Kuraklık

Kuraklık
3 Temmuz 2021

İki ayaklı çekirge sürüsü tarafından istila edilen memleketimizin çok ciddi bir başka sorunu var, olağanüstü kuraklık… Bu nedenle, kravatlı çekirge sürüsünün talanına bir günlüğüne ara verip, kuraklık yüzünden başımıza gelecek olanları yazmak istedim.



Türkiye'de tarım konusunda en yetkin gazeteci olan ve çözüm odaklı mücadele veren değerli arkadaşım Ali Ekber Yıldırım'a sordum, tane tane anlattı.



■ En çok nereleri vurdu?
Yağış miktarındaki azalma 40'tan fazla şehrimizde kuraklığa sebep oldu, ama özellikle İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'da çok ciddi sorun var.

■ Hangi ürünlerde hasar var?
Güneydoğu Anadolu'da buğday, arpa, kırmızı mercimek veriminde yüzde 20 ile yüzde 80 oranında zarar var. Türkiye'nin tahıl ambarı Konya Ovası'nda kıraç alanlarda buğday verimi dekara 40 kiloya kadar düştü. Normal şartlarda en az 200 kilo alınıyor. Hiç biçilemeyen, biçerdöver yerine hayvanların salındığı tarlalar var.

■ Tüketici açısından anlamı ne?
Güneydoğu Anadolu'nun buğday üretimindeki payı yüzde 14, İç Anadolu'nun üretimdeki payı yüzde 38… Yani, buğday üretiminin yarısının gerçekleştiği iki bölge kurudu. Buğday, arpa, mercimek ve nohuttaki verim düşüklüğü daha fazla ithalat yapılmasını zorunlu kılıyor. İthalatın ucuz olmadığını, pandemi kısıtlamaları nedeniyle tedarikin daha da zor olduğunu dikkate alırsak, fiyatların yükseleceği kesin.

■ Meteoroloji ne diyor?
Türkiye aslında geçen yıldan beri kuraklık yaşıyor, yağış miktarlarında ciddi düşüşler var. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün yağış ve sıcaklık analizine göre, Mayıs ayı son 50 yılın en sıcak ayı oldu. Yağışlar yüzde 66 azaldı. İç Anadolu ve Güneydoğu'dan sonra en çok etkilenen bölge, Ege… Aşırı sıcakların artacağı öngörülüyor.

■ Sebze meyve?
Şimdilik kuraklıktan en çok zarar gören ürünler, arpa, buğday, mercimek, nohut… İnsanların yiyeceğiyle beraber hayvanların yemi de zarar gördü. Aşırı sıcaklar böyle devam ederse, sadece sebze meyve değil, zarar görmeyen ürün kalmaz.

■ Çiftçi ne durumda?
Türkiye'nin ortalama buğday üretimi yıllık 20 milyon ton, ama bu yıl 15-16 milyon ton anca tahmin ediliyor. Bu da demektir ki, Türkiye daha fazla buğday ithalatı yapacak. Toprak Mahsülleri Ofisi iki gün önce, 30 Haziran'da 395.000 ton ekmeklik buğday ithalat ihalesi yaptı. Geçen hafta da 320.000 ton arpa ithalatı ihalesi yapıldı. Çiftçi hasat yaparken ithalat yapılmaz! Hatta eskiden, çiftçi hasat yaparken Toprak Mahsülleri Ofisi ürün bile satmazdı. Ama bu yıl, hasat devam ederken hem buğday hem arpa ithalatı yapılmaya başlandı.

■ Çiftçiyi katmerli kuruttular demek ki…
Burada en önemli konulardan birisi, Toprak Mahsülleri Ofisi kendi çiftçimize buğdayda ton başına 2.250 lira fiyat verdi, arpada 1.750 lira fiyat verdi. Ama, arpada ton başına 2.400 liraya ithalat yapılıyor. Yani, kendi çiftçimize verilen fiyatla ithalat fiyatı arasında 700 liraya yakın fark var.

