Yeryüzü pazarları ve Afrikanın bahçeleri
Kayıt : 29 Ekim 2014
Yazan : Ali Ekber Yıldırım Kategori : Gıda, Tarım genel
İstanbuldan Milanoya havalanan uçaktaki yolcuların büyük bölümü Torino da yapılacak Slow Food Terra Madre Dünya Toplantısının delegeleri.
Havalimanında görünen manzara o ki, Ebola korkusu Afrikadan gelen yolcuları ötekileştiriyor. Derisi siyah olan insanlar potansiyel ebola taşıyıcısı olarak görülüyor.
Milano Havalimanında ise ebola için hiç bir önlem yok. Vize kontrolünden sonra otobüslerle yavaş şehir Torinoya gidiyoruz. Doğrudan açılışın yapılacağı Pala Alpitoura giriyoruz. Salondaki çeşitlilik birleşmiş milletler toplantısını andırıyor. Dünyanın her yerinden insanlar var.
Katılımcı ülkeler tek tek anons edilerek bayrak geçişi yapıldı.Türkiye bayrağını, başında çok genç yaşta yitirdiğimiz Victor Ananiasın şapkası, boynunda Menemende çiftçilerin taktığı yerel poşuyla Çanakkale Bayramiçten Mustafa Alper Ülgen taşıdı. Olimpiyatları andıran bu dev organizasyonda Fikir Sahibi Damakların lideri sevgili Defne Koryürekin belirttiği gibi bir yarış yok. Herkesin tek bir amacı var; adil,güvenilir ve sağlıklı gıda üretmek ve tüketmek.
Uzun süren konuşmalardan sonra Slow Foodun kurucusu Carlo Petrininin kürsüye gelmesi ile çoşku doruğa çıktı. Petrini daha önceki konuşmalarındaki sözlerini burada da yineledi.:İçinde bulunduğumuz gıda sistemi suçlu ve kriminal bir sistemdir. Çünkü insanların değil, şirketlerin yararını düşünür. Binlerce yıllık köy yaşamını, sadece 300 yıllık bir geçmişi olan endüstriyel tarım anlayışı ile değiştirmek istiyorlar. Bize yıllarca kapitalist ekonomi sistemini köylere yerleştirmenin geleceğimizi kurtaracağı söylendi. Oysa bu sistemle dünyada toprak verimliliği hızla kayboluyor. Sürekli daha çok kimyasal kullanılmasını teşvik eden sistem, toprakları kimyasallara bağımlı hale getirdi. Hepimizin görevi toprağın biyolojik yaşamını iade etmek olmalı. Gıdayı önemsemeyen, insanı yok sayan her sistem reddedilmeli.
Papa Francesco ve Michelle Obamanın mesajları salondakilere cesaret ve umut verdi. Her iki mesajda uzun süre alkışlandı.
İki yılda bir yapılan organizasyon ile Torinoya gelen binlerce delege ve ziyaretçi konaklama sorununu da beraberinde getiriyor. Otellerde yer bulmak mümkün değil. Soruna çözüm bulmak üzere konukların bir bölümü gönüllü ailelerin evlerinde kalıyor. Vaneriada yaşayan Batista-Sezarina Ricardo çiftinin evinde kaldım. Doğaya, çevreye, insani değerlere karşı çok duyarlı bir aile. Bir bahçeye dönüştürdükleri evlerinin iki balkonunda nar, zeytin ve limon yetiştiriyorlar. Batista, fotoğraf çekiyor. Arkadaşlarıyla dağcılık faaliyetlerine katılıyor ve o anları videoya kaydederek ölümsüzleştiriyor. Sezarina ise, yoksullara yardım etmek için oluşturulan bir organizasyonda gönüllü olarak çalışıyor.
Toplantıların yapıldığı, ürünlerin tanıtıldığı, ülke standlarının yer aldığı Internazionale Salone del Gustoda mahşeri bir kalabalık var. Nuhun Ambarı olarak nitelendirilen alanda pazarda, manavda, market reyonlarında görmediğimiz, göremediğimiz binlerce ürün sergileniyor. Burada geleneksel tarımın, biyoçeşitliliğin önemini gözlerinizle görüyor ve çiftçilerle birlikte yaşıyorsunuz.
