SÜRÜ SAĞLIĞINDA BİYOGÜVENLİK PRENSİPLERİ VE GÜVENLİ ET VE SÜT ÜRETİM YÖNTEMİ

SÜRÜ SAĞLIĞINDA BİYOGÜVENLİK PRENSİPLERİ VE GÜVENLİ ET VE SÜT ÜRETİMİ İÇİN ÜRETİM YÖNETİMİ

Enfeksiyöz Hastalıkların Önemi ve Halk Sağlığına Etkilerinde Yetiştiricilerin Rolü

Enfeksiyöz hastalıklar; hastalandırma, ölüm, tedavi ve kontrol giderlerinden ötürü, yetiştiriciler açısısından, daima önemli bir yer tutar. Son yıllarda, özellikle, ülke ekonomileri, sağlık standardındaki artışlar, dünya ticaretindeki sınır mevzuatları gibi gelişmeler bakımından, enfeksiyöz hastalıklardan arilik daha da önem kazanmaktadır. Avrupa ülkelerinde ve özellikle İngiltere’de görülen BSE /Deli İnek Hastalığı ve şap gibi enfeksiyonların insan sağlığı ve toplum psikolojisi üzerinde epidemilerin aşırı olumsuz etkileri ve ekonomik kayıpları, güvenli et-süt üretimi konuları, yetiştiricileri daha da önemli hale getirmektedir. Tüm dünyada tüketici destekleri, yetiştirici birlikleri, devlet kurumları ve veterinerler, sağlıklı–güvenli et ve süt üretimini sağlamak için değişik biyogüvenlik proğramları oluşturmuşlardır.

Hayvan yetiştiriciliğinde Biyogüvenlik uygulamaları 100 seneden fazla bir süreden beri uygulanmaktadır. 1892 de ABD’de bulaşıcı pleuropneumonia, 1916 da Güney Afrika’da ve 1972 de Avustralya’da eradikasyon prensipleri kullanılarak bulaşıcı olduğu bilinen hastalıklar eradike edilmiştir. Hayvanları korumanın önemi, özellikle biyolojik terör düşünceleri, global hayvan sağlığı afetleri (BSE, Şap, AI vs) nden sonra daha da önemli hale gelmiştir.

Ancak ülkemiz gibi % 90’ını küçük aile işletmelerinden oluşan işletmelerde sürü sağlığı yönetimi programları yeterince uygulanamamaktadır. Bazı hastalıklarda da (örneğin Avrupa’da tüberkülozun bulaşmasında porsuktan sığıra bulaşma yolları ve diğer gelişmiş yetiştirme metodları uygulanarak azaltılabilmiştir) başarılar sağlanmıştır. Ülkemizde sığırlar için sığır vebası ve at/merkepler için ruam eradike edilmiştir.

Ancak, tüketicinin “çiftlikten çatala” “çiftlikten sofraya”korunmasına yönelik biyogüvenlik konuları (Brusellozis, tüberkülozis, paratüberkülozis, mastitis, salmonellosis, mikotoksinler, antibiyotik kalıntıları, diğer kimyasallar) derinlik ve önem kazanmaya başlamıştır.

Hastalık kontrolü için ilk sınır çiftlik olmalıdır. Üreticileri, kendi sürülerinin hastalıktan koruma sorumluluğunu almaları ve veterinerlerinden hastalık çıkış ve risklerini azaltıcı tedbir ve öğüt almaları sorumluğu da olacaktır

Besin kaynaklı bulaşan ve zoonotik önemi olan enfeksiyonlar için sürü sağlığı bazında insan sağlığını korumak için biyogüvenlikte ilk aşama HACCP uygulamalarıdır. Bu konu yakın gelecekte daha da önem kazanacaktır.

Sığır Yetiştiriciliğinde Biyogüvenlik Uygulamaları

Yetiştiriciler enfeksiyöz hastalıkların bulaşma riskini azaltmaya yönelik olarak manajmınt /yönetim uygulamalarına angaje olmaları başlamıştır. Ülkeye giren hayvanlara karantina uygulamaları sınırlarda resmi giriş yerlerinde yapılmaktadır. Ancak kaçak girişler hele bir çok hastalığın endemik olarak yaşandığı ülkelerden kontrolsüz girişi bir hastalıkla mücadeleyi güçleştirmektedir. Bu durum sürü seviyesindeki biyogüvenlik uygulamalarının daha da önemli hale getirmektedir. Bu ülkesel seviyede yeterli olmamaktadır. Yetiştiriciler, biyogüvenlikten daha fazla aşılamalara yöneltmektedir.

Sürüye dışarıdan hayvan alındığında, sürüdeki mevcut hayvanlar bulaşıcı hastalıklar yönünden risk altındadır.Yetiştiriciler riski azaltmak için aşılama takvimlerinde sürü sağlığı yönetimi daima önemli olan bu gibi durumları genellikle dikkate almamaktadırlar. Yetiştiricilerin biyogüvenlik riskleri, rasyonel ve ekonomik biyogüvenlik ugulama ve geliştirmelerinde Veteriner Hekimlerden destek almaları gerekir. Veteriner Hekimlerinde klinik hekimliğinin yanı sıra, sürü sağlığı yönetimi temelli koruyucu hekimliğe yönelmeleri gerekir.


