TARIM
Tarım da en önemli yeri buğday,arpa yulaf gibi tahıllar almaktadır,daha çok da buğday üretimi yapılır.Buğday köylünün kendi ihtiyacı gereği,un,bulgur vb temel gıdasını karşılar,artan üretiminide tüccara veya fabrikalara satar,arpa,yulaf,fiğ, vb.üretim ise evinde yetiştirdiği hayvanlarının ihtiyacını karşılamak için üretir.Tarımın önemi ,Dün önemliydi bu günde önemlidir. Muhtemelen yarında tarım ve tarımda da tahıl ağırlığını koruyacaktır.eskiden haşhaş ekilirdi yasaklandı,pancar ise getirilen kota zorlukları ile engelleniyor,ayçiçeği,fiğ,mısır,mercimek,nohut,fasulye,yine eskiden zeğrek ekenler vardı,bu günlerde kavun ekenler var.son yıllarda kendirde yasaklanmıştır.
EKİME HAZIRLIK
Ekim genelde ekim kasım aylarında yapılır,Büyüklerimiz yani dedelerimizin babaları veya dedelerimiz zamanında traktör yoktu,gübre yoktu,ilaç yoktu, olsada köylünün alacak gücü yoktu,ülkenin insanları çok yokluk ve yoksulluk çekiyorlardı,gurbet yoktu,iş aş yoktu,köyümüzün insanının dünyası Zile ve komşu köylerden ibaretdi,araba yok, yol yoktu,Amasya,Tokat Sivas kelimeleri çok çok uzak memleketleri ifade ederdi,çünkü insanlar ya yürüyerek ya,at veya eşek sırtında saatlerce günlerce yolculukla zar zor varırlardı,çok zorunlu koşullarda.
TARLAYI SÜRMEK – ÇÜT SÜRMEK :
Böylesi koşullarda köylümüz toprağını bir yıl sürerler ekerler diğer yıl nadasa bırakırlardı.
Nadas : Toprağın sürülerek ekilmeyip boş olarak dinlenmeye bırakılmasıdır.Toprağın bu dinlenme sonucunda içinde azot ve su birikir ve verimliliği artar. Bir sonraki yıl ekim mevsiminde ekilir.yani toprağın bir yıl ekilip bir yıl boş bırakılarak dinlendirilmesidir.Traktör olmadığından toprağın sürülmesi kolay bir iş değildi,öncelikle öküzlerle,sonra atlarla sürmüşler.Sonbaharda ve ilkbaharda yağan yağmurlardan sonra toprak tava gelir,havalar iyice ısınmadan toprak tavını kaybetmeden yani kuruyup kezek olmadan çift sürülmelidir.tek bir sabanla öküzlerle,daha sonraki yıllarda atlarla bir kaç ay içinde tarlayı sürmek gerekiyor öyleyse gece gündüz çift sürmek zorunda kalırdı.
EKİN EKMEK
köylülerimiz,atalarımız.ekeceği tarlayı çiftten sonra hazırlaması gerekiyor,gübre yok ,gübre niyetine hayvan gübreleri kullanılırdı,yettiği yere kadar dağıtırlardı,ve su yok,gökten ne yağarsa o,zordu geceli gündüzlü güçlerinin yettiğince çoluk çocuk kadın ihtiyar herkes tarlada çalışırdı.Büyükler ekin ekerken kadınlar ve çocuklar tarlanın taşını toplarlar bir yere taş yığını yaparlardı,gün boyu tarlada çalışırlardı. Ekinler ekilir,tarla çızıklanır ,bele bir büyük bez bağlanır ona tohum önlüğü denir,tohumluk ayrılan tahıl bu tohum önlüğüne konarak tarlaya el yordamıyla ekilirdi sonra ağaçtan yapılmış bir tapanla tarlanın toprağı düzlenir ekilen tohumlar toprağa karıştırılırdı.arpa,yulaf,nohut ,mercimek , fiğ vb. Ürünlerde aynı şekilde ekilirdi. Ekimler den sonra mercimek ,nohut otu alınır,haşhaş çapası otu alınır,pancar,ayçiçeği ekilir,bitip yeşerince otu alınır,çapası vurulur,ekinler olgunlaşıncaya kadar bu işler devam ederdi. Traktörün tarımda yerini almasıyla nadas ve tarla sürme işi önce tek ağızlı bıçakla,köyümüzde çüt derler,daha sonra ikilisi,üçlüsü,dörtlüsü çıkmıştır,traktörün motor gücü arttıkça pulluktaki bıçak sayısıda artıyor,tarlayı sürmek hemde daha derin sürmek mümkün oldu ve günlerce süren bir tarla sürümü bir iki saat içinde bitirilmektedir.ekin ekmede gübre ,ilaç atmada ,artık elle değil mimzer denen makinalarla yapılmakta hızlı daha az zahmetli olmaktadır.
