Ynt: 21 Şubat 2014 - TrakKulüp Bereket TV'ye tekrar konuk oluyor!
ABD Sığırcılıkta Neden Dünyada 1 Numara? (Mart 2006)
ABD’nin sığırcılıkta bir numara olmasında birçok itici güç var. Öncelikle progeny test’e (yavru testine) çok boğa alıyor. En yakın rakibinin 2 katı boğayı yıllık olarak teste tabi tutuyor. Bu rakam, yani yılda 1500 boğa Avrupa’daki tüm ülkelerin test ettikleri boğa sayısının 2 katına eşit. Bunlardan ise sadece kataloglara girebilen boğa sayısı 150 adet.
Diğer bir deyişle ancak bu boğaların onda biri testi geçiyor. ABD bu seçimindeki kriterleri her 5 yılda bir yükseltiyor. Taban değerlerini veren, yani baz alınan boğa değerlerini 5 yılda bir yükselterek, her zaman en iyiyi hedefliyorlar. Bunları ele alırken süt miktarı, yağ, protein verimlilik ömrü, somatik hücre sayısı, ayak bacak indeksi, meme bileşik indeksi, Tip gibi özellikleri yükselttikleri gibi, her beş yılda bir yeni kriterler ekliyorlar. Örneğin, kızlarının gebe kalma oranı, kızlarının kolay doğum oranı gibi.
ABD çok geniş ve çeşitlilikler gösteren bir ülke. Çok kuru, çok nemli, yüksek, alçak, deniz kıyısı, kara iklimi gibi bir çok coğrafi değişiklikle birlikte, çok değişik besleme ve bakım koşullarında bulunan sürüler var. Her biri boğanın kızları incelendiğinde, çeşitli verimler bakımından fikir veriyor ve denenmişlik oranı artıyor.
ABD’de istatistikler üreticiden, kayıt tutanlara ve kayıt tutanlardan üreticiye bir zincir ile ulaşıyor. Kayıtlar son derece güvenilir. ABD Holstein Birliği ile ABD Tarım Bakanlığı tamamen uyum içerisinde çalışıyorlar. ABD Holstein Birliği Tip ile, ABD Tarım Bakanlığı verim ile ilgili bilgileri topluyor. Verimler dışında onaltı ayrı konuda, örneğin meme yapısı, ayak yapısı, endam, kalça açısı, göğüs çevresi gibi özellikler bakımından kızları incelenen boğalara puan veriliyor. Güç doğum ile ilgili bilgileri ise boğanın spermasını pazarlayan şirketler araştırıyorlar. Şu anda uluslararası en iyi 100 listesinde, süt miktarı konusunda 70 in üzerinde, diğer özellikler bakımından 60 ın üzerinde boğa ABD boğasıdır. ABD’de yıllar içerisinde sütçü sığır sayısı azalmış, ancak süt verimi artmıştır. ABD’de yine yıllar içerisinde sütçü sığır işletmeleri de azalmış, buna karşılık işletmelerin hayvan sayıları yükselmiştir. ABD’de 15 yıl önceki istatistiklere göre 130 bin civarında sütçü sığır işletmesinde toplam 10 milyon baş inek bulunmaktaydı. Sürü ortalaması 77 baş inekti.
Daha yakın tarihli istatistiklerde sürü sayısının 75.000’e, inek sayısının on milyonun altına düştüğü, sürülerdeki ortalama inek sayısının ise 120 baş civarına yükseldiği gözlenmiştir. ABD’nin sığırcılıkta ileri gitmesinin en önemli sebeplerinden birisi ABD Holstein Birliğinin 1885 yılında kurulmuş olmasıdır. Kayıt sistemine Türkiye’den 110 yıl önce geçmiş olması çok şey ifade etmektedir. Türkiye Holstein Birliğinin, 1995’te kurulduğu düşünülürse, genetik alanında çok daha hızlı hareket etmemiz gerektiği ortaya çıkar. ABD’de bugünlerde ineklerin süt verim ortalaması yılda 11 ton, suni tohumlama uygulaması % 75’tir.
alıntı
Tarım Bakanı olsaydım ABD sistemini uyarlardım
ABD gezisine ilişkin izlenimlerini aktaran Nizam Kağıtçıbaşı, tarım ve hayvancılığın Türkiye’de üretici lehine dönmesi için Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek olmadığını söyledi.
