Bilgilendirmelerimizin devam edeceği seriye başlamadan önce "botanik nedir?" den başlayalım.
Botanik canlıların yapısı ve işleyişini inceleyen bilim dalı olan biyolojinin, bitkileri inceleyen alt dalıdır. Botanik; Fizyoloji (bitki bünyesindeki tüm fiziksel ve kimyasal yasalarla gerçekleşen olaylar), Morfoloji (bitki dokuları), Genetik (Islah) ve Bitki Sistematiği (bitkilerin akrabalık sınıflandırması) alanlarında bilimsel incelemeler yapar.
Bu makalede bitkinin en küçük yapıtaşı olan "hücrelere" değinilecek. Çoğumuz ortaokul, lise ve sonrasında da bu konuda bir geçmişe sahiptir ancak serinin devamlılığı için ufak bir bilgi tazelemekte ve canlıları genel olarak sınıflandırmakta fayda var.
Canlılar Prokaryot ve Ökaryot olarak sırasıyla az ve çok gelişmiş olarak 2'ye ayrılır:
Prokaryotların hücrelerinde çekirdek ve zarlı organeller yoktur, sadece protein üreten ribozomlar bulundurur. Olmayan çekirdeğin görevini kısmen hücre sıvısı (stoplazma) yerine getirir. Tamamı tek hücrelidir, yani sadece tek bir mikroskobik hücreden oluşurlar. Bunlara bakteriler ve arkeler alemi örnek verilebilir.
Ökaryotlar, hücrelerinde başta çekirdek ve diğer zarlı organelleri bulundururlar. Buradaki alt alemlerden "protista" dışındaki tüm mantar, bitki ve hayvan alt alemleri çekirdekli hücrelere sahiptirler. Buradaki canlılar insan gibi çok hücreli, genel olarak gözle görülebilir canlılardır.
Aşağıda bir bitki dokusunun bistüri ile kesilmesinden elde edilip, mikroskopta incelenen halini görüyoruz. Soğan gibi bitkilerde standart ışık mikroskoplarıyla bitki hücrelerini görmek kolay olsa da; deneyimlerimize göre buğday, lavanta gibi bitkilerde zor. Hücre haritasını çıkarmak için zaten ışık mikroskopları değil gelişmiş elektron mikroskopları kullanılıyor.
Bitki hücreleri hayvan hücrelerinden farklı olarak dörtgenimsidir. Noktalar ise çoğu canlı aleminde bulunan hücre çekirdekleridir. Bazılarında 2 adet bulunuyor çünkü hücre bölünmesi gerçekleşiyor, bitki büyümesi sürüyor.
Şimdi canlıları ayırıp, gerçek bitki hücresini dışardan gördüğümüze göre; artık bitki hücresinin dışardan içeri doğru organellerini detaylı incelebiliriz.
1) HÜCRE DUVARI: Bitki hücresinin en dış kısmında, sert yapıda bulunur, hücreye şekil verir. Bir nevi hücre iskeleti denilebilir.
-Bitkinin düz durabilmesine yardımcı olur. Bitki boyu uzadıkça tüm hücrelerdeki esneme artacağı için bitki yatabilir.
-Hücreye alınan fazla suyun hücreyi patlatmasını önler.
-Hücrenin transpirasyon yani terleme ile su kaybetmesini engeller.
-Hücredeki olaylarda daha az enerji harcanmasını sağlan "enzimler" bulundurur.
-Hücreye maddelerin giriş çıkış yapmasını sağlar.
-Bitki hastalıklarına neden olan patojenler (mantarlar, bakteriler, virüsler) buradan giriş yapmaya çalışırlar. Virüsler hücrede ilk proteinlere saldırmaktadır, eğer yağlara ve karbonhidrata saldırırsa kendi ölür. Fazla azotun hücre duvarını incelttiği ve genel olarak hastalıklara davetiye çıkardığı bilinmektedir.
2)PLASMODESMATA: Hücreler arası besin borucukları vardır ve hücre duvarlarının içinden geçerler. Su, besin elementleri ve yapraklarda yapılan fotosentez sonucu açığa çıkan organik maddelerin taşıması hücreler arası bu şekilde gerçekleşmektedir.