Süt İnekçiliği Sürüleri

Sütçü inek sürüleri / işletmelerinin sayı ve yapıları her geçen gün değişmekte ve büyümektedir. İşletmelerini büyütmeyi planlayan hayvan sahiplerine yardım etmek çoğunlukla, iş gelişimi, finansal ve yönetim planları konusuna odaklanmak gerekmektedir. Pratikte yetiştiriciler, sürü büyütme planlarını tamamlamak için çok fazla özen göstermediklerinden, genellikle araştırma inceleme çalışmalarını kolaylaştırıcı ekipman üzerine yoğunlaşırlar. Bu konuda yapılan bir çok araştırmaya göre, sürü büyütme, bakım ve sürü sağlığı konusunda yetiştiricilerin çok azının, toplam zamanlarının / aktivitelerinin hastalık önlemeye yönelik olduğu, anlaşılmıştır. Sürüye yeni hayvan konacağı zaman, yetiştiricilerin çok azı hastalıklar için test yaptırma, yeterli süre karantina uygulama, hayvanın genetik ve hastalık geçmişi ile ilgilendiğini ortaya koymaktadır. Hatta bir çoğu ihbarı mecburi (bildirimi zorunlu) hastalıklar hakkında bile bilgi sahibi değildir.

Sürülerde değişik seviyelerde biyogüvenlik tedbirleri uygulanabilir.

1- Dışarıdan hayvan alınmayan ve hayvanını pazara-panayıra çıkarmayan sürülere uygulanan yüksek biyogüvenlikli sürüler
2- Dışarıdan hayvan alınmayan ve hayvanını pazara-panayıra çıkaran sürülere uygulanan biyogüvenlikli sürüler
3- Sürüyü dışarıdan hayvan alarak büyüten ancak, çiftliğe almadan evvel karantina uygulanan sürüler.
4- Sürüyü dışarıdan hayvan alarak büyüten ve çiftliğe almadan evvel karantina uygulanmayan sürüler (en riskli sürü)
5- Kategoriye sokulamayan / hiçbir biyogüvenlik uygulanmayan sürü.


Sığırcılık sektöründe, hayvanlar çiftliklerinden veteriner kliniklerine, pazarlara veya yarışma/ gösterilerine serbestçe götürülür. Hayvanlar buralarda başka hayvanlardan önemli bulaşıcı hastalıklara maruz kalabilirler. Bu sebeple, ayakta veya yatılı tedavi yapan hayvan hastanelerinin ve kliniklerinin standart biyogüvenlik uygulamaları yerleşmelidir.

Biyogüvenlik Uygulamanın İşletmedeki Faydaları:


Üretimde, verimlilikte ve karda artış
Hayvan refahında artış / gelişme
Kaynakların daha etkili kullanımı
Tedavi girdilerinde (antimikrobik, antiparazite ilaçlar vs) azalma
Sürü seviyesinde karlılığın artışı ve (katkısız-kalıntısız) sağlıklı ürün arzı



Etkin Biyogüvenlik Uygulamanın Pazar Açısından Yararları


Alıcı ülkelere daha fazla ihracat
Sağlık standardı düşük ülkelerden hayvansal ürün vb lerini ithalatının kısıtlanması imkanı
İlaçlarla tedavi edilemeyen, aşılarla veya diğer manajmınt tedbirleri ile kontrol edilemeyen bazı hastalıklardan kaynaklanan ekonomik kayıpların azalması (Örneğin:Mycoplasma bovis mastitisleri)
Daha iyi ve daha etkin korunma (Örneğin : Salmonellosis, brusellosis, tüberkülosis)
Global ticaret kuralarını ve gerekliliklerini daha kolay sağlama
Yabancı hastalıkların ülkeye girişinin önlenmesi
Zoonozlardan korunma
Patojenlerden ari sağlıklı et ve süt üretimi


Biyogüvenlik Uygulamada Veteriner Hekimlerin Görevi

Bazı işletmelerde Veteriner Hekimlerin rolünün hastalıkların önlenmesinde daha proaktif bir yere geleceğinden rollerinin yeniden tanımlanması ve Veteriner Hekimliğin ilgisinin biyogüvenlik planlama gibi yeni bir alana yönelmesini sağlar.

Sığırcılık Endüstrisinde Biyogüvenlik Uygulanmamasının Potansiyel Sonuçları


Ekzotik hastalık salgınları (bu hastalıklar, ülkenin milli ekonomisini çok olumsuz etkiler. Ülkemiz için örneğin, sığır vebası, tavuk vebası vb enfeksiyonlar)
Ülkede hayvansal besinler tam olarak güvenli olmayacağından halk sağlığı etkilenir. Tüketim azalır.
Hayvan ve hayvansal ürün ihracatına yasaklar getirilir. Ülke’nin milli ekonomisi zarar görür.
Salgın hastalıklar arttığından hastalıklarla mücadele çok masraflı olduğu için sürü sağlığı yönetimi güçleşir.
Çiftliklerden diğer çiftliklere satış veya diğer sebeplerle sebebi bilinmeyen enfeksiyonların yayılması artar.
Hastalıkların sebep olduğu teşhis ve tedavi giderleri artar
Et ve sütte ilaç kalıntıları (antibiyotiklere dirençli bakteri populasyonu artışı dolaylı olarak insan sağlığını da olumsuz etkiler)
Hayvanlarda sürü seviyesinde verimlilik azalışı ve üreticilerin karlılığında azalış
Veteriner klinikleri ve hastanelerindeki salgınlarda artış,
Önceden hastalıklardan ari olan sürülere enfeksiyonların bulaşma ve yayılma riski


