Tarım Bakanlığı’nın yanlış bir zamanlama ile başlattığı sıfır faizli hayvancılık kredisi, yakın gelecekte sütte yeni ve daha büyük bir krize neden olabilir. Gelecek olan süt krizini görmemek için kör olmak lazım. Geçen hafta İzmir’deki tarım ve hayvancılık fuarında ilgi odağı hayvancılık firmalarıydı. Suni tohumlama, yem, makine satan firmaların standlarındaki inek fotoğraflarını görenler bile umutla stand görevlisine “elinizde inek var mı?”, “inek satıyor musunuz?” diye soruyordu.
Sıfır faizli kredi, talebi yükseltince inek adeta karaborsaya düştü. Birkaç ay öncesine kadar 4-5 bin lira olan damızlık ineğin fiyatı 7 bin lirayı geçti.
Bu çok tehlikeli bir sürecin başlangıcı.
Ziraat Bankası’nın sıfır faizli kredisi ile hayvancılığa girenlerin sayısı 7 bin kişiyi geçti. Bunların bir kısmı hayvan ihtiyacını ithalatla bir kısmı ise iç piyasadan karşılıyor. Bugün 7 bin liradan damızlık alarak yatırım yapanların yarını ne olacak?
1- Canlı hayvan ve et ithalatı nedeniyle bir süre sonra hayvanın fiyatı düşerse, daha baştan zarar edecek. Genel beklenti, damızlık fiyatının 5 bin liraya kadar gerileyeceği yönünde. Eğer bu beklenti gerçekleşirse, sıfır faizli kredi alan yatırımcı uğradığı zarar nedeniyle kredisinin faizi sıfır değil, yüzde 30-40’tan az olmaz.
2- Çok sayıda yatırımcı süt hayvancılığına girdiği için 2011’in başından itibaren çiğ süt üretiminde artış başlayacak. Kısa zamanda 2 milyon ton taze süt piyasaya girecek. Bu sütün nasıl değerlendirileceğine yönelik hiçbir çalışma yok. Mevcut yapıda bile çiğ sütün pazarlanması sorun olurken ilave yatırımlarla elde edilecek çiğ süt nasıl değerlendirilecek? Tüketim artmadığına göre, üretim artışı sonucu çiğ sütün fiyatı düşecek. Sütten para kazanamayan üretici süt hayvanını kesime götürecek. Bugün yaşanan krizden çok daha büyük bir kriz yaşanacak.
3- Yeni yatırımcıların yaklaşık yüzde 90’ı ilk kez hayvancılık sektörüne giriyor. Hiçbir deneyimleri yok. Para kazanmak umudu ile girdikleri bu işten ilk iflas eden onlar olacak. Tarım Bakanlığı’nın zamansız ve altyapısını hazırlamadan başlattığı sıfır faizli kredi, sadece yeni yatırımcıları değil mevcut üreticileri de iflasa sürükleyecek.
Karamsar bir tablo çizdiğimizin farkındayız. Fakat gerçek bu.
Hükümetin hayvancılık politikası, görevdeki Tarım Bakanı ve kadrosu ile bu tablonun olumluya çevrilmesi mümkün değil.
Tarım Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları’nın İzmir fuarındaki açılış konuşmasından bir bölümü paylaşarak ne söylemek istediğimizi daha iyi anlayabilirsiniz.
İthalatı çok ateşli bir biçimde savunan Vedat Bey’in hayvancılık ve et ithalatı konusundaki fikirleri özetle şöyle:
“Ben sadece ihracat yapayım, ithalat yapmayayım olur mu? Sadece ihracat yaparak ayakta kalan ülke var mı? Asıl yiğitlik hayvancılık ithalata açılınca başarılı olmaktır.
Bugüne kadar işletmelerimiz küçüktü. Şimdi büyük işletmelerimiz var. Artık serbest piyasaya geçmemiz gerekiyordu. Bizde vergilerle korunan sektörü vergileri düşürerek rekabete açtık. Asıl babayiğitlik şimdi belli olur.
Bugüne nasıl gelindi? İki yıl üst üste kuraklık yaşanınca sanayiciler süt fiyatını yarı yarıya indirdiğinde ‘yapmayın’ diye uyardık. ‘Süt inekleri kasaba giderse geleceğinizi kesersiniz’ dedik. Hayvanlar kesime gitti.
Tabii bir şey daha var. Dört yıl boyunca Türkiye’ye kaçak yollardan çok hayvan girdi. Hastalığı da beraberinde getirdi. Biz 6 ay onun aşısını üretmeye çalıştık. Bütün bunlar oldu.
Biz ne yaptık? Süt üretiminin en az olduğu sonbaharda fiyat yarı yarıya düşürülünce, bir tedbir aldık. Dahilde İşleme Rejimi kapsamında süt tozu ithalatı yapanlara dedik ki, süt tozunu ne kadara ithal ediyorsunuz, diyelim ki 3 bin lira. Türkiye’de üretirseniz maliyeti ne kadar olur, 5 bin lira. Siz ithal etmeyin devlet olarak biz size aradaki 2 bin lirayı verelim. Bunu uyguladık. Süt sorununu çözdük. Bugün süt üreticisinin şikâyetini duyuyor musunuz?
Fakat et konusunda aşırı kar, spekülatif hareketler nedeniyle fiyat yükseltildi. Biz de ithalat tedbirini alarak pirinçte olduğu gibi ellerinde patlatmak için harekete geçtik. Her şeyde ithalat serbest değil mi? Niye hayvancılıkta, ette ithalat başlayınca kıyameti koparıyorlar.
Bakın bunlar öyle insanlar ki, yurtdışına hayvan almaya gidiyorsunuz, oraya gidip orada da fiyatı yükseltiyorlar. Adamın 20 bin hayvanı var. Piyasaya sürmüyor. Bizde bu spekülatörlerin canına okumak için yılsonuna kadar ithalatı açtık.
Yine, kurban bayramında spekülatörlerin ekmeğine yağ sürmemek için dışarıdan kurbanlık getiriyoruz.”
Müsteşar bunları söylerken, İzmir Ziraat Odası Başkanı Sedat Köse, Türkiye Ziraat Odaları Birliği adına Başkan Vekili Nuri Sorman aynı kürsüden konuştu. Her ikisi de et ithalatı, hayvancılık konusunu ağızlarına bile almadı. Onların yapamadığını tarım ve hayvancılıkla doğrudan ilgisi olmayan İzmir Ticaret Odası Meclis Başkanı Necip Kalkan yaptı. Necip Kalkan, cesaretle süt fiyatının düşük olmasını, hayvancılık yapanların para kazanamamasını, ithalat politikasını eleştirdi.
Özetle, ette yaşanan krizin çok daha büyük olanı sütte yaşanacak. Herkes farkında fakat dile getiren yok. Türkiye Ziraat Odaları Birliği susturulmuş. Aylardır derin uykuda. Düne kadar hayvancılık konusunda en duyarlı örgütlerden olan Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği bile suskun.
Kendi aralarında dert yanıp ağlayan, kamuoyunda hayvancılığı ağızlarına almaya korkanlar kapıdaki süt krizini anlatabilir mi?
Sıfır faizli kredi, talebi yükseltince inek adeta karaborsaya düştü. Birkaç ay öncesine kadar 4-5 bin lira olan damızlık ineğin fiyatı 7 bin lirayı geçti.
Bu çok tehlikeli bir sürecin başlangıcı.
Ziraat Bankası’nın sıfır faizli kredisi ile hayvancılığa girenlerin sayısı 7 bin kişiyi geçti. Bunların bir kısmı hayvan ihtiyacını ithalatla bir kısmı ise iç piyasadan karşılıyor. Bugün 7 bin liradan damızlık alarak yatırım yapanların yarını ne olacak?
1- Canlı hayvan ve et ithalatı nedeniyle bir süre sonra hayvanın fiyatı düşerse, daha baştan zarar edecek. Genel beklenti, damızlık fiyatının 5 bin liraya kadar gerileyeceği yönünde. Eğer bu beklenti gerçekleşirse, sıfır faizli kredi alan yatırımcı uğradığı zarar nedeniyle kredisinin faizi sıfır değil, yüzde 30-40’tan az olmaz.
2- Çok sayıda yatırımcı süt hayvancılığına girdiği için 2011’in başından itibaren çiğ süt üretiminde artış başlayacak. Kısa zamanda 2 milyon ton taze süt piyasaya girecek. Bu sütün nasıl değerlendirileceğine yönelik hiçbir çalışma yok. Mevcut yapıda bile çiğ sütün pazarlanması sorun olurken ilave yatırımlarla elde edilecek çiğ süt nasıl değerlendirilecek? Tüketim artmadığına göre, üretim artışı sonucu çiğ sütün fiyatı düşecek. Sütten para kazanamayan üretici süt hayvanını kesime götürecek. Bugün yaşanan krizden çok daha büyük bir kriz yaşanacak.
3- Yeni yatırımcıların yaklaşık yüzde 90’ı ilk kez hayvancılık sektörüne giriyor. Hiçbir deneyimleri yok. Para kazanmak umudu ile girdikleri bu işten ilk iflas eden onlar olacak. Tarım Bakanlığı’nın zamansız ve altyapısını hazırlamadan başlattığı sıfır faizli kredi, sadece yeni yatırımcıları değil mevcut üreticileri de iflasa sürükleyecek.
Karamsar bir tablo çizdiğimizin farkındayız. Fakat gerçek bu.
Hükümetin hayvancılık politikası, görevdeki Tarım Bakanı ve kadrosu ile bu tablonun olumluya çevrilmesi mümkün değil.
Tarım Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları’nın İzmir fuarındaki açılış konuşmasından bir bölümü paylaşarak ne söylemek istediğimizi daha iyi anlayabilirsiniz.
İthalatı çok ateşli bir biçimde savunan Vedat Bey’in hayvancılık ve et ithalatı konusundaki fikirleri özetle şöyle:
“Ben sadece ihracat yapayım, ithalat yapmayayım olur mu? Sadece ihracat yaparak ayakta kalan ülke var mı? Asıl yiğitlik hayvancılık ithalata açılınca başarılı olmaktır.
Bugüne kadar işletmelerimiz küçüktü. Şimdi büyük işletmelerimiz var. Artık serbest piyasaya geçmemiz gerekiyordu. Bizde vergilerle korunan sektörü vergileri düşürerek rekabete açtık. Asıl babayiğitlik şimdi belli olur.
Bugüne nasıl gelindi? İki yıl üst üste kuraklık yaşanınca sanayiciler süt fiyatını yarı yarıya indirdiğinde ‘yapmayın’ diye uyardık. ‘Süt inekleri kasaba giderse geleceğinizi kesersiniz’ dedik. Hayvanlar kesime gitti.
Tabii bir şey daha var. Dört yıl boyunca Türkiye’ye kaçak yollardan çok hayvan girdi. Hastalığı da beraberinde getirdi. Biz 6 ay onun aşısını üretmeye çalıştık. Bütün bunlar oldu.
Biz ne yaptık? Süt üretiminin en az olduğu sonbaharda fiyat yarı yarıya düşürülünce, bir tedbir aldık. Dahilde İşleme Rejimi kapsamında süt tozu ithalatı yapanlara dedik ki, süt tozunu ne kadara ithal ediyorsunuz, diyelim ki 3 bin lira. Türkiye’de üretirseniz maliyeti ne kadar olur, 5 bin lira. Siz ithal etmeyin devlet olarak biz size aradaki 2 bin lirayı verelim. Bunu uyguladık. Süt sorununu çözdük. Bugün süt üreticisinin şikâyetini duyuyor musunuz?
Fakat et konusunda aşırı kar, spekülatif hareketler nedeniyle fiyat yükseltildi. Biz de ithalat tedbirini alarak pirinçte olduğu gibi ellerinde patlatmak için harekete geçtik. Her şeyde ithalat serbest değil mi? Niye hayvancılıkta, ette ithalat başlayınca kıyameti koparıyorlar.
Bakın bunlar öyle insanlar ki, yurtdışına hayvan almaya gidiyorsunuz, oraya gidip orada da fiyatı yükseltiyorlar. Adamın 20 bin hayvanı var. Piyasaya sürmüyor. Bizde bu spekülatörlerin canına okumak için yılsonuna kadar ithalatı açtık.
Yine, kurban bayramında spekülatörlerin ekmeğine yağ sürmemek için dışarıdan kurbanlık getiriyoruz.”
Müsteşar bunları söylerken, İzmir Ziraat Odası Başkanı Sedat Köse, Türkiye Ziraat Odaları Birliği adına Başkan Vekili Nuri Sorman aynı kürsüden konuştu. Her ikisi de et ithalatı, hayvancılık konusunu ağızlarına bile almadı. Onların yapamadığını tarım ve hayvancılıkla doğrudan ilgisi olmayan İzmir Ticaret Odası Meclis Başkanı Necip Kalkan yaptı. Necip Kalkan, cesaretle süt fiyatının düşük olmasını, hayvancılık yapanların para kazanamamasını, ithalat politikasını eleştirdi.
Özetle, ette yaşanan krizin çok daha büyük olanı sütte yaşanacak. Herkes farkında fakat dile getiren yok. Türkiye Ziraat Odaları Birliği susturulmuş. Aylardır derin uykuda. Düne kadar hayvancılık konusunda en duyarlı örgütlerden olan Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği bile suskun.
Kendi aralarında dert yanıp ağlayan, kamuoyunda hayvancılığı ağızlarına almaya korkanlar kapıdaki süt krizini anlatabilir mi?