Yapısı hücre sıvısı olan sitoplazmadan oluşmuştur. Sıcaklık, ışık, darbe, elektrik akımı gibi etmenlerden olumsuz etkilenmektedir.
3)HÜCRE ZARI: Hücre duvarının hemen altında bulunan, hücreye dayanıklılık kazandıran çeşitli maddelerin hücre içine giriş ve çıkışının sağlandığı ana zardır. Su, gazlar, yağlar, nötr halde bulunan bileşikler ( yaprak gübresi olarak atılan üre) hücre zarından kolay geçmektedir. Zehirli maddelerin hücre içine alınmasını ve içerdeki yararlı besinlerin dışarı çıkmasını engellemektedir.
Hücre zarının en iç ve dış kısımlarındaki koyu kısımlar ağırlıklı olarak protein; orta kısmı ise yağlardan oluşmuştur. Genel olarak hücre zarının %42'si protein, %32'si yağ (lipit), %6'sı karbonhidrat, %20'si sudur. Bu oranlar farklılaşabilir.
Buradaki proteinler hücreye esnekliği ve dayanıklığı, büyük maddelerin hücre içine alınmasını, enzim üretimini, hücrelerarası bilgi akışını reseptör olarak sağlamaktadırlar. Glikoz ile birleşerek "glikoproteinleri" oluştururken, taşıyıcı halde bulunan "periferal protein ve integral protein" hallerinde de bulunur.
Yağlar yani lipidler ise hücre zarının en iç ve dış kısmında fosfolipit olarak koyu renkli halde, az miktarda kolesterol halde ve glikoz ile birleşerek "glikolipid" halde bulunurlar. Fosfolipitler aşağıda görüleceği üzere koyu renkli başlara ve zarın ortasına doğru giden kuyruklara sahiptir. Baş tarafları suyu sever, kuyruk kısımları ise suyu sevmez. Bunların kuyruk kısımları yağlardan oluşmaktadır ve hücreye esneklik katar.
4)SİTOPLAZMA: Hücre zarı ile çekirdek ve organellerin zarları arasındaki boşluğu dolduran sıvı kısımdır. Sitoplazmanın organellerin zarlarıyla ve hücre zarlarıyla temas eden en dış zarı vardır. Yani sitoplazmanın sıvı kısmı direkt olarak zarlarla temas etmez.
Sitoplazma, akıcı ve hafif jölemsi özelliktedir. Organeller bu sıvının içinde dağınık halde bulunur.
4.1) Endoplazmik Retikulum (ER) : Gelişmiş bütün bitkilerde zarlar arası iletişimi sağlar. Hücre çekirdeğinden (nükleus) başlayarak hücre zarına kadar hücrenin içini sarar. Endoplazmik retikulum, genç bitki hücrelerinin meristemlerinde ( büyüme noktalarında, sürgün uçlarında) hücre duvarına kadar değebilmektedir. Yaşlı hücrelerde yoğunluğu azdır, kesik kesik görülebilir.
*ER; genel olarak hücre zarı için lipid ( yağ) ve protein üretiminde rol oynar.
*Glikojenin depolanmasını sağlar.
*Plasmodesmatanın başlangıcında görev yapar.
*Zararlı maddelerin hücreye girişini önler.
ER; düz, granüllü, gözenekli olarak 3 farklı tipte zara sahiptir.
a) Düz olan aşağıdaki resimde turuncu kısım gibidir. Granüller (ribozomlar) içermez ve haliyle protein üretilip depolanmaz. Glikojen, yağ ve steroid sentezinde görev yapar.
b) Granüllü olanın zarında bol miktarda ribozom vardır. Ribozomları az sonra detaylı olarak sırası gelince gelince anlatacağız ama şimdilik protein sentezinde ve taşımasında görev aldığını bilmemiz yeterli. Ayrıca granüllü ER'de hücrelerin bir olayı gerçekleştirmesinde harcanan enerjiyi azaltan "enzimler" de üretilir. Aşağıdaki resimde mavi olanlardır.
c) Gözenekli olan ise sitoplazma ile dış çevre arasındaki bağlantıyı sağlar.
