21 Şubat 2014 - TrakKulüp Bereket TV'ye tekrar konuk oluyor!

Ynt: 21 Şubat 2014 - TrakKulüp Bereket TV'ye tekrar konuk oluyor!

nailyetek link=topic=72256.msg838690#msg838690 date=1391271845' Alıntı:
Hacım bölgemizde ki büyük besiciler( et birlik başkanı aynı zamanda) den bir kaçı ile görüştüm. bana yazılı olarak göndereyim sorunları dedi, daha önce bereket tv hayvan pazarında konuşmuştu :D 10 tekrar dan sonra anca o kadar konuşabildim, siz söyleyin benim söyleyemediklerimi dedi.:D
Ayrıca k.baş yetiştiricileri ile de görüşmelerim devam ediyor. Besici olan arkadaşım yemin tamamını kendisi yapıyor ve tüm ham maddeler satın alma, ayrıca fiyat listesini ve kesim fiyatlarını da gönderecek bana.
:) :) ok-*-s ok-*-s Çalışmlar yoğun devam ediyor abi kolay gelsin.
 
Ynt: 21 Şubat 2014 - TrakKulüp Bereket TV'ye tekrar konuk oluyor!

Arkadaşlar hayvancılıktaki sorunlara farklı bir yaklaşımda bulunursak örneğin piyasadan mal toplayan büyük besiciye sorarsak besilik danaların çok pahalı olduğunu söyler,bu hayvanları pazara getiren üreticiye sorarsak hayvanlarının ucuz satıldığını fiyatların yeterli olmadığından bahseder,aynı şekilde süt sığırcılığı yapıp işletmesini büyüten dışarıdan damızlık düve inek temin eden birine sorarsak düve ve inek fiyatlarının yüksek olduğundan şikayetçi olur bu düveleri,inekleri yetiştiren üreticiye toplayıcıya sorarsak mevcut fiyatların yetersizliğinden dem vurur yani bu konuyu çok geniş anlamda açabiliriz örneğin kaba yemi yetersiz olan hayvan işletmecisine sorarsak kaba yem fiyatlarının ülkemizde yüksek olduğunu söyler bunu yetiştiren çifçi meslektaşlarımıza sorduğumuzda mevcut girdi maliyetlerini göstererek sattığı ürünün ucuz gittiğini az kar ettiğini anlatır.
Burada anlatmaya çalıştığım hayvancılık sektörü,yem,süt sanayisi ve tarım birbirine bağlı birbirinden etkilenen sektörler yem sanayicisine soralım yem fiyatları yüksek yem metaryali üreten çifçiye soralım yemlik hububat baklagil fiyatları düşük yani bahsettiğimiz konuların birindeki düzelme başka sektör için olumsuzluk oluşturabiliyor ülkemizde bu konuda yapılacak en yararlı geniş anlamlı bütün sektörleri rahatlatacak uygulama öncelikle tarımda sürekli bahsettiğimiz mazot,gübre,elektirik,tohum,ilaç vs girdilerin fiyatlarının düşürülmesi olacaktır o zaman çifçi ürününü ucuza maal ettiği için yem sanayicisi daha uygun fiyata alacak doğal olarak yem fiyatları düşecek sütte ette girdilerde bu şekilde düştüğü için et ve süt fiyatları biz üreticiler için yeterli olacak tüketicide bu konudan mamnun kalacaktır.Bu bahsettiklerimizin sağlanabilmesi için öncelikle bahsettiğimiz tarımdaki girdilerin düşmesi lazım ondan sonra ülkemizde adamakıllı bir hayvancılık politikası uygulanmalaı belki gündemdeki havza bazlı hayvancılık politikası iyi uygulanırsa bu bahsettiklerimiz gerçekleşebilir yani uzun sözün kısası ülkemizde üretim ve tüketimde arz talep dengesinin iyi sağlanması lazım.
 
Arkadaşlar. Anlaşılır olması açısından konuyu belirli bir biçim içinde vermek lazım. Yani programa çıkmadan önce, sadece nelerin anlatılacağı değil, nasıl anlatılacağı da belli olmalı.

Nerden başlanacak, nereye geçilecek, hangi kurgu kullanılacak. Hepsi belli olmalı, hepsi ezberde olmalı.

Herkes hak verir ki 'soru-cevap şeklindeki' anlatımlar dağınık olur. Jöportaj ' dan farkı yoktur. En merak edilenler sorulur. Konu ordan buraya sıçrar durur. Bir de kısıtlı zamanda araya reklamlar girince konuda ne bütünlük kalır, ne de sıra. Arap saçına döner.

En iyisi sunum gibi, arz-ı hal gibi bir anlatım yapmak. Soru sorulsun ama konuyu siz yönetin.

Mutlaka grafik kullanın. Ilk programda bunun sıkıntısı vardı. Söylenenlerin sadece %10 ' u akılda kalır. Gösterilenlerin %60 ' ı.



Diğer öneriler:

1-) Zamanı iyi kullanabilmek için:

Ilk işiniz ne anlatacağınızı bulmak. Tamam, konu hayvancılık ama bunun içinde sülük yetiştiriciliği de var, alabalık çiftlikleri de. Manda var, inek var, süt var, tavuk var, koyun var, keçi var, yumurta var, devlet var, pazar fiyatları var, yem var, hastalıklar var, tohumlama var, ırk var, ıslah var, ahır var, ithalat var, veteriner var, çoban var, destekleme var, nakliye var, gübre var.