■ E böyle rezalet olur mu yahu?
Ben 25 yıldır tarım yazıyorum, arpa fiyatı ilk kez buğday fiyatını geçti. Şu anda piyasada arpanın tonu 2 bin 700 lira, buğday 2 bin 400 lira… Bu nedenle, yem sanayicileri insanların yiyeceği ekmeklik buğdayı almaya başladılar. Çünkü buğday arpadan daha ucuz hale geldi. İnsanın yiyeceği ekmeğin buğdayı, hayvanlara yem oluyor!

■ Sayın bakanlığımız uyuyor mu?
Tarım bakanlığı her zamanki klasik davranışında bulundu, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi'ye olan çiftçi borçları bir yıllığına ertelendi. Halbuki, çiftçimiz sadece bu iki kuruma borçlu değil ki… Çiftçinin gübre bayisine borcu var, ilaç bayisine borcu var, tefeciye bile borcu var. Nasıl ödenecek? Kuraklık ciddi zarar verdi, ürün yok, hangi ürünü satacak da borcunu ödeyecek?

■ Asrın liderimiz de bir şeyler dedi galiba?
Cumhurbaşkanı açıklama yaptı, kuraklıktan zarar gören çiftçilere dekar başına 100 liraya kadar hibe vereceğiz dedi. Bu şu demek… Hani bilirsin, mağazalar indirim yapar, yüzde 70'e varan indirim der, yüzde 70'i kocaman yazar, 'e varan bölümünü küçücük yazar. Kuraklık desteği de işte böyle! 100 liraya kadar deniyor, belki 40 lira, belki 50 lira verilecek, anormal zararı karşılamaktan çok uzak.

■ Peki acilen ne yapmalıyız, gölet sayısını mı arttırmalıyız mesela?
Milyarlarca lira yatırımla gerçekleştirilen sulama baraj ve göletlerinden tarlaya açık kanallarla su taşınıyor, bu taşıma sırasında suyun yarısı buharlaşma veya başka yollarla kaybediliyor. Baraj, gölet ve benzeri inşaat yatırımları yapmadan, sadece mevcut sulama sisteminde iyileştirmeler yapılarak, modern sulama teknikleriyle tarımsal sulama suyunda yüzde 50 tasarruf sağlanabilir.

■ Türkiye su zengini deniyor ama, palavra değil mi?
Türkiye su zengini değil, ama suyu zengin gibi kullanıyor! Tarım bakanlığı 2021 yılını su ve sulama yatırımlarında “hamle yılı” ilan etti. Hamle denilince akla sadece inşaat geliyor. Sadece baraj ve gölet inşa edilerek su sorunu çözülemez.

■ Musluğu kapatın filan diye millete akıl veriyorlar?
Su tasarrufu denilince hep evsel kullanım akla geliyor. Halbuki, evlerdeki su kullanımı toplam suyumuzun yüzde 15-16'sı civarında… Bunun tamamını bile tasarruf etseniz, su sorunu çözülmüyor. Her damla su önemli ama, asıl üzerinde durulması gereken, tarımsal sulamada kullanılan suyun en verimli şekilde değerlendirilmesi… Mesela, tarımsal sulamada sadece salma sulamadan basınçlı sulamaya geçtiğimizde bile yüzde 50 daha az su kullanılıyor. Sadece bu bile yapılsa, evsel suyun tamamından fazlası tasarruf edilmiş olur.

■ Ne yapacakmışız hamle yılında?
Tarım bakanı 2021 yılında 51 baraj ve 39 gölet yapılacağını söyledi, cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay sulama yatırımlarını 8.9 milyar liraya çıkaracaklarını söyledi. Bunlar elbette önemli… Ama, suyu tarlaya en az kayıpla ulaştırmazsak, bilinçli kullanımı sağlamazsak, ülke kaynakları heba oluyor.

