm üreticilere ders olarak gösterilebilecek kalitede. Elinize emeğinize sağlık.

Kesinlikle denemeye değer Özellikle tohum kaplama sadece buğdaya değil diğer ürünlerde de değerlendirilebilir. Tohum ekim sezonu yaklaşıyor. Devir değişti, artık kar edebilmek için verimli olmak zorundayız. Herkese bereketli sezonlar @adurak59
 
Son düzenleme:
Karakter sınırına takıldığım için bir kaç noktayı da buraya yazayım.
1) Ekim derinliği homojen çıkış için çok önemli. Derine ekilen buğdaydan başak verecek bir kardeş beklemeyin. Esasında bu ayrı bir strateji olarak değerlendirilebilecek bir konu. Sebebi derine ekilen bir tohum gübreli de ekilse kendini toprak üstüne atacak enerjiyi bulamayabiliyor ve mezokotil denen durum ortaya çıkıyor. Ancak tohuma yapılan ekstra kaplamalar bu mezokotil etkisini ortadan kaldırıyor. Tarlada çekilmiş fotoğraftaki sağdaki iki buğday kendimizin fungusitsiz ,taban gübresiz kaplamalı ekilen buğday. Soldaki üçlü gurup kaplamasız,fungusit kaplamalı ve gübreli ekilen buğday. Gördüğünüz gibi azıcık derine giden buğdaylarda mezokotil oluşmuş.

IMG-20211224-WA0042.jpg
IMG_20211224_165206.jpg

2) Keşke kardeşlenmenin olmadığı bir cins geliştirilse. Bu konuda ben kardeşlenmeyi gereksiz buluyorum. Bence birazcık fazla tohum kullansak ta sağlam , denk başak veren bitkilerimiz olsun. Bu konuda iki stratejim var. Birisi derine ekerek kardeşlenme potansiyelini sıfıra düşürmek. İkincisi de geç ekerek gübreyi baharda sapa kalkmadan itibaren kullanmak. Deneyen varsa tecrübelerini yazarsa memnun kalırım.
3) Kullanacağımız ot ilaçları veya fungisitlerin uygulamasına dikkat edelim. Bitkiye çok yakın kesinlikle atmayalım. En az 40-50 cm yukarıdan uygulayalım. Ben şahsen 3 sene önce rüzgarlı bir havada axiali, komşumuzun da soğanına zarar vermemek adına yakın atarak tüm kardeşleri öldürmüş birisi olarak bunu yazıyorum. Ayrıca ilaçlar varsa ikiden fazla karışım yapmayın. Fungisitlerle birlikte azotlu beslemede yapmayın.
4) Devir para kazanma devri. 1. kalite ve 3. kalite ekmeklik buğday arasında fiyat farkı TMO'da 5 kuruşken verim potansiyeli düşük sert buğdayları ekecem diye de kendinizi kasmayın. İngilizlerin dekara ortalama 1200 kg verimleri yemlik buğdaylarda oluyor.
5) Organik madde bizim toprağımızdaki merkez bankamızın rezervi. Verim potansiyelimiz çoğunlukla ona bağlı. Onu geliştirecek çözümleri düşünmeye başlamak lazım. Gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.
6) Humik asiti mutlaka her sene 2-3 lt kullanın. En etkili yöntem gübre kullanacaksanız saçtığınız gübrenin üzerine püskürtmek. Böylece organomineralli gübreden tek eksiği organik madde olacaktır. Humik asit kullanmayacaksanız mümkünse organomineralli gübreleri kullanmaya çalışın. Onlarda humik asit var.
20191020_181041.jpg
20191020_175021.jpg


Kumlu topraklarda humik asitin kök gelişimine etkisi mükemmel.
20200224_140237.jpg
20200224_140529.jpg

7) Yapraktan azotlu besleme yapacaksanız mutlaka azda olsa humik asit katın. Herhangi bir ilaç veya yaprak gübresi kullanacaksanız etkisini arttırmak için tankın içine üre eritip katın. Üre en çabuk alınan gübre formu olup yanındakilerin de alımını arttırır. Bunun sebebi de formülünde CH4N2O karbon olması.
 