Var oğlu var.

Önce neleri ele alıp neleri dışarda bırakacaksınız. En önemli olanlar, öncelik sırası vb. Buna karar verin. Herseyi anlatıcam diye kalkarsanız, büyük ihtimal hiçbirşey anlatamazsınız. Yada bir sürü yarım yamalak şey anlatmış olursunuz ki bu hiç anlatmamaktan da kötü.

Yarım hoca dinden, yarım doktor candan, yarım bilgi ilim-irfandan eder. Öyleyse en önemli konuları, hem de TAM anlatabilmek için bazı alanları kurban etmeniz şart. Burda cellat siziniz. Kısaca bir sorun analizi yapılmalı.

Bunun sırası da genelde şöyle olur:
1-) sorunu ortaya koyun.
2-) sorunun nedenlerini anlatın.
3-) bu sorunu başkaları nasıl aştı.
4-) bu sorunu biz nasıl çözeriz


Biraz daha açarsak:

1-) Önce resmin tamamını ortaya koyun!
Türkiye ' de bir sıkıntı var. Hayvancılık geriye gidiyor. Et pahalı, hayvan ucuz, yem pahalı, süt ucuz. Vatandaş et yiyemezken üretici para kazanamıyor. Hayvancılığı bırakıyor. Demek ki bir yerlerde bi sorun var. Çözülemiyor yada birileri çözülsün istemiyor. Üstüne bir de ithalat var. Demek ki yetmiyor. Ama üreten de hergün azalıyor. Türkiye hayvancılıkta nerede, dünya ile kıyaslama, geçmiş yıllar ile kıyaslama vs.

2-) Öyleyse ilk ve en önemli soru: Neden?
- hayvan sayısı azalıyor. Şu anda sayı 1960 ' ın rakamlarına düştü ama nüfus 3 katına çıktı.
- Kırsal nüfus %21 ' e düştü
- Ithalat kapısı açıldı.
- ırklar kötü, ıslah pahalı.
- proje bazlı destek ve hibeler vatandaşa ulaşmıyor. Doğrudan destekler yetersiz.
- ürün ve kazanç düşük.
- makineleşme komik rakamlarda
- yem pahalı.
- aşı ve ilaçlar pahalı.
- Çoban yok.
- hepsini geçtim yapacak insan yok.
- vs...

3-) Bu sorunu başkaları nasıl çözdü.
- Avustralya, Yeni Zelanda, Hollanda, İsrail, nasıl bu hale geldi?
- Amerika neden birinci.
- Ülke içindeki örnek bölgeler ve uygulamalar neler? Kazanan nasıl kazanıyor?

4-) Bu sorunu biz nasıl çözeriz?
Aslında bu sorunun asıl muhattı biz değiliz. Bu sorunun asıl muhattabı bu ülkeyi yönetsin diye seçtiklerimiz. Hükümet ve ilgili bürokratlar yani. Yada Araştırma yapsınlar diye araştırma bütçelerini ve maaşlarını ödediğimiz akademisyenler mesela. Ha bizim de fikirlerimizi söyleme hakkımız yok mı? Elbette var. Hatta çözüm önerilerinde bulunmak, sorunu söylemekten daha etkilidir. Ama bence çözüm önerileri kısmına o kadar kafa yormayın. Bırakın onlarda kendi vazifesini yapsın. Mutlaka örnekler verilir ama karar uzmanların olmalı. Burda bize düşen 'soruna parmak basmak, konuyu dile getirmek'


En basit haliyle 'ağlamayan bebeğe meme vermezler' ise. Biz buradaki bebek oluyoruz. Tek görevimiz de ağlamak. Ne kadar iyi ağlarsak, ne kadar çok ağlarsak o kadar meme verirler bize. O kadar başarılı oluruz.


Son önerim de konuyu anlatırken (zor ama) rahat olmaya çalışın. Karşımızdaki insanların tamamı sizin kafa yapınızda, sizin gibi insanlar. Konuya hakim görünmek yada ciddiyet farklıdır. Bir işi severek ve eğlenerek yapmak farklıdır. Espri yapın, gülün, kızın. Eğer duyguyu verirseniz herşey daha güzel olur. Daha kolay olur.
 
Ynt: 21 Şubat 2014 - TrakKulüp Bereket TV'ye tekrar konuk oluyor!

ABD Sığırcılıkta Neden Dünyada 1 Numara? (Mart 2006)

ABD’nin sığırcılıkta bir numara olmasında birçok itici güç var. Öncelikle progeny test’e (yavru testine) çok boğa alıyor. En yakın rakibinin 2 katı boğayı yıllık olarak teste tabi tutuyor. Bu rakam, yani yılda 1500 boğa Avrupa’daki tüm ülkelerin test ettikleri boğa sayısının 2 katına eşit. Bunlardan ise sadece kataloglara girebilen boğa sayısı 150 adet.
Diğer bir deyişle ancak bu boğaların onda biri testi geçiyor. ABD bu seçimindeki kriterleri her 5 yılda bir yükseltiyor. Taban değerlerini veren, yani baz alınan boğa değerlerini 5 yılda bir yükselterek, her zaman en iyiyi hedefliyorlar. Bunları ele alırken süt miktarı, yağ, protein verimlilik ömrü, somatik hücre sayısı, ayak bacak indeksi, meme bileşik indeksi, Tip gibi özellikleri yükselttikleri gibi, her beş yılda bir yeni kriterler ekliyorlar. Örneğin, kızlarının gebe kalma oranı, kızlarının kolay doğum oranı gibi.

