Üretim gücümüzü nasıl kaybettik

Üretim gücümüzü nasıl kaybettik​

1990’lı yıllarda Türkiye’de üretilen önemli tarımsal sanayi ürünleri, devlet destekleme alımları ile Tarım Satış Kooperatifleri tarafından satın alınırdı. Hükümet, hasat mevsimi başında ürünün cinsine göre taban fiyat açıklardı ve üreticiler ürünlerini kooperatiflere getirip, açıklanan fiyatlar üzerinden bedelini alırdı.
Farklı ürünlerle ilgili görev üstlenen 14 adet Tarım Satış Kooperatifleri Birliği faaliyetteydi. Ürün kampanyalarının sona erdiği ve birlik depolarının dolu olduğu bir dönemde; zamanın Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı ile “Beynimin yarısı” dediği Hazine Müsteşarı 14 birliğin genel müdürleriyle bir toplantı düzenlendi.
Ben de bu toplantıya KaradenizBirlik Genel Müdürü ve o gün birliklerde görev yapanlar arasında, görevinde en eski bürokrat olarak katıldım.
Müsteşar sırayla genel müdürlere sorular soruyor, birlik yöneticilerini depolardaki ürünleri satmaları için sıkıştırıyordu. Mevcut stoklar sebebiyle hazinenin uğrayacağı destekleme zararlarını en aza indirmek istiyordu.
İlk önce Güneydoğu Birlik Genel Müdürüne sordu. Birlik stoklarında büyük miktarda Antep fıstığı mevcuttu. Genel Müdür’e “Kardeşim niye bu stokları eritmiyorsunuz? Niye satmıyorsunuz?” diye sorunca Genel Müdür “İhracat da dahil yurt içinde büyük çalışmalar yapıyoruz ancak Antep fıstığı lüks bir ürün. Bu kadar gidiyor, sayın müsteşarım” diye cevap verdi. Bunun üzerine Müsteşar “Size 6 aylık bir çek vereyim, bütün stoklarınızı bana verin” dedi.
Güneydoğu Birlik Genel Müdürü parti il teşkilatından yeni atanmıştı. Bocaladı ve mevzuatı bilmediği için de “Olur efendim” der demez, söz istedim.
BİRLİK KURAL VE NİZAMDIR BİRLİK ZARAR ETMEZ
Ayağa kalkıp şöyle söyledim, “Sayın müsteşarım siz bu malı satın alamazsınız; Birlik de bu malı size veremez.”
Bu çıkışıma çok sert tepkiler geldi; işte, ne demek alamazmışım, ne de demek veremezlermiş falan gibi ama devam ettim ve “Efendim, bu ürünler Ziraat Bankası’na rehinlidir. Ya bedelini peşin vereceksiniz ya da banka teminat mektubu vereceksiniz ki Banka rehini kaldırıp deponun anahtarını versin.”
Böyle deyince Müsteşar, Başbakan Yardımcısı'na baktı. Her halde böyle bir şeyi ilk defa duymuşlardı. Başbakan Yardımcısı, Müsteşara dönüp “Gördünüz mü” dedi.
Müsteşar TrakyaBirlik Genel Müdürüne de “Yağın üstünde oturuyorsunuz niye satmıyorsunuz bu yağları?” deyince Genel Müdür, “Efendim piyasada ham yağ daha ucuz olduğu için stoklarımız çok fazla, o nedenle satamıyoruz” dedi.
Müsteşar bu kez, “Büyük bir zarara sebep oluyorsunuz, Birlikler olarak Hazine’nin kara deliklerisiniz” deyince; yine dayanamadım ve kalkıp konuşmaya başladım, “Sayın müsteşarım, yağlık ayçiçeği tohum fiyatlarını hükümet olarak siz belirliyorsunuz. Üreticiyi tatmin edebilmek için sizin belirlediğiniz ve dünya fiyatlarının üzerindeki fiyatlarla biz bu ürünleri alıyoruz. %40-42 randımanla ham yağ elde ediyoruz ve ham yağ maliyetimiz dünya fiyatlarının üzerinde oluyor. Ham yağ ve tohum ithalatından alınan gümrük vergisini de siz belirliyorsunuz. Biz dünya fiyatları ile rekabet edemiyoruz. Özel sektör 12 ay TrakyaBirlik ve KaradenizBirlik depolarından ham yağ ve tohum alıyor. Fiyat istikrarını böylece sağlıyoruz.”
Müsteşar bu defa “Şimdi niye zarar ettiğiniz anlaşıldı” dedi. Birliklerin nasıl çalıştığını anlatmama rağmen zarar etmekten bahsedilince yine yerimde duramayıp şöyle cevapladım, “Efendim biz niye zarar edelim? Birlikler zarar etmez! KaradenizBirlik olarak faaliyet bölgemizde 70 bin ortağımızla 100 bin ton yağlı tohum üretmeyi başardık. 4 tesis ve yüzlerce eleman çalıştırarak satın aldığımız ürünleri işliyoruz. Taban fiyatı siz belirliyorsunuz. Banka faizlerini siz belirliyorsunuz. Maliyetler ortada, ithalattaki gümrük vergileri ve fonları da siz belirliyorsunuz. Biz niye zarar edelim? Birlik zarar etmez!”
BİRLİKLER NASIL ZARAR ETTİ?
Tabi Müsteşar günlük hesaplarla düşünerek, tek mesele stoklardaki mallarmış gibi yaklaşıyordu konuya. Halbuki, zarar etmek birliklerin tabiatına aykırıdır. Birliğin zarar etmesinin nedeni şudur: Hükümet satış fiyatını belirleyip satış talimatı verirken görev zararını dönem sonunda Hazine’den karşılayacağını söylerse ve dönem sonunda bu taahhüdünü yerine getirmezse, birlik o zaman zarar eder. Birlik 100 kişiyle işletilebilecek kuruluşta siyasetçi talimatlarıyla 3.000 işçi istihdam edilirse zarar eder.