Tarım ve hayvancılık sistemini incelemek üzere gittiği ABD gezisi dönüşünde bir değerlendirme yapan TÜSEDAD Başkanı Nizam Kağıtçıbaşı, iki ülke arasındaki farkları ortaya koyan izlenimlerini aktardı. Kağıtçıbaşı, “Eğer ben tarım bakanı olsaydım, hemen bir heyet oluşturup ABD’ye göndermiştim. Gidip inceleyin oradaki sistemi Türkiye’ye uyarlayın derdim” dedi.
Cochran Fellowship Program çerçevesinde ABD’ye davet edilen 6 kişilik Türk heyeti, buradaki incelemelerini tamamladı. Gezi kapsamındaki tesis ve çiftlikleri ziyaret ederek yetkililerden bilgi alan heyet, ülkenin tarım ve hayvancılığını yakından inceleme fırsatı buldu. Gezi programına katılan TÜSEDAD Başkanı Nizam Kağıtçıbaşı, gezi notlarını ve izlenimlerinden çarpıcı kesitleri Süt Dünyası’na anlattı.
6 kişilik heyetin çok iyi bir seçim olduğunu belirten Nizam Kağıtçıbaşı, şimdiye kadar gittikleri pek çok seyahatlerde hep dinleyici konumundayken, bu gezi kapsamındaki toplantılarda hararetli tartışmalar yaşandığını söylüyor. Pensilvanya eyaletindeki kooperatifleri, birlikleri, aşağı yukarı bu sektördeki önemli bütün yerleri gezdiklerini, karayoluyla yaklaşık 4 bin 500 km yol yaptıklarını anlatan Kağıtçıbaşı, çiftlikleri, birlikleri, kooperatiflerin yanısıra 2-3 günü bakanlıkta harcadıklarını aktarıyor. Kağıtçıbaşı, “Hem ABD’deki sistemden birşey öğrenmeye çalıştık, hem de Türkiye’den onlara bilgi verdik. Bizim de onlara aktardığımız bilgiler oldu açıkçası” diyor.
Kağıtçıbaşı’nın izlenimlerine göre, ABD’liler Türkiye’yi yeterince bilmiyorlar, sadece İstanbul ve Antalya’yı biliyorlar. Türkiye’deki sistemlerin çok geri olduğunu düşünüyorlar. Doğancı veya Saray Halı hakkında bilgi verirken, sağım sistemlerini, bilgisayar sistemlerini, yemleme sistemlerini öğrendiklerinde ise çok şaşırıyorlar.
Örneğin Pensilvanya gibi tarıma elverişlilik açısından çok şanslı oldukları yerler olduğuna dikkat çeken Nizam Kağıtçıbaşı, durumu şu şekilde anlatıyor: “Yağmurlama olmamasına rağmen, sadece yağmurların etkisiyle mısırların boyu iki insan boyunda vardı. Ki bu sene kuraklık olduğunu söylüyorlar. Biz kurağın ne demek olduğunu biliyoruz. Kurak olunca nasıl bu kadar büyüyor diye sorduk. 15 gündür yağmur yağmıyor dediler. Bizde 5 aydır yağmur yok. Adamlar iki hafta yağmayınca kurak diyorlar. Gerçekten o açıdan çok şanslılar.
Büyük çiftlikler yaygın değil
ABD geneline baktığımız zaman çok enteresan bir şey çıktı ortaya. ABD Tarım Bakanlığı’nın 2006 verileri, 75 bin tane işletmede 9,1 milyon baş süt ineği olduğunu ortaya koyuyor. Ülke genelinde yüzde 47’sinin 1 ila 49 baş ineğe sahip aile işletmeleri olduğunu görüyoruz. Yarısının 50 baş ineği var. Bize göre orta büyüklükte işletmeler oluyor. Düşünebiliyor musunuz? 75 bin işletmeden 500 baş ve üzeri işletme sayısının yüzde miktarı sadece ve sadece yüzde 4. Oysa ABD deyince çok daha büyük işletmeler olduğunu düşünüyoruz. Eğer ABD’yi örnek alıyorsak rakamlar ortada. 1 ile 49 baş yüzde 47’si, 50 ile 99 baş yüzde 30’u, 100 ile 199 baş yüzde 13’ü, 200 ile 499 baş yüzde 6’sı ve 500 baş ve üzeri ise sadece yüzde 4’ü oluşturuyor.