Son düzenleme:
Emeginize sağlik boş zamanda sakin kafayla detaylica okunmasi gereken bir konu bir soruda ben soruyum A tarlasina mavi sertifikali tohum ektik tohumu hasat ettik bu elde ettigimiz tohumu B tarlasina ekicez diyelim simdi bu tohumla satin alinan sertifikali tohum arasinda verim farki oluyor mu ?
Ben tohum eskidikçe buğdayın verim potansiyeli düştüğüne inanmıyorum. Sıkıntı zamanla biçerdöverin başka tarlada biçtiği başka cins tohumun sizin tohumunuzla karışmasında. Bu üç dört yıl böyle giderse sizin tohumunuza farklı cinsler daha çok karışmış oluyor. Aynı özellikteki buğdaylarsa geçci veya erkenci yine fark olmaz. Ama ters özellikliyse yaptığınız müdahalelerin hedefi şaşıyor. Gerisi tohum firmalarının yüksek karlarına mazeret oluyor.
 
  • Beğen
Tepkiler: beyfendi01
Tohum kaplama ne kadar ekime yakın zamanda yapılırsa o kadar etkinliği artar.

Bu işlemi gezici selektörde yapabiliriz.
Fungisit koyduğu sıvı karışım tankını güzelce yıkattırıp sonra sulandırarak hazırladığınız kaplama preparatını bu tanka dökebilirsiniz. Makinanın operatörüne 1 ton buğday tohumu için kaç lt solüsyon kullandığını sorup ona göre miktarı belirleyebilirsiniz.

Önceden selektörden geçirdiğiniz tohumu yere yayıp kürekle veya helezonla aktarırken de hazırladığınız solüsyonu tohuma bulaştırabilirsiniz.

Mibzerde de yapabilirsiniz bir fısfıs yardımıyla. Ama elle karıştırırken çok zaman kaybı oluyor ve kolunuz kopuyor.

Yerde sererek yaptığınız veya mibzerde yapılan tohum kaplamada ıslaklığı ayarlayamayabilirsiniz. Mibzerde tohumun akışını etkileyecek bir durum olduğundan diatomit tozu veya toprağı ezerek elde ettiğiniz tozu eleyip tohuma serperek fazla suyun bu toza geçmesini sağlayabilirsiniz. Diatomit tozu aynı zamanda %80'e varan silisyum kaynağıdır. Ayrıca toprakta böceklerin yüzeyinde yaralar açarak su kaybından onları öldürür. Özellikle sümüklü böcek gibi sürüngenlerde çok etkilidir.

Mikrobiyolojik ürünleri kesinlikle güneş ışığından uzak tutun. Serin ve karanlık bir yerde saklayın. Ayrıca kesinlikle klorsuz su ile çoğaltın. Bir de yerde yaptığınız uygulama kesinlikle gölge yerde yapılmalı.

Uygulama kolaylığı açısından toz ürünler daha avantajlı ama uygulama maliyeti biraz daha fazla oluyor. Ama ekmeye yakın kaplama zorunluluğunu ortadan kaldırıyor. İstediğiniz zaman elettiğiniz tohumu ekerken mibzere toz ürünü atarak ve birazcık karıştırarak bu işlemi yapabilirsiniz. Buğdayın tüğlü kısmına bu tozlar hemen yapışıyor.

Bu arada tohumun her tarafının ıslanmasına gerek yok. Ufacık bir damlacık deyse yeter. Ama her tarafının kaplı olması tabiki de iyininin iyisidir.

Bu ürünlerde doz aşımı diye bir şey yoktur.

Tohum üzerinde bu küçük canlıların yaşam süresini uzatmak veya sayılarını çoğaltmak adına sıvı karışıma azıcık şeker, pirinci yıkarken ortaya çıkan nişastalı beyaz suyu (klorsuz su ile yıkanmalı) veya tohum üzerine kemik unu, kan unu. spirulina gibi toz ürünleri de kullanabilirsiniz.
 