haşhaş - pancar – ayçİçeğİ ekİmİ
Haşhaş ekimi çizgiler halinde yapılırdı ,otu çapası yapılırdı.haşhaş çiçeğini savup tomurcuk halinde kelle yapınca yaş iken çizimi yapılıp yağı alınır,ve alınan yağ devletin yetkili kurumuna satılırdı.haşhaşın çiçeği gelincik denen çiçeğe benzerdi ama dahada güzel hoş bir görüntüsü vardı tüm tarlalar çiçek açınca bambaşka bir güzellik ortaya çıkardı.haşhaş kuruyunca kellesi bıçkı denen bıçaklarla kesilir,ve tokaç denen ayaç yapımı bir malzeme ile dövülür,içindeki haşhaş kabuğundan ayrılırdı.1960 lı yılların ortalarında haş haş yasaklanmıştır ve köylülerimiz ekememiştir.
Pancar ,ayçiçeği ekimi mart ayının sonu nisan ayının başlarında yapılır.özel pancar ekme makinaları ile düz çizgi halinde ekilir hemen bir hafta on gün sonra otu alınır,çapası vurulur onbeş gün bir ay sonra ikinci çapa ve ot alımı yapılır daha sonraki günler ve aylarda sulama imkanı varsa kuyulardan su motoru yardımıyla sulanırdı.
ekİnİ gübreleme ve İlaçlama
Günümüz koşullarında çok yaygındır ,ve tamamen traktörler ve makinalarla yapılmaktadır ekinler fazla büyümeden,kartalmadan mart nisan aylarında gübre serpme makinalarıyla tarlaya gübre atılır,ilaçta ayrıca ilaç püskürtme makinalarına su doldurulur ölçülü miktarda içine ilaç ilavesi yapılır ve traktörle tarladaki mahsüle püskürtme yöntemiyle tarla ilaçlanır amaç yabancı otun büyümesini engellemek veya yabani otu yok etmekdir,ekin büyüyünce traktörün teker izleri kaybolur.
ORAK ZAMANI
MERCİMEK – NOHUT YOLMA
Orak önce,mercimek yolma,nohut yolma,fiğ biçme ile başlar ,aileler birleşerek çalışmayı veya yardımlaşarak çalışmayı tercih ederler,sabah gün doğmadan tarlaya varılır,çaycı çay ve sabah yemeği işlerine bakarken,diğer insanlar , büyük küçük,kadın erkek hep birlikte sırayla tarlanın bir köşesinden yolma işlemine başlarlar ,ellere eski çoraplar geçirilerek elle yolunur,çay molası verilir moladan sonra işe devam edilir,türküler söylenir,hikaye ve maniler anlatılır,anılar anlatılır,hem yolma işi yapılırken edebiyatta kimin ne hüneri varsa döker ortaya,askerlik anıları,çocukluk anıları,deyişler,türküler sohbet ortamında şenlik ortamında akşam gün batımına kadar yolma işi devam eder yolunan desteler cuğul denen ara ara birleştirilir.toplayıp götürülmesi kolay olsun diye.
