Ynt: Monsanto ve küresel gıda hakimiyeti
Roundup’ın Sinsi Etkileri
Roundup’a dirençli mahsuller, glifosat tarafından
öldürülmekten kurtulmaktadır; ancak bu glifosatın
dokularının içine nüfuz etmesini önleyememektedir.
Herbisit-dirençli mahsuller, diğer mahsullerle
kıyaslandığında çok daha yüksek herbisit
düzeylerine sahiptir. Aslında, birçok ülke, yasal
olarak izin verilen düzeylerini -50 kata kadar- artırmak
zorunda kalmışlar; böylelikle GDO mahsullerinin
piyasaya sürülmesine uyum sağlamışlardır.
Avrupa Birliği’nde, gıdalardaki kalıntılar, eğer
Monsanto’nun yeni bir önerisi kabul edilirse, 100
ila 150 kat artırılacaktır. Öte yandan, herbisitdirençli
“süper yabani otlar”, kimyasallara uyum
sağlamışlardır; bu da bitkileri öldürmek için çok
daha toksik dozlar ve yeni toksik kimyasallar gerektirmektedir.
İnsan enzimleri, tıpkı bitki enzimleri
gibi glifosattan etkilenmektedir: kimyasallar, magnezyum
ve diğer temel minerallerin emilimini engellemektedir.
Söz konusu mineraller olmadığında,
gıdalarımızı metabolizmamıza uygun bir şekilde
alamayız. Bu durum da ABD’de obezitenin bir salgın
şeklinde giderek daha da yaygınlaşmasını açıklamaktadır.
İnsanlar yemek yerler ve gıdalarında
mevcut olmayan maddeleri alma girişimiyle yerler.
Samsell ve Seneff isimli araştırmacıların “Biosemiotic
Entropy: Disorder, Disease, and Mortality”
(Biyosemiyotik Düzensizlik: Bozukluk, Hastalık
ve Ölüm Oranı” (Nisan 2013) adlı çalışmalarında
şu tespitlere yer verilmektedir: “Glifosatın
P450 kitokrom enzimlerini (CYP) durdurması,
memelilere yönelik toksisitenin genellikle gözden
kaçırılan bir unsurudur. CYP enzimleri, biyolojide
kilit roller oynarlar. Vücut üzerindeki olumsuz
etki, sinsidir ve zaman içerisinde kendisini yavaş
yavaş gösterir; keza iltihaplanma, vücuttaki hücre
sistemlerine zarar verir. Bunun sonucunda Batılı
beslenme biçimleriyle bağlantılı birçok hastalık ve
koşullar ortaya çıkar: gastrointestinal bozukluklar,
obezite, diyabet, kalp hastalıkları, depresyon,
otizm, kısırlık, kanser ve Alzheimer hastalığı.”