■ Bu işin profesyonelleri, bilim insanları ne diyor?
Sulamanın geçmişte tek yöntemi salma/vahşi sulamaydı. Bugün çok farklı teknikler var. Damla sulama, yağmurlama sulama, pivot sulama, tamburlu sulama, yeraltı sulamaları, filtrasyon ve gübreleme sistemleri, sulama otomasyonu sistemleri kullanılıyor. Bu sistemleri, bu teknolojileri üretenlerin oluşturduğu Basınçlı Sulama Sanayicileri Derneği var. Çarpıcı önerileri var.

■ Ne öneriyorlar mesela?
Türkiye'de tüketilen suyun yüzde 77'si tarımsal sulama amacıyla kullanılıyor, klasik sulamada modern sulamaya oranla üç kat daha fazla su harcanıyor. Üstelik, barajlardan açık kanallarla taşınan suyun da yüzde 50'si buharlaşmayla kaybediliyor. Modern sulama hem tasarruf sağlıyor, hem verimi arttırıyor. Kuraklıkla mücadele için mutlaka ve öncelikle, basınçlı sulama sistemlerini yaygınlaştırmak gerekiyor. Sadece sulama yöntemini değiştirerek, aynı miktarda suyla iki kat fazla alanı sulamak mümkün oluyor. Salma sulama yasaklanmalı, çiftçiye ürettiği bitkinin ihtiyacı kadar su tahsis edilmeli, çiftçi sulama konusunda eğitilmeli, çiftçinin modern sulamaya geçebilmesi için destek ve hibe verilmeli… Bunları öneriyorlar.

■ Hayvancılık nasıl etkileniyor?
Saman adeta Türkiye'nin bitcoin'i oldu! Kuraklık en çok hayvancılığı etkiliyor, samanın tonu 1200 lira, yoncanın tonu 1600 lira oldu. Yoncanın tonu geçen yıl 600 liraydı. Kuru otun fiyatı bile 350 liradan 600 liraya yükseldi. Geçen yıl tonu 280 lira olan mısır silajı 600 lirayı buldu.

■ Fiyatlar korkunç…
Türkiye'nin saman ihtiyacının büyük bölümünü Mardin ve Şanlıurfa karşılıyor, kuraklık nedeniyle saman bu bölgede karaborsaya düştü. Geçen yıl tonu 500 liraydı, 1000 liraya çıktı. Eskiden üretici buğdayını hasat ederken, danesini kendisi alır, sapını biçer parası olarak hasadı yapan biçerciye verirdi. Bu yıl biçerciler, çiftçinin buğdayını hasat ederken samanı alabilmek için üstüne dekar başına 300-400 lira para ödüyor. Fiyatı artacak diye parayı samana yatıranlar var.

■ İnsanını doyuramayan ülke, hayvanını da doyuramıyor yani!
Konya, Aksaray, Karapınar yöresinde yonca başta olmak üzere kaba yem fiyatları zirve noktasına ulaştı. Fiyat daha da artacak diye herkes saman alıyor. Daha hasat edilmeden saman kapışılıyor. Çiftçilik yapmayanlar bile yatırım olarak saman alıyor! Stokçuluk yapılıyor. Fırsatçılık yapılıyor. 1200 lira olmasını bekliyorlar. Et, süt, yumurta fiyatlarının bu tablodan etkilenmemesi imkansız.

■ Gene saman mı ithal edeceğiz?
Daha fena bir durum var… Saman ithalatı nedeniyle 2012'den beri tartışmalar sürüyor. Ama, hem dövizdeki yüksek artış, hem nakliye masraflarının feci yükselişi nedeniyle saman ithalatının yapılması bile artık zor! Bulgaristan'dan getirmek bile çok maliyetli oluyor.