Enfeksiyon Bulaşma ve Yayılma Yolları


İşletmeye ekeni bilinmeyen bir enfeksiyonlu sığırın girişi veya sığırdan sığıra temasla bulaşma
Hoziazontal veya vertikal bulaşma (konjenital neospora, paratuberküloz, BVD,PI)
BSE, Salmonella veya sistiserkle kontamine yem ve su
Süt toplayıcılar, yem araçları sürücüleri, veterinerler, tırnak kesiciler, gibi işletmeyi düzenli aralıklarla ziyaret edenlerle bulaşma
Taşıtlar veya çiftlik aletleri gibi mekanik vektörler
Yabani hayvanlar, tavşanlar, fareler, kuşlar vs ile bulaşma
Oyun gibi hayvanlarla bulaşma (Koriza Gangrenoza Bovum)
Solunum yoluyla bulaşma (Şap, pnömoniler, tüberküloz, mikoplasmalar, vs)



Sığır İşletmeleri İçin Önemli Bulaşıcı Hastalıklar

Şap, sığır vebası, antraks, BSE, tüberküloz, bruselloz, leptospirozis, salmonellozis, paratüberkülozis, Mastitis (Staph. aureus, Str agalactiae, vs), theileriozis, babeziosis, kuduz, anaplazmosis, BVD, IBR, Rotavirus, enzootik löykozis, coronavirus, trikofitozis.

Ülkemiz 2003 yılından beri sığır vebasından, ari durumdadır.
BSE, Mycoplasma bovis matitisisi (Tatvan 5/2/2007 M. bovis mastitisi) ise hiç görülmemiştir.


Stratejik tedavi - aşılama programları ve iyi yönetim kombinasyonu ile kontrol altına alınabilen endemik enfeksiyöz hastalıklar

IBR, BVD, kuduz, Leptospirosis, Salmonellozis, pastörellozis, ayak hastalıkları, Klostridial hastalıklar, kolibasillozis, Rota – coronavirus enfeksiyonları, listeriozis campylobacter enfeksiyonları, trikofitozis, şap, papilamatozis, enfesiyöz keratokonjuktivitis, koksidiosis, paraziter hastalıklar, artropodlarla bulaşan hastalıklar,

Sürülerde Biyogüvenlik Prensipleri

Biyogüvenlik, henüz ülkede /işletmede görülmeyen bir enfeksiyon için; enfekte bir hayvandan duyarlı hayvanlara veya enfekte hayvanların sürüye, bölgeye veya ülkeye girişini / bulaşmasını önlemek için alınan / uygulanan her türlü tedbirlere verilen isimdir. Biyogüvenlik sürüde enfeksiyöz hastalık riskini azaltma uygulamalarının bir parçasıdır. Diğer komponentler, çiflik planı, sürü yönetimi, dekontaminasyon uygulamaları, pest kontrolü ve aşılamalardır. Bu faktörler, üretimi artışını ve verimliliği doğrudan etkiler. Bazı hastalıklarda ise yaşlılardan gençlere bulaşmanın önlenmesi gerekir. Bu yenidoğanları analarından ayırarak enfeksiyondan ari izole yerlerde barındırarak sağlanabilir. Ancak, ilk 3 gün mutlaka ağız sütü/ kolostrumu verilmelidir veya anası ile birlikte tutulmalıdır.
Örneğin; enzootik pnömonilerin genç hayvanlara bulaşmasının engellenmesi gibi. Sağımlar sırasında yaşlı ineklerden düvelere S. aureus’ların bulaşmasını önlemeye yönelik uygulamalar, vs.

Veteriner hekimler, temel biyogüvenlik uygulamalarının yanı sıra yeni teknikleri sürüde değişecek hayvanları belirlemede izolasyon / karantina uygulamalarında ve kontrol testlerinde üreticilere yardım edebilir.

Kapalı sürü: Kapalı çiftlik sistemi, bir süt inekçiliği işletmesinde enfeksiyöz hastalıkların girişini önlemek yani kapalı sistem çiftlik oluşturmak / uygulamak teknik olarak mümkündür. Sürü bazında bazı hastalıklar erdike edildikten sonra bunların ve yeni enfeksiyonalrın girişini engellemek için çok gayret gösermek gerekir. Örneğin halen Tarım ve Köyişleri Bakanlığı KKGM tarafından uygulanan tüberkülozis ve brusellozis’ten ari işletme oluşturma mevzuatı ile işletmeler teşvik edilmektedir. Bu teşvikler litre süt ve buzağı başına ekonomik destekleri kapsamaktadır. Böylelikle süt inekçiliği işletmelerinde damızlık hayvan değerleri de artmaktadır. Kapalı sistem sürülerde doğum oranları artmakta ve buzağı kayıpları da oldukça azalmaktadır. Ayrıca ilk buzağılama yaşı ortalaması düşmekte veteriner hekimlik masrafları azalmaktadır.