ABD çok geniş ve çeşitlilikler gösteren bir ülke. Çok kuru, çok nemli, yüksek, alçak, deniz kıyısı, kara iklimi gibi bir çok coğrafi değişiklikle birlikte, çok değişik besleme ve bakım koşullarında bulunan sürüler var. Her biri boğanın kızları incelendiğinde, çeşitli verimler bakımından fikir veriyor ve denenmişlik oranı artıyor.

ABD’de istatistikler üreticiden, kayıt tutanlara ve kayıt tutanlardan üreticiye bir zincir ile ulaşıyor. Kayıtlar son derece güvenilir. ABD Holstein Birliği ile ABD Tarım Bakanlığı tamamen uyum içerisinde çalışıyorlar. ABD Holstein Birliği Tip ile, ABD Tarım Bakanlığı verim ile ilgili bilgileri topluyor. Verimler dışında onaltı ayrı konuda, örneğin meme yapısı, ayak yapısı, endam, kalça açısı, göğüs çevresi gibi özellikler bakımından kızları incelenen boğalara puan veriliyor. Güç doğum ile ilgili bilgileri ise boğanın spermasını pazarlayan şirketler araştırıyorlar. Şu anda uluslararası en iyi 100 listesinde, süt miktarı konusunda 70 in üzerinde, diğer özellikler bakımından 60 ın üzerinde boğa ABD boğasıdır. ABD’de yıllar içerisinde sütçü sığır sayısı azalmış, ancak süt verimi artmıştır. ABD’de yine yıllar içerisinde sütçü sığır işletmeleri de azalmış, buna karşılık işletmelerin hayvan sayıları yükselmiştir. ABD’de 15 yıl önceki istatistiklere göre 130 bin civarında sütçü sığır işletmesinde toplam 10 milyon baş inek bulunmaktaydı. Sürü ortalaması 77 baş inekti.

Daha yakın tarihli istatistiklerde sürü sayısının 75.000’e, inek sayısının on milyonun altına düştüğü, sürülerdeki ortalama inek sayısının ise 120 baş civarına yükseldiği gözlenmiştir. ABD’nin sığırcılıkta ileri gitmesinin en önemli sebeplerinden birisi ABD Holstein Birliğinin 1885 yılında kurulmuş olmasıdır. Kayıt sistemine Türkiye’den 110 yıl önce geçmiş olması çok şey ifade etmektedir. Türkiye Holstein Birliğinin, 1995’te kurulduğu düşünülürse, genetik alanında çok daha hızlı hareket etmemiz gerektiği ortaya çıkar. ABD’de bugünlerde ineklerin süt verim ortalaması yılda 11 ton, suni tohumlama uygulaması % 75’tir.
alıntı
Tarım Bakanı olsaydım ABD sistemini uyarlardım

ABD gezisine ilişkin izlenimlerini aktaran Nizam Kağıtçıbaşı, tarım ve hayvancılığın Türkiye’de üretici lehine dönmesi için Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek olmadığını söyledi.

Tarım ve hayvancılık sistemini incelemek üzere gittiği ABD gezisi dönüşünde bir değerlendirme yapan TÜSEDAD Başkanı Nizam Kağıtçıbaşı, iki ülke arasındaki farkları ortaya koyan izlenimlerini aktardı. Kağıtçıbaşı, “Eğer ben tarım bakanı olsaydım, hemen bir heyet oluşturup ABD’ye göndermiştim. Gidip inceleyin oradaki sistemi Türkiye’ye uyarlayın derdim” dedi.

Cochran Fellowship Program çerçevesinde ABD’ye davet edilen 6 kişilik Türk heyeti, buradaki incelemelerini tamamladı. Gezi kapsamındaki tesis ve çiftlikleri ziyaret ederek yetkililerden bilgi alan heyet, ülkenin tarım ve hayvancılığını yakından inceleme fırsatı buldu. Gezi programına katılan TÜSEDAD Başkanı Nizam Kağıtçıbaşı, gezi notlarını ve izlenimlerinden çarpıcı kesitleri Süt Dünyası’na anlattı.

6 kişilik heyetin çok iyi bir seçim olduğunu belirten Nizam Kağıtçıbaşı, şimdiye kadar gittikleri pek çok seyahatlerde hep dinleyici konumundayken, bu gezi kapsamındaki toplantılarda hararetli tartışmalar yaşandığını söylüyor. Pensilvanya eyaletindeki kooperatifleri, birlikleri, aşağı yukarı bu sektördeki önemli bütün yerleri gezdiklerini, karayoluyla yaklaşık 4 bin 500 km yol yaptıklarını anlatan Kağıtçıbaşı, çiftlikleri, birlikleri, kooperatiflerin yanısıra 2-3 günü bakanlıkta harcadıklarını aktarıyor. Kağıtçıbaşı, “Hem ABD’deki sistemden birşey öğrenmeye çalıştık, hem de Türkiye’den onlara bilgi verdik. Bizim de onlara aktardığımız bilgiler oldu açıkçası” diyor.

Kağıtçıbaşı’nın izlenimlerine göre, ABD’liler Türkiye’yi yeterince bilmiyorlar, sadece İstanbul ve Antalya’yı biliyorlar. Türkiye’deki sistemlerin çok geri olduğunu düşünüyorlar. Doğancı veya Saray Halı hakkında bilgi verirken, sağım sistemlerini, bilgisayar sistemlerini, yemleme sistemlerini öğrendiklerinde ise çok şaşırıyorlar.