■ Ne yapmalı Ali Ekber?
Yem ve diğer girdi fiyatları artarken, hayvansal ürünlerin fiyatı aynı oranda artmıyor. Bu nedenle et, süt, yumurta üreticileri büyük bir darboğazda… Türkiye'de hep sonuca müdahale ediliyor, asıl üretim aşamasında müdahale etmek gerekiyor. Gübreye, mazota, tohuma, ilaca derhal destek sağlanarak, müdahale edilmeli… Ürün ortaya çıktıktan sonra, fiyatlar yüzde 100 arttıktan sonra yapılan müdahaleler sonuç vermiyor. Yetiştiriciler 2007-2008 döneminde olduğu gibi süt ineklerini kesmek zorunda bırakılıyor. Bütün bu sıkıntıların faturasını sadece üretici değil, tüketici olarak hepimiz ağır bedelle ödeyeceğiz.



Vaziyetin kısa bir özeti işte bu.



Kuraklık denilince baraj fotoğrafı kullanılıyor, hava sıcaklığı filan denilince plaj fotoğrafı kullanılıyor.
Halbuki, market rafı fotoğrafı kullanmak gerekiyor, mutfak fotoğrafı kullanmak gerekiyor.
Çünkü, bütün dünyanın alarm verdiği, Türkiye'yi yönetenlerin hiç umursamadığı kuraklık nedeniyle, aslında soframız kuruyor.

YILMAZ ÖZDİL
 

Konya Havzası'nda yaşanan kuraklık nedeniyle un, buğday ve hayvan yemi fiyatlarında artış bekleniyor​



13 Temmuz 2021 Salı 08:55
Haberler.com - Haberler | Ekonomi

Türkiye, 1 yılı aşkın süredir kuraklıkla başa çıkmaya çalışıyor. Kuraklıktan en çok etkilenen bölge ise ülkenin tahıl ambarı olarak bilinen Konya Havzası oldu. Buğday hasadında yaşanan 5 milyon tonluk kayıp nedeniyle önümüzdeki günlerde un, buğday ve hayvan yemi fiyatlarında değişiklik olabileceği belirtiliyor.​





Türkiye'nin en kurak bölgesi sayılan Karapınar'da Temmuz ayı itibarıyla başlayan buğday hasadında yüzde 30'dan fazla kayıp ortaya çıkarken, yaşanan bu tablonun önümüzdeki günlerde un, buğday ve hayvan yemi fiyatlarına da yansıyacağı belirtiliyor. Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mithat Direk, "Buğday hasadında yüzde 30'a yakın kayıp olmakla birlikte asıl sıkıntı ürünlerin büyümüyor olması. Karapınar'da yaşanan sıkıntı un, ekmek ve et fiyatlarına da yansıyacaktır" dedi.



"SON 10 YILIN EN KURAK DÖNEMİ"

Meram Ziraat Odası Genel Sekreteri Osman Kendirci ise, "Son 10 yılın en kurak dönemini yaşıyoruz. Bu yıl hububat fiyatları artacaktır. Karapınar ve Konya'daki buğday üretimi için acil tedbir ve projelerin hayata geçilmesi gerekir" diye konuştu.

Konya Havzası'nda yaşanan kuraklık nedeniyle un, buğday ve hayvan yemi fiyatlarında artış bekleniyor




BUĞDAY KRİZİ YAŞANABİLİR

Bölgeye yeterli yağmurların düşmemesi nedeniyle yeraltı su kaynakları tarımsal sulama için kullanılırken, bu kaynaklar günden güne azalıyor. Milliyet'in haberine göre görüşlerine yer verilen uzmanlar ise 5 yıl öncesine kadar 50 metre derinden yeraltı suyu çıkartılmasına karşın, bu mesafenin kuraklık ve aşırı tüketim nedeniyle 150 metrenin üzerine çıktığını, kaynakların tükenmesi durumunda Türkiye genelinde buğday krizi yaşanabileceğine dikkat çektiler.