Her gün market raflarında gördüğümüz tek tip gıdalar,bir kaç firmanın tekelindeki ürünler burada yok. Burada sergilenen domates, kabak, soğan, sarımsak, elma, armut, tahıl ürünleri, mısır, fasulye, soya çeşitleri, hayvansal ürünler hepsi birbirinden farklı. Tek tip değil. Hepsi aynı boyda değil. Sanayinin istediği standartlara uymayan, eğri büğrü, şekilsiz ürünler. Albenisi yok ama tadı var. Plastik gibi değil. Hepsi küçük çiftçiler tarafından üretilen, binlerce yıllık bilgi birikimi ve kültürle bugüne taşınan temiz, adil, sağlıklı ve güvenilir ürünler.
Nuhun Ambarında Kastamonu İhsangazinin siyez bulguru, hüryemez elması, Tosyanın sarıkılçık pirinci, İzmirin tulum peyniri, Foçanın tarhanası, Çanakkale Bayramiçin susam tahinli helvası, durum buğdayı, susamı, Amasyanın elması, Çankırının üveyik buğdayı ve bulguru, Anadolunun şarapları, Hatayın Ermeni köyü Vakıflının ürünleri, Bodrumun denizci peksimeti ve daha bir çok ürün yer aldı.
Slow Foodun uluslararası düzeydeki en önemli projelerinden birisi yeryüzü pazarları. Biyoçeşitliliği korumak ve küçük üreticilerin yaşamını ve üretimi sürdürmesi için ürünlerini satabileceği bir alan oluşturmak amacıyla kurulan pazarlar hızla yayılıyor. Türkiyede sadece İzmir Foçada Gül Girişmen ve arkadaşlarının çabası ile kurulan yeryüzü pazarı Torinoda tüm yeryüzü pazarları arasında birincilik ödülü aldı.
Slow Food un bir başka önemli projesi ise Afrikanın bahçeleri. Afrikada yaşanan açlığa çözüm bulmak ve orada yaşayanları beslemek üzere başlatılan proje kapsamında Afrikada 10 bin bahçe kurulacak. Bu amaçla Salone del Gustoda satışı yapılan ürünlerin tüm gelirleri de Afrika bahçelerine bağışlandı.
Yapılan sunumlarda okul bahçelerinin nasıl bir meyve ve sebze üretimine dönüştüğünü gördük.Türkiyeden Ali Taptık ve Suna Kafadar Yedikule Bostanlarının son durumunu katılımcılara anlattı.
Fikir Sahibi Damakların Lideri Defne Koryürek ise yaptığı sunumda Türkiyede yaşanan zeytin katliamını anlattı. Ayvalık Zeytin Üreticileri Derneği Başkanı Salih Madranın başlattığı #zeytin hayattır kampanyasını, Manisa Soma Yırcalıdaki zeytin katliamına karşı verilen mücadeleyi paylaştı.
Gezi Parkının ranta açılmak istenmesi ve benzer bir çok doğa katliamına karşı her daim sesini yükselten, sosyal medyadaki paylaşımları ile öne çıkan tiyatro sanatçısı Mehmet Ali Alabora katılımcılara yaptığı konuşmada kamusal alanların korunmasının önemini anlattı.
Özetle, dünya gıda sisteminde tek tip üretime, tek tip tüketime karşı biyoçeşitliliği koruyan, geleneksel aile çiftçiliğini yaşatan ve tarımı kültürüyle, geleneği ile geleceğe taşımayı hedefleyen Slow Food Terra Madre toplantısı temiz, adil ve sağlıklı gıda üretimi ve tüketimi için herkese umut verdi.
Cumhuriyetin 91.yılında Mustafa Kemal Atatürkü ve cumhuriyeti kuranları saygı ve özlemle anıyoruz. Bayramınız kutlu olsun.
