[size=14pt]Malum bu yıl yağışlar dengesiz. Tüm kış kurak geçerken bahar yağışları illallah ettirdi. Bu durmadan en fazla etkilenenlerden bir kesim de ot işi ile uğraşan, ot yetiştiren çiftçilerimiz.
Uzun zamandır ot işi ile uğraştığımız için konu ile ilgili ile sıkıntısı olup çözüm arayanlara fikir vermesi amacı ile bu konuyu açmak istedim. Ekstra fikirleri olanlar, yeni tecrübe ve deneyim sahiplerinin de yöntemlerini bekliyoruz.
Otumuzu yağmura yakalatıp ıslatırsak ne yaparız? Soru bu.
Bu sorunun cevaplarını tüm alternatifleri ile sırası ile ele alalım.
Öncelikle 2 şeyi çok iyi bilmeniz gerekli.
I-) yağmura yakalanan bir ot hiçbir zaman eski kalitesine ulaştırılamaz. Burda yapılacak tüm uğraşlar, otu en az zararla kurtarmak için yapılan tedbirlerdir. Eğer hiçbirşey yapmazsanız otun tamamını kaybedebileceğiniz ihtimalini de unutmayın. Bir de tarladan çöpe dönmüş otu kaldırmakla uğraşırsınız.
II-) yağmurun ota vereceği zarar, otun kuruluğu ile doğru oranda artar. Ot ne kadar kadar kuru ise, zarar o kadar büyür.
İşlemlere başlamadan önce halk arasında kızışma olarak adlandırılan, fermantasyonun (maddenin fiziksel ve kimyasal yapısında, bakteriler yada mantarlar gibi mikroorganizmalar tarafından yapılan değişiklik) ne olduğuna, nasıl meydana geldiğine değinelim.
Bir fermantasyonun başlaması için yani otun kızışabilmesi için 3 şey gereklidir:
1-) Nem (anlık değil, sürekli bir ıslaklık)
2-) Isı (ot için tehlikeli seviye 17-18 derecenin üstü)
3-) Organizma (ota zarar verebilecek her türlü bakteri, mantar, mikroorganizma)
Not: Üçü bir arada iken belirli bir de zaman gereklidir ama şu an bunu denkleme katmıyoruz.
Kızışma-küflenme denen olay bu 3 şartın gerçekleşmesi ile olur. Bu bir dengedir ve dengeyi bozabilirsek otu kurtarırız. Yani yukarıdaki ayaklardan biri dahi olmazsa, çürüme meydana gelmez, yada çok az, zararsız seviyede meydana gelir.
Şöyle anlatayım:
Dünyadaki tüm otların üzerine, biçmeden önce 10 ' larca kez yağmur yağıyor, hatta yağmur istenen bir durum bu. Çünkü otlar bozulmuyor. Lakin biçilmiş olan ot bozuluyor. Neden?
Çünkü ayaktaki ot, formu bozulmadığı sürece üzerindeki suyu süzüp toprağa akıtır. Suyu üzerinde barındırmaz. Yani denklemde kızışma için gerekli ayaklardan biri olan 'nem' yoktur.
Benzer durum saz çatılar için de geçerli. Saz çatılarında üzerindeki suyu süzüp kuru kalmayı başarabilirler. Artı toprak (mikroorganizmalar) ile de temasa geçmediği için 30, hatta 40 yıl çürümeden ayakta kalmayı başarabiliyorlar.
Lakin aynı sazı toprağın üstüne bıraktığınızda 1 ay içinde çürüyüp 6 ayda yok oluyor.
Buradaki diğer etken de topraktır. Biçilen ot toprağa değdiği anda, topraktaki mikroorganizmaların saldırısına uğrar. Çünkü toprağın işi çürütmektir.
Isı konusuna gelirsek, hava 5-6 derecede iken istediği kadar yağmur yağsın, ot kızışmaz. Çünkü yukarıdaki denklemde olması gereken 'ısı' faktörü eksiktir. Buzdolabındaki yiyeceklerin, dışardakilerden daha geç bozulmasının sebebi ile aynı. Bakteriler belirli bir ısının üzerinde faaliyete başlıdığı için, ortam sıcaklığı o ısıya ulaşmadığı sürece fermantasyon gerçekleşmez. Aynı yoğurdun mayalanması gibi.