5 MİLYON TON KAYIP

Karapınar Ziraat Odası Genel Sekreteri Nadi Özdil, 100 bin dekarlık geniş arazide hububat hasadı yapılamadığını dile getirirken, "Yıllık 20 milyon ton buğday üretim kapasitemiz varken, kuraklık ve iklim değişikliğine bağlı nedenlerden kapasite 15 milyona ton seviyesine gerileyecek gözüküyor. Konya ve Karapınar'da obrukların sayısı artıyor. Son 10 yılın en kurak dönemini yaşıyoruz. Buğdayda ülke olarak ciddi kaybımız olacak" diye konuştu.
Konya Havzası'nda yaşanan kuraklık nedeniyle un, buğday ve hayvan yemi fiyatlarında artış bekleniyor


MAVİ TÜNEL PROJESİ

Karapınar Merkez Sulama Kooperatifi Müdürü Necmettin Ocakçı da yeraltı su kaynaklarının gittikçe azaldığını belirtirken, "Ekinler yeterince büyüyemiyor. Kıraç dediğimiz arazilerde neredeyse yüzde 80 verim kaybı yaşanıyor. Türkiye'nin tahıl ambarları boş kalacak" dedi.



"BU PROJE HAYATA GEÇMELİ"

Mavi Tünel Projesi'nin mutlaka hayata geçmesi gerektiğini de söyleyen Ocakçı, "Konya'nın içme suyu ve yeraltı suyunu desteklemek amacıyla Göksu'dan Konya ovası Hotamış havzasına depolanan projede 2015'de ilk su bırakıldı ama deponun suyu taşıyamaması nedeni ile su tekrar verilmedi. Bu proje faaliyete geçerse su seviyemiz yükselecektir. Dış havzalardan ve göletlerden de bir an önce kapalı borularla suyun Konya havzasına getirilmesi şart" ifadelerini kullandı.




 
Son düzenleme:
Bloomberg HT
Tarım

Kuraklık, Mardin Ovası'ndaki çiftçileri soya fasulyesine yöneltti​


Mardin Tarım ve Orman İl Müdürü Menduh Dinler, "Mısırın sulama ve enerji maliyeti yüksek olduğundan dolayı az su tüketen soya fasulyesine yöneldik. İyi verim alırsak inşallah mısıra alternatif olacak" dedi.​

Kuraklık, Mardin Ovası'ndaki çiftçileri soya fasulyesine yöneltti

12 Temmuz 2021 Pazartesi, 09:30Güncelleme: 12 Temmuz 2021 Pazartesi, 09:57





Türkiye'de tarımsal üretimde önemli yere sahip Mardin Ovası'nda, mısıra alternatif olarak ilk kez 1600 dekar alana deneme amaçlı soya fasulyesi ekildi.
Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından "Tarımsal Üretimi Artırma Projesi" kapsamında Tarım ve Orman İl Müdürlüğünce 11 çiftçiye yüzde 75 hibeli 16 bin ton soya fasulyesi dağıtıldı.

Çiftçiler, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ekiplerinin desteğiyle Mardin Ovası'nda hem geleneksel hem de modern aletlerle hazırladıkları tohumları daha önce buğday hasadını yaptıkları tarlalara ekti.

Çiftçiler, soya fasulyesinde dönümden 300 kilogram verim bekliyor.

Tarım ve Orman İl Müdürü Menduh Dinler, Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğünün desteğiyle yüzde 75 hibeli soya fasulyesini teknik elemanlar gözetiminde ikinci ürün olarak tarlaya ektiklerini söyledi.

Mardin Ovası'nda ana ürün olarak buğday, arpa ve mercimek, ikinci ürün olarak da mısır ekildiğini anımsatan Dinler, şöyle konuştu: "Mısırın sulama ve enerji maliyeti yüksük olduğundan dolayı az su tüketen soya fasulyesine yöneldik. İyi verim alırsak inşallah mısıra alternatif olacak, çiftçimiz daha fazla kazanacak. Amacımız bu yönde. Dönümden 300-350 kilogram alsak bile yaptığımız hesaplamalara göre mısırdan daha karlı olacak. Çiftçimizle sahadayız."
Soya fasulyesinin hasadının ekim ayında yapılacağını aktaran Dinler, Bakanlığın çiftçilere katkı sunmayı amaçladığını anlattı.