Örneğin Pensilvanya gibi tarıma elverişlilik açısından çok şanslı oldukları yerler olduğuna dikkat çeken Nizam Kağıtçıbaşı, durumu şu şekilde anlatıyor: “Yağmurlama olmamasına rağmen, sadece yağmurların etkisiyle mısırların boyu iki insan boyunda vardı. Ki bu sene kuraklık olduğunu söylüyorlar. Biz kurağın ne demek olduğunu biliyoruz. Kurak olunca nasıl bu kadar büyüyor diye sorduk. 15 gündür yağmur yağmıyor dediler. Bizde 5 aydır yağmur yok. Adamlar iki hafta yağmayınca kurak diyorlar. Gerçekten o açıdan çok şanslılar.

Büyük çiftlikler yaygın değil

ABD geneline baktığımız zaman çok enteresan bir şey çıktı ortaya. ABD Tarım Bakanlığı’nın 2006 verileri, 75 bin tane işletmede 9,1 milyon baş süt ineği olduğunu ortaya koyuyor. Ülke genelinde yüzde 47’sinin 1 ila 49 baş ineğe sahip aile işletmeleri olduğunu görüyoruz. Yarısının 50 baş ineği var. Bize göre orta büyüklükte işletmeler oluyor. Düşünebiliyor musunuz? 75 bin işletmeden 500 baş ve üzeri işletme sayısının yüzde miktarı sadece ve sadece yüzde 4. Oysa ABD deyince çok daha büyük işletmeler olduğunu düşünüyoruz. Eğer ABD’yi örnek alıyorsak rakamlar ortada. 1 ile 49 baş yüzde 47’si, 50 ile 99 baş yüzde 30’u, 100 ile 199 baş yüzde 13’ü, 200 ile 499 baş yüzde 6’sı ve 500 baş ve üzeri ise sadece yüzde 4’ü oluşturuyor.

82 milyon ton süt üretiyor

ABD’nin 2006 verilerine göre, 82,5 milyon ton süt üretimi var. İnek başına yıllık ortalama süt üretimi ise 9 bin 58 kg. Süt işletmelerinin yüzde 51 gibi önemli bir kısmı Batı ve Güney Amerika bölgesinde var. Gezdiğimiz Pensilvanya eyaleti ABD’nin kuzeydoğu bölgesinde bulunuyor. 2006 yılında eyalet bazında 4,9 milyon ton süt üretilmiş. Süt üretimi sıralamasında beşinci büyük eyaleti olan Pensilvanya, küçümsenmemesi gerekiyor. 554 bin baş süt ineğinin bulunduğu eyalette hayvan başına süt verimi ise 8 bin 803 kg.

Kayıt sistemi önemsenmiyor

Bu bölgeyi gezerken birkaç tane enteresan gözlemimiz var. Bizdeki kadar kayıt sistemine çok önem vermediklerini gördük. Bizde mutlaka damızlık birliklerine bağlı bilgilerimiz var. Bütün gen takibini oradan yapıyoruz. Birçok işletmede bunu görmedik. Kulak küpesini gördük, fakat bu küpeler daha çok hayvanların işletme içindeki kayıtlarının tutulmasını amaçlıyor. Buradan da şunu çıkarabiliriz ki, ABD genelinde genetik ve diğer kayıtları tutulan sürü sayısı çok fazla değil.

Durumumuz ABD’lileri şaşırttı

ABD liberal ekonomiye sahip olmakla birlikte süt piyasasına müdahale var. Fiyatları serbest piyasaya göre yapamıyorsunuz. Buna şaşırdık. Buna karşılık piyasada bir düzen hakim. Önümüzdeki hafta süt fiyatı ne olur, düşer mi çıkar mı, yem fiyatı ne olur gibi bir riziko söz konusu değil. Bizdeki gibi değil. Bizdeki durumu öğrendiklerinde ise “atıyorsunuz” dediler. Daha kibarları ise “bunu nasıl beceriyorsunuz, sihirbaz mısınız, mısırın ve soyanın fiyatı böyle yüksekse siz nasıl bu fiyattan süt satabiliyorsunuz” diyerek şaşkınlıklarını ifade ettiler.

Süt piyasasına müdahale var

Piyasayı düzenlemek amacıyla federal ve eyalet bazında süt pazarlama kurulu (milk marketing order) kurmuşlar. Bu kurul, sütün hangi ürünlerde işleneceğine bağlı olarak belirlenen minimum fiyatın altında pazarlamasını engelliyor. Diyor ki, şu fiyatın altında süt alamazsın, eğer bu fiyatın altına düşersen süte ben talibim. O sütten de süt tozu yaparım diyor. Sanayici de teklif verirken bu fiyatın altında fiyat veremiyor.

Süt fiyatını sanayici belirlemiyor

Süt fiyatı, kalitesine göre dörde bölünmüş. İçme sütü için üretilen süt birinci sınıf olarak kabul edilirken, ikinci sınıf süt krem peynir ve dondurma için, üçüncü sınıf süt peynir için ve dördüncü sınıf süt ise tereyağı ve süt tozu için ayrılan süttür.

