Ynt: 26 askerimiz şehit oldu
Sınırlar zorlanacak- Sınırlar değişecek!
Bugünün tarihini bir yere kaydedin!
Çünkü bu tarih hem tarihsel kırılmalar yazılıp çizilirken hem de terörle mücadelede konsept değişimleri tartışılırken altı çizilecek bir tarihtir.
33 erin şehit edildiği 1993 yılından bu yana en büyük kaybı bu gece verdik.
Öncelikle milletimizin başı sağ olsun!
Lakin serin kalmak zorunda olduğumuzun altını baştan çizmek istiyorum.
Zira, serin kanlılığımızı yitirdiğimiz anda…
Yapmamız gerekenleri yapacağımızın endişesini taşıyorum..!
Birliğimizin temsilcisi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün hafta sonu Hakkari’deki sınır birliklerine yaptığı ziyaret ile ilgili yazdığım yazının son cümlesi şöyleydi:
“Üç vakte kadar çok sürpriz bir gelişme olacak göreceksiniz!”
Şimdi çok sürpriz gelişme dediğim mesele çok trajik, dramatik ve artık önü alınamaz bir gelişmeler zincirine dönüşmüş durumda.
Türkiye Cumhuriyeti fiili olarak artık Kuzey Irak’ta…
Dağlıca ve Aktütün saldırılarından sonra da Türkiye’yi Kuzey Irak bataklığına çekmek isteyen terör örgütü PKK ve onu destekçisi bölge ülkeleri nihayetinde bu geceki saldırılarla amaçlarına ulaştılar..!
Amaçlarına ulaştılar derken aslında içim yanıyor!
Zira, Kürt meselesinin çözümünde büyük mesafeler alınmışken, 15 Temmuz’da Silvan’da 13 askerimizi katleden terör örgütünün şiddeti bu kadar büyütmesinin amacı ne Kürt meselesine çözüm bulmak ne Abdullah Öcalan’a ev hapsi istemek ne de anadile özgürlük getirmek.
Maksat belli Türkiye Cumhuriyeti, Anadolu’dan taşmasın..!
Taştı işte Türkiye Cumhuriyeti; gördünüz!
Geriye dönülmez bir halde taştı bugün…
Türkiye artık fiili olarak Kuzey Irak’ta..
Bu saldırının öyle sonuçları olacak ki göreceksiniz, “sınırlar zorlanacak, sınırlar değişecek”
Siz bakmayın, televizyon ekranlarından şu anda “şöyle yapalım, böyle yapalım, eselim, gürleyeyim” diyenleri..!
Aklı selim olmakta büyük fayda var!
Bu memleketin terörle imtihanı çok dramatik kilometre taşlarıyla dolu kısaca hatırlayın.
1984 yılından bu yana yüzlerce saldırıda bir çok kayıp verdik, ama öne çıkanların kronolojisi şöyle:
15 Mayıs 1992-Şırnak-Taşdelen karakolu 600 kişilik grupla baskın: 27 er şehit, 40 terörist ölü
15 Haziran 1995-Şemdinli-Ortaklar karakolu : 15 şehit
4 Haziran 2007-Tunceli-Pülümür Kocatepe karakolu baskını: 7 şehit
21 Ekim 2007-PKK köprüyü havaya uçurdu, askerlere bomba ve roketatarlarla saldırdı: 12 şehit
10 Mayıs 2008-Aktütün Jandarma Sınır Karakolu ' na PKK’lı grup saldırdı: 6 şehit
Bu olayları hatırlıyorsanız, aynı gün televizyon ekranlarından “Taş üstünde taş bırakmayalım” diye höyküren “aklı evvelleri” de hatırlamış olursunuz.
Ancak bilinçsizce höykürmek yerine, “işi ehline vermek” ve ehillerin yapmak istediklerine arka planda köstek olmamak gerek.
Sözümü biraz daha açayım:
Şuna inanıyorum ve hatta biliyorum: Terör örgütü PKK’nın saldırılarından neredeyse tüm Kürtleri sorumlu tutan toptancı bir dil kullanan ve sözüm ona kanaat önderlerinin kitle iletişim araçları üzerinden “toplumsal dokumuzu bozacak” açıklamalar yapmasını doğru bulmuyorum.
Ya da devletin terörle mücadelede demokrasi ve hukuku bir kenara bırakıp 1990’lı yıllara dönmesini bekleyen ve tavsiye edenlerin aslında bu memleketin hayrını istediklerini zannetmiyorum.
Siz Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “Misliyle intikam” sözünü duyup ta, devlet aklının kaybolduğu zannına kapılmış olabilirsiniz..!
Ancak devlet Mümtaz’er Türköne’nin dediği gibi, “Devlet dediğimiz varlık, damarlarında soğuk kanın dolaştığı bir ejderhadır. Öfkeyle, nefretle hatta sevgiyle değil buz gibi bir akılla hareket eder.”
O halde, Kuzey Irak’a giren Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ne kadar PKK’lı öldürdüğüyle değil, bu harekâtın siyasal ve sosyal sonuçlarını düşünerek perspektifimizi kuralım.
Kalın sağlıcakla.
Hasan Öztürk / Haber 7