Biyogüvenlik Sistemlerinin Birimleri

Etkili / başarılı biyogüvenlik sistemleri, enfeksiyöz hastalıkların kontrol prensiplerinin tamamlanmasına yada tam olarak uygulanmasına bağlıdır.

Kontrol Prensipleri

Korunma: Korumada denebilir. Bulaşmanın önlenmesine (antiseptik, dezenfektan, antibiyotik vb maddelerle) ve bağışıklık sağlama (aşılama, serum uygulamaları, probiyotik, immünstimülatorler vs) çalışmalarından ibarettir. Aşılama, tam olarak korumayabilir, ancak etken saçımını azaltır / yavaşlatır.
Kontrol: Hastalık çıkışının önlenemediği yerlerde veya çıkan hastalıkların yayılmasının önlenmesi için yapılan uygulamalar
Eradikasyon: Hastalığın hiç çıkmamaması için alınan tedbirler ve uygulamalar. Örneğin sütçü sürülerde Str agalactiae’yı yok etmeye yönelik uygulamalar.

Örneğin 1991 de çıkan Sığır vebası salgını yaygın aşılamalar, sınır tedbirleri, hayvan hareketlerinin kontrolü, imha vb uygulamalarla eradike edilmiştir. Yıllardır var olan Ruam, tek tırnaklı hayvanlardaki test ve imha çalışmaları ile eradike edilmiştir. Her iki hastalık için Dünya Hayvan Sağlığı Teşkilatı (OIE)’ndan Arilik Belgesi alınmıştır. Eradikasyon çalışması yapılan enfeksiyon bir hayvanda bile kalmış olursa ülkeye tekrar bulaşabilir. Başka ülkelerden tekrar bulaşabilir. Bu sebeple bulaşmanın önlenmesi her türlü tedbir alınmalı ve sıkı bir şekilde uygulanmalıdır.


Bir enfeksiyöz hastalıktan korunma ve eradikasyon


Bazı enfeksiyöz hastalıklar, bir sürüden, bir bölgeden veya ülkeden eradike edilebilir. Bilindiği üzere eradikasyon, bir sürüde veya ülkedeki havyan (lar) da tedavi, bağışıklama, kesim, imha etme, vb yollarla ve yeni girişleri önleyerek, bir enfeksiyonun bir daha görülmemesini sağlamaktır.

Eradikasyon birkaç şekilde gerçekleştirilebilir. Eradikasyon fikri dürtüsü, genellikle bir klinik vaka veya çok bulaşıcı ve zarar verici bir enfeksiyonun ilk belirtilerinin görülmesi veya doğrulanması ile başlar.
1. Zorunlu kesim ve klinik olarak etkilenmiş tüm hayvanların yada etkilenmiş sürüdeki tüm hayvan ve ürünlerinin imhası: Bu metod, genellikle ekzotik bir hastalığın eradikasyonu için Veteriner Otorite tarafından uygulanır. Ülkemiz için sığır vebası, tavuk vebası, atlardaki ruam vs gibi. Klinik olarak etkilenmiş ve emas etmiş tüm duyarlı hayvanlar tanımlanır, öldürülür ve yakılarak veya gömülerek imha edilir. Bu durumlarda yetiştircinin kesim / imha dan kaynaklanan kayıpları karşılanır. Standart dezenfeksiyon, dezenfeksiyon kurallar konur.
Hayvan hareketleri yasaklanır. Tüm sürülerde yerinde karantina uygulanır. Sınırlarda, limanlarda ve gümrüklerde özel tedbirler alınır.

2. Bir sürüdeki enfekte hayvanların teşhisi ve sürüden (kesilerek) çıkarılması

Teşhis için serolojik, mikrobiyolojik ve diğer teşhis metodları kullanılarak enfekte hayvanlar tanımlanabilir. Testlerde pozitif çıkan hayvanlar, hastalığa bağlı değerlendirilerek (örneğin, aşı uygulananlar için; aşılı, enfekte vb durumlar da değerlendirmek) sürüden alınır ve kesimhaneye sevk edilirler. Bu metod genellikle tüberküloz, bruselloz, sığır löykozu ve paratüberküloz için uygulanır. Finans genellikle devlet tarafından sağlanır. Ancak insidensi yüksek ve bulaşma / yayılma riski olan bir enfeksiyon için ya komşu devletlerin desteği veya biyogüvenlik ve aşılama gibi tedbirlerle finanse edilebilir seviyelere düşürüldükten sonra kesime gidilir.
Örneğin Danimarka ve İsviçre, Avrupa Birliğinin desteği ile BHV-1 ‘ i (düşük oranda olan bu hastalıkları, testte pozitif çıkan hayvanları kesime sevk ederek), 10 yılda eradike etmiştir.