Süt fiyatları kurul tarafından belirlenirken belli standartlarda, kurumadde ve yağ oranını belirleyerek ortalama fiyat koyuyor. Buradaki önemli konu, süt fiyatının sanayicinin insiyatifine bırakılmadığını görüyorsunuz. Zaten sütü hiç bir çiftçi bizdeki gibi direkt kendisi satmıyor. Birlikler, kooperatifler var. Bunlar aracılığıyla satılıyor. Çiftçi sanayiciyle muhatap değil. Sistem böyle çalışıyor.

Üreticiye fiyat garantisi

Süt fiyatı için bir kontrol mekanizması olduğunu biliyorduk. Marketlerde sütün taban fiyatı korunuyor. Yani içme sütünü marketlerde istediğiniz fiyatta satamıyorsunuz. Mesela İstanbul için içme sütünün fiyatı 1 YTL diye bir taban fiyatı konmuşsa, herhangi bir market bunun fiyatını 99 kuruşa satamıyor. Burada marketlerin ve dolayısıyla sanayicinin fiyatları geriye çekmeye çalışması engelleniyor, üreticiye fiyat garantisi veriliyor. Burada bir istisna konulmuş. Bu kural, kendi sütünü işleyen ufak işletme için geçerli değil.

Madalyonun öbür yüzü

Ancak bu piyasa düzenlemesi Türkiye’de yok. Şirketler acayip bir rekabet yarışına girdiği için piyasa gittikçe düşüyor. Şu an çiğ sütün fiyatı 65 kuruş ise, marketteki tüketiciye ulaşan fiyatı 800-900 kuruşa süt var. Marketlerdeki süt fiyatının çok düşük olması nedeniyle bazı şüphelerimiz var. Hammaddesi 65 kuruş olan sütü alacaksın, nakliyesini, işlemesini yapacaksın, sonra markete götürüp 90 kuruşa satacaksın. Nasıl olabilir bu? İçindeki yağı çekip bunu başka bir mamülde kullanırsın. Ama bu arada ne olur, tüketici “dandik” süt içmiş olur. Ondan sonra da şikayet eder.

Uzun ömürlü süt yok

ABD’de marketleri de gezdik. Pensilvanya eyaletinde tüketici için sadece ve sadece pastörize günlük süt var. Uzun ömürlü süt dediğimiz 5-6 ay sürelerle dayanma süresi olan kutulardaki sütü günlük süt olarak kullanmıyorlar. O süt sanayide kullanılıyor. Bunu özellikle sorduk ve dedik ki, bize o sütlerden gösterin fiyatına bakalım. Dediler, o süt marketlerde bulunmaz. ABD’de süt denince pastörize süt biliniyor. Pastörize sütün kullanımı için 15 ile 17 gün süre vermişler. Bu sütlerin işlendiği yerleri dolaşıp, koruyucu araştırdık. Koruyucu yok.

İki hafta boyunca market market gezdik, boş vaktimizi marketlerde değerlendirdik. UHT sütüne rastlamadık. Ve pastörize sütün de böyle uzun süre kullanıldığını gördük.

15 günde süt bozulmuyor mu?

Süt içme alışkanlığı çok yüksek olduğu için tüketici litrelik alıp tüketiyor. Daha çok cam veya plastik şişelerde satılıyor. Sanayicilere, 15-17 gün süre veriyorsunuz, peki 14. gün süt bozuldu diye şikayet gelirse ne olur diye sordum. Dediler; biz bununla ilgilenmeyiz, biz her üretimimizden bir tane kendi buzdolabımıza koyarız. Süt markete gittikten sonra marketin buzdolabı çalışmış ya da çalışmamış, o bizi ilgilendirmez. Ben burdaki numuneye bakarım.

Süt kalitesi nasıl korunuyor?

Süt henüz sağımdan çıkarken bakteri sayısı çok düşük, kalitesi çok yüksek tutuluyor. Sütü sağımdan fabrikaya gelene kadarki soğuk zinciri, artı fabrikadaki işlenmesi sırasındaki süreci ve artı işlendikten sonra markete ulaşmasındaki süreci, marketteki satış sürecinde hiç bir zaman sıcaklık olarak 0 ile 4 derece dışına çıkmıyor. İşte en önemli nokta bu. Birincisi çiğ süt kalitesi çok yüksek, ikincisi ise soğuk zincire kesinlikle uyuluyor. Böylece pastörize sütü 15-17 gün kullanma şansına sahipler. Umarız ki, Türkiye’de de tüketici içme sütü böyle bir sütü kullanır.

Üreticiler çok güçlü

ABD’de üretici sisteme hakim. Süt, tarım, hayvancılıkla ilgili genel politikalar oluşturulurken, bu süreçte üretici çok etkili. Bizdeki SETBİR’in karşılığı olan Washington’da Uluslararası Gıda Birliği’ni ziyaret ettik. Senelerdir sözleşmeli sistem için çalıştıklarını ancak çiftçiye bunu kabul ettiremediklerini söylüyorlar. Çiftçinin bu derece güçlü olması, ABD’de dar bölge iki turlu seçim sistemi olmasından kaynaklanıyor. Çiftçi eğer o eyalette çoğunluktaysa, senatoya gönderilen senatör de çiftçinin dediğini yapmakla mükellef ki, bir daha seçilme şansı olsun. Dolayısıyla ABD’de üretici çok güçlü. Üretici baskısı var.