Dinler, soya fasulyesinin toprağı iyileştirdiğini ve daha sonra ekilen ürünün verimini artırdığı vurgulayarak, soyanın hem gıda sektöründe hem hayvan yeminde hem de sanayide kullanıldığına dikkati çekti.

Dinler, şöyle devam etti: "Ülkemizin ihtiyacı olan bir bitki. İnşallah bundan sonra Mardin Ovası'nı soya ile buluşturacağız. Soya toprağı pek fazla yormuyor. Toprağa azot bırakıyor. Ondan sonra ekilecek ürünün veriminde de artış olur. Bir dönümden 600-700 kilo buğday alıyorduk. Bizim beklentimiz az gübre kullanarak soyadan sonra ektiğimiz üründen 800 kilogram civarı buğday almak. Ama az gübre ve az su kullanacağız."

Tanrıverdi köyünde çiftçilik yapan Abdullah Çelebioğlu da 25 yıldır ata mesleği çiftçilik yaptığını söyledi.
Projeden faydalanmak için başvurduklarını ve soyayı tarlalarına ektiklerini kaydeden Çelebioğlu, "Bölgede enerji ve su sıkıntısı yaşadığımız için uzmanların teknik desteğiyle bu işe başvurduk. Soya ekimi yaptık. İnşallah bizim ve bölgemiz için faydası olur. Bundan sonra alternatif ürün olarak buna devam etmek isteriz. Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ekiplerimiz teknik desteklerini esirgemiyor. Yardımcı oluyorlar. Her türlü desteği bize sağlıyorlar" diye konuştu.



 

Konya Ovası’nın ürün kaybı 1 milyon ton​

9 Ağustos 2021

Buğday, Ekonomi, İklim, Orman Çevre, Tarım, Tarla

Konya Ovası’nın ürün kaybı 1 milyon ton
Yurt genelinde yaşanan meteorolojik kuraklık, Konya Ovası’ndaki hububat hasadında 1 milyon ton ürün kaybına neden oldu. Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Süleyman Soylu, “Konya’da bakıldığı zaman toplam 3 milyon ton buğday-arpa rekoltesi oluyor. Tahminimiz bu yıl ikisinin toplamının 2 milyon tonu geçmediği şeklinde” dedi.

Kış sezonunda yeterli yağış alamayan, bahar dönemini de kurak geçiren Konya Ovası’nda hububat hasadı tamamlandı. En fazla tahıl ürünü yetiştirildiği için ‘tahıl ambarı’ olarak bilinen ovada yaşanan kuraklık, ürün kayıplarına neden oldu.
Hububat ekim sezonunda yüzde 30-40 oranında daha az yağış düştüğünü belirten Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Süleyman Soylu, “İklim değişiyor ve bunu kabullenmek lazım. Özellikle bu yıl da iklim değişikliğinden hububat üretimimiz farklı etkilendi. Ülke genelinde olduğu gibi Konya Ovası’nda da ciddi bir kuraklık yaşandı. Normal ekim sezonunda düşen yağış miktarı, totalde yüzde 30 ila 40 oranında daha az yağış aldık. Bu da rekolteyi olumsuz etkiledi. Ancak sulanabilir alanlarda çiftçimiz oldukça iyi verim aldı diyebiliriz. Ama kıraç arazilerde bazı tarlalar biçilemedi, bazılarında da 50 ila 200 kilo arasında değişen verim alındı. Konya’da bakıldığı zaman toplam 3 milyon ton buğday-arpa rekoltesi oluyor. Tahminimiz bu yıl ikisinin toplamının 2 milyon tonu geçmediği şeklinde” diye konuştu.