Otları kızıştıran mikroorganizmalar genellikle 17-18 derecenin üzerinde faaliyete başladıkları için bu ısının altındaki sıcaklılarda korkmamıza gerek yok.
Yukarıdaki denklemde organizma yerine toprak ve oksijen de koyabiliriz. Benim toprak ve oksijeni katmama sebebim, otun bozulmasına sebep olan mikroorganizmaların zaten toprakta yaşıyor olması. Yani toprak bu denkleme ne kadar girerse, organizma sayısı arttığı için bozulma o derece hızlanır.
Öyleyse bize düşen görev, bu dengeyi bozmak, yani yukarıda belirtilen 3 unsurdan birisini denklemden çıkarmaktır. Ancak böylece dengeyi bozar, malımızı kısmen kurtarabiliriz.
Bu arada bizim bozabileceğimiz, çıkartabileceğimiz unsurlar da bellidir. Mesela ısı faktörüne istesek de müdehale edemeyiz. Çünkü havayı ısıtma yada soğutmaya gücümüz yetmez. Yada oksijeni kesme şansımız yok. Yada denklemdeki toprak unsuruna etki edemeyiz.
O halde bizim etki edebileceğimiz, hemen hemen tek unsur 'nem'dir.
Bunun için yapılacaklar, otun o anki durumuna göre diğişiyor. Sırası ile anlatalım.
1-) Ot balya yapılmış ise:
Makina girdi, otu bağladı, balyaları kuruya çekemeden, taşıyamadan yağmur bindirdi. Yani balyayı ıslatırsak:
Yapılacaklar:
a-) yağmur daha yağmamış, yada yağmaya yeni başlıyorsa balyalar hemen Kılıç denilen dik pozisyona getirilir. Burda dikkat edilecek husus, balyaların piston bıçağı tarafından kesilmiş olan kısımlarının toprağa bakmasıdır. Bu biçimde balya içerisine daha az su alır. Bu, balyanın yağmura karşı direncini arttırır.
b-) yağmur sonrası hemen 1-2 balya açılarak içine bakılır. Eğer balyanın iç kısmında hafif bile olsa bir ısı artışı varsa, balya içerisine su almış demektir. Yapılacak birşey kalmadı. Bir an önce tüm balyaların ipleri kesilir, ve balyalar olabildiğince dağıtılır. Eğer bu yapılmazsa, balyalar çok kısa sürede kullanılmaz hale gelir. Yani ot çöpe döner. O nedenle elimizi çabuk tutmalıyız.
Balyanın içine giren suyu tespit etmeye kalkmayın. Çünkü el ile bunu anlamanız çoğu zaman imkansızdır. Burda dikkat edilecek nokta 'ısı'dır.
Eğer hava yağmaya devam edecekse, yine de değişen birşey olmaz. O balyaların açılması artık kaçınılmaz. Ama imkanınız var ise, balyaları kuru bir yere çekip orda açmak ve kurutmak daha iyi olur ama unutmayın. Kapalı bir mekanda kurutursak, yine 'kapalı mekanda balyalamak' zorunda kalırız. Ve emin olun bu oldukça zor olur.
Onun yerine tarlada, güneşin altında balyaları dağıtırsak, tekrar namlu yapmak için ot çevirme, rotorlu ot tırmığı gibi bi makina kullanabiliriz. İşçilik azalır.
Oldu ki 1-2 balyayı açtık baktık. Kızışma ve ısı artışı yok. Bu durumda birşey yapmaya da gerek yok. 1 gün bekleyip 1-2 balya daha kontrol edin. Hala ısı yoksa balyaların nemli taraflarının tam olarak kuruması için 1-2 gün daha güneşin altında tutmamız yeterli.
Burda dikkat edilecek husus, balyaların alt kısımlarının kesinlikle ıslak olmaması. Balyaları dikine koymak, toprağa değen yüzeyi de küçülttüğü için ekstra faydalıdır. Eğer çok uzun süren yoğun bir yağmur yağmamışsa, sıkı bağlanmış bir balya bu pozisyonda 4 parmaktan (9-10 cm) daha derine su geçirmez. Buna özellikle dikkat edin.