Özel sektör olarak farkımız yok

Türkiye’de 10 sene çiftçilik yapmak yerine orda bir sene bu işi yapsam, aynı verimi almama rağmen herhalde daha güzel para kazanırım diye düşünüyorum. Özel sektör olarak bizlerin onlardan aşağı kalır bir tarafımız yok. TÜSEDAD üyeleri açısından bahsediyorum. Genel kültür açısından, bu işin bilgisi ve tekniği açısından da öyle. Yani oraya gidip de o işletmelerden öğrendiğimiz , biz de işletmemiz de böyle yapmamız gerekir dediğimiz çok fazla önemli bir detay bulamadık.

alıntı
 
Ynt: 21 Şubat 2014 - TrakKulüp Bereket TV'ye tekrar konuk oluyor!

Hermiyas link=topic=72256.msg839301#msg839301 date=1391363391' Alıntı:
Burada ki meseleyi de anlayıp bunu da gündeme getirin arkadaşlar boşuna ilan edilmedi bu yıl: www.trakkulup.net/ciftci-muhabbetleri/onemli-aile-ciftciligi-yili
Paylaşım için teşekkürler Murat abi ülkemizde tam tersine bir hayvancılık politikası uygulanıyor aile işletmelerinin desteklemek ön plana çıkarmak modernize etmek yerine mevcut sistem bitiriyor birçok aile işletmesi bu işleri bıraktı bırakıyor.
 

Ynt: 21 Şubat 2014 - TrakKulüp Bereket TV'ye tekrar konuk oluyor!

Programa katılacak arkadaşların dikkatine!

Bereket TV ' yi açın. Hayvan Pazarı programının bu haftaki bölümü 'Birecik, Şanlıurfa' bölümünü bulun. Programın en sonunda bir veteriner arkadaş ülkedeki hayvancılık sorunlarından bahsetmiş. Söylediklerinin hepsi altı çizilecek şeyler. Mutlaka bunları not alıp programda bahsedin.
 
Ynt: 21 Şubat 2014 - TrakKulüp Bereket TV'ye tekrar konuk oluyor!

Bu yılın 'dünya aile çiftçiliği yılı' seçilmesi ile ilgili medyada/basında bir sürü şey yazıldı, çizildi. Çok kurcalandı ama işin özüne değinilmedi.

Bazı şirketler, her sektöre yaptıkları gibi hayvancılığa da, tarıma da 'iş' gözüyle bakıyor. Büyük çiftlikler kuruyor, büyük istihdamlar sağlıyor ama hepsinden önemlisi büyük üretimler yapıyorlar. Bu yönden iyi.

Ama iş kötüye gitmeye başladığında, gemiyi ilk terkederler de onlar oluyor. Çiftlik sahibi şirketler bir kar bilançosu yapıyor. Bakıyorlar 2-3 yıl durum kötü. Şafakta zarar gözüküyor. İşte o saatten sonra onları bulabilene aşk olsun. Adamlar aynı bir ticarethane mantığı ile kapıya kilidi vurabiliyorlar. Dev gibi bir üretim tesisi iptal.

Bu durum özellikle piyasaların kötü gittiği dönem başlarında daha sık. Zaten kötü olan piyasa, düşük olan fiyatlar daha da kötüleşiyor. Bu hem piyasalarda, hem de küçük işletmeler açısından yıkıcı bir dalgalanmaya sebep oluyor.

Ama aile işletmelerinde durum faklı. Bu aile işletmeleri hem alternatifleri olmadığından, hem de bu işi bir yaşam biçimi olarak benimsediklerinden, aynı geminin kaptanı gibi dimdik ayakta duruyor, son ana kadar gemiyi terketmiyor, hatta yeri geldiğinde gemi ile birlikte sulara gömülebiliyorlar. En ağır kriz dönemlerinde (2012 saman krizi gibi) çok ciddi zararlar çekseler bile kapıya kilit vurmayı düşünmüyorlar. Sabır ve umuda sarılıyorlar.

Ama artık durum değişmeye başladı. Aile işletmeleri artık dayanamayana başladı. Zaten uzun süredir küçülme gösteren işletmeler için, kente göç ve tarım sektörününü küçültmeye dair politikalar sayesinde tehlike çanları çalmaya başladı.

Yalnış anlaşılmasın. Bu sadece bizde değil, dünyada böyle.

Sonuç? Üretimin bel kemiği durumundaki bu sadık işletmelerin ölmemesi, can çekişse bile yaşamaya devam etmesi için dünya çapında bazı önlemler alınmaya başlandı. Ne kadar faydalı olur bilmiyorum ama en azından bu da bir gelişme.

Gökhan Özkan ' ın babasının dediği gibi: 'İnsanlar ekmek yiyor. Biz üretmezsek ekmek yiyemezler.'

İnşallan bunun farkına, o ekmeği yiyenler de varır...
 
Ynt: 21 Şubat 2014 - TrakKulüp Bereket TV'ye tekrar konuk oluyor!

sebazios link=topic=72256.msg840912#msg840912 date=1391556968' Alıntı:
Bu yılın 'dünya aile çiftçiliği yılı' seçilmesi ile ilgili medyada/basında bir sürü şey yazıldı, çizildi. Çok kurcalandı ama işin özüne değinilmedi.

Bazı şirketler, her sektöre yaptıkları gibi hayvancılığa da, tarıma da 'iş' gözüyle bakıyor. Büyük çiftlikler kuruyor, büyük istihdamlar sağlıyor ama hepsinden önemlisi büyük üretimler yapıyorlar. Bu yönden iyi.