ekim sezonuna başlamadan para ile elde edilemeyecek harika bilgiler,
emeğinize sağlık,
kim bilir kaç yıllık deneme yanılma sonucunu artıları ve eksileriyle paylaşmışsınız:love:
''mahsul yapmayan tarla yoktur;mahsul alamayan çiftçi vardır'' cümlesinin açıklaması gibi olmuş,
Bitki besleme doğru yapıldığında inanın istisnasız her tarladan dekara ton biçeriz. Ama sürekli ölçümleme ve sonuca göre hazırlanacak bitki besleme ürünlerinin uygulanması zorluğu ortaya çıkıyor. Amerika'da özellikle büyük çiftlikler bunu yaprak analizinin de ötesinde bitki öz suyu analiziyle yapıyorlar. Bitki öz suyu analizi hastaneye gittiğimizde doktorun bize yaptırdığı kan tahliliyle aynısı. Yani bitkide ne eksik ne fazla onu bize tam olarak gösteriyor. Ama bunu yapmak için sadece azotu tespit edecek kitin maliyeti 10.000 Doların üzerinde. Bunu diğer elementlerle çarpın.
Yılmaz Bey'in de bizlere bitki besleme konusunda çözüm olarak verdiği bilgiler çok önemli. Sonuçta bitkiler eksiklikleri semptom olarak gösteriyorlar. Ama esas olan, bu eksikliğin hiç yaratılmadan bitkinin gelişmesini sürdürmesi.
Burada bu mikrobiyolojik kaplamalar en kaliteli gübrelerden çok daha fazla fayda sağlıyor.
Bitkinin kökleri vasıtasıyla 1000'den fazla sinyali rizosfer'ine (kök küresine) gönderdiğini düşünürsek ve ihtiyacı olan bakteriyi besleyebildiğini ve karşılığında da istediğini aldığını bilirsek dengenin kendiliğinden sağlanabileceğini daha iyi anlarız.
 
Bitki besleme doğru yapıldığında inanın istisnasız her tarladan dekara ton biçeriz. Ama sürekli ölçümleme ve sonuca göre hazırlanacak bitki besleme ürünlerinin uygulanması zorluğu ortaya çıkıyor. Amerika'da özellikle büyük çiftlikler bunu yaprak analizinin de ötesinde bitki öz suyu analiziyle yapıyorlar. Bitki öz suyu analizi hastaneye gittiğimizde doktorun bize yaptırdığı kan tahliliyle aynısı. Yani bitkide ne eksik ne fazla onu bize tam olarak gösteriyor. Ama bunu yapmak için sadece azotu tespit edecek kitin maliyeti 10.000 Doların üzerinde. Bunu diğer elementlerle çarpın.
Yılmaz Bey'in de bizlere bitki besleme konusunda çözüm olarak verdiği bilgiler çok önemli. Sonuçta bitkiler eksiklikleri semptom olarak gösteriyorlar. Ama esas olan, bu eksikliğin hiç yaratılmadan bitkinin gelişmesini sürdürmesi.
Burada bu mikrobiyolojik kaplamalar en kaliteli gübrelerden çok daha fazla fayda sağlıyor.
Bitkinin kökleri vasıtasıyla 1000'den fazla sinyali rizosfer'ine (kök küresine) gönderdiğini düşünürsek ve ihtiyacı olan bakteriyi besleyebildiğini ve karşılığında da istediğini aldığını bilirsek dengenin kendiliğinden sağlanabileceğini daha iyi anlarız.
biz geçen sene Yılmaz beyin tarifini geçte olsa 2 kez yapraktan uyguladık,ot ilacının geç atılmasına rağmen buğdayda sap veriminde gözle görülür fark vardı.geçen sene ilaç makinesi geç geldi.ama bu sene düzenli yapraktan besleme yapacağız.biçerciye göre köydeki en güzel tarlalardan biriydi deneme yaptığımız tarla.
sizinde önerdiğiniz gibi temeli sağlam olan bina nasıl ayakta kalıyorsa kök gelişimi iyi olan bitkide haliyle daha güzel gelişecektir.
herşeyden önce cebimizden gübreye verdiğimiz fazla parayı başka yerlerde değerlendrmiş olacağız.
keşke eskilerin tecrübesi ile teknolojiyi birlikte daha verimli kullanabilsek.bahsettiğiniz test ve ölçüm labaratuarları yada kitler daha ucuz ve ulaşılır olsa:cry:
 
  • Beğen
Tepkiler: Gaia
Yılmaz Bey'in tarifi nedir ki bu kadar rağbet görüyor?
 