4.2) Ribozomlar: Akışkan olarak hücre içinde dağınık olarak yada granüllü ER'e bağlı olarak bitki hücrelerinde ya da az miktarda mitokondri ve kloroplast içinde de bulunabilir. Ribozomların dış zarı yoktur. Gelişmemiş halde olan prokaryotlarda zarsız oldukları için 70S çeşidi halinde bulunurlar. Ökaryotik hücrelerde ise 80S çeşidinde bulunurlar. Bir istisna olarak ökaryotlarda kloroplast ve mitokondri içinde bulunan ribozomlarda 70S çeşididir. Bitkilerin bir ökaryot olduğunu en başta paylaşmıştık.
Ribozomların kimyasal yapısını incelediğimizde protein ve ribonükleik asitlerden (RNA) ve az miktarda lipidlerden (yağ) oluştuğunu görüyoruz. 70S ribozomlarda proteinin, RNA'ya oranı 2 kat iken; 80S'lerde birbirine yakın yer kaplar.
*Ribozomlar; aminoasitleri kullanarak çekirdekten aldığı belli kodlar ile protein üretir, sentezler. Bu olayda lazım olan enzimlerin bulunmasında yardımcı olur.
*Protein zincirlerini, protein sindirim enzimlerine karşı korur.
4.3) Lizozomlar: Pamuk ve bezelye bitkilerinde istisnai olarak bulunur. Gelişmiş canlılarda nadiren görülür. Bir hücrede 20'ye yakın sayıda bulunabilir. Vakuollerin çevresinde bulunurlar.
*Hücre içi ve hücrelerin arasında sindirime yarımcı olur. Sindirim enzimleri üretir, fakat taşımaz. Ürettiği yerde kullanır.
*Canlılarda oluşan metamorfoz (vücut değişimi) sırasında eski hücrelerin kendi kendini sindirmesi için ortama enzim salgılar.
*Hücredeki eski, görevini aksatan organelleri sindirir.
* Hücredeki depolama faaliyetlerini yerine getiren vakuollerin içindeki tüm yararlı ve zararlı maddelerin (tarım ilaçları) muhafaza edilmesine yardımcı olur. Lizozomların işlevlerinin aksaması durumunda buradaki maddeler sitoplazmaya karışır ve yüksek konsantrasyonları nedeniyle hücreyi ölüme kadar götürebilir.
Botanik canlıların yapısı ve işleyişini inceleyen bilim dalı olan biyolojinin, bitkileri inceleyen alt dalıdır. Botanik; Fizyoloji (bitki bünyesindeki tüm fiziksel ve kimyasal yasalarla gerçekleşen olaylar), Morfoloji (bitki dokuları), Genetik (Islah) ve Bitki Sistematiği (bitkilerin akrabalık sınıflandırması) alanlarında bilimsel incelemeler yapar.
Bu makalede bitkinin en küçük yapıtaşı olan "hücrelere" değinilecek. Çoğumuz ortaokul, lise ve sonrasında da bu konuda bir geçmişe sahiptir ancak serinin devamlılığı için ufak bir bilgi tazelemekte ve canlıları genel olarak sınıflandırmakta fayda var.
Canlılar Prokaryot ve Ökaryot olarak sırasıyla az ve çok gelişmiş olarak 2'ye ayrılır:
Prokaryotların hücrelerinde çekirdek ve zarlı organeller yoktur, sadece protein üreten ribozomlar bulundurur. Olmayan çekirdeğin görevini kısmen hücre sıvısı (stoplazma) yerine getirir. Tamamı tek hücrelidir, yani sadece tek bir mikroskobik hücreden oluşurlar. Bunlara bakteriler ve arkeler alemi örnek verilebilir.
Ökaryotlar, hücrelerinde başta çekirdek ve diğer zarlı organelleri bulundururlar. Buradaki alt alemlerden "protista" dışındaki tüm mantar, bitki ve hayvan alt alemleri çekirdekli hücrelere sahiptirler. Buradaki canlılar insan gibi çok hücreli, genel olarak gözle görülebilir canlılardır.
Aşağıda bir bitki dokusunun bistüri ile kesilmesinden elde edilip, mikroskopta incelenen halini görüyoruz. Soğan gibi bitkilerde standart ışık mikroskoplarıyla bitki hücrelerini görmek kolay olsa da; deneyimlerimize göre buğday, lavanta gibi bitkilerde zor. Hücre haritasını çıkarmak için zaten ışık mikroskopları değil gelişmiş elektron mikroskopları kullanılıyor.