Türkiye tarihi boyunca zarar ettiği söylenen bütün birliklerin zarar etmesinin nedeni, hükümetlerin uygulamalarıdır. Birlik yöneticilerinin pahalı alıp ucuz satma gibi bir inisiyatifi olamaz. Her şeyin kuralı bellidir. Birlikler o kurallara göre işletilir, dolayısıyla zarar da edemezler.
Ben birliklerin neden zarar etmeyeceğini özetleyince, Sayın Başbakan Yardımcısı ve Müsteşar yine birbirlerine baktılar ve Başbakan Yardımcısı yine “Gördünüz mü! Demek ki sistemi yeniden ele almak gerekiyor” dedi.
En kıdemli Genel Müdür olarak diğer arkadaşları aynı sorulara tekrar tekrar cevap vermekten, böylece kurtarmış oldum.
Ancak yıllar geçtikçe ülkemizde bin bir zahmetle oluşturulan Tarım Satış Kooperatifleri Birliği kültürü paramparça edildi.
Tarımsal desteklemeler kaldırıldı. Tarım Satış Kooperatiflerinin devasa tesisleri talan edildi. Alt yapıları tamamen yok edildi.
Sonuçta ham yağ ithalatına, ayçiçeği tohumu ithalatına muhtaç hale geldik. Türk üreticisine verilmeyen para, gönüllü olarak ve fazlasıyla yabanca ülke üreticilerine ve yabancı tarım şirketlerine veriliyor.
Adana, Antalya ve İzmir yöresindeki meşhur pamuk üretimi bitti. Dünyanın dört bir yanından pamuk ithal ediyoruz.
Bir zamanlar Amerika’ya iplik ihraç eden AntBirlik bölgesinde, pamuk üretimi bitme noktasında. Tekstil sektörümüz de böylece dışa bağımlı hale geldi.
Özetlersek dünyada tarımsal üretim olarak kendine yeten ülke Türkiye; buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç, nohut, mercimek, fasulye, şeker ve hatta samanı bile ithal eden ülke haline geldi.
Ne desek acaba… Vah ülkem vah!
BİRLİKLER HÜKÜMETLERİN TALİMATIYLA ZARAR EDER
Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerinin yürüttüğü destekleme alımları kapsamında başta ayçiçeği, pamuk, zeytin ve zeytinyağı, fındık, incir, üzüm, ipek kozası, Antep fıstığı gibi ürünleri kooperatifleri aracılığı ile ortak ve ortak olmayan üreticilerden satın alınırdı. Çiftçiler ürün bedellerini gününde alırdı. Birlikler bağlı fabrikalarında bu ürünleri günün şartlarına göre işleyerek tarımsal sanayi kuruluşlarına hammadde sağlardı. Bu kültür; üreticileri toprağında tutan, binlerce eleman istihdam eden ve bölgenin en modern tesislerine sahip kuruluşları işleten bir sistemdi. Hepsi teker teker; pervasızca, vicdansızca talan edildi.
Birlikler kanalıyla gerçekleştirilen destekleme alımlarına dayanan zarar bilançosunun nedenlerini bir kez daha sıralayalım:
  • Üreticiyi üretime teşvik edebilecek düzeyde satın alım fiyatı belirlemek. (Bu, destekleme alımlarının asli amacıdır.)
  • İstihdama katkı için ihtiyacın üzerinde eleman çalıştırmak.
  • Ziraat Bankası’nın yüksek faizleri.
  • Mubayaa edilen (satın alınan) ürünleri ve yan ürünleri yıl boyu sanayicinin hizmetinde tutmak. (Bu da destekleme alımlarının asıl amaçlarındandır.)
  • Hükümetlerin görev zararı etme talimatı verip, görev zararlarını tazmin etmemesi.
Bunca yıldan sonra, bu kuruluşları basit uygulamalarla rehabilite etme imkanı varken, tümüyle imha edilmelerine üzülmemek mümkün değil. Hala birkaçı yaşam savaşı veren bu kuruluşların zarar etmelerinde, kurumların hiçbir günahları yoktu. Yazık oldu, yazık oluyor…
Milletçe elimizde olan, bize üretme kabiliyeti veren mevcut sistemlerimizi yıkıp, her türlü ürünün ithalatına zemin hazırladık.
Nereye kadar gidecek bilmiyoruz…


Önceki ve Sonraki Yazılar

Kaynak: Üretim gücümüzü nasıl kaybettik - Aziz Oral
  • Aziz Oral

Aziz Oral​

Emekli BürokratE-posta: azizoral@hotmail.com
Yazarın Tüm Yazıları >
05 Şubat 2021 Cuma
Kaynak: Üretim gücümüzü nasıl kaybettik - Aziz Oral
 
Tüccar zihniyeti geldi , memleket karma ekonomik modelden tamamen serbest ekonomik modele geçince bunlar kaçınılmaz . Devletin kendi alıp işleyip satmadığı bir üründe nasıl fiyat tasarrufu olabilir ki? Seçim zamanı meydanda açıkladığın rakam kışın öyle iki katına çıkar işte.

Tüccar açıklanan fiyattan alır depoya çeker bekler, sen de fiyat dengesini sağlayacağım diye dışardan iki katına mal getirip düşük fiyata piyasaya mal sürmek zorunda kalırsın. Tüccar kârından zarar eder, olan yine düşük fiyata malını satıp , girdi maaliyeti yüksek olan çiftçiye olur..
 

Benzer Konular