3. Tedavi ile Enfeksiyon Eliminasyonu.
Bu metod, genellikle klinik ve/veya diagnostik testlerle teşhis edilen enfekte hayvanların ( Örneğin; leptospirozis, Str. agalactiea mastitisleri gib) tedavi edilmeleri ile azaltılamasını ve yok edilmesini kapsar. Bu yöntemde, kullanılan ilaçlara göre uygun bir süre geri çekim süresi olduğundan süt ve et bir süre tüketilmemelidir.
Bir sürü, bölge veya ülkeden enfeksiyonun eradikasyonunu takiben, yeni enfeksiyon(lar) in girişlerinin önlenmesi için sürekli sürvelans yaılması gerekir. Bu sebeple etkili teşhis test(ler) in yapılması ve arilik sertifikası verilmesi gerekir.

B. Bazı hastalıkların sürüye girişinin önlenmesi.

Kapalı sistem işletmelerde en önemli bulaşma yollarından birisi suni tohumlama ve embiryo transferi gib uygulamalar olduğu unutulmamalıdır. Paratüberküloz çok geç çıkan bir enfeksiyon olduğundan yeni tekniklerle (PCR) test edilmeden sürüy sokulmamalıdır. Serolojik testler bile çoğu zaman yetersiz kalmaktadır. Seropozitiflik en azından hayvanın 10-15 gün öncesinden etkeni almasını gösterir. Kanda antikorlar oluşuncaya kadar diğerlerine bulaştırabilir.
Bu sebeplerle, hastalıkalrı azaltma ve eradike etmede kullanılacak test protokolleri, hedef hastalığın sürüye girşini azaltmada gerçekçi ve ekonomik olarak ta uygulanabilir olmalıdır. Bir çok sürüde sadece bir enfekte damızlık boğa girişi bile tüm sürü için risk oluşturmaktadır. sebeple boğa alacak işletmelerin daha önceden birkaç kere farlı testlerle kontrolden geçirildikten sonra değerlendirilmesi ve güvenli bulunduktan sonra sürüye sokulması gerekir.

Damızlık sürüleri için aşağıdaki enfeksiyöz hastalıklar dikkate alınmalıdır.

1. Sığır Tüberkülozu (Mycobacterium bovis)
2. Sığır Brusellozu (Brucella abortus)
3. Infeksiyöz Bovine Rhinotrakitis (IBR) / Infeksiyöz Pustular Vulvovaginitis (IPV)
4. Leptospirosis (L. borgpetersenii serovar hardjo ve L. interrogans serovar hardjo)
5. Enzootik Bovine Leukosis
6. Salmonella spp.
7. Paratüberküloz
8. Bovine Viral Diare (BVDV)
9. Veneral Campylobacteriosis (Campylobacter fetus subsp. fetus, Campylobacter fetus subsp.
venerealis)
10. Trichomoniasis (Trichomonas fetus)






Bir sürüye girebilen enfeksiyöz ajanın ana bulaşma yolları


Aynı türden diğer hayvanlarla temas
Diğer türden fakat potansiyel taşıyıcı hayvanlarla temas
İnsanlar tarafından bulaştırılma (ziyaretçiler, veterinerler, işçiler, ilaç pazarlayıcılar, celepler, vs)
Gübre araçları, sağım makineları, diğer çiftlik ekipmanları gibi cansız vektörlerle bulaşma
Yem hammaddeleri ve su ile bulaşma
Hava ile bulaşma



Yem hammaddeleri

Salmonellalar, Antraks sporları, Klostridial etkenleri, mantarlar ve mikotoksinler, yem hammaddeleri ile en fazla bulaşma riski olan etkenlerdir. Su özellikle yüzey suyu kullanılan işletmelerde önemlidir..

Canlı Vektörlerin Kontrolü. Sığırcılık işletmelerinde artropodların, sineklerin, fare vb kemirgenlerin, porsuk, kurt ve diğer yabani hayvanların enfeksiyöz hastalıkları epidemiyolojisi be bulaştırıcılıkları dikkate alınarak sürüye hastalık bulaştırmalarının önlenmesi gerekir. Hatta bazı ülkelerde bu yaban hayvanlarının bile kimi hastalıklara karşı aşılanmaktır (örneğin kuduzdan evcil hayvanları korumak için tilki, kurt vb yabani hayvanlar içme suları vs ile aşılanmaktadır).

Bir sürüde Endemik Enfeksiyöz Hastalıkların Kontrolü

Bir çok enfeksiyöz hastalığın eradike edilememesi, o hastalıklarla yaşamayı veya azaltmayı yani kontrol altına almayı zorunlu kılar. Kontrol altına almanın amacı o hastalığın sebep olduğu ölüm, hastalanma, verim kayıplarının asgariye indirilmesini sağlamaktır. Örneğin Stafilokokkal mastitislerin eradikasyonu mümkün değildir. Çünkü, bu bakterilerin hayvanların derisinde ve insanların ellerinde bulunabilmektedir. Ancak etkili mastitis kontrol proğramları uygulanarak yeni vakaların çıkışları ile eski vakalarını azalması sağlanabilir.
Benzer bir şekilde neonatal septisemiler çok çeşitli mikroplarla (tek balarına veya birlikte) şekillenebildiğinden bu etkenlere yönelik özellikle lokal(bölgesel) suşlardan /mikroplardan hazırlanmış aşılarla gebe inekler aşılanarak doğacak neonatal buzağılara yoğun antikorlu kolostrum sağlanarak azaltılabilir.