orak-harmanda dayanIşma,yIğIn yIğma,
Temmuz ayının ikinci haftasında ,Ekinler büyüyünce başakları alıp kuruyunca orak derdi başlardı,Orak köyümüzde ekinlerin yolma ve biçme ,yığın yapma yani kökünü topraktan ayırma işleminin tamamına denir,ismini de ekin yolma aletinden almıştır.Boyu uzamayan tırpana gelmeyen ekinler galuç denen orakla yolunup deste yapılır,daha sonra yığın yapılırdı.Boyu uzun ekinlerse tırpanla biçilirdi.tüm aile sabah şafak ağarmadan tarlaya gider,çayını azığını tarlaya götürür ve tüm gün köye gelmeden tırpan sallardı , ailenin bireyleri tarlanın bir başından tırpanla girer diğerleri peşinden sırayla takip ederdi . saatlerce kan ter içinde sıcakta tırpan sallanırdı.Tırpanla zuğa denen boydan boya uzatılmaz,ayağa takılan ayakçak yardımıyla hem biçilir hemde kesilen ekin deste haline getirilirdi ,ve bir yandan da yapılan desteler yığın yapılır,bir yandan tırmıkla tarla taranır dökülen biçilmiş ekinler toplanır ve yığına konurdu.öğle yemeği ise köyde ev işlerine kalan aile bireyi tarafından at veye eşşekle tarlaya getirilirdi.bir tarla bittiği zaman diğer tarlaya gidilir ve akşam geç vakitlere kadar çalışma devam ederdi.Günlerce haftalarca bu işler devam ederdi,orağını bitiren aile yakınına,akrabasına,komşusuna yardıma giderdi.Herkes oraktan çıkıncaya kadar yardımlaşma devam eder herkes oraktan çıkınca bir gün dinlenme,molası verilir,börekler yapılır adeta bu bir nevi kutlamaya benzer ,herkes aileler bir birine börekler ikram ederdi.
HARMAN
Ağustos ayında,Oraktan çıkılmıştır,harmana hazırlığa başlanır,bu günün nesilleri gençlerimizden çoğu bugün harman yeri ve düveni bilmez.harman,tahılların yolunmasından veya biçilmesinden sonra ,destelerin üzerinden düven geçirilerek ,taneleri başaktan ayırma ve saplarıda hayvanların kolay yiyebileceği saman haline getirme işlemidir.Bu işlemin yapıldığı düz ,dairesel alanada harman denir. önce aile kendine uygun bir harman yeri ayarlamalı,orası düzlenmeli,taşlarını ayıklamalı,ayıkladığı yeri sulamalı ve üzerine saman dökerek yumuşayan kabaran toprağı loğ denen yuvarlak 80-100 kg ağırlığında ağaçtan sap yapılarak baş kısımlarına monte edilmiş dönerek yerin pekişmesini sağlayan bir araçtır.loğlamak düz ve beton benzeri pekişmiş bir alan yapılır bura bir ikigün sonra kurur kazılmaz sağlam düz zemin olur,artık tarladaki yığınlar kağnı ve at arabalarıyla yapılan harmana taşınabilir. Daha önceleri öküzler ve kağnılarıyla ,daha sonraki yıllarda atlar ve arabalarıyla daha sonra da traktörün köye gelmesiyle traktör ve vağonla tarlaya sapa gidilir,sap kağnıya veya arabaya veya vağona vurulur yani yüklenir harmana getirilirdi.
Önce tahıllar harmana serilerek güneşte kurutulurki,kolayca kırılsın ve daneler başaktan ayrılabilsin diye sıra düvenlemeye gelir.Düven,önüne koşulan hayvanlarla yani öküz veya at ile çekilen,alt kısmında keskin çakmak taşlarının dikine çakılı olduğu kızak biçimindeki aracın adıdır.önceleri gelen sap harmana dağıtılır,yaşı varsa sıcaktan kuruması sağlanır,daha sonra dövenle ekin sürülür.Yaklaşık 50x 250 ebadında yanyana bir çift sağlam ve kalın kalastan yapılmış düvenin altında boydan boya 3-4 cm aralıklarla çakmak taşları bulunur.çakmak taşları da yaklaşık 1-4 cm ebadında sert ve kesici bir taş cinsidir.bir birine sürtüldüğünde kıvılcım çıkartacak kadar serttir.sanırım çakmak adıda buradan gelmektedir.keskin uçlu çakmak taşlarının başakları ve tahılların saplarını kesebilmesi için düvenin üzerine belli bir ağırlık yüklenir.tabiki çocuklar ,bir kaya parçası yerine ağırlık yapmak için gönüllü olarak düvene binmeye bayılırlar.
Sap harmanda serilmiş,günlenmiş kurumuş ve düveni koşma zamanı gelmiştir.önde öküzler veya atlar bağlanır, hayvanların iş yapmak yerine tahıl yemeye kalkışmamaları için ağızlarının özel bir şekilde kapatılması ki ağ şeklinde yapılmış özel bir aletin burunlarına takılmasıyla yerine getirilir,bir diğeride yiyecek olarak kullanılan tahılın pislenmemesi için hayvanların popolarına özel torba takılmasıdır.