Ama iş kötüye gitmeye başladığında, gemiyi ilk terkederler de onlar oluyor. Çiftlik sahibi şirketler bir kar bilançosu yapıyor. Bakıyorlar 2-3 yıl durum kötü. Şafakta zarar gözüküyor. İşte o saatten sonra onları bulabilene aşk olsun. Adamlar aynı bir ticarethane mantığı ile kapıya kilidi vurabiliyorlar. Dev gibi bir üretim tesisi iptal.

Bu durum özellikle piyasaların kötü gittiği dönem başlarında daha sık. Zaten kötü olan piyasa, düşük olan fiyatlar daha da kötüleşiyor. Bu hem piyasalarda, hem de küçük işletmeler açısından yıkıcı bir dalgalanmaya sebep oluyor.

Ama aile işletmelerinde durum faklı. Bu aile işletmeleri hem alternatifleri olmadığından, hem de bu işi bir yaşam biçimi olarak benimsediklerinden, aynı geminin kaptanı gibi dimdik ayakta duruyor, son ana kadar gemiyi terketmiyor, hatta yeri geldiğinde gemi ile birlikte sulara gömülebiliyorlar. En ağır kriz dönemlerinde (2012 saman krizi gibi) çok ciddi zararlar çekseler bile kapıya kilit vurmayı düşünmüyorlar. Sabır ve umuda sarılıyorlar.

Ama artık durum değişmeye başladı. Aile işletmeleri artık dayanamayana başladı. Zaten uzun süredir küçülme gösteren işletmeler için, kente göç ve tarım sektörününü küçültmeye dair politikalar sayesinde tehlike çanları çalmaya başladı.

Yalnış anlaşılmasın. Bu sadece bizde değil, dünyada böyle.

Sonuç? Üretimin bel kemiği durumundaki bu sadık işletmelerin ölmemesi, can çekişse bile yaşamaya devam etmesi için dünya çapında bazı önlemler alınmaya başlandı. Ne kadar faydalı olur bilmiyorum ama en azından bu da bir gelişme.

Gökhan Özkan ' ın babasının dediği gibi: 'İnsanlar ekmek yiyor. Biz üretmezsek ekmek yiyemezler.'

İnşallan bunun farkına, o ekmeği yiyenler de varır...
Eyvallah kardeşim güzel ve doğru bir değerlendirme 'Dünya aile çifliği yılı' genel gündeme bakacak olursak bu durum ülkemizde ön plana çıkarılmıyor.Ben kendi bölgeme bakacak olursam aşağı yukarı işletmelerin %90 ı küçük orta aile işletmesi aynı bahsettiğin gibi bu yıl drenç düştü birçok işletme kapısına kilit vurdu denk geliyor celeplerle konuşuyoruz bu gün şu şahıs ahırı boşalttı yarın başkası ahırı boşaltacak diyorlar gerçektende öyle bu yıl kırılma noktasında durum.İşin özünde ne söylesek söyleyelim mevcut hayvancılık politikası ülkemizde bu durumu amaçlıyor küçükler yokolacak tarımdaki nüfus oranı azalacak,büyük tarım ve hayvan işletmeleri kurulacak birim başına alınan verim miktarları tarımdada hayvancılıktada artacak öyle düşünüyorlar galiba ama sonuçları öyle olmuyor.
 
Ynt: 21 Şubat 2014 - TrakKulüp Bereket TV'ye tekrar konuk oluyor!

öncelikle programa katılan arkadaşlara ,sorunlarımızı dile getirceklerinden dolayı başarılar diliyorum..benim düşüncem hayvancılığın en büyük sorunu DENETİMSİZ,KONTROLSUZ HAYVAN NAKLİ.. rasyonu bişekilde yardımlarla çözüyosunuz,işletme girdilerinide elimizden geldiği kadar düşürüyoruz.ama bir şaP hastalığı geldimi O yılın bütün karını alıp götürüyor..şap denetimsiz hayvan naklerinin yapılmasından dolayı ilden ile yayılıyor.A ilinden B iline hayvan nakli yapılırken, mutlaka olmazsa olmaz karantina bekletme yerleri ve kontrol barınakları olmalı.1 veya 5 kişi, besi hayvanından para kazanacak diye o bölgede hayvancılık yapanların geleceğiyle oynanmamalı.bulunduğum bölgeye hersene komşu illerden veya sınır illerinden 1500-2000 hayvan gelir.hepside kontrollümü hayır,çoğunun küpesi yok ,bir yolunu bulup küpe taktırıyorlar. şap hastalığı geçiren ineklerde mutlaka bir hasar kalıyor.3 sene şapla uğraştık,ensonunda besiciler hayvanları getirmeden önce özel 4 lü şap aşısı yaptırarak kurtulma yollarını arıyoruz..... mutlaka denetimli kontrollu hayvan sevki.. birde yeni çıkan celep belgelerinin halka anlatılması konusu..muazzam bir kitlenin sizi desteklediğini unutmayın .
 
Ynt: 21 Şubat 2014 - TrakKulüp Bereket TV'ye tekrar konuk oluyor!