Özetle balyanın 'kılıç' pozisyonuna alınması bir nevi sigortadır. Çok güçlü ve ardaşık yağmurlarda faydası olmaz ama hafif yağmurları sorunsuz atlatmanızı sağlayabilir. Bu nedenle yurtdışındaki bazı balya makinalarına, balyayı bu şekilde yere bırakmak için özel düzenekler eklenebiliyor.
2-) Ot namlu yapılmış ise:
Otu biçtik. Ot kurudu. Namlu yaptık. Tam bağlayacakken yağmur bindirdi.
En tehlikeli durumdur. Özellikle namlular ne kadar kalınsa, kızışma o kadar çok ve hızlı olur.
Yapacağınız şey yağmur çamur dinlemeden, bir an önce o namluları dağıtmaktır. Bu durumda toprağın ıslak olup olmamasını önemsemeyin. O namluları dağıtın, nasıl dağıtırsanız dağıtın. Otun çamurlanmasından korkuyarsanız, korkmayın. Ot sağlıklı şekilde kurulduğunda çamur da kurur. seri bir çevirme ile üzerindeki toprağı, çamuru atar.
Eğer tarla kumsal ise namluları dağıtma işlemini makina ile yapabilirsiniz. Kumsal araziler, killi, kepir arazilere göre çok daha az çamur olduğundan bu avantajı kullanabilirsiniz.
Makina ile dağıtma işini de kısaca özetleyelim:
Bu işi en iyi yapabileceğiniz makina aşağıdaki resimde olan ot dağıtma makinasıdır ama maalesef Türkiye ' de çok ama çok az kullanılan bir makina. Şu ana kadar sadece 1 kişide gördüm ve inceledim. Iklim olarak Türkiye ' de pek gerekli olmadığından bulabilmeniz zor. Yalnız bize göre daha fazla yağış alan Almanya, Hollanda, Avusturya, Ukrayna, Bulgaristan gibi Avrupa ve Balkan ülkelerinde sık gerek duyulduğu için oldukça yaygın. Ama bizde yok.
Ot dağıtma makinası. (Sadece dağıtma ve çevirmeye yarar. Namlu yapmaz)
Bu makinadan bulamadığımızda kullanacağımız 2 adet seçenek kalıyor.
1-) Helikopter tırmıklar: tırmıkları tepe kolunu uzatarak geriye yatırıyoruz. Tırmıklar takiben yerden 5-8 cm yukarıdan gitmeli. Toprağa asla dağmemeli. Toprağa değerse dağıtma değil, toplama yapar.
Bu şekilde tırmık, namlu yapılmış otu namlunun yarısından bölerek ikiye ayırıyor. Bu işlem esnasında kuyruk mili devrini olabildiğince yükseltin ve çevirmenin yığma perdesini açın. Otlar savrulursa dağıtma işlemi kolaylaşır. Bu ayarı yaptıktan sonra namluyu iki terekin arasına, (traktörün tam altına) alarak hızlı şekilde namluları dağıtanilirsiniz. Üstelik otları da çiğnememiş olursunuz.
Helikopter tırmık genel olarak ot toplama makinası olarak bilinse de uygun ayar ile kısmi dağıtma da yapabiliyor.
Bilmeyenler için helikopter tırmık:
2-) Akrobat (yıldız) tırmıklar: Çoğumuzda bulunan yıldız tırmıkların pek bilinmeyen bir özelliği de ufak bir ayar değişikliği ile dağıtıcı yada çevirici olabilmeleri. Bunun için hangi ayar, nasıl yapılır aşağıdaki resmi dikkatlice inceleyerek görebilirsiniz.
Yalnız burda dikkat edilecek kısım, sadece kol ayarları ile oynamak. Eğer yıldız lerı ters çevirmeye kalkarsanız, makina iş yapmaz.
Namluyu dağıttık. Ya sonra?
Namluyu dağıttıktan sonra sonra otun alt tarafının ıslak kalmasına izin vermeden sürekli çevirmemiz gerekiyor. Bunun için en iyi yöntem bildiğimiz akrobat (yıldız) tırmıklar. Çevirme moduna alarak sürekli otu çevirmeliyiz. Otun altı ıslak, üstü kuru olduğu, üstüne de hava sıcaklığının arttığı an, tehlike çanları çalmaya başlar. Buna asla izin vermeden, otun her tarafının eşit seviyede kurutmak ana amacımız. O ana kadar çevirme işlemine devam etmeliyiz.
