1. Önemli ders gerçekten güzel
Birinci onemli ders..
Onemli olan vermektir.. Yillar once hastanede calisirken, agir hasta bir kiz getirdiler. Tek yasam sansi bes yasindaki kardesinden acil kan nakli idi. Kucuk oglan ayni hastaliktan mucizevi sekilde kurtulmus ve kaninda o hastaligin mikroplarini yok eden bagisiklik olusmustu.Doktor durumu bes yasindaki oglana anlatti ve ablasina kan verip vermeyecegini sordu.
Kucuk cocuk bir an duraksadi. Sonra derin bir nefes aldi ve “Eger kurtulacaksa, veririm kanimi”
dedi. Kan nakli ilerken, ablasinin gozlerinin icine bakiyor ve gulumsuyordu. Kizin yanaklarina yeniden renk gelmeye baslamisti, ama kucuk cocugun yuzu de giderek soluyordu.. Gulumsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora sordu: “Hemen mi olecegim?..” Kucuk, doktoru yanlis anlamis, ablasina vucundaki butun kani verip, olecegini sanmisti.
Ikinci önemli ders..
Okuldaki ikinci ayimda, hocamiz test sorularini dagitti. Ben okulun en iyi ogrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve orada cakildim kaldim. Son soru soyleydi: “Hergun okulu temizleyen hademe kadinin ilk adi nedir?..” Bu herhalde bir cesit saka olmaliydi. Kadini yerleri silerken hemen hergun goruyordum. Uzun boylu, siyah sacli bir kadindi. 50′lerinde falan olmaliydi. Ama adini nerden bilecektim ki!.. Son soruyu yanitsiz birakip kagidi teslim ettim. Sure biterken bir ogrenci, son sorunun test sonuclarina dahil olup olmadigini sordu. “Tabii dahil” dedi, hocamiz.. “Is yasaminiz boyunca insanlarla karsilacaksiniz. Hepsi birbirinden farkli insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hakkeden insanlar bunlar. Onlara sadece gulumsemeniz ve’Merhaba’ demeniz
gerekse bile..” Bu dersi hayatim boyunca unutmadim. O hademenin adini da.. Dorothy idi.
Ücüncü onemli ders..
Yagmurda otostop!..Bir gece vakit geceyarisina dogru Alabama otoyolunun kenarinda duran bir zenci kadin gordum. Bardaktan bosanirca yagan yagmura ragmen, bozulan arabasinin disinda duruyor ve dikkati cekmeye calisiyordu.
Gecen her arabaya el salliyordu. Yaninda durdum. 60′li yillarda bir beyazin bir zenciye hem de Alabama’da yardima kalkismasi pek olagan seylerden degildi. Onu kente kadar goturdum. Bir taksi duragina biraktim. Ayrilirken ille de adresimi istedi Verdim. Bir hafta sonra kapim calindi. Muazzam bir konsol televizyon indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi, armaganda.. “Gecen gece otoyolda bana yardiminiza tesekkur ederim. O korkunc yagmur sadece elbiselerimi degil, ruhumu da sirilsiklam etmisti. Kendime guvenimi yitirmek uzereydim, siz cika geldiniz. Sizin sayenizde olmekte olan kocamin yataginin bas ucuna zamaninda ulasmayi basardim. Biraz sonra son nefesini verdi. Tanri bana yardim eden sizi ve baskalarina karsilik beklemeksizin yardim eden herkesi kutsasin!.. En iyi dileklerimle, Bayan Nat King Cole.”
Dördüncü onemli ders..
Size hizmet edenleri hep hatirlayin..Bir pastanin uc otuz paraya satildigi gunlerde 10 yasinda bir cocuk pastaneye girdi. Garson kiz hemen kostu.. Cocuk sordu: “Cukulatali pasta kac para?..” “50 cent!..” Cocuk cebinden cikardigi bozuklari saydi. Bir daha sordu: “Peki dondurma ne
kadar..” “35 cent” dedi garson kiz sabirsizlikla.. Dukkanda yiginla musteri vardi ve kiz hepsine
tek basina kosusturuyordu. Bu cocukla daha ne kadar vakit gecirebilirdi ki..Cocuk parasini bir daha saydi ve “Bir dondurma alabilir miyim lutfen” dedi. Kiz dondurmayi getirdi. Fisi tabagin kenarina koydu ve oteki masaya kostu. Cocuk dondurmasini bitirdi. Fisi kasaya odedi. Garson kiz masayi temizlemek uzere geldiginde, gozleri doldu birden. Masayi sanki akan yaslar temizleyecekti. Bos dondurma tabaginin yaninda cocugun biraktigi 15 centlik bahsis duruyordu..
Besinci onemli ders..
Yolumuzdaki engeller.. Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun uzerine kocaman bir kaya koydurmus, kendisi de pencereye oturmustu. Bakalim neler olacakti?. Ulkenin en zengin tuccarlari, en guclu kervancilari, saray gorevlileri birer birer geldiler, sabahtan oglene kadar.
Hepsi kayanin etrafindan dolasip saraya girdiler. Pek cogu krali yuksek sesle elestirdi. Halkindan bu kadar vergi aliyor, ama yollari temiz tutamiyordu. Sonunda bir koylu cikageldi.
Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sirtindaki kufeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarildi ve ikina sikina itmeye basladi. Sonunda kan ter icinde kaldi ama, kayayi da yolun kenarina cekti. Tam kufesini yeniden sirtina almak uzereydi ki, kayanin eski yerinde bir kesenin durdugunu gordu. Acti.. Kese
altin doluydu. Bir de kralin notu vardi icinde.. “Bu altinlar kayayi yoldan ceken kisiye aittir”
diyordu kral. Koylu, bugun dahi pek cogumuzun farkinda olmadigi bir ders almisti.
“Her engel, yasam kosullarinizi daha iyilestirecek bir firsattir..”
ve bir son söz: “Eğer beyninizdeki hücrelerin ziyan olmasını istemiyorsanız lütfen kendinizi üzerek, onlara işkence etmeyin”..
Birinci onemli ders..
Onemli olan vermektir.. Yillar once hastanede calisirken, agir hasta bir kiz getirdiler. Tek yasam sansi bes yasindaki kardesinden acil kan nakli idi. Kucuk oglan ayni hastaliktan mucizevi sekilde kurtulmus ve kaninda o hastaligin mikroplarini yok eden bagisiklik olusmustu.Doktor durumu bes yasindaki oglana anlatti ve ablasina kan verip vermeyecegini sordu.
Kucuk cocuk bir an duraksadi. Sonra derin bir nefes aldi ve “Eger kurtulacaksa, veririm kanimi”
dedi. Kan nakli ilerken, ablasinin gozlerinin icine bakiyor ve gulumsuyordu. Kizin yanaklarina yeniden renk gelmeye baslamisti, ama kucuk cocugun yuzu de giderek soluyordu.. Gulumsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora sordu: “Hemen mi olecegim?..” Kucuk, doktoru yanlis anlamis, ablasina vucundaki butun kani verip, olecegini sanmisti.
Ikinci önemli ders..
Okuldaki ikinci ayimda, hocamiz test sorularini dagitti. Ben okulun en iyi ogrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve orada cakildim kaldim. Son soru soyleydi: “Hergun okulu temizleyen hademe kadinin ilk adi nedir?..” Bu herhalde bir cesit saka olmaliydi. Kadini yerleri silerken hemen hergun goruyordum. Uzun boylu, siyah sacli bir kadindi. 50′lerinde falan olmaliydi. Ama adini nerden bilecektim ki!.. Son soruyu yanitsiz birakip kagidi teslim ettim. Sure biterken bir ogrenci, son sorunun test sonuclarina dahil olup olmadigini sordu. “Tabii dahil” dedi, hocamiz.. “Is yasaminiz boyunca insanlarla karsilacaksiniz. Hepsi birbirinden farkli insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hakkeden insanlar bunlar. Onlara sadece gulumsemeniz ve’Merhaba’ demeniz
gerekse bile..” Bu dersi hayatim boyunca unutmadim. O hademenin adini da.. Dorothy idi.
Ücüncü onemli ders..
Yagmurda otostop!..Bir gece vakit geceyarisina dogru Alabama otoyolunun kenarinda duran bir zenci kadin gordum. Bardaktan bosanirca yagan yagmura ragmen, bozulan arabasinin disinda duruyor ve dikkati cekmeye calisiyordu.
Gecen her arabaya el salliyordu. Yaninda durdum. 60′li yillarda bir beyazin bir zenciye hem de Alabama’da yardima kalkismasi pek olagan seylerden degildi. Onu kente kadar goturdum. Bir taksi duragina biraktim. Ayrilirken ille de adresimi istedi Verdim. Bir hafta sonra kapim calindi. Muazzam bir konsol televizyon indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi, armaganda.. “Gecen gece otoyolda bana yardiminiza tesekkur ederim. O korkunc yagmur sadece elbiselerimi degil, ruhumu da sirilsiklam etmisti. Kendime guvenimi yitirmek uzereydim, siz cika geldiniz. Sizin sayenizde olmekte olan kocamin yataginin bas ucuna zamaninda ulasmayi basardim. Biraz sonra son nefesini verdi. Tanri bana yardim eden sizi ve baskalarina karsilik beklemeksizin yardim eden herkesi kutsasin!.. En iyi dileklerimle, Bayan Nat King Cole.”
Dördüncü onemli ders..
Size hizmet edenleri hep hatirlayin..Bir pastanin uc otuz paraya satildigi gunlerde 10 yasinda bir cocuk pastaneye girdi. Garson kiz hemen kostu.. Cocuk sordu: “Cukulatali pasta kac para?..” “50 cent!..” Cocuk cebinden cikardigi bozuklari saydi. Bir daha sordu: “Peki dondurma ne
kadar..” “35 cent” dedi garson kiz sabirsizlikla.. Dukkanda yiginla musteri vardi ve kiz hepsine
tek basina kosusturuyordu. Bu cocukla daha ne kadar vakit gecirebilirdi ki..Cocuk parasini bir daha saydi ve “Bir dondurma alabilir miyim lutfen” dedi. Kiz dondurmayi getirdi. Fisi tabagin kenarina koydu ve oteki masaya kostu. Cocuk dondurmasini bitirdi. Fisi kasaya odedi. Garson kiz masayi temizlemek uzere geldiginde, gozleri doldu birden. Masayi sanki akan yaslar temizleyecekti. Bos dondurma tabaginin yaninda cocugun biraktigi 15 centlik bahsis duruyordu..
Besinci onemli ders..
Yolumuzdaki engeller.. Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun uzerine kocaman bir kaya koydurmus, kendisi de pencereye oturmustu. Bakalim neler olacakti?. Ulkenin en zengin tuccarlari, en guclu kervancilari, saray gorevlileri birer birer geldiler, sabahtan oglene kadar.
Hepsi kayanin etrafindan dolasip saraya girdiler. Pek cogu krali yuksek sesle elestirdi. Halkindan bu kadar vergi aliyor, ama yollari temiz tutamiyordu. Sonunda bir koylu cikageldi.
Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sirtindaki kufeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarildi ve ikina sikina itmeye basladi. Sonunda kan ter icinde kaldi ama, kayayi da yolun kenarina cekti. Tam kufesini yeniden sirtina almak uzereydi ki, kayanin eski yerinde bir kesenin durdugunu gordu. Acti.. Kese
altin doluydu. Bir de kralin notu vardi icinde.. “Bu altinlar kayayi yoldan ceken kisiye aittir”
diyordu kral. Koylu, bugun dahi pek cogumuzun farkinda olmadigi bir ders almisti.
“Her engel, yasam kosullarinizi daha iyilestirecek bir firsattir..”
ve bir son söz: “Eğer beyninizdeki hücrelerin ziyan olmasını istemiyorsanız lütfen kendinizi üzerek, onlara işkence etmeyin”..