‘KONYA OVASI’NI SULU TARIM KURTARDI’

Ovadaki verim kayıplarının sulanabilir arazilerden elde edilen rekolteyle telafi edildiğini söyleyen Prof. Dr. Soylu, “Konya Ovası’nı, sulu tarım kurtardı diyebiliriz. Sulanabilir arazilerde dekar başına 800 kilogram ila 1 ton arasında verimler alındı. 600 kilogramın altına düşen çiftçimiz hiç olmadı. Bu da olumlu bir durum aslında. Kıraç arazilerdeki verim kaybını sulanabilir arazilerle telafi ettik. Buradan şu dersi çıkarmamız lazım; Konya Ovası’nda su olduğu zaman verimlilik 5 kat, 6 kat hububat da artabiliyor. Sulanan alan miktarımızı buğday ve arpa alanlarında ciddi arttırmamız gerekiyor. Belki bölgede buğday ve arpaya daha fazla destek vererek, özellikle suyu çok tüketen ürünlere kaymayı engelleyebiliriz. Bu da hem ülkemizin hububat rekoltesinde garantisi olmuş olur.”

‘ÇİFTÇİLER EKİM YAPMAYABİLİR’
Kuraklığa bağlı verim kayıplarının ardından çiftçilerin yeni sezonda ekim yapmaya endişe duyduklarını ifade eden Prof. Dr. Soylu, “Özellikle şunu vurgulamamız lazım. Eylül ve ekim aylarında çiftçilerimiz toprak hazırlığı yapıp, tekrar hububat ekimine başlayacak. Çiftçilerimizin ekimini yapacak bir katkı sağlamamız gerekiyor. Çiftçilerimiz bu sonbaharda ekim yapmayacak olursa, bu yıl yaşadığımızı rekolte sıkıntısını ciddi anlamda önümüzdeki yıllarda da yaşayabiliriz. Tohum ve gübre gibi desteklerde bulunulabilir. Aksi takdirde kıraç arazileri olan çiftçilerimiz kuraklık endişesiyle ya da girdi maliyetleri nedeniyle ekim yapmayabilir. Bunu engellememiz lazım ekilmedik bir karış yer bırakmamamız gerekiyor” diye konuştu.

‘ÇİFTÇİYİ YÖNLENDİRMEMİZ GEREK’
Bölge çiftçisinin daha az su tüketen bitkilere yönlendirmenin üretime de katkı sağlayacağını söyleyen Soylu, şöyle dedi:

“Konya Ovası, Niğde Aksaray ve Karaman’ı da içerisine alan 3 milyon hektarlık büyük bir havza. Allah bu bölgeye bir yer altı suyu rezervi vermiş. Tabii bu sayede belli alanları sulayabiliyoruz. Ama bu da sınırlı. Ciddi kuraklığın yaşandığı yıllarda, aşırı su çekimi nedeniyle yer altı suları daha da aşağıya iniyor. Sulayamadığımız kısımlardan da düşük verimler alıyoruz. Bu küresel iklim değişikliğiyle beraber daha da şiddetlenmeye başladı. Bu su çekilmelerinin daha aşağıya inmesini engellemek istiyorsak, ürün deseninde çiftçiyi daha az su tüketen bitkilere doğru yöneltmemiz gerekiyor. Bu da teşviklerle sağlanabilir. Suyu az tüketen bitkilere yeterince destek sağlayabilirsek ürün deseninde değişiklik olabilir. Konya, 300-330 milimetre yağış alan bir bölge. Bu miktarla bölgede ciddi bir üretim yapmamız mümkün değil. Bölgeyi bilmeyenler, tarımda çok sulama yapılıyor diyor ama bu bölgenin kaderi. Su olmadan yapacağınız üretim çok sınırlı.”

 

Benzer Konular