Ağustos sıcağında 20-25 metre kadar çapı olan harman yerine dizilmiş tahıl danelerinin üstünde akşama kadar dönülürde dönülür.akşama doğru artık harman kıvamına gelmiştir.Yabalarla sıyırgılarla toplanır bu toplanan saman ve tahıl karışımına tığ denir ve rüzgar çıkınca tığ savurmak başlar.
Evet şimdi biraz rüzgara ihtiyaç vardır.rüzgarın durumuna göre harmanın bir tarafına yığılan daneyle samanlar ,yaba denilen avuç içi gibi parmakları da olan bu iş için ve saman atmak içinde kullanılan bir tarım aracıyla havaya savrulur.rüzgar hafif olduğu için samanları bir tarafa doğru sürüklerken daneler ağır olduklarından oldukları yere düşerler.böylece sonuna kadar bu işleme devam edilir ve o gün dövülen harmandan elde edilen daneler bir tarafta ,samanlar bir tarafta ,işlem tamamlanmış olur.ortaya çıkan buğdaya çecde denir,çuvallara ölçülerek doldurulur ve eve getirilerek ambarlara boşaltılır.bütün ekinlerin aynı şekilde harmanlanıp bitmesinden sonrada biriken samanı kağnıya çeten denen ağaç dallarınının fışarlarından özenle seçilip itina ile örülen bir araç oluşturulur,bir adam boyundan biraz daha yüksekçe örülür ve kağnının büyüklüğü genişliği hesap edilerek yapılır etrafi iyice çevrilen çetene saman doldurulur ve samanlığa atmak için kağnı öküzlere koşulur ve saman götürülüp atılır.traktör zamanında vağonla yapılır ,vağona tahtalar eklenerek yüksetilir etrafı iyice kapatılır içine saman doldurulur ve samanlığa atılır.kışın hayvanlara yedirmek için,altlarını kurulamak ve hamam zamanı suyu kaynatmak için kazanların altına veya bulguru kaynatmak için kazanların altında yakmak için kullanılır.
Savrum makinalarının çıkması ile işler kolay olmamakla beraber hız kazanmıştır.savrum makinası 1,5 metre yüksekliği ise yine 1,5 -2 metre uzunlığında 1 metre genişliğinde içinde pervaneleri olan pervaneleri çeviren kolu bulunan bir makina,tamamen özel ağaç ve tahtadan yağılmıştır,çok azda metal kullanılmıştır.bu makinayı sırayla bir kişi o kolu sürekli çevirerek pervanelerin çalışmasını sağlarken bir diğeri yabayla dövülmüş harmandaki karışık buğday ve samanı makinanın üzerinde yapılmış olan1 metre kare honi şeklindeki alana boşaltır,savrum makinası samanı arka tarafa tahılı ise ön tarafa ayırır,önden de bir kişi akan tahılı çeker harmanın ortalarına yığar.
Traktörün devreye girmesi ile döven işleri hızlanmış,patozun çıkmasıyla döven ortadan kalkmıştır.patoz savrum makinasından esinlenerek geliştirilmiş tamamen metalden tani demir ve saçtan yapılmış uzun bir kayışla gergin bir şekilde traktörün kasnağına bağlanır,sap haliyle patoza atılır,patoz savrum makinasına da gerek bırakmadan samanı bir yere çeci bir yere ayırır.Biçer- döverin çıkmasıylada patozda önemini yitirmiştir.Biçer döver tarlada mahsül kuruyunca hareket halinde aynı anda hem mahsülü biçiyor,sapı içerisinde dövüyor ,dövülen sapı arkasından bırakıyor ve tahılı üzerindeki ambarına dolduruyor ve ambarı 100-120 ölçek alır ,dolduğunda özel boşaltma borusu yardımıyla yanına gelen traktörün vağonuna boşaltır.Biçer – döverin yaygınlaşması aylarca süren orak ve harmanı birleştirerek kısa bir zaman içinde daha az zahmet ve daha az insan emeğine dayanan bir sistemi oluşturmuştur.köylüler şimdi tarlalarına biçerin gelme sırasını bekler,biçilen tahılını traktörüyle alır ya evine götürüp ambara atar yada z
Zile ' ye hapana götürüp satar.geriye saman yapma kalmıştır,kimisi patozlarla kimisi saman toplama ve yapma makinalarıyla saman işlerinide traktör gücü ve insan emeği ile yapmaktadırlar,yapılan saman samanlığa hayvanlara yedirmek için atılırken fazlası Zile ' ye götürülerek satılmaktadır.
