Başbakanlık gerçekten zor, sürekli çalışmak gerekli, pes etmemeli, herşeyi takip edebilmeli vs. Zaten istesemde yapmazlar.
Ama milletvekilliği olabilir, 4 yıllık bir ünversite bitirirsem, ardınden kendi alanımda biraz ihtisas yaparsam olmak için pek bir engel kalmaz. Tabi saygın bir çevrenin olduğunu varsayıyorum.
Gelelim bir başbakan çiftçi için ne yapmalı meselesine. Havuzla falan uğraşmak zevk-u sefaya daldırır çiftçilerimizi tabi buda şaka.
Bakın arkadaşlar, çiftçilerle sanatçılar arasında bir benzerlik vardır. Sanatçı derken günümüz şarkıcalarını kastediyorum. Günümüzde her şarkıcının popüler olduğu bir dönem var, eğer o dönemde iyi yatırım yapar, hesabını iyi yaparsa geleceğinde popüler olmasa da iyi bir hayat sürer. Aynı durum çiftçiler içinde geçerli, bir zamanlar çiftçiler gerçekten çok zengindiler, 10 tane koyun satıp hacca gitmek için para çıkaran, 2 tane inek satıp dünyanın tarlasını alan, bir harman döneminde kazandığı parayla ikinci traktörünü alan çiftçiler biliyorum. Bu söylediklerim birer yatırım ama yatırım yapmayanlarda var. Çiftçi kazandığı parayla tarla almış, diğeri gitmiş parayı çarçur etmiş. Hayvanını büyük bir kârla satıp, onun yerine daha çok hayvan alacağına gidip bilmem kimin motorundan daha büyük motor almak için parayı harcayanlarda vardı. Bunlar şuan suçu kimsede aramamalı, kendilerinde aramalı. Şuan çiftçilerden en hali vakti yerinde olanların geçmişine bir bakarsak anlarsınız demek istediklerimi, hiç fuzuli bişey almışlar mı? Sürekli yatırım yapmışlar, sürekli ilerisini düşünmüşler, bizim ekmeğimiz tarlalarda deyip sürekli işiyle ilgili gelişmelerin peşine düşmüş. Ondan sonra o almıcakta ben mi alacağım Fendt 936 Vario ' yu. Hakkıdır adamın, helal olsun. Ya o yatırım yapmayanlar ne oldu? Zannettiler ki bu devran hep böyle dönecek. Sanki kullandığın mazot hep 50 YKR kalacak.
Şunu bir düşünelim: Türkiye ' mizdeki bütün çiftçiler fakir mi? Hayır, zenginde var fakirde var. Zengin olan varsa demekki çiftçilikten hala para kazanılıyor. Az yada çok kazanalıyor ayrı mesele ama hala bu işlerden geçiniliyor. Çiftçi aslında para kazanamamaktan dertli değil, çiftçi sadece ve sadece önceden temiz 3000 YTL kazandığı mahsülden şimdi temiz 1000 YTL kazandığı için dertli. Ama hala kazanabildiğine şükretmiyor.
Başka bir meselede, aslında en büyük meselemiz tembellik. Biz Eskişehir ' de oturduğumuz halde, asıl işimiz çiftçilik olmadığı halde gidiyoruz köye, elimizden geldiğince işleri yapıyoruz ama bizim paşa çiftçimiz kahvehanesine gitmiş, sandalyeyi de ters çevirerek oturmuş söğütün altına, elinde Marlbora veya Parleament sigarası (fiyatı en pahalı sigaralardandır dikkatinizi çekerim) gel keyfim gel. Buna mı acıyayım ben? Dün ilaçlama yaptık, aynı yoldan kaç defa gittik geldik tankere su koymak için kahvehanenin önünden geçiyoruz dolup taşmış kahvehane, zannederseniz kış mevsimi iş güç yok, millet kavhaneye çıkmış. Ben ekmeğimi çiftçilikten kazanmadığım halde motorun tepesinde haşatım çıkıyor, asıl işi çiftçilik olan beylerimiz kahvehanede boyna söğüt gölgesi arıyor. Ondan sonra akşam yanlarına gidince yazıklar olsun devlete diye boş boş konuşuyorlar. Bunların aynılarını dün yaşadım o yüzden anlatıyorum.
Biraz çiftçiliğin içini deştim, ama olsun. Bunlarda gerçekleri bunlarıda görelim. Bir küçük mesele olarak da şu var: Hiç birimiz devletin içini bilmiyoruz. Başbakan olsak belki şuan ki yönetimi bile yapamayacağız. Bunların işleyişi nasıldır hiç bir bilgimiz yok. Sadece konuşuyoruz, mazotu ucuzlatırız, çiftçiye destek oluruz vs...
Biraz uzun oldu ama, pek okuyan olacağını zannetmiyorum.