Otun altı üstü,her yanı kurumadan asla namlu yapmayın. Bu kurumayı geciktirir.
Otu çevirmedeki amaçlardan birisi de buharlaşma ile ısıyı düşürmek. Nasıl ki banyodan çıktığımızda, üzerimizdeki su buharlaştığı için vücudumuz ısı kaybeder ve üşürüz, ot da çevrildiği an ıslak yüzeyleri yukarı geldiği için buharlaşma başlar ve ısı düşer. Bu da kızışmayı azaltan önemli etkenlerdendir.
Çevirme işini hızlı yapabilmek için elimizdeki tırmığın büyük olmasında yarar var. Biz 10 ' lu çevirme ile yarım saatte 30 dekar yeri çevirebiliyoruz. Bu da çok önemli olan zamanlamayı iyi tutturmamızı sağlıyor.
3-) Ot biçilmiş, ama namlu yapılmamışsa:
2. Seçenekte, 'namluyu dağıttık, ya sonra?' yazılı yerden itibaren anlatılanların aynısı burda da geçerli. Otun bir tarafı ıslak iken bir tarafı kuru kalmamalı. Buna asla izin vermeyin. Gerekirse 5 kez çevirin ama her tarafının eşit hızda ve zamanda kurumasını sağlayın. Bu işlemi düzgün yaparsanız, daha az bir zayiatla, üstelik küflenme, kızışma olmadan, sadece belli bir miktar kararma ile yırtarsınız.
Son olarak yağmura yakalayılan ot, uzun süre bekletilmediği sürece bünyesinde bir miktar nemi muhafaza ediyor. Bu nemin balyayı kızıştırmasını istemiyorsak, balyaları çok sıkmadan, olabildiğince küçük boyutta bağlatın. Balyacı ile konuşur, durumu anlatırsanız, gerekli indirimi yaptırır, zarar etmezsiniz.
Önemli ayrıntılar:
- Bir namnunun altını ıslatamayan, yani toprağa 1-2 cm ' den fazla işlemeyememiş hafif yağmur yada bulut geçişleri ota hiçbir zarar vermez. Bahsedilen önlemler ağır yağışlar için geçerlidir.
- Ot için en tehlikeli hava, bir yağmur, bir güneş, bir yağmur, bir güneş şeklinde ve 1 haftadan uzun devam eden, bu sürece otu ıslak bırakan havalardır. Evlerden ırak.
- Çevirme esnasında namludan yada ottan yoğun bir siyah dumanın yükselmesi, otun ve mücadelenin kaybedildiği anlamına gelir. Geçmiş olsun. Tüm yapılan çalışma ve uğraşlar, o dumanı görmemek içindi.
- Ot işi oldukça riskli, stresli bir iştir. 1 hafta, bazen 10 gün süren bir hasat dönemi düşünün. Ve bu dönemde asla yağmur yağmamalı. Ot ekenler bu riski herzaman gözle almalı.
- Geniş yapraklılar (baklagiller ve yoncagiller) dar yaprıklılara (buğdaygillere) göre daha kaliteli yem bitkileridir ama daha hızlı çürürler. Yağmura karşı mukavemetleri / dayanıklılıkları daha azdır.
- Kendi gözlemim, ıslanmaya en dayanıklı geniş yapraklı yem bezelyesi, en dayanıksız olan adi fiğ.
- Kendi gözlemim, ıslanmaya en dayanıklı dar yapraklı çavdar-tritikale, en dayanıksız olanı erken biçim arpa.
- Sıkmalı makina ile kuruma %20-40 daha hızlı oluyor ama ıslanmaya karşı direnç de o kadar düşüyor. Islanmaya karşı en dayanıklı biçim şekli, otun formunu bozmadığı için tambur ile yapılan biçim.
- Kumsal-kumlu topraklar, ıslanmaya karşı otu en fazla koruyan araziler. Kepir, killi topraklar çürümeyi hızlandırıyor.
- Islatıldığı için kullanılmaz hale gelen otu, bazı hara ve at çiftlikleri çok düşük fiyattan (samandan ucuza) yataklık malzeme olarak alabiliyor. Zararı karşılamaz ama en azından azaltır. Bu ihtimali de bir kenara not alın.
Bu yazının inşallah birilerine yardımı dokunur. Kurtaracağımız tek çöp ot, tek bir yaprak bile, hayvanlarımızın rıskı, milletimizin kazancıdır.