Temel Kontrol Prensipleri

1. Enfeksiyon baskısını azaltmak ve yeni enfeksiyonlardan korunmak

Bir işletmede uygulanabilecek en önemli uygulama enfekte olmayan hayvanlar üzerindeki enfeksiyon baskısını azaltma ve işletmeyi yeni enfeksiyonlardan korumaktır.
Bu temiz çevre, temiz yem-su, temiz altlık ve diğer ekipmanlarla sağlanır.
Yeni doğanların doğum olr olmaz analarından ayrılması oldukça yanlış bir uygulamadır. Bir hafta en azından 3 gün süreyle yeterli bir şekilde kolostrum/ağız sütü emdirmeden (yeterince pasif bağışıklama sağlamadan) buzağılar anadan ayırılmamalıdır.
Cryptosporidium parvum’un kontrolu hijyen ve iyi manajmınt uygulamaları ile başarılabilir. Coccidiosis ' te ise kontrollü enfeksiyon sağlanabilmesi, [özellikle kısmen doğal etkenlerle kısmi enfeksiyon oluşturup sonra tedavi edilmesi (doğal aktif bağışıklama gibi) ] yararlı olabilir.

2. Çevrenin İyileştirilmesi ve Konakçı için Risk Faktörlerin Azaltılması

Kontrolde en önemli uygulamalardan biride, konakçıyı duyarlı hale getirilebilecek faktörlerin azaltılmasıdır.
Örneğin kapalı ahırlar genellikle yetersiz havalandırılmaları sebebiyle aşırı amonyak, düşük oksijen gibi sebeplerle hayvanların özellikle solunum sistemi enfeksiyonlarına duyarlılıklarını arttırmakta, enfeksiyon çıkışlarını hızlandırmaktadır. Yetersiz ve kalitesiz beslenme, mineral madde ve vitamin eksiklikleri, mevsimsel değişiklikler, kötü taşıma şartları, genetik duyarlılık,immünosupresyon, özellikle canlı aşılarla aşılamalar esnasında hayvanlardaki aşırı stres, değişik yaş ve farklı kaynaklardan hayvanların bir araya konması gibi sebepler örnek verilebilir.
Bu gibi durumlarda öncelikle sanitasyon ve hijyene (altlık ve dışkı temizliği, ölen hayvanların imhası, dezektan seçimi ve dezenfeksiyon tekniklerin uygulanmasına) özen gösterilmelidir.


3. Enfeksiyöz Hastalık Epidemilerinin Araştırılması

Yetiştiriciler, bir sürüde bir epidemik enfeksiyon gördükleri zaman, Veteriner Hekimleri çağırmalıdır. Veteriner Hekimler de; klinik ve epidemiyolojik teşhis için gerekli girişimlerde bulunmalıdır. Bu çoğu zaman devlet ve özel veteriner kurumlarının birlikte çalışmasını gerektirir. Bu durum belki mevcut durum için etkili olmasa bile diğer işletmelere bulaşmanın önlenmesi ve hastalığın ne olduğunu / teşhis edilmesini sağlayacaktır. Bilinen bir hastalık ise etkili bir sürü sağlığı kontrol proğramı oluşturmada neler yapılacağının değerlendirilmesi bakımından önemlidir. Hatta uygulanan bir sürü sağlığı proğramına rağmen çıkmış ise proğramın açık yerlerinin kritize edilmesi bakımından da gereklidir. Ancak yeni bir hastalık /enfeksiyon ise yeni stratejilerin planlanmasını gerekli kılacaktır.


4. Proğramlı Aşılamalarla Bağışıklığın Arttırılması

Aşılama, hayvanların / sürünün enfeksiyöz ajanla karşılaşmadan önce, o etkenin ölü, inaktif toksinleri veya değişik yapılarından yada zayıflatılmış (attenüe / modifiye edilmiş) canlı şeklinin antijenlerinin hayvanlar verilerek (kasiçi, derialtı,ağızdan vs) doğal enfeksiyondan önce etkenin hastalık yapacağı maddelerini / silahlarını öğrenmesini ve onlara karşı hazırlıklı olmasını sağlamak için yapılır.
Bir enfeksiyonun kontrolünde aşılamanın kullanılıp kullanılamayacağının tespit edilmesinde birkaç kriter göz önüne alınmalıdır.

Bunlar; hastalık etkeninin ortaya konulmuş olması, aşılama ile sağlanacak bağışıklığın hastalıktan koruma değeri ve aşılamaya başlamadan evvel, aşılama zamanını geçip geçmediğinin (enfeksiyonun bulaşmış olma ihtimali) nin sağlıklı bir şekilde bilinmesi değerlendirilmesi gerekir. (Aşılama öncesi sağlıklı olma güvencesi). Bulaşmadan şüpheli hayvanların mutlaka sürüden ayrılıp kanatinada tutulması yayılmanın önlenmesinde oldukça faydalıdır.

