.
Eskişehir ' de Yenibağlar mahallesinde oturuyorum. Üniversitenin yanında gece klüplerine yürüme mesafesindeyim. Protestoların favori adresi kapı komşum olur. Hayatın geç başladığı, geç durulduğu yerde oturuyorsanız gecenin bir yarısı naralarla uyanmak sizi ve bu tür yerlerde oturan insanları daha az şaşırtır.
Kimisi alkolden, kimisi aşkından, kimisi ise ( duygularını ifade özürlüler genelde ) şaşkınlıktan şarkı söyler sokaktan yürür gider. Durumdan huzursuz olup ben veya komşularım zaman zaman polis çağırmış ve olaya müdahale edilmesini sağlamışızdır. Bu durumlar bizi rahatsız ederken bu gece bunun çok daha kötüsünü yaşadım.
Saat 03:30 civarı uyandım ( Sesin etkisiyle belkide ) dışarıdan sesler geliyor, pencereden baktım. Bir erkek ( sadece cinsiyet belirtmek için erkek yazdım ) yanındaki bayana küfrederek arabaya binmesini söylüyor, bayan ise sakin olmasını söylüyor fakat adam sadece küfredip 'arabaya bin' diyor. Aşırı bir gürültü yok bayan fiziki bir zorlama olmasada belkide çaresizlik sebebi ile arabaya biniyor ve kapısını kendi kapatıyor. 9 Katlı bir binanın en üst katında oturuyorum. Yüz ifadelerini görmem imkansız ama kapının kapanma sesi bile bana çok koydu. Abartı gelebilir ama önce dizlerim sonra dirseklerimde uzunca bir süre garip bir kırgınlık ve uyuşukluk hissettim.
Bu nasıl bir merhemetsizliktir ki tehdit edebiliyoruz?
Bu nasıl bir çaresizliktir ki, ( helede bir bayan iken ) kendisine zarar verebileceğini bildiği halde yinede beraber bir yere gidiyoruz?
Osmanlı zamanında bir kadına ait mezar taşında kopmuş bir gül figürü işlendiğini bir kaç yıl önce bir tv programında görmüştüm... Ecdadımız böyleyken
Allah ' tan vahiy gelmesine ve buna göre hareket etmesine rağmen Peygamberimiz (sav) Hudeybiye Antlaşmasında eşinin fikrini almışken,
'Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allahü teâlânın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!' sözü asırlar önce söylenmiş ve oracıkta dururken bu yobazlığı hangi sınırlara dahil edebiliriz?
Bu terörün ne insanlık, ne de müslümanlıkla uzaktan yakından alakası yok.
Farklı konularda toplumu temelden sarsan olayların tek çözüm yerinin eğitim olduğunu hep beraber söyledik. Öğretimin olsada, eğitimin ölçütünün diploma olmayıp ailede başlayıp ölüme kadar devam ettiğinde hem fikir olduğumuzu düşünüyorum. Bu olayda gördüğüm kişi bir anne babanın oğlu, diğeri başka bir anne babanın kızı... Çocuğu olanlar rica edeceğim bir kez evlatlarına dönüp baktıktan sonra bu konuyu değerlendirsinler. Bir lokma daha fazla yesin diye önünde takla attığımız, başkası dese kızarız ama evladımızın sırtına bindiği atı değil miyiz?
Bir başkasının emek vererek büyüttüğü evladına dayak atsın yada gidip bir gece yarısı biz sıcak yatağımızda uyurken dayak yesin diye mi bütün zorluklara rağmen çocuk büyütüyoruz?
Bu yazıda anlatmak istediğim bırakacağımız en güzel mirasın tarla, para değil iyi ahlaklı bir insan olduğunu hatırlatmaktı.
Başka bir konuda yazdığımı tekrar etmem gerekirse mal bırakayım derken 'mal 'gibi evlat bırakmayalım.
Sevdiğim bir söz 'Hayırlı evlat neylesin malı, hayırsız evlat neylesin malı'
Hayırlı ( akıllı ) olsa mala gerek yok o halleder işini, hayırsız ( akılsız ) olsa mal bıraksanda o halleder yine malı.
Son olarak başlığa dönecek olursak.
Başlıkta yazana sonuna kadar katılıyorum.
Dayak cennetten çıkmıştır, kovulmuştur ve onun cennette yeri yoktur!
Not : Bu yazım traktör çekiştirme videoları ve yeni ekipman fotoğrafları arasında belkide kaybolup gidecek ama farkındalık olması için yinede paylaşmak istedim.