Herkese bol güneşli, yağmursuz hasatlar..
[/size]
Uzun zamandır ot işi ile uğraştığımız için konu ile ilgili ile sıkıntısı olup çözüm arayanlara fikir vermesi amacı ile bu konuyu açmak istedim. Ekstra fikirleri olanlar, yeni tecrübe ve deneyim sahiplerinin de yöntemlerini bekliyoruz.
Otumuzu yağmura yakalatıp ıslatırsak ne yaparız? Soru bu.
Bu sorunun cevaplarını tüm alternatifleri ile sırası ile ele alalım.
Öncelikle 2 şeyi çok iyi bilmeniz gerekli.
I-) yağmura yakalanan bir ot hiçbir zaman eski kalitesine ulaştırılamaz. Burda yapılacak tüm uğraşlar, otu en az zararla kurtarmak için yapılan tedbirlerdir. Eğer hiçbirşey yapmazsanız otun tamamını kaybedebileceğiniz ihtimalini de unutmayın. Bir de tarladan çöpe dönmüş otu kaldırmakla uğraşırsınız.
II-) yağmurun ota vereceği zarar, otun kuruluğu ile doğru oranda artar. Ot ne kadar kadar kuru ise, zarar o kadar büyür.
İşlemlere başlamadan önce halk arasında kızışma olarak adlandırılan, fermantasyonun (maddenin fiziksel ve kimyasal yapısında, bakteriler yada mantarlar gibi mikroorganizmalar tarafından yapılan değişiklik) ne olduğuna, nasıl meydana geldiğine değinelim.
Bir fermantasyonun başlaması için yani otun kızışabilmesi için 3 şey gereklidir:
1-) Nem (anlık değil, sürekli bir ıslaklık)
2-) Isı (ot için tehlikeli seviye 17-18 derecenin üstü)
3-) Organizma (ota zarar verebilecek her türlü bakteri, mantar, mikroorganizma)
Not: Üçü bir arada iken belirli bir de zaman gereklidir ama şu an bunu denkleme katmıyoruz.
Kızışma-küflenme denen olay bu 3 şartın gerçekleşmesi ile olur. Bu bir dengedir ve dengeyi bozabilirsek otu kurtarırız. Yani yukarıdaki ayaklardan biri dahi olmazsa, çürüme meydana gelmez, yada çok az, zararsız seviyede meydana gelir.
Şöyle anlatayım:
Dünyadaki tüm otların üzerine, biçmeden önce 10 ' larca kez yağmur yağıyor, hatta yağmur istenen bir durum bu. Çünkü otlar bozulmuyor. Lakin biçilmiş olan ot bozuluyor. Neden?
Çünkü ayaktaki ot, formu bozulmadığı sürece üzerindeki suyu süzüp toprağa akıtır. Suyu üzerinde barındırmaz. Yani denklemde kızışma için gerekli ayaklardan biri olan 'nem' yoktur.
Benzer durum saz çatılar için de geçerli. Saz çatılarında üzerindeki suyu süzüp kuru kalmayı başarabilirler. Artı toprak (mikroorganizmalar) ile de temasa geçmediği için 30, hatta 40 yıl çürümeden ayakta kalmayı başarabiliyorlar.
Lakin aynı sazı toprağın üstüne bıraktığınızda 1 ay içinde çürüyüp 6 ayda yok oluyor.
Buradaki diğer etken de topraktır. Biçilen ot toprağa değdiği anda, topraktaki mikroorganizmaların saldırısına uğrar. Çünkü toprağın işi çürütmektir.
Isı konusuna gelirsek, hava 5-6 derecede iken istediği kadar yağmur yağsın, ot kızışmaz. Çünkü yukarıdaki denklemde olması gereken 'ısı' faktörü eksiktir. Buzdolabındaki yiyeceklerin, dışardakilerden daha geç bozulmasının sebebi ile aynı. Bakteriler belirli bir ısının üzerinde faaliyete başlıdığı için, ortam sıcaklığı o ısıya ulaşmadığı sürece fermantasyon gerçekleşmez. Aynı yoğurdun mayalanması gibi.
Otları kızıştıran mikroorganizmalar genellikle 17-18 derecenin üzerinde faaliyete başladıkları için bu ısının altındaki sıcaklılarda korkmamıza gerek yok.