Bitki hücreleri hayvan hücrelerinden farklı olarak dörtgenimsidir. Noktalar ise çoğu canlı aleminde bulunan hücre çekirdekleridir. Bazılarında 2 adet bulunuyor çünkü hücre bölünmesi gerçekleşiyor, bitki büyümesi sürüyor.
Şimdi canlıları ayırıp, gerçek bitki hücresini dışardan gördüğümüze göre; artık bitki hücresinin dışardan içeri doğru organellerini detaylı incelebiliriz.
1) HÜCRE DUVARI: Bitki hücresinin en dış kısmında, sert yapıda bulunur, hücreye şekil verir. Bir nevi hücre iskeleti denilebilir.
-Bitkinin düz durabilmesine yardımcı olur. Bitki boyu uzadıkça tüm hücrelerdeki esneme artacağı için bitki yatabilir.
-Hücreye alınan fazla suyun hücreyi patlatmasını önler.
-Hücrenin transpirasyon yani terleme ile su kaybetmesini engeller.
-Hücredeki olaylarda daha az enerji harcanmasını sağlan "enzimler" bulundurur.
-Hücreye maddelerin giriş çıkış yapmasını sağlar.
-Bitki hastalıklarına neden olan patojenler (mantarlar, bakteriler, virüsler) buradan giriş yapmaya çalışırlar. Virüsler hücrede ilk proteinlere saldırmaktadır, eğer yağlara ve karbonhidrata saldırırsa kendi ölür. Fazla azotun hücre duvarını incelttiği ve genel olarak hastalıklara davetiye çıkardığı bilinmektedir.
2)PLASMODESMATA: Hücreler arası besin borucukları vardır ve hücre duvarlarının içinden geçerler. Su, besin elementleri ve yapraklarda yapılan fotosentez sonucu açığa çıkan organik maddelerin taşıması hücreler arası bu şekilde gerçekleşmektedir.
Yapısı hücre sıvısı olan sitoplazmadan oluşmuştur. Sıcaklık, ışık, darbe, elektrik akımı gibi etmenlerden olumsuz etkilenmektedir.
3)HÜCRE ZARI: Hücre duvarının hemen altında bulunan, hücreye dayanıklılık kazandıran çeşitli maddelerin hücre içine giriş ve çıkışının sağlandığı ana zardır. Su, gazlar, yağlar, nötr halde bulunan bileşikler ( yaprak gübresi olarak atılan üre) hücre zarından kolay geçmektedir. Zehirli maddelerin hücre içine alınmasını ve içerdeki yararlı besinlerin dışarı çıkmasını engellemektedir.
Hücre zarının en iç ve dış kısımlarındaki koyu kısımlar ağırlıklı olarak protein; orta kısmı ise yağlardan oluşmuştur. Genel olarak hücre zarının %42'si protein, %32'si yağ (lipit), %6'sı karbonhidrat, %20'si sudur. Bu oranlar farklılaşabilir.
Buradaki proteinler hücreye esnekliği ve dayanıklığı, büyük maddelerin hücre içine alınmasını, enzim üretimini, hücrelerarası bilgi akışını reseptör olarak sağlamaktadırlar. Glikoz ile birleşerek "glikoproteinleri" oluştururken, taşıyıcı halde bulunan "periferal protein ve integral protein" hallerinde de bulunur.
Yağlar yani lipidler ise hücre zarının en iç ve dış kısmında fosfolipit olarak koyu renkli halde, az miktarda kolesterol halde ve glikoz ile birleşerek "glikolipid" halde bulunurlar. Fosfolipitler aşağıda görüleceği üzere koyu renkli başlara ve zarın ortasına doğru giden kuyruklara sahiptir. Baş tarafları suyu sever, kuyruk kısımları ise suyu sevmez. Bunların kuyruk kısımları yağlardan oluşmaktadır ve hücreye esneklik katar.
4)SİTOPLAZMA: Hücre zarı ile çekirdek ve organellerin zarları arasındaki boşluğu dolduran sıvı kısımdır. Sitoplazmanın organellerin zarlarıyla ve hücre zarlarıyla temas eden en dış zarı vardır. Yani sitoplazmanın sıvı kısmı direkt olarak zarlarla temas etmez.