Kayıt : 29 Ekim 2014
Yazan : Ali Ekber Yıldırım Kategori : Gıda, Tarım genel
İstanbuldan Milanoya havalanan uçaktaki yolcuların büyük bölümü Torino da yapılacak Slow Food Terra Madre Dünya Toplantısının delegeleri.
Havalimanında görünen manzara o ki, Ebola korkusu Afrikadan gelen yolcuları ötekileştiriyor. Derisi siyah olan insanlar potansiyel ebola taşıyıcısı olarak görülüyor.
Milano Havalimanında ise ebola için hiç bir önlem yok. Vize kontrolünden sonra otobüslerle yavaş şehir Torinoya gidiyoruz. Doğrudan açılışın yapılacağı Pala Alpitoura giriyoruz. Salondaki çeşitlilik birleşmiş milletler toplantısını andırıyor. Dünyanın her yerinden insanlar var.
Katılımcı ülkeler tek tek anons edilerek bayrak geçişi yapıldı.Türkiye bayrağını, başında çok genç yaşta yitirdiğimiz Victor Ananiasın şapkası, boynunda Menemende çiftçilerin taktığı yerel poşuyla Çanakkale Bayramiçten Mustafa Alper Ülgen taşıdı. Olimpiyatları andıran bu dev organizasyonda Fikir Sahibi Damakların lideri sevgili Defne Koryürekin belirttiği gibi bir yarış yok. Herkesin tek bir amacı var; adil,güvenilir ve sağlıklı gıda üretmek ve tüketmek.
Uzun süren konuşmalardan sonra Slow Foodun kurucusu Carlo Petrininin kürsüye gelmesi ile çoşku doruğa çıktı. Petrini daha önceki konuşmalarındaki sözlerini burada da yineledi.:İçinde bulunduğumuz gıda sistemi suçlu ve kriminal bir sistemdir. Çünkü insanların değil, şirketlerin yararını düşünür. Binlerce yıllık köy yaşamını, sadece 300 yıllık bir geçmişi olan endüstriyel tarım anlayışı ile değiştirmek istiyorlar. Bize yıllarca kapitalist ekonomi sistemini köylere yerleştirmenin geleceğimizi kurtaracağı söylendi. Oysa bu sistemle dünyada toprak verimliliği hızla kayboluyor. Sürekli daha çok kimyasal kullanılmasını teşvik eden sistem, toprakları kimyasallara bağımlı hale getirdi. Hepimizin görevi toprağın biyolojik yaşamını iade etmek olmalı. Gıdayı önemsemeyen, insanı yok sayan her sistem reddedilmeli.
Papa Francesco ve Michelle Obamanın mesajları salondakilere cesaret ve umut verdi. Her iki mesajda uzun süre alkışlandı.
İki yılda bir yapılan organizasyon ile Torinoya gelen binlerce delege ve ziyaretçi konaklama sorununu da beraberinde getiriyor. Otellerde yer bulmak mümkün değil. Soruna çözüm bulmak üzere konukların bir bölümü gönüllü ailelerin evlerinde kalıyor. Vaneriada yaşayan Batista-Sezarina Ricardo çiftinin evinde kaldım. Doğaya, çevreye, insani değerlere karşı çok duyarlı bir aile. Bir bahçeye dönüştürdükleri evlerinin iki balkonunda nar, zeytin ve limon yetiştiriyorlar. Batista, fotoğraf çekiyor. Arkadaşlarıyla dağcılık faaliyetlerine katılıyor ve o anları videoya kaydederek ölümsüzleştiriyor. Sezarina ise, yoksullara yardım etmek için oluşturulan bir organizasyonda gönüllü olarak çalışıyor.
Toplantıların yapıldığı, ürünlerin tanıtıldığı, ülke standlarının yer aldığı Internazionale Salone del Gustoda mahşeri bir kalabalık var. Nuhun Ambarı olarak nitelendirilen alanda pazarda, manavda, market reyonlarında görmediğimiz, göremediğimiz binlerce ürün sergileniyor. Burada geleneksel tarımın, biyoçeşitliliğin önemini gözlerinizle görüyor ve çiftçilerle birlikte yaşıyorsunuz.