Yukarıdaki denklemde organizma yerine toprak ve oksijen de koyabiliriz. Benim toprak ve oksijeni katmama sebebim, otun bozulmasına sebep olan mikroorganizmaların zaten toprakta yaşıyor olması. Yani toprak bu denkleme ne kadar girerse, organizma sayısı arttığı için bozulma o derece hızlanır.
Öyleyse bize düşen görev, bu dengeyi bozmak, yani yukarıda belirtilen 3 unsurdan birisini denklemden çıkarmaktır. Ancak böylece dengeyi bozar, malımızı kısmen kurtarabiliriz.
Bu arada bizim bozabileceğimiz, çıkartabileceğimiz unsurlar da bellidir. Mesela ısı faktörüne istesek de müdehale edemeyiz. Çünkü havayı ısıtma yada soğutmaya gücümüz yetmez. Yada oksijeni kesme şansımız yok. Yada denklemdeki toprak unsuruna etki edemeyiz.
O halde bizim etki edebileceğimiz, hemen hemen tek unsur 'nem'dir.
Bunun için yapılacaklar, otun o anki durumuna göre diğişiyor. Sırası ile anlatalım.
1-) Ot balya yapılmış ise:
Makina girdi, otu bağladı, balyaları kuruya çekemeden, taşıyamadan yağmur bindirdi. Yani balyayı ıslatırsak:
Yapılacaklar:
a-) yağmur daha yağmamış, yada yağmaya yeni başlıyorsa balyalar hemen Kılıç denilen dik pozisyona getirilir. Burda dikkat edilecek husus, balyaların piston bıçağı tarafından kesilmiş olan kısımlarının toprağa bakmasıdır. Bu biçimde balya içerisine daha az su alır. Bu, balyanın yağmura karşı direncini arttırır.
b-) yağmur sonrası hemen 1-2 balya açılarak içine bakılır. Eğer balyanın iç kısmında hafif bile olsa bir ısı artışı varsa, balya içerisine su almış demektir. Yapılacak birşey kalmadı. Bir an önce tüm balyaların ipleri kesilir, ve balyalar olabildiğince dağıtılır. Eğer bu yapılmazsa, balyalar çok kısa sürede kullanılmaz hale gelir. Yani ot çöpe döner. O nedenle elimizi çabuk tutmalıyız.
Balyanın içine giren suyu tespit etmeye kalkmayın. Çünkü el ile bunu anlamanız çoğu zaman imkansızdır. Burda dikkat edilecek nokta 'ısı'dır.
Eğer hava yağmaya devam edecekse, yine de değişen birşey olmaz. O balyaların açılması artık kaçınılmaz. Ama imkanınız var ise, balyaları kuru bir yere çekip orda açmak ve kurutmak daha iyi olur ama unutmayın. Kapalı bir mekanda kurutursak, yine 'kapalı mekanda balyalamak' zorunda kalırız. Ve emin olun bu oldukça zor olur.
Onun yerine tarlada, güneşin altında balyaları dağıtırsak, tekrar namlu yapmak için ot çevirme, rotorlu ot tırmığı gibi bi makina kullanabiliriz. İşçilik azalır.
Oldu ki 1-2 balyayı açtık baktık. Kızışma ve ısı artışı yok. Bu durumda birşey yapmaya da gerek yok. 1 gün bekleyip 1-2 balya daha kontrol edin. Hala ısı yoksa balyaların nemli taraflarının tam olarak kuruması için 1-2 gün daha güneşin altında tutmamız yeterli.
Burda dikkat edilecek husus, balyaların alt kısımlarının kesinlikle ıslak olmaması. Balyaları dikine koymak, toprağa değen yüzeyi de küçülttüğü için ekstra faydalıdır. Eğer çok uzun süren yoğun bir yağmur yağmamışsa, sıkı bağlanmış bir balya bu pozisyonda 4 parmaktan (9-10 cm) daha derine su geçirmez. Buna özellikle dikkat edin.
Özetle balyanın 'kılıç' pozisyonuna alınması bir nevi sigortadır. Çok güçlü ve ardaşık yağmurlarda faydası olmaz ama hafif yağmurları sorunsuz atlatmanızı sağlayabilir. Bu nedenle yurtdışındaki bazı balya makinalarına, balyayı bu şekilde yere bırakmak için özel düzenekler eklenebiliyor.