Tarım da en önemli yeri buğday,arpa yulaf gibi tahıllar almaktadır,daha çok da buğday üretimi yapılır.Buğday köylünün kendi ihtiyacı gereği,un,bulgur vb temel gıdasını karşılar,artan üretiminide tüccara veya fabrikalara satar,arpa,yulaf,fiğ, vb.üretim ise evinde yetiştirdiği hayvanlarının ihtiyacını karşılamak için üretir.Tarımın önemi ,Dün önemliydi bu günde önemlidir. Muhtemelen yarında tarım ve tarımda da tahıl ağırlığını koruyacaktır.eskiden haşhaş ekilirdi yasaklandı,pancar ise getirilen kota zorlukları ile engelleniyor,ayçiçeği,fiğ,mısır,mercimek,nohut,fasulye,yine eskiden zeğrek ekenler vardı,bu günlerde kavun ekenler var.son yıllarda kendirde yasaklanmıştır.
EKİME HAZIRLIK
Ekim genelde ekim kasım aylarında yapılır,Büyüklerimiz yani dedelerimizin babaları veya dedelerimiz zamanında traktör yoktu,gübre yoktu,ilaç yoktu, olsada köylünün alacak gücü yoktu,ülkenin insanları çok yokluk ve yoksulluk çekiyorlardı,gurbet yoktu,iş aş yoktu,köyümüzün insanının dünyası Zile ve komşu köylerden ibaretdi,araba yok, yol yoktu,Amasya,Tokat Sivas kelimeleri çok çok uzak memleketleri ifade ederdi,çünkü insanlar ya yürüyerek ya,at veya eşek sırtında saatlerce günlerce yolculukla zar zor varırlardı,çok zorunlu koşullarda.
TARLAYI SÜRMEK – ÇÜT SÜRMEK :
Böylesi koşullarda köylümüz toprağını bir yıl sürerler ekerler diğer yıl nadasa bırakırlardı.
Nadas : Toprağın sürülerek ekilmeyip boş olarak dinlenmeye bırakılmasıdır.Toprağın bu dinlenme sonucunda içinde azot ve su birikir ve verimliliği artar. Bir sonraki yıl ekim mevsiminde ekilir.yani toprağın bir yıl ekilip bir yıl boş bırakılarak dinlendirilmesidir.Traktör olmadığından toprağın sürülmesi kolay bir iş değildi,öncelikle öküzlerle,sonra atlarla sürmüşler.Sonbaharda ve ilkbaharda yağan yağmurlardan sonra toprak tava gelir,havalar iyice ısınmadan toprak tavını kaybetmeden yani kuruyup kezek olmadan çift sürülmelidir.tek bir sabanla öküzlerle,daha sonraki yıllarda atlarla bir kaç ay içinde tarlayı sürmek gerekiyor öyleyse gece gündüz çift sürmek zorunda kalırdı.
EKİN EKMEK
köylülerimiz,atalarımız.ekeceği tarlayı çiftten sonra hazırlaması gerekiyor,gübre yok ,gübre niyetine hayvan gübreleri kullanılırdı,yettiği yere kadar dağıtırlardı,ve su yok,gökten ne yağarsa o,zordu geceli gündüzlü güçlerinin yettiğince çoluk çocuk kadın ihtiyar herkes tarlada çalışırdı.Büyükler ekin ekerken kadınlar ve çocuklar tarlanın taşını toplarlar bir yere taş yığını yaparlardı,gün boyu tarlada çalışırlardı. Ekinler ekilir,tarla çızıklanır ,bele bir büyük bez bağlanır ona tohum önlüğü denir,tohumluk ayrılan tahıl bu tohum önlüğüne konarak tarlaya el yordamıyla ekilirdi sonra ağaçtan yapılmış bir tapanla tarlanın toprağı düzlenir ekilen tohumlar toprağa karıştırılırdı.arpa,yulaf,nohut ,mercimek , fiğ vb. Ürünlerde aynı şekilde ekilirdi. Ekimler den sonra mercimek ,nohut otu alınır,haşhaş çapası otu alınır,pancar,ayçiçeği ekilir,bitip yeşerince otu alınır,çapası vurulur,ekinler olgunlaşıncaya kadar bu işler devam ederdi. Traktörün tarımda yerini almasıyla nadas ve tarla sürme işi önce tek ağızlı bıçakla,köyümüzde çüt derler,daha sonra ikilisi,üçlüsü,dörtlüsü çıkmıştır,traktörün motor gücü arttıkça pulluktaki bıçak sayısıda artıyor,tarlayı sürmek hemde daha derin sürmek mümkün oldu ve günlerce süren bir tarla sürümü bir iki saat içinde bitirilmektedir.ekin ekmede gübre ,ilaç atmada ,artık elle değil mimzer denen makinalarla yapılmakta hızlı daha az zahmetli olmaktadır.