6) Gübreleme:
Ortalama bir toprak kalitesi için tavsiyem:
a) İyi bir bakteri,mikoriza, sıvı solucan gübresi, soğuk presle elde edilmiş deniz yosunu veya aminoasitli bir kaplama ile taban gübresiz ekim. Not: Bakterilerin havanın azotunu çevirmede kullandıkları element molibden. Kaplamada eser miktarda buna da yer verebilirsiniz.
b) Sonrasında ilk azotlu gübreleme en az 5-6 hafta sonra saf 4,5 kg/dekar azotu geçmeyecek şekilde.
c) Sapa kalkma öncesi 10 kg üre.
d) Bayrak yaprak çıktığında 10 kg üre.
e) Kardeşlenmede kesinlikle çinko,mangan,bor,molibden,demir içerikli bir kombi ve yüksek doz hayvansal aminoasit veya dekara 500 ml sıvı solucan gübresi
f) Başak öncesi bayrak yaprağın azot içeriğini yükseltmek çok önemli. Bunu yaprak gübresi ile çok yüksek fiyatlara düşük bi üreli gübre ile de yapabilirsiniz. Ya da benzinliklerde satılan saf su içerikli ve düşük bi üre içerikli azot sıvısı olan AdBlue ile daha hesaplı da yapabilirsiniz. Dekara 1 lt AdBlue serin saatlerde fungusitsiz kullanabilirsiniz. Başak öncesi bu uygulama başaktaki tane sayısını arttırır. Buna çok az şeker veya melas veya MAP'ta ekleyebilirsiniz. Başka bir alternatif 1 lt/dekar sıvı solucan gübresi + yine map ve biraz şeker veya melasla.
Merhaba, Ankara'da susuz buğday içinde öneri uygun mudur?
a) maddesini geçtim (Dap18-46 20kg/d ) verdim ama diğerlerini uygulamak istiyorum.
b)14 Ekim tarhinde ekim işlemini tamamladım. Dap'a 5-6 hafta sonra(Kasımın son haftası) doğru yeninden azot rağmen vermeyi tavsiye eder misiniz?
c) ve d) İkiye bölerek iki seferde vermek mantıklı geliyor. Peki o zaman Üre mi Can mı? Bildiğime göre kurak bölgelerde Can kullanmak daha iyi olabiliyor.

Fiyatlar uçmadan , gübreleri satın almak istiyorum. Cevaplayacak herkese şimdiden teşekkürler.
 
Merhaba, buradaki bilgilerden çok faydalanıyorum, paylaşım yapanlara teşekkür ederim.
Buğdayda yapraktan çinko, demir, mangan, bor ve aminoasit uygulamalarında doz ne olmalıdır.
Çinkonun Tohum kaplama, yapraktan ugulama ve topraktan uygulama metodlarında en yüksek verimin baharda topraktan uygulama metodu ile alındığı,
Katı çinko sülfat ve demir uygulamada en yüksek verimin baharda topraktan saf 2 kg çinko ve saf 1 kg demir uygulayarak alındığını akademik araştırmalardan okumuştum.ancak bu şekildeki uygulamanın maliyeti çok yüksek oluyor.bu sebeple baharda katı azot uygulamanya ek olarak yapraktan besleme yapacağım
Yapraktan sıvı olarak uygulanacak çinko demir, ve diğer mikro elementlerin uygulama dozlarıyla ilgili araştırmalara ulaşamıyorum.
Bitki besleme bayileri ise güven vermiyorlar, doz bilgisi olarak malesef tatmin edici bilgi veremiyorlar.
Uygulama dozu konusunda yardım bekliyorum
Not:Ekimde toprağa saf 15 kg fosfor ve 6 kg azot kullanıyorum, baharda iki seferde kardeşelenme ve sapa kalkma döneminde 6+6 kg olarak saf azot düşecek şekilde gübreleme yapacağım.
 