Her gün market raflarında gördüğümüz tek tip gıdalar,bir kaç firmanın tekelindeki ürünler burada yok. Burada sergilenen domates, kabak, soğan, sarımsak, elma, armut, tahıl ürünleri, mısır, fasulye, soya çeşitleri, hayvansal ürünler hepsi birbirinden farklı. Tek tip değil. Hepsi aynı boyda değil. Sanayinin istediği standartlara uymayan, eğri büğrü, şekilsiz ürünler. Albenisi yok ama tadı var. Plastik gibi değil. Hepsi küçük çiftçiler tarafından üretilen, binlerce yıllık bilgi birikimi ve kültürle bugüne taşınan temiz, adil, sağlıklı ve güvenilir ürünler.
Nuhun Ambarında Kastamonu İhsangazinin siyez bulguru, hüryemez elması, Tosyanın sarıkılçık pirinci, İzmirin tulum peyniri, Foçanın tarhanası, Çanakkale Bayramiçin susam tahinli helvası, durum buğdayı, susamı, Amasyanın elması, Çankırının üveyik buğdayı ve bulguru, Anadolunun şarapları, Hatayın Ermeni köyü Vakıflının ürünleri, Bodrumun denizci peksimeti ve daha bir çok ürün yer aldı.
Slow Foodun uluslararası düzeydeki en önemli projelerinden birisi yeryüzü pazarları. Biyoçeşitliliği korumak ve küçük üreticilerin yaşamını ve üretimi sürdürmesi için ürünlerini satabileceği bir alan oluşturmak amacıyla kurulan pazarlar hızla yayılıyor. Türkiyede sadece İzmir Foçada Gül Girişmen ve arkadaşlarının çabası ile kurulan yeryüzü pazarı Torinoda tüm yeryüzü pazarları arasında birincilik ödülü aldı.
Slow Food un bir başka önemli projesi ise Afrikanın bahçeleri. Afrikada yaşanan açlığa çözüm bulmak ve orada yaşayanları beslemek üzere başlatılan proje kapsamında Afrikada 10 bin bahçe kurulacak. Bu amaçla Salone del Gustoda satışı yapılan ürünlerin tüm gelirleri de Afrika bahçelerine bağışlandı.
Yapılan sunumlarda okul bahçelerinin nasıl bir meyve ve sebze üretimine dönüştüğünü gördük.Türkiyeden Ali Taptık ve Suna Kafadar Yedikule Bostanlarının son durumunu katılımcılara anlattı.
Fikir Sahibi Damakların Lideri Defne Koryürek ise yaptığı sunumda Türkiyede yaşanan zeytin katliamını anlattı. Ayvalık Zeytin Üreticileri Derneği Başkanı Salih Madranın başlattığı #zeytin hayattır kampanyasını, Manisa Soma Yırcalıdaki zeytin katliamına karşı verilen mücadeleyi paylaştı.
Gezi Parkının ranta açılmak istenmesi ve benzer bir çok doğa katliamına karşı her daim sesini yükselten, sosyal medyadaki paylaşımları ile öne çıkan tiyatro sanatçısı Mehmet Ali Alabora katılımcılara yaptığı konuşmada kamusal alanların korunmasının önemini anlattı.
Özetle, dünya gıda sisteminde tek tip üretime, tek tip tüketime karşı biyoçeşitliliği koruyan, geleneksel aile çiftçiliğini yaşatan ve tarımı kültürüyle, geleneği ile geleceğe taşımayı hedefleyen Slow Food Terra Madre toplantısı temiz, adil ve sağlıklı gıda üretimi ve tüketimi için herkese umut verdi.
Cumhuriyetin 91.yılında Mustafa Kemal Atatürkü ve cumhuriyeti kuranları saygı ve özlemle anıyoruz. Bayramınız kutlu olsun.