2-) Ot namlu yapılmış ise:
Otu biçtik. Ot kurudu. Namlu yaptık. Tam bağlayacakken yağmur bindirdi.
En tehlikeli durumdur. Özellikle namlular ne kadar kalınsa, kızışma o kadar çok ve hızlı olur.
Yapacağınız şey yağmur çamur dinlemeden, bir an önce o namluları dağıtmaktır. Bu durumda toprağın ıslak olup olmamasını önemsemeyin. O namluları dağıtın, nasıl dağıtırsanız dağıtın. Otun çamurlanmasından korkuyarsanız, korkmayın. Ot sağlıklı şekilde kurulduğunda çamur da kurur. seri bir çevirme ile üzerindeki toprağı, çamuru atar.
Eğer tarla kumsal ise namluları dağıtma işlemini makina ile yapabilirsiniz. Kumsal araziler, killi, kepir arazilere göre çok daha az çamur olduğundan bu avantajı kullanabilirsiniz.
Makina ile dağıtma işini de kısaca özetleyelim:
Bu işi en iyi yapabileceğiniz makina aşağıdaki resimde olan ot dağıtma makinasıdır ama maalesef Türkiye ' de çok ama çok az kullanılan bir makina. Şu ana kadar sadece 1 kişide gördüm ve inceledim. Iklim olarak Türkiye ' de pek gerekli olmadığından bulabilmeniz zor. Yalnız bize göre daha fazla yağış alan Almanya, Hollanda, Avusturya, Ukrayna, Bulgaristan gibi Avrupa ve Balkan ülkelerinde sık gerek duyulduğu için oldukça yaygın. Ama bizde yok.
Ot dağıtma makinası. (Sadece dağıtma ve çevirmeye yarar. Namlu yapmaz)
Bu makinadan bulamadığımızda kullanacağımız 2 adet seçenek kalıyor.
1-) Helikopter tırmıklar: tırmıkları tepe kolunu uzatarak geriye yatırıyoruz. Tırmıklar takiben yerden 5-8 cm yukarıdan gitmeli. Toprağa asla dağmemeli. Toprağa değerse dağıtma değil, toplama yapar.
Bu şekilde tırmık, namlu yapılmış otu namlunun yarısından bölerek ikiye ayırıyor. Bu işlem esnasında kuyruk mili devrini olabildiğince yükseltin ve çevirmenin yığma perdesini açın. Otlar savrulursa dağıtma işlemi kolaylaşır. Bu ayarı yaptıktan sonra namluyu iki terekin arasına, (traktörün tam altına) alarak hızlı şekilde namluları dağıtanilirsiniz. Üstelik otları da çiğnememiş olursunuz.
Helikopter tırmık genel olarak ot toplama makinası olarak bilinse de uygun ayar ile kısmi dağıtma da yapabiliyor.
Bilmeyenler için helikopter tırmık:
2-) Akrobat (yıldız) tırmıklar: Çoğumuzda bulunan yıldız tırmıkların pek bilinmeyen bir özelliği de ufak bir ayar değişikliği ile dağıtıcı yada çevirici olabilmeleri. Bunun için hangi ayar, nasıl yapılır aşağıdaki resmi dikkatlice inceleyerek görebilirsiniz.
Yalnız burda dikkat edilecek kısım, sadece kol ayarları ile oynamak. Eğer yıldız lerı ters çevirmeye kalkarsanız, makina iş yapmaz.
Namluyu dağıttık. Ya sonra?
Namluyu dağıttıktan sonra sonra otun alt tarafının ıslak kalmasına izin vermeden sürekli çevirmemiz gerekiyor. Bunun için en iyi yöntem bildiğimiz akrobat (yıldız) tırmıklar. Çevirme moduna alarak sürekli otu çevirmeliyiz. Otun altı ıslak, üstü kuru olduğu, üstüne de hava sıcaklığının arttığı an, tehlike çanları çalmaya başlar. Buna asla izin vermeden, otun her tarafının eşit seviyede kurutmak ana amacımız. O ana kadar çevirme işlemine devam etmeliyiz.
Otun altı üstü,her yanı kurumadan asla namlu yapmayın. Bu kurumayı geciktirir.