Son düzenleme:
  • Beğen
Tepkiler: filizma
Merhaba, buradaki bilgilerden çok faydalanıyorum, paylaşım yapanlara teşekkür ederim.
Buğdayda yapraktan çinko, demir, mangan, bor ve aminoasit uygulamalarında doz ne olmalıdır.
Çinkonun Tohum kaplama, yapraktan ugulama ve topraktan uygulama metodlarında en yüksek verimin baharda topraktan uygulama metodu ile alındığı,
Katı çinko sülfat ve demir uygulamada en yüksek verimin baharda topraktan saf 2 kg çinko ve saf 1 kg demir uygulayarak alındığını akademik araştırmalardan okumuştum.ancak bu şekildeki uygulamanın maliyeti çok yüksek oluyor.
Yapraktan sıvı olarak uygulanacak çinko demir, ve diğer mikro elementlerin uygulama dozlarıyla ilgili araştırmalara ulaşamıyorum.
Bitki besleme bayileri ise güven vermiyorlar, doz bilgisi olarak malesef tatmin edici bilgi veremiyorlar.
Uygulama dozu konusunda yardım bekliyorum
Not:Ekimde toprağa saf 15 kg fosfor ve 6 kg azot kullanıyorum, baharda iki seferde kardeşelenme ve sapa kalkma döneminde 6+6 kg olarak saf azot düşecek şekilde gübreleme yapacağım.
Demiri toprağa 100 kg da kullansanız aldıramayabilirsiniz. Aslında bir dekarda belki tonla demir var ama oksijenle temasa geçerek bitkinin alamayacağı forma dönüşüyor. Çinko Allah vergisi +2 değerlikli ama onu da aldırmak sentetik gübreye dayalı bir üretimde zor. O kadar fosfora hiç gerek yok. Antagonizm tablosuna bakarsanız fazla fosforun çinko alımını da engellediğini görebilirsiniz. Doza çok takılmayın bir kere mekanizmayı çalıştırmaya başlaması yeterli. Arabayı vurdurmak gibi düşünün. Herhangi bir ticari ürünün tavsiye edilen dozunu fulvik asit,üre,deniz yosunu veya aminoasitlerle kullanabilirsiniz. Çinko,mangan yüksek oranlıları tercih etmenizi tavsiye ederim. İçinde demir,bakır,molibden ve bor da olursa iyi olur. Mümkünse biri kardeşlenmede diğeri de bayrak yaprak zamanı kullanırsanız çok daha iyi olur.
 
Sevgili adurak dün gece paylaşımlarını epeyce okudum, gayet verimli oldu.
Daha önceden dergipark gibi makale sitelerinden akademik araştırmalar okumuştum. teorik bilgi veya akademik araştırmalar kadar sizin gibi üreticilerin deneyimlerine de önem veriyorum.
Fungisitler konusundaki yaklaşımınız dikkatimi çekti, tüm tarlalarımda olmasa da şahit parsel ayırarak fungisitsiz tohum denemesi yapacağım.
Tavsiyen için teşekkür ederim.yaprak beslemede tecrübesiz olan kişiler için deneyim ve tavsiyeleriniz kılavuz niteliğindedir.
Demiri toprağa 100 kg da kullansanız aldıramayabilirsiniz. Aslında bir dekarda belki tonla demir var ama oksijenle temasa geçerek bitkinin alamayacağı forma dönüşüyor. Çinko Allah vergisi +2 değerlikli ama onu da aldırmak sentetik gübreye dayalı bir üretimde zor. O kadar fosfora hiç gerek yok. Antagonizm tablosuna bakarsanız fazla fosforun çinko alımını da engellediğini görebilirsiniz. Doza çok takılmayın bir kere mekanizmayı çalıştırmaya başlaması yeterli. Arabayı vurdurmak gibi düşünün. Herhangi bir ticari ürünün tavsiye edilen dozunu fulvik asit,üre,deniz yosunu veya aminoasitlerle kullanabilirsiniz. Çinko,mangan yüksek oranlıları tercih etmenizi tavsiye ederim. İçinde demir,bakır,molibden ve bor da olursa iyi olur. Mümkünse biri kardeşlenmede diğeri de bayrak yaprak zamanı kullanırsanız çok daha iyi olur.
 

Emeginize sağlik boş zamanda sakin kafayla detaylica okunmasi gereken bir konu bir soruda ben soruyum A tarlasina mavi sertifikali tohum ektik tohumu hasat ettik bu elde ettigimiz tohumu B tarlasina ekicez diyelim simdi bu tohumla satin alinan sertifikali tohum arasinda verim farki oluyor mu ?
şimdi hocam ektiğiniz buğdayın etiketinde kademe ve derecesi yazar o tohumdan çıkan ürünün de derece ve kademesi düşer bu da kalite de ve verimde azalma demektir
Eğer etiketin resmi varsa yollayın verim de ne çıkacağını ve son kademede ise ekilmesinin mantıksız olacağını söyleyebilirim.
 

Benzer Konular