haşhaş - pancar – ayçİçeğİ ekİmİ
Haşhaş ekimi çizgiler halinde yapılırdı ,otu çapası yapılırdı.haşhaş çiçeğini savup tomurcuk halinde kelle yapınca yaş iken çizimi yapılıp yağı alınır,ve alınan yağ devletin yetkili kurumuna satılırdı.haşhaşın çiçeği gelincik denen çiçeğe benzerdi ama dahada güzel hoş bir görüntüsü vardı tüm tarlalar çiçek açınca bambaşka bir güzellik ortaya çıkardı.haşhaş kuruyunca kellesi bıçkı denen bıçaklarla kesilir,ve tokaç denen ayaç yapımı bir malzeme ile dövülür,içindeki haşhaş kabuğundan ayrılırdı.1960 lı yılların ortalarında haş haş yasaklanmıştır ve köylülerimiz ekememiştir.
Pancar ,ayçiçeği ekimi mart ayının sonu nisan ayının başlarında yapılır.özel pancar ekme makinaları ile düz çizgi halinde ekilir hemen bir hafta on gün sonra otu alınır,çapası vurulur onbeş gün bir ay sonra ikinci çapa ve ot alımı yapılır daha sonraki günler ve aylarda sulama imkanı varsa kuyulardan su motoru yardımıyla sulanırdı.
ekİnİ gübreleme ve İlaçlama
Günümüz koşullarında çok yaygındır ,ve tamamen traktörler ve makinalarla yapılmaktadır ekinler fazla büyümeden,kartalmadan mart nisan aylarında gübre serpme makinalarıyla tarlaya gübre atılır,ilaçta ayrıca ilaç püskürtme makinalarına su doldurulur ölçülü miktarda içine ilaç ilavesi yapılır ve traktörle tarladaki mahsüle püskürtme yöntemiyle tarla ilaçlanır amaç yabancı otun büyümesini engellemek veya yabani otu yok etmekdir,ekin büyüyünce traktörün teker izleri kaybolur.
ORAK ZAMANI
MERCİMEK – NOHUT YOLMA
Orak önce,mercimek yolma,nohut yolma,fiğ biçme ile başlar ,aileler birleşerek çalışmayı veya yardımlaşarak çalışmayı tercih ederler,sabah gün doğmadan tarlaya varılır,çaycı çay ve sabah yemeği işlerine bakarken,diğer insanlar , büyük küçük,kadın erkek hep birlikte sırayla tarlanın bir köşesinden yolma işlemine başlarlar ,ellere eski çoraplar geçirilerek elle yolunur,çay molası verilir moladan sonra işe devam edilir,türküler söylenir,hikaye ve maniler anlatılır,anılar anlatılır,hem yolma işi yapılırken edebiyatta kimin ne hüneri varsa döker ortaya,askerlik anıları,çocukluk anıları,deyişler,türküler sohbet ortamında şenlik ortamında akşam gün batımına kadar yolma işi devam eder yolunan desteler cuğul denen ara ara birleştirilir.toplayıp götürülmesi kolay olsun diye.