Otu çevirmedeki amaçlardan birisi de buharlaşma ile ısıyı düşürmek. Nasıl ki banyodan çıktığımızda, üzerimizdeki su buharlaştığı için vücudumuz ısı kaybeder ve üşürüz, ot da çevrildiği an ıslak yüzeyleri yukarı geldiği için buharlaşma başlar ve ısı düşer. Bu da kızışmayı azaltan önemli etkenlerdendir.
Çevirme işini hızlı yapabilmek için elimizdeki tırmığın büyük olmasında yarar var. Biz 10 ' lu çevirme ile yarım saatte 30 dekar yeri çevirebiliyoruz. Bu da çok önemli olan zamanlamayı iyi tutturmamızı sağlıyor.
3-) Ot biçilmiş, ama namlu yapılmamışsa:
2. Seçenekte, 'namluyu dağıttık, ya sonra?' yazılı yerden itibaren anlatılanların aynısı burda da geçerli. Otun bir tarafı ıslak iken bir tarafı kuru kalmamalı. Buna asla izin vermeyin. Gerekirse 5 kez çevirin ama her tarafının eşit hızda ve zamanda kurumasını sağlayın. Bu işlemi düzgün yaparsanız, daha az bir zayiatla, üstelik küflenme, kızışma olmadan, sadece belli bir miktar kararma ile yırtarsınız.
Son olarak yağmura yakalayılan ot, uzun süre bekletilmediği sürece bünyesinde bir miktar nemi muhafaza ediyor. Bu nemin balyayı kızıştırmasını istemiyorsak, balyaları çok sıkmadan, olabildiğince küçük boyutta bağlatın. Balyacı ile konuşur, durumu anlatırsanız, gerekli indirimi yaptırır, zarar etmezsiniz.
Önemli ayrıntılar:
- Bir namnunun altını ıslatamayan, yani toprağa 1-2 cm ' den fazla işlemeyememiş hafif yağmur yada bulut geçişleri ota hiçbir zarar vermez. Bahsedilen önlemler ağır yağışlar için geçerlidir.
- Ot için en tehlikeli hava, bir yağmur, bir güneş, bir yağmur, bir güneş şeklinde ve 1 haftadan uzun devam eden, bu sürece otu ıslak bırakan havalardır. Evlerden ırak.
- Çevirme esnasında namludan yada ottan yoğun bir siyah dumanın yükselmesi, otun ve mücadelenin kaybedildiği anlamına gelir. Geçmiş olsun. Tüm yapılan çalışma ve uğraşlar, o dumanı görmemek içindi.
- Ot işi oldukça riskli, stresli bir iştir. 1 hafta, bazen 10 gün süren bir hasat dönemi düşünün. Ve bu dönemde asla yağmur yağmamalı. Ot ekenler bu riski herzaman gözle almalı.
- Geniş yapraklılar (baklagiller ve yoncagiller) dar yaprıklılara (buğdaygillere) göre daha kaliteli yem bitkileridir ama daha hızlı çürürler. Yağmura karşı mukavemetleri / dayanıklılıkları daha azdır.
- Kendi gözlemim, ıslanmaya en dayanıklı geniş yapraklı yem bezelyesi, en dayanıksız olan adi fiğ.
- Kendi gözlemim, ıslanmaya en dayanıklı dar yapraklı çavdar-tritikale, en dayanıksız olanı erken biçim arpa.
- Sıkmalı makina ile kuruma %20-40 daha hızlı oluyor ama ıslanmaya karşı direnç de o kadar düşüyor. Islanmaya karşı en dayanıklı biçim şekli, otun formunu bozmadığı için tambur ile yapılan biçim.
- Kumsal-kumlu topraklar, ıslanmaya karşı otu en fazla koruyan araziler. Kepir, killi topraklar çürümeyi hızlandırıyor.
- Islatıldığı için kullanılmaz hale gelen otu, bazı hara ve at çiftlikleri çok düşük fiyattan (samandan ucuza) yataklık malzeme olarak alabiliyor. Zararı karşılamaz ama en azından azaltır. Bu ihtimali de bir kenara not alın.
Bu yazının inşallah birilerine yardımı dokunur. Kurtaracağımız tek çöp ot, tek bir yaprak bile, hayvanlarımızın rıskı, milletimizin kazancıdır.
Herkese bol güneşli, yağmursuz hasatlar..
[/size]