Şimdiden hayırlı olsun, hayvan piyasası biraz canlandığı anda ithal konuları dile gelmemeli eskiden hayvanı ne kadar pahalı alırsak alalım 2-3 ay baktığımız zaman mutlaka para bırakıyordu, şimdi o günleri arıyoruz piyasa 3-5 canlandığı anda ithal dile geliyor, üretici kısa bir sürede olsa bile kar elde edemiyor yem firmaları kardan zarar ettiği zaman hemen ortalığı birbirine katıyorlar battık ettik diye zam yapıyorlar, mazot fiyatları her an artıyor artık ot-saman-arpa-buğday üretmek zorlaştı gübre pahalandı buğday son 4-5 senedir yerinde sayıyor, bu şartlarda bile hayvan fiyatları yıllar öncesine çok yakınken bunu ne medya ne başka bi kuruluş görmezlikten geliyor, tabi üretici kara geçerse hemen fiyatlar bi şekilde aşağıya çekiliyor, yada diğer ürünler pahalanıyor, hayvancılık ile ilgili eğitim kurumları yok denecek kadar az çevremde olanlara da fazla rağbet olduğunu sanmıyorum kendi bulunduğum bölge için konuşursam ahırlar çok eski havasız güneş almıyor hayvanların önünde sürekli kuru ot bulunmuyor süt ve et üreticileri rasyon vs. duyan bilen yok, bunun sebebi de yine aynı yere çıkıyor eğitim eksikliği-yokluğu. Bir kişide çıkıp demiyor ki kardeşim bak bu ahır böyle olmaz şöyle olursa daha avantajlı olur hastalık az olur hayvan daha iyi gelişir gibisinden ancak bir kaç kanal çabalıyor ondada yeteri kadar izlendiğini düşünmüyorum. Köyden kente göç bu kadar fazla iken 10 haneli köyler 2 haneye düşmüşken hayvan ve süt üreticileri bu kadar azalmışken mera da otlayan hayvan başına 3 TL alınması da insanı bu sektörden soğutuyor , pazarlara hayvan götüremez olduk satarsak para satamazsak gene para her şey paraya döndü, canlı hayvan her zaman riskli zaten, böcek yutup düşüp ölse elden gelecek bir şey yok, yemlemesi gübresini atması bakımı beslemesi hepsi ağır iş tarla işleri de çok ağır diğer işlere göre çifti bağkurundan emekli olunduğu zaman ağır sanayi gibi maaş alınması lazım bana göre, şimdilik aklıma gelen sorunlar bunlar, Allah tüm üreticilerin yardımcısı olsun, programa çıkacaklara şimdiden kolay gelsin.
 
Ynt: 21 Şubat 2014 - TrakKulüp Bereket TV'ye tekrar konuk oluyor!

hayırlı olsun inşallah devamı gelir ve sebzecilik ile ilgili bi program yaparsınız sitede sebze işi yapan az olduğu için bi önceki programda hç adı geçmedi
 
Ynt: 21 Şubat 2014 - TrakKulüp Bereket TV'ye tekrar konuk oluyor!

Arkadaşlar 21 Şubattaki program için, konu başlıklarını buradan seçerek belirledik.Sizler de bir bakarsanız eksik kalan noktaları ekleriz, şunu da hatırlatayım bunlar kısa kısa konu başlıkları.Tabi ki gerekli detaylandırma yapılacak,biz ona göre hazırlanıyoruz.


Hayvancılıkla İlgili Sorunlar ;
1. Genel Sorunlar
2. Büyükbaş Hayvancılık
3. Küçükbaş Hayvancılık
4. Kanatlı Hayvancılık


1) Genel Sorunlar

• Hayvancılık politikası olmayışı, sorunların yanlış saptanması ve gündelik çözüm arayışı
• Girdi fiyatlarının yüksekliği (kesif yem, kaba yem, sağlık harcamaları vs.)
• IPARD, TKDK, sıfır faizli krediler gibi teşviklerin dağıtımındaki sorunlar
• Hayvancılık yapabilmek için herhangi bir şart aranmadan tüccar mantığıyla sektöre girişe izin verilmesi
• Üretici hataları, eğitim çalışmalarının yeterli düzeyde olmaması
• Destekler
• Üretici birlikleri
• Toplumsal açıdan köylerin boşalması

2) Büyükbaş Hayvancılık

• Süt fiyatlarının düşük olması ve Türkiye çapındaki tutarsızlığı
• Sunni tohumlama uygulamaları ile ilgili sıkıntılar, pahalılık
• Et fiyatlarının tahmin edilemez olması, dengesiz fiyat seyri
• İthalat konusundaki sıkıntılar, yanlışlar
• Irk seçimindeki hatalar
• Hayvan pazarlarındaki ve nakillerdeki sıkıntılar, buradan kaynaklanan salgın hastalıklar

3) Küçükbaş Hayvancılık

• Çoban sıkıntısı (çoban bulunamayışı, kalifiye eleman sıkıntısı,toplum gözünde çobanlık mesleği)
• Mera ıslahı konusunda sorunlar
• Meraların ve tarım arazilerinin imara açılmasıyla otlakların azalması ile ilgili sıkıntılar


4) Kanatlı Hayvancılığı

• Kanatlı sektörüne destek verilmemesi
• Üretici birlikleri olmayışı
• Fiyatlandırmadaki Sıkıntılar
• Hayvan sağlığı konusundaki sıkıntılar
 

Ynt: 21 Şubat 2014 - TrakKulüp Bereket TV'ye tekrar konuk oluyor!

nailyetek link=topic=72256.msg846974#msg846974 date=1392406379' Alıntı:
Beyler haftaya uzman çiftçi konuklarımız ve onların çözüm önerileriyle dedi, malik Bey. :) Yandık ki, ne yandık.:S
Nail emmi sana özel soru soracağım kendini hazırla :) :) :)
 

Benzer Konular