orak-harmanda dayanIşma,yIğIn yIğma,
Temmuz ayının ikinci haftasında ,Ekinler büyüyünce başakları alıp kuruyunca orak derdi başlardı,Orak köyümüzde ekinlerin yolma ve biçme ,yığın yapma yani kökünü topraktan ayırma işleminin tamamına denir,ismini de ekin yolma aletinden almıştır.Boyu uzamayan tırpana gelmeyen ekinler galuç denen orakla yolunup deste yapılır,daha sonra yığın yapılırdı.Boyu uzun ekinlerse tırpanla biçilirdi.tüm aile sabah şafak ağarmadan tarlaya gider,çayını azığını tarlaya götürür ve tüm gün köye gelmeden tırpan sallardı , ailenin bireyleri tarlanın bir başından tırpanla girer diğerleri peşinden sırayla takip ederdi . saatlerce kan ter içinde sıcakta tırpan sallanırdı.Tırpanla zuğa denen boydan boya uzatılmaz,ayağa takılan ayakçak yardımıyla hem biçilir hemde kesilen ekin deste haline getirilirdi ,ve bir yandan da yapılan desteler yığın yapılır,bir yandan tırmıkla tarla taranır dökülen biçilmiş ekinler toplanır ve yığına konurdu.öğle yemeği ise köyde ev işlerine kalan aile bireyi tarafından at veye eşşekle tarlaya getirilirdi.bir tarla bittiği zaman diğer tarlaya gidilir ve akşam geç vakitlere kadar çalışma devam ederdi.Günlerce haftalarca bu işler devam ederdi,orağını bitiren aile yakınına,akrabasına,komşusuna yardıma giderdi.Herkes oraktan çıkıncaya kadar yardımlaşma devam eder herkes oraktan çıkınca bir gün dinlenme,molası verilir,börekler yapılır adeta bu bir nevi kutlamaya benzer ,herkes aileler bir birine börekler ikram ederdi.
HARMAN
Ağustos ayında,Oraktan çıkılmıştır,harmana hazırlığa başlanır,bu günün nesilleri gençlerimizden çoğu bugün harman yeri ve düveni bilmez.harman,tahılların yolunmasından veya biçilmesinden sonra ,destelerin üzerinden düven geçirilerek ,taneleri başaktan ayırma ve saplarıda hayvanların kolay yiyebileceği saman haline getirme işlemidir.Bu işlemin yapıldığı düz ,dairesel alanada harman denir. önce aile kendine uygun bir harman yeri ayarlamalı,orası düzlenmeli,taşlarını ayıklamalı,ayıkladığı yeri sulamalı ve üzerine saman dökerek yumuşayan kabaran toprağı loğ denen yuvarlak 80-100 kg ağırlığında ağaçtan sap yapılarak baş kısımlarına monte edilmiş dönerek yerin pekişmesini sağlayan bir araçtır.loğlamak düz ve beton benzeri pekişmiş bir alan yapılır bura bir ikigün sonra kurur kazılmaz sağlam düz zemin olur,artık tarladaki yığınlar kağnı ve at arabalarıyla yapılan harmana taşınabilir. Daha önceleri öküzler ve kağnılarıyla ,daha sonraki yıllarda atlar ve arabalarıyla daha sonra da traktörün köye gelmesiyle traktör ve vağonla tarlaya sapa gidilir,sap kağnıya veya arabaya veya vağona vurulur yani yüklenir harmana getirilirdi.
Önce tahıllar harmana serilerek güneşte kurutulurki,kolayca kırılsın ve daneler başaktan ayrılabilsin diye sıra düvenlemeye gelir.Düven,önüne koşulan hayvanlarla yani öküz veya at ile çekilen,alt kısmında keskin çakmak taşlarının dikine çakılı olduğu kızak biçimindeki aracın adıdır.önceleri gelen sap harmana dağıtılır,yaşı varsa sıcaktan kuruması sağlanır,daha sonra dövenle ekin sürülür.Yaklaşık 50x 250 ebadında yanyana bir çift sağlam ve kalın kalastan yapılmış düvenin altında boydan boya 3-4 cm aralıklarla çakmak taşları bulunur.çakmak taşları da yaklaşık 1-4 cm ebadında sert ve kesici bir taş cinsidir.bir birine sürtüldüğünde kıvılcım çıkartacak kadar serttir.sanırım çakmak adıda buradan gelmektedir.keskin uçlu çakmak taşlarının başakları ve tahılların saplarını kesebilmesi için düvenin üzerine belli bir ağırlık yüklenir.tabiki çocuklar ,bir kaya parçası yerine ağırlık yapmak için gönüllü olarak düvene binmeye bayılırlar.
Sap harmanda serilmiş,günlenmiş kurumuş ve düveni koşma zamanı gelmiştir.önde öküzler veya atlar bağlanır, hayvanların iş yapmak yerine tahıl yemeye kalkışmamaları için ağızlarının özel bir şekilde kapatılması ki ağ şeklinde yapılmış özel bir aletin burunlarına takılmasıyla yerine getirilir,bir diğeride yiyecek olarak kullanılan tahılın pislenmemesi için hayvanların popolarına özel torba takılmasıdır.
Ağustos sıcağında 20-25 metre kadar çapı olan harman yerine dizilmiş tahıl danelerinin üstünde akşama kadar dönülürde dönülür.akşama doğru artık harman kıvamına gelmiştir.Yabalarla sıyırgılarla toplanır bu toplanan saman ve tahıl karışımına tığ denir ve rüzgar çıkınca tığ savurmak başlar.
Evet şimdi biraz rüzgara ihtiyaç vardır.rüzgarın durumuna göre harmanın bir tarafına yığılan daneyle samanlar ,yaba denilen avuç içi gibi parmakları da olan bu iş için ve saman atmak içinde kullanılan bir tarım aracıyla havaya savrulur.rüzgar hafif olduğu için samanları bir tarafa doğru sürüklerken daneler ağır olduklarından oldukları yere düşerler.böylece sonuna kadar bu işleme devam edilir ve o gün dövülen harmandan elde edilen daneler bir tarafta ,samanlar bir tarafta ,işlem tamamlanmış olur.ortaya çıkan buğdaya çecde denir,çuvallara ölçülerek doldurulur ve eve getirilerek ambarlara boşaltılır.bütün ekinlerin aynı şekilde harmanlanıp bitmesinden sonrada biriken samanı kağnıya çeten denen ağaç dallarınının fışarlarından özenle seçilip itina ile örülen bir araç oluşturulur,bir adam boyundan biraz daha yüksekçe örülür ve kağnının büyüklüğü genişliği hesap edilerek yapılır etrafi iyice çevrilen çetene saman doldurulur ve samanlığa atmak için kağnı öküzlere koşulur ve saman götürülüp atılır.traktör zamanında vağonla yapılır ,vağona tahtalar eklenerek yüksetilir etrafı iyice kapatılır içine saman doldurulur ve samanlığa atılır.kışın hayvanlara yedirmek için,altlarını kurulamak ve hamam zamanı suyu kaynatmak için kazanların altına veya bulguru kaynatmak için kazanların altında yakmak için kullanılır.
Savrum makinalarının çıkması ile işler kolay olmamakla beraber hız kazanmıştır.savrum makinası 1,5 metre yüksekliği ise yine 1,5 -2 metre uzunlığında 1 metre genişliğinde içinde pervaneleri olan pervaneleri çeviren kolu bulunan bir makina,tamamen özel ağaç ve tahtadan yağılmıştır,çok azda metal kullanılmıştır.bu makinayı sırayla bir kişi o kolu sürekli çevirerek pervanelerin çalışmasını sağlarken bir diğeri yabayla dövülmüş harmandaki karışık buğday ve samanı makinanın üzerinde yapılmış olan1 metre kare honi şeklindeki alana boşaltır,savrum makinası samanı arka tarafa tahılı ise ön tarafa ayırır,önden de bir kişi akan tahılı çeker harmanın ortalarına yığar.
Traktörün devreye girmesi ile döven işleri hızlanmış,patozun çıkmasıyla döven ortadan kalkmıştır.patoz savrum makinasından esinlenerek geliştirilmiş tamamen metalden tani demir ve saçtan yapılmış uzun bir kayışla gergin bir şekilde traktörün kasnağına bağlanır,sap haliyle patoza atılır,patoz savrum makinasına da gerek bırakmadan samanı bir yere çeci bir yere ayırır.Biçer- döverin çıkmasıylada patozda önemini yitirmiştir.Biçer döver tarlada mahsül kuruyunca hareket halinde aynı anda hem mahsülü biçiyor,sapı içerisinde dövüyor ,dövülen sapı arkasından bırakıyor ve tahılı üzerindeki ambarına dolduruyor ve ambarı 100-120 ölçek alır ,dolduğunda özel boşaltma borusu yardımıyla yanına gelen traktörün vağonuna boşaltır.Biçer – döverin yaygınlaşması aylarca süren orak ve harmanı birleştirerek kısa bir zaman içinde daha az zahmet ve daha az insan emeğine dayanan bir sistemi oluşturmuştur.köylüler şimdi tarlalarına biçerin gelme sırasını bekler,biçilen tahılını traktörüyle alır ya evine götürüp ambara atar yada z
Zile ' ye hapana götürüp satar.geriye saman yapma kalmıştır,kimisi patozlarla kimisi saman toplama ve yapma makinalarıyla saman işlerinide traktör gücü ve insan emeği ile yapmaktadırlar,yapılan saman samanlığa hayvanlara yedirmek için atılırken fazlası Zile ' ye götürülerek satılmaktadır.