Sitoplazma, akıcı ve hafif jölemsi özelliktedir. Organeller bu sıvının içinde dağınık halde bulunur.
4.1) Endoplazmik Retikulum (ER) : Gelişmiş bütün bitkilerde zarlar arası iletişimi sağlar. Hücre çekirdeğinden (nükleus) başlayarak hücre zarına kadar hücrenin içini sarar. Endoplazmik retikulum, genç bitki hücrelerinin meristemlerinde ( büyüme noktalarında, sürgün uçlarında) hücre duvarına kadar değebilmektedir. Yaşlı hücrelerde yoğunluğu azdır, kesik kesik görülebilir.
*ER; genel olarak hücre zarı için lipid ( yağ) ve protein üretiminde rol oynar.
*Glikojenin depolanmasını sağlar.
*Plasmodesmatanın başlangıcında görev yapar.
*Zararlı maddelerin hücreye girişini önler.
ER; düz, granüllü, gözenekli olarak 3 farklı tipte zara sahiptir.
a) Düz olan aşağıdaki resimde turuncu kısım gibidir. Granüller (ribozomlar) içermez ve haliyle protein üretilip depolanmaz. Glikojen, yağ ve steroid sentezinde görev yapar.
b) Granüllü olanın zarında bol miktarda ribozom vardır. Ribozomları az sonra detaylı olarak sırası gelince gelince anlatacağız ama şimdilik protein sentezinde ve taşımasında görev aldığını bilmemiz yeterli. Ayrıca granüllü ER'de hücrelerin bir olayı gerçekleştirmesinde harcanan enerjiyi azaltan "enzimler" de üretilir. Aşağıdaki resimde mavi olanlardır.
c) Gözenekli olan ise sitoplazma ile dış çevre arasındaki bağlantıyı sağlar.
4.2) Ribozomlar: Akışkan olarak hücre içinde dağınık olarak yada granüllü ER'e bağlı olarak bitki hücrelerinde ya da az miktarda mitokondri ve kloroplast içinde de bulunabilir. Ribozomların dış zarı yoktur. Gelişmemiş halde olan prokaryotlarda zarsız oldukları için 70S çeşidi halinde bulunurlar. Ökaryotik hücrelerde ise 80S çeşidinde bulunurlar. Bir istisna olarak ökaryotlarda kloroplast ve mitokondri içinde bulunan ribozomlarda 70S çeşididir. Bitkilerin bir ökaryot olduğunu en başta paylaşmıştık.
Ribozomların kimyasal yapısını incelediğimizde protein ve ribonükleik asitlerden (RNA) ve az miktarda lipidlerden (yağ) oluştuğunu görüyoruz. 70S ribozomlarda proteinin, RNA'ya oranı 2 kat iken; 80S'lerde birbirine yakın yer kaplar.
*Ribozomlar; aminoasitleri kullanarak çekirdekten aldığı belli kodlar ile protein üretir, sentezler. Bu olayda lazım olan enzimlerin bulunmasında yardımcı olur.
*Protein zincirlerini, protein sindirim enzimlerine karşı korur.
4.3) Lizozomlar: Pamuk ve bezelye bitkilerinde istisnai olarak bulunur. Gelişmiş canlılarda nadiren görülür. Bir hücrede 20'ye yakın sayıda bulunabilir. Vakuollerin çevresinde bulunurlar.
*Hücre içi ve hücrelerin arasında sindirime yarımcı olur. Sindirim enzimleri üretir, fakat taşımaz. Ürettiği yerde kullanır.
*Canlılarda oluşan metamorfoz (vücut değişimi) sırasında eski hücrelerin kendi kendini sindirmesi için ortama enzim salgılar.
*Hücredeki eski, görevini aksatan organelleri sindirir.
* Hücredeki depolama faaliyetlerini yerine getiren vakuollerin içindeki tüm yararlı ve zararlı maddelerin (tarım ilaçları) muhafaza edilmesine yardımcı olur. Lizozomların işlevlerinin aksaması durumunda buradaki maddeler sitoplazmaya karışır ve yüksek konsantrasyonları nedeniyle hücreyi ölüme kadar götürebilir.