82 milyon ton süt üretiyor
ABD’nin 2006 verilerine göre, 82,5 milyon ton süt üretimi var. İnek başına yıllık ortalama süt üretimi ise 9 bin 58 kg. Süt işletmelerinin yüzde 51 gibi önemli bir kısmı Batı ve Güney Amerika bölgesinde var. Gezdiğimiz Pensilvanya eyaleti ABD’nin kuzeydoğu bölgesinde bulunuyor. 2006 yılında eyalet bazında 4,9 milyon ton süt üretilmiş. Süt üretimi sıralamasında beşinci büyük eyaleti olan Pensilvanya, küçümsenmemesi gerekiyor. 554 bin baş süt ineğinin bulunduğu eyalette hayvan başına süt verimi ise 8 bin 803 kg.
Kayıt sistemi önemsenmiyor
Bu bölgeyi gezerken birkaç tane enteresan gözlemimiz var. Bizdeki kadar kayıt sistemine çok önem vermediklerini gördük. Bizde mutlaka damızlık birliklerine bağlı bilgilerimiz var. Bütün gen takibini oradan yapıyoruz. Birçok işletmede bunu görmedik. Kulak küpesini gördük, fakat bu küpeler daha çok hayvanların işletme içindeki kayıtlarının tutulmasını amaçlıyor. Buradan da şunu çıkarabiliriz ki, ABD genelinde genetik ve diğer kayıtları tutulan sürü sayısı çok fazla değil.
Durumumuz ABD’lileri şaşırttı
ABD liberal ekonomiye sahip olmakla birlikte süt piyasasına müdahale var. Fiyatları serbest piyasaya göre yapamıyorsunuz. Buna şaşırdık. Buna karşılık piyasada bir düzen hakim. Önümüzdeki hafta süt fiyatı ne olur, düşer mi çıkar mı, yem fiyatı ne olur gibi bir riziko söz konusu değil. Bizdeki gibi değil. Bizdeki durumu öğrendiklerinde ise “atıyorsunuz” dediler. Daha kibarları ise “bunu nasıl beceriyorsunuz, sihirbaz mısınız, mısırın ve soyanın fiyatı böyle yüksekse siz nasıl bu fiyattan süt satabiliyorsunuz” diyerek şaşkınlıklarını ifade ettiler.
Süt piyasasına müdahale var
Piyasayı düzenlemek amacıyla federal ve eyalet bazında süt pazarlama kurulu (milk marketing order) kurmuşlar. Bu kurul, sütün hangi ürünlerde işleneceğine bağlı olarak belirlenen minimum fiyatın altında pazarlamasını engelliyor. Diyor ki, şu fiyatın altında süt alamazsın, eğer bu fiyatın altına düşersen süte ben talibim. O sütten de süt tozu yaparım diyor. Sanayici de teklif verirken bu fiyatın altında fiyat veremiyor.
Süt fiyatını sanayici belirlemiyor
Süt fiyatı, kalitesine göre dörde bölünmüş. İçme sütü için üretilen süt birinci sınıf olarak kabul edilirken, ikinci sınıf süt krem peynir ve dondurma için, üçüncü sınıf süt peynir için ve dördüncü sınıf süt ise tereyağı ve süt tozu için ayrılan süttür.
Süt fiyatları kurul tarafından belirlenirken belli standartlarda, kurumadde ve yağ oranını belirleyerek ortalama fiyat koyuyor. Buradaki önemli konu, süt fiyatının sanayicinin insiyatifine bırakılmadığını görüyorsunuz. Zaten sütü hiç bir çiftçi bizdeki gibi direkt kendisi satmıyor. Birlikler, kooperatifler var. Bunlar aracılığıyla satılıyor. Çiftçi sanayiciyle muhatap değil. Sistem böyle çalışıyor.
Üreticiye fiyat garantisi
Süt fiyatı için bir kontrol mekanizması olduğunu biliyorduk. Marketlerde sütün taban fiyatı korunuyor. Yani içme sütünü marketlerde istediğiniz fiyatta satamıyorsunuz. Mesela İstanbul için içme sütünün fiyatı 1 YTL diye bir taban fiyatı konmuşsa, herhangi bir market bunun fiyatını 99 kuruşa satamıyor. Burada marketlerin ve dolayısıyla sanayicinin fiyatları geriye çekmeye çalışması engelleniyor, üreticiye fiyat garantisi veriliyor. Burada bir istisna konulmuş. Bu kural, kendi sütünü işleyen ufak işletme için geçerli değil.
Madalyonun öbür yüzü
Ancak bu piyasa düzenlemesi Türkiye’de yok. Şirketler acayip bir rekabet yarışına girdiği için piyasa gittikçe düşüyor. Şu an çiğ sütün fiyatı 65 kuruş ise, marketteki tüketiciye ulaşan fiyatı 800-900 kuruşa süt var. Marketlerdeki süt fiyatının çok düşük olması nedeniyle bazı şüphelerimiz var. Hammaddesi 65 kuruş olan sütü alacaksın, nakliyesini, işlemesini yapacaksın, sonra markete götürüp 90 kuruşa satacaksın. Nasıl olabilir bu? İçindeki yağı çekip bunu başka bir mamülde kullanırsın. Ama bu arada ne olur, tüketici “dandik” süt içmiş olur. Ondan sonra da şikayet eder.
Uzun ömürlü süt yok
ABD’de marketleri de gezdik. Pensilvanya eyaletinde tüketici için sadece ve sadece pastörize günlük süt var. Uzun ömürlü süt dediğimiz 5-6 ay sürelerle dayanma süresi olan kutulardaki sütü günlük süt olarak kullanmıyorlar. O süt sanayide kullanılıyor. Bunu özellikle sorduk ve dedik ki, bize o sütlerden gösterin fiyatına bakalım. Dediler, o süt marketlerde bulunmaz. ABD’de süt denince pastörize süt biliniyor. Pastörize sütün kullanımı için 15 ile 17 gün süre vermişler. Bu sütlerin işlendiği yerleri dolaşıp, koruyucu araştırdık. Koruyucu yok.
İki hafta boyunca market market gezdik, boş vaktimizi marketlerde değerlendirdik. UHT sütüne rastlamadık. Ve pastörize sütün de böyle uzun süre kullanıldığını gördük.
15 günde süt bozulmuyor mu?
Süt içme alışkanlığı çok yüksek olduğu için tüketici litrelik alıp tüketiyor. Daha çok cam veya plastik şişelerde satılıyor. Sanayicilere, 15-17 gün süre veriyorsunuz, peki 14. gün süt bozuldu diye şikayet gelirse ne olur diye sordum. Dediler; biz bununla ilgilenmeyiz, biz her üretimimizden bir tane kendi buzdolabımıza koyarız. Süt markete gittikten sonra marketin buzdolabı çalışmış ya da çalışmamış, o bizi ilgilendirmez. Ben burdaki numuneye bakarım.
Süt kalitesi nasıl korunuyor?
Süt henüz sağımdan çıkarken bakteri sayısı çok düşük, kalitesi çok yüksek tutuluyor. Sütü sağımdan fabrikaya gelene kadarki soğuk zinciri, artı fabrikadaki işlenmesi sırasındaki süreci ve artı işlendikten sonra markete ulaşmasındaki süreci, marketteki satış sürecinde hiç bir zaman sıcaklık olarak 0 ile 4 derece dışına çıkmıyor. İşte en önemli nokta bu. Birincisi çiğ süt kalitesi çok yüksek, ikincisi ise soğuk zincire kesinlikle uyuluyor. Böylece pastörize sütü 15-17 gün kullanma şansına sahipler. Umarız ki, Türkiye’de de tüketici içme sütü böyle bir sütü kullanır.
Üreticiler çok güçlü
ABD’de üretici sisteme hakim. Süt, tarım, hayvancılıkla ilgili genel politikalar oluşturulurken, bu süreçte üretici çok etkili. Bizdeki SETBİR’in karşılığı olan Washington’da Uluslararası Gıda Birliği’ni ziyaret ettik. Senelerdir sözleşmeli sistem için çalıştıklarını ancak çiftçiye bunu kabul ettiremediklerini söylüyorlar. Çiftçinin bu derece güçlü olması, ABD’de dar bölge iki turlu seçim sistemi olmasından kaynaklanıyor. Çiftçi eğer o eyalette çoğunluktaysa, senatoya gönderilen senatör de çiftçinin dediğini yapmakla mükellef ki, bir daha seçilme şansı olsun. Dolayısıyla ABD’de üretici çok güçlü. Üretici baskısı var.
Özel sektör olarak farkımız yok
Türkiye’de 10 sene çiftçilik yapmak yerine orda bir sene bu işi yapsam, aynı verimi almama rağmen herhalde daha güzel para kazanırım diye düşünüyorum. Özel sektör olarak bizlerin onlardan aşağı kalır bir tarafımız yok. TÜSEDAD üyeleri açısından bahsediyorum. Genel kültür açısından, bu işin bilgisi ve tekniği açısından da öyle. Yani oraya gidip de o işletmelerden öğrendiğimiz , biz de işletmemiz de böyle yapmamız gerekir dediğimiz çok fazla önemli bir detay bulamadık.
alıntı