Eskişehir ' de Yenibağlar mahallesinde oturuyorum. Üniversitenin yanında gece klüplerine yürüme mesafesindeyim. Protestoların favori adresi kapı komşum olur. Hayatın geç başladığı, geç durulduğu yerde oturuyorsanız gecenin bir yarısı naralarla uyanmak sizi ve bu tür yerlerde oturan insanları daha az şaşırtır.
Kimisi alkolden, kimisi aşkından, kimisi ise ( duygularını ifade özürlüler genelde ) şaşkınlıktan şarkı söyler sokaktan yürür gider. Durumdan huzursuz olup ben veya komşularım zaman zaman polis çağırmış ve olaya müdahale edilmesini sağlamışızdır. Bu durumlar bizi rahatsız ederken bu gece bunun çok daha kötüsünü yaşadım.
Saat 03:30 civarı uyandım ( Sesin etkisiyle belkide ) dışarıdan sesler geliyor, pencereden baktım. Bir erkek ( sadece cinsiyet belirtmek için erkek yazdım ) yanındaki bayana küfrederek arabaya binmesini söylüyor, bayan ise sakin olmasını söylüyor fakat adam sadece küfredip 'arabaya bin' diyor. Aşırı bir gürültü yok bayan fiziki bir zorlama olmasada belkide çaresizlik sebebi ile arabaya biniyor ve kapısını kendi kapatıyor. 9 Katlı bir binanın en üst katında oturuyorum. Yüz ifadelerini görmem imkansız ama kapının kapanma sesi bile bana çok koydu. Abartı gelebilir ama önce dizlerim sonra dirseklerimde uzunca bir süre garip bir kırgınlık ve uyuşukluk hissettim.
Bu nasıl bir merhemetsizliktir ki tehdit edebiliyoruz?
Bu nasıl bir çaresizliktir ki, ( helede bir bayan iken ) kendisine zarar verebileceğini bildiği halde yinede beraber bir yere gidiyoruz?
Osmanlı zamanında bir kadına ait mezar taşında kopmuş bir gül figürü işlendiğini bir kaç yıl önce bir tv programında görmüştüm... Ecdadımız böyleyken
Allah ' tan vahiy gelmesine ve buna göre hareket etmesine rağmen Peygamberimiz (sav) Hudeybiye Antlaşmasında eşinin fikrini almışken,
'Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allahü teâlânın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!' sözü asırlar önce söylenmiş ve oracıkta dururken bu yobazlığı hangi sınırlara dahil edebiliriz?
Bu terörün ne insanlık, ne de müslümanlıkla uzaktan yakından alakası yok.
Farklı konularda toplumu temelden sarsan olayların tek çözüm yerinin eğitim olduğunu hep beraber söyledik. Öğretimin olsada, eğitimin ölçütünün diploma olmayıp ailede başlayıp ölüme kadar devam ettiğinde hem fikir olduğumuzu düşünüyorum. Bu olayda gördüğüm kişi bir anne babanın oğlu, diğeri başka bir anne babanın kızı... Çocuğu olanlar rica edeceğim bir kez evlatlarına dönüp baktıktan sonra bu konuyu değerlendirsinler. Bir lokma daha fazla yesin diye önünde takla attığımız, başkası dese kızarız ama evladımızın sırtına bindiği atı değil miyiz?
Bir başkasının emek vererek büyüttüğü evladına dayak atsın yada gidip bir gece yarısı biz sıcak yatağımızda uyurken dayak yesin diye mi bütün zorluklara rağmen çocuk büyütüyoruz?
Bu yazıda anlatmak istediğim bırakacağımız en güzel mirasın tarla, para değil iyi ahlaklı bir insan olduğunu hatırlatmaktı.
Başka bir konuda yazdığımı tekrar etmem gerekirse mal bırakayım derken 'mal 'gibi evlat bırakmayalım.
Sevdiğim bir söz 'Hayırlı evlat neylesin malı, hayırsız evlat neylesin malı'
Hayırlı ( akıllı ) olsa mala gerek yok o halleder işini, hayırsız ( akılsız ) olsa mal bıraksanda o halleder yine malı.
Son olarak başlığa dönecek olursak.
Başlıkta yazana sonuna kadar katılıyorum.
Dayak cennetten çıkmıştır, kovulmuştur ve onun cennette yeri yoktur!
Not : Bu yazım traktör çekiştirme videoları ve yeni ekipman fotoğrafları arasında belkide kaybolup gidecek ama farkındalık olması için yinede paylaşmak istedim.