Aşıların Etkinliği

Veteriner hekimler genellikle enfeksiyöz hastalıkların kontrolünde aşı kullanımı konusunda, ilgili aşının mutlaka koruyacağı kanısındadırlar. İşletmedeki diğer uygulamaların (çevre, yem vs) bağışıklık ve diğer hastalık durumlarını dikkate almazlar. Genellikle, enjeksiyonla yapılan aşılamalarda bir enjektör bir iğne ile tüm sürüyü aşılarlar. Sanitasyona ve hijyene özen göstermezler. Kliniklerini yetişticilerle görüşme için kullanırlar.
Yetiştiriciler ise, aşı firmalarının reklamları ile aşı seçmeye ve onların prospektusları yada tanıtım broşürleri ile yetinmeye çalışırlar.
Aşı üreticileri ise veterinerlerin aşı kullanımı ve bağışıklık bilgilerinin yeterliliğine ve ilgili hastalığın sahada hep aynı şekilde seyredeceğini, aşının lisansının aşı etkinliği ile aynı değerde olduğunu varsayarlar.
Piyasada aynı enfeksiyonda kullanılmak üzere farklı bölgelerin suşlarından farklı üretim teknikleri ile değişik pazarlama ve dağıtım şartlarında ve değişik kombinasyonlarda aşılar bulunmaktadır.
Veteriner Hekimlerin bile etkinlik bakımından zorlanacağı aşı seçimi konusunda şayet sadece ekonomi kriteri uygulanıyor ise, bu aşılamanın saha etkinliği konusunda gerçekçi verilere ulaşılamaz. Aşı seçiminde, etkinlik, potens, güvenlik, kalite ve nihayet fiyat unsuru olmalıdır.


Aşılama Programının Düzenlenmesi

Aşılama programı yapılırken ve uygulanırken bazı faktörler dikkate alınmalıdır:

1. Aşılama yapılmadığı zaman hayvanlarda görülebilecek hastalık veya enfeksiyon riskleri nelerdir?
2. Bu hastalıklar çıktığında potansiyel ekonomik kayıplar nedir?
3. Sürüde hastalık için bulunan veya bulunabilecek risk faktörleri nelerdir?, Bunlar kontrol programının bir parçası olarak değiştirilebilir veya kaldırılabilir mi?
4. Hastalık, aşı kullanılmaksızın kontrol edilebilir mi?
5. Hastalıktan korunma için gerekli bağışıklık tipi (humoral, sellüler, mukozal,?) hangisidir? Hangi aşı bu tip bağışıklık sağlar?
6. Bu hastalıktan korunmada kullanılabilecek temin edilebilir aşılar nelerdir? Korumada başarı güçleri nelerdir? Aşılanmadığı takdirde kayıp oranı ile aşılama ile sağlanabilecek fayda nedir?
7. Aşı, enfeksiyondan ve hastalığın klinik formundan koruyabilir mi?
8. Aşılanmış ve aşılanmamış sürülerdeki mortalite ve morbidite verilerine göre yapılmış kaba masraf / fayda analizi sonuçları nedir?
9. Seçilen aşı yeni doğanlara yapıldığı zaman, kolostral bağışıklığı azaltmada etkisi olur mu?
10. Seçilen aşı canlı bir aşı ise; aşılanmış hayvanlarda, sağlıklı ve/veya subklinik enfekte hayvanlarda aşının zararlı bir etkisi var mı?. Modifiye canlı virus aşıların bazıları abortojenik etkisi olduğundan gebe hayvanlarda kullanımı tercih edilmemelidir. Modifiye canlı virus aşılar, aşılanan hayvan tarafından çevreye saçılabilir ve aşı virusu diğer hayvanlara bulaşabilir. Fakat bu durum çok nadirdir.
11. Aşının sağladığı bağışıklık süresi ne kadardır? Aşı hangi sıklıkla tekrarlanmalıdır?
12. Aşı, enfeksiyonun sürüde epidemik olarak seyrettiği bir sırada yapıldığında yeni vakaları azaltıcı bir etkisi var mıdır?


Aşılama Zamanı ve Aralıkları

Aşılamalardan optimum fayda sağlanabilmesi için prospektusuna uygun davranılmalıdır. Bir çok inaktif ve toksiod aşı başlangıçta 2-4 hafta aralıkla 2 kere yapılması gerekir. İki kere uygulanan aşılarda genellikle 2. aşılamadan 10 gün sonra birinciye göre daha yüksek antikor oluşur. Bu ilk 2 aşılamaya primer aşılama denir. Genç hayvanlarda kolostral antikorlar bitirildikten sonra aşılanır. Damızlık dişileri, öldürücü hastalıklara sebep olan enfeksiyonlardan korumak için, tohumlamadan en az 3 hafta önce aşılamak gerekir.

Pasif bağışıklık sağlamak üzere programa alınacak aşıların, gebe hayvanlara laktasyonun son döneminde yapılması en etkili zamanlamdır. Yenidoğanları, rota virus, corona virus, klostridail hastalıklar ve kolibasillozdan kolostrum ile korumak için gebeliğin bu döneminde aşılamak gerekir. Böylece anada yoğun antikor oluşur ve bunlar memede yoğunlaşarak, doğacak yavruya hazırlanır.

Sahada, maternal rotavirus aşılarının başarıları aşının dozundan, virus suşundan, inaktivan maddelerden, veriliş yolundan, çevresel rotavirus saçım derecesinden olumsuz etkisinden etkilenir. Rekombinant rotavirus aşıları konusundaki araştırmalardan da önemli başarılar elde edilmiştir.

Sığır sürülerinde en yaydın soru hangi sıklıkla aşılama yapılacağıdır. Buzağı/ dana iken 2 kere aşılanmış hayvanlara, genellikle 10-12. aylarda rapeli yapıldıktan sonra senede 1 kere (boster) aşılanmalıdır. Ancak bazı aşılarda her 6 ayda tekrarlanır. Bu sorunun gerçek cevabı aşının aşılanan hayvandaki bağışıklığının izlenmesi ile verilebilir. Saha şartlarında 1 yıl koruyan bir aşı aşının yapıldığı hayvanın sağlık, beslenme durumu ile ilişkili olabildiği gibi bireysel genetik yeterliliği ile de ilgilidir. Bir sürüye koruma gücü % 99 olan bir aşı yapıldığında bile sürüde kimi hayvanda koruyucu bağışıklık oluşmayabilir.


Yetiştiriciler, aşılanan hayvanları, aşılama tarihlerini, kullanılan aşının ticari ismini, seri ve beç numaralarını kaydetmelidirler. Yetiştiricilerin aşılamada dikkat edilmesi gereken lojistik (saklanması, taşınması, tekrar ne zaman aşılanması gerektiği,veriliş yolu, kullanılacak iğne numaraları, enjektörler, sterilizasyon için kullanılan ve kullanılmaması gereken antiseptikler gibi) bilgiler konusunda bilgilendirilmeleri yararlı olur. Özellikle her hayvanda steril bir uç (iğne) kullanımının önemi (sığır löykozu, subklinik enfeksiyonların bulaşmaması için) anlatılmalıdır. Aşılanmış hayvanlarda bir enfeksiyon görüldüğünde, öncelikle enfeksiyonun ne olduğunun doğru teşhisi oldukça önemlidir. İlgili hayvanların hangi aşı ile ne zaman ve ne şekilde aşılandığı, (Aşı-Hayvan-Uygulama) problemin çözülmesi bakımından yararlıdır. Böyle bir durumda ilk düşünülen / şüphelenilen genellikle aşıdır. Bağışıklık oluşmaması, aşı reaksiyonları, tam olarak ne gibi semptomların, aşılamadan ne kadar zaman sonra çıktığı, aşı seri no, üretim tarihi, nereden temin edildiği ve hangi şartlarda taşındığı gibi bilgilerin aşı üreticisine tüm durumlar açık bir şekilde anlatılmalısı sorunun çözümünde neden nereden kaynakladığının tespitinde yol gösterici olur.

Örnek (1); bazı inaktif aşılarda inaktivan maddede, canlı aşılarda preservatif maddelerden kaynaklanan anafilaktik şokla veya alerjik reaksiyonla karşılaşılabilir.
Örnek (2); başka bir enfeksiyon varlığında yapıldığında aşı bağışıklık sağlamayabilir.
Örnek (3); “Acil Aşılama” yapıldığı durumlarda ilgili enfeksiyon sürüye bulaşmış olabilir ve aşılama sırasında uç değiştirmeden yapıldığından enfeksiyon “Pan” yapabilir.
Örnek (4); aşılama sırasında sterilizasyona uyulmadığında, aşılama yerinde septik / piyojenik apselerle karşılaşılabileceği gibi bazı hayvanlarda bakteriyemiden kaynaklanan hastalık ve ölümlerle karşılaşılabilir.
Örnek (5); Bazı antibiyotiklerin uygulandığı hayvanlarda aşılara immün cevap oluşumunda immünsupresyon oluştuğundan aşıdan beklenen yarar azalabilir. Aşılama sırasında / sonrasına hayvanların strese (aşırı sıcak, soğuk, açlık, susuzluk, kalitesiz rasyon, yolculuk, vs) maruz kalması koruma gücünü ve süresini etkiler.
Örnek (6); canlı aşıların aynı anda veya çok kısa aralıkla yapılması immün sistemin aşılardan birine interferens oluşmasına sebep olur. Prospektusunda birlikte yapılabilirliği belirtilmeyen aşıların yapılmaması önerilir.

Zoonotik önemi olan canlı aşıların yapılmasından sonra hayvanların kesimi ve tüketime sunulması halk sağlığı açısından önemlidir. Bu tip aşılarda etkenler bir süre viremi / bakteriyemi oluşturarak immün sistemi uyardığından ve lenfatik sistemde tutularak reaksiyon oluşturma temeline dayandığından, bu aşamalar geçmeden kesildikleri takdirde insanlara da bulaşabileceği unutulmamalıdır.




07 Nisan 2009
Prof.Dr. Osman ERGANİŞ
 

Benzer Konular