Kapitalizm vicdanını kaybetmiş”miş. Pöh!
Bu beylik lafı birtakım CEO’lar etmiyor mu? Türk basınının ‘Amiral gemisi(!)’ ve ekürisinin tatlı su ekonomistleri de buna yaptıkları röportajla çanak tutmuyor mu? “Karnıma Sıkı Bir Yumruk” yemiş gibi olmadım ama duyduğumda kulaklarıma inanasım gelmedi.
Bu lafı eden (gafı mı yoksa) kapitalizmin küresel markalarından birinin CEO’su.
Yok, o markanın adını veremem, reklama girer.
“Ama linkteki röportajda vermişler, üstelik de birinci sayfadan” diye söylendiğinizde de “haklısınız” der ve eklerim;
“Gazetecilikle reklamcılık arasındaki sınırı belirleyen çizgi o kadar çok delindi ki, haritalardaki sınırları belirleyen şerit gibi kevgire döndü. Aynen şöyle; _ . _ . _ . _ . _ ._ ._ . _ . _ . _ . _ . _ . _ . _ . _ . _ ._ ._ . _ . _ . _ . _ . _ . _ . _ . _ . _ ._ ._ . _ .”
“Haberin bittiği yerde reklam başlar” derler ya. Olay habeReklam gibi bir şey. Tam bir ekonomi sayfası klasiği. Argo tabirle “Yemiş gibi yapalım” çünkü mevzumuz o değil.
...
Adı Indra Nooyi. “60 ülkede faaliyet gösteren dünyanın en büyük ikinci yiyecek içecek şirketinin başındaki isim. Yönettiği şirketin yıllık 60 milyar dolarlık bir geliri var. Ekonomi dergisi Fortune’a göre de “dünyanın en güçlü kadınlarından biri”.”
Yanlış anlaşılmasın sakın. Pazu değil para gücü söz konusu olan. O yüzden markaja elbette Türkiye’nin en iri gazetelerinin ekonomi editörleri gidecekti. Ben gidecek değildim ya!
...
Röportajda, müşfik anne kıvamındaki CEO ablamız buyuruyorlar ki:
- “Kapitalizm aslında iyi bir şey. İnsanlardaki yeteneklerin, vasıfların ortaya çıkmasını sağlayan bir araç. Öte yandan kapitalizmin vicdanlı olması lazım. Vicdanını kaybeden kapitalizm beraberinde felaket getirir. Wall Street’de bugün protesto edilen kapitalizm değil. Vicdanını kaybetmiş kapitalizm...”
Piyuuuvv! Ne kadar naif, ne kadar içten (pazarlıkla) söylenