Burada bahsedilen ölçü 1000 dekarda normal çiftçilik değil. Teknoloji üretemeyen ve teknolojiyi üreten bir ülke olsak söyleminiz doğru.
17,3 milyon tarımda çalışan nüfustan söz ediyoruz.
AB ölçülerinde bir tarım yapıldığında bu nüfusu, (yani memur olupta... diye söylediğiniz nufus buna dahil değil onları da eklediğinizde sayısal değeri 21,5 milyona çıkıyor) hangi iş kolunda istihdam edeceksiniz?
Türkiye'de hizmet sektörü dışında kalan nüfus nerede istidam edilebiliyor?
Ayrıca sayısal olarak yine AB de 480- 1000 dekar işleyen aile şirketleri sayılıyor ve 3 kişilik aileler çalışıyor.
Teknolojik üstünlük her alanda birim başı işgücü/emek sayısını azaltır.
Toprak ağaları ya da dev endüstriyel tarım şirketleri devreye girer.
AB ülkelerindeki sorun da budur.
1000 sığırlık işletme bile "küçük" ölçekli işletme sayılıyor.
Aynı modelleme ile 1000 dekar kuru tarım alanı da "küçük" sayılır.
AB sulu tarım yapıyor üstelik.
Anadolu toprakları sulu tarım yapmaya yapısal olarak elverişli değil.
Konya ovası sulu tarımın yeraltı kaynak kullanımı ve çevre etkileri nedeni ile sürdürülemez örneğidir.
Bindiğiniz traktörü yerli sanayicinin ürettiği bir Türkiyede "para kazanır" bir tarıma ulaşabilirsiniz.
Sanayi gelişmeden de tarımın gelişmişliğinden bahsetmek mümkün değildir.
İhtiyacı olan toprak edinmesi mümkün mü Türkiye'de?
En büyük parsellerin olduğu doğu ve güneydoğu ovaları şu anda İsrail başta olmak üzere bir çok yabancı şirketin satın alımları ile mülkiyetin el değiştirdiği yerlere dönüşmüş durumda.
Trakyada da durum oraya gidiyor.
6000 dekar alan işliyoruz.
İki biçerdöver ve 4 traktör ile mevsimlik işçilerle sadece hububat ve ayçiçek tarımı yapabiliyoruz.
Türkiye sosyal çalkantılara gebe bir ülke.
Tarımdan uzaklaştırılan nüfus büyük kentlere yığılıyor.
İstanbul tek başına bir ülke haline geldi nüfusu ile bir çok ülkeyi geride bıraktı.
Nasıl doyuracaksınız bu kadar insanı?
Tarım dışı istihdam verileri korkutucu hale geliyor bu nedenle.
Tarım modernize edilirken nüfus hareketleri de planlanmalı.
ABD çiftçi destekleri avrupayı 2 ye katlar iken Türkiyeyi 5 e katlıyor.
Siz inanıyor musunuz ABD ölçeğinde karlılıkla bu şartlarda buğday üretebileceğinize?
AB çiftçilerinin intihar nedenleri de bunlar zaten.
8000 litre kili başı süt üretim kotası koymuş AB ülkeleri.
Fransız süt üreticisi ton başı 300 Euro kar elde ederken -bizdeki gibi döviz dalgalanmaları. kesif yem, motorin pahalılığı olmamasına rağmen- 340 euro maliyetle süt üretiyor.
İşletmelerinin %20 sinin 5 yıl içinde batacağı öngörülüyor.
Üstelik 10 ay yeşil otun salma sığırlarla desteklendiği coğrafyada.
Tarım bütüncül görülüyor orada. İşletmeler kendi yemlerini de üretiyorlar,
Biz tarımı arpa buğday mısır olarak görüyoruz. Onlar hayvancılık ve tarımı birlikte görüyorlar.
Bizde hangi hayvan üreticisi, besicisi, süt üreticisi kendi yemini üretiyor?
Hep Hollanda örneği verilir.
Hollanda bizim 12 katımız tarımsal çıktıya ulaştı, bunu üretim ile değil katma değerli ürünlerle yapabiliyor.
Yani siz 6000 dekar alanda sadece tarım yapıp ürün elde etseniz ve bunu ofislere satar pozisyon alsanız sisteme uygun üretici olmuyorsunuz.
Ürettiğiniz neyse onu katma değerli yarı mamul veya mamule dönüştürüp paketleyip ihraç mallarına dönüştürdüğünüzde kısacası " entegre" işletme sahibi bir çiftçi olduğunuzda tarımda kalabiliyorsunuz.
Bunu da sanayici ve dev sermaye yapabilir.
Burada anlatılmak istenen arazi büyüklüğüne sahip olmanız gelecekteki pozisyonunuzu sağlam görmeniz yanılgısına düşürmesin sizi.
Ab deki gibi her arazinin bitiminde bir işleme tesisi veya fabrikanız olmalı.
3000 dekar bodur elma bahçeniz varsa tesisi de kurmalı, AVM raflarında marka ürününüz satılmalı,
Aynı traktör burada ürün satamaz, raf kirası ödeyemez, Gemi sahibi olamaz, liman konşimentosu düzenleyemez, v.s.
Nasıl olacak?
Siz kendi tarlanızda işçi veya sözleşmeli çiftçi olabileceksiniz.
Önümüzde olanlar yani AB çiftçileri gelecekte bide olabileceklerin göstergesidir.
Denenmişi görmemek, AB yolundaki Türkiye gerçeklerinden uzak bakış açısı çok şey kaybettiriyor ülkemize.
2018 de tam sertifikasyona sonra da iyi tarıma geçiş yapılacak.
İyi tarım üreticileri şimdilik vergi diliminde çok karlılar.
Büyük işletme olduklarında, 90 ton üzeri üretime geçtiklerinde artan dilimlerle vergi öder hale gelecekler.
100 ton buğday sattığınızda ne kadar vergi ödüyorsunuz şimdi?
Ofisin ya da tüccarın müstahsil kesintisi kadar.
O zaman ne kadar ödeyeceksiniz?
%15' den başlayacaksınız.
%20-25-30-35-40 devam edecek.
Çok üretenden çok vergi.
Bu geçiş dönemi ülkemizde sermaye şirketlerinde 1990 lı yıllarda çığ gibi artan daha az vergi ödemek için kurumsal vergi mükellefi olan kahvehaneler, çay ocaklarına kadar giden limited ve Anonim şirket kuruluşları örnekleri ile yine önümüzde.
Bu şu demek,
1000 dekar tarla işlemek için traktörünüz ve biçerdöveriniz için vergi ödeyeceksiniz. Limited ve Anonim şirket kuracaksınız.
Siz bu işten vazgeçtiğiniz zaman bir tek oğlunuz veya kızınıza kalacak araziler.
Tarım arazilerinizi mirasa konu edemeyeceksiniz.
Çünkü SİT arazisi sayılacak.
Yani satacaklar, ya da o yukarıda bahsedilen profesyonel çok uluslu tarım şirketlerine devredip kira geliri elde edeceksiniz. Ölene kadar.
Oysa atadan dededen kalan arazileriniz köylerde ve köylülüğünüzün tapulu değişmez unsuru idi.
Size nerelisiniz dediklerinde toprak sahipliğiniz ve aidiyetiniz nedeni ile köyünüzü, ilçenizi gururla söyleyebilirken, her köyden 3 kişi" köylü" kalacak.
Bu ülke para üzerine, karlılık üzerine kurulmadı.
Milli ve manevi değerlerimiz toprakla ilişkilerimiz üzerine kuruludur.
Köylerde mezarlarda yatan dedelerimize bir fatiha okuyacak kimse kalmayacak mı?
Neoliberalizm ugruna, daha çok kar uğruna terk mi edecekler yaşlılarımız tarlalarını, arazilerini?
Hangi vatan toprağını savunacaklar sonra askerde?
Çok uluslu şirketlerin arazileriniz mi?
Köylüyü tarımdan koparmak bu ülkenin, inandığı değerlerin de ayrıştırılması demek.
Evet hepimizin istediği "para kazanmak" değil.
Biz ülkemizi seven, Allah'a kitaba, kur'ana, toprağa bağlı insanlarız.
Para sadece yaşamak için bir araç.
Amaç değil.
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'da yabancılara satılan vatan topraklarının ölçüsel olarak büyüklüğü Hollanda'nın tarım arazilerini geçmiş durumda.
Sadece Harran Ovasında İsrail firmalı ve Koç Holding yatırımları Toprak ağalarının arazilerini çoktan geçti bile.
Trakyada da durum iç açıcı değil.
Yabancıların köylerden satın aldığı, emlakçıları kullanarak sahiplendiği araziler açıklansa siz de göreceksiniz nerelere geldik.
TrakKulüp Mobil Uygulaması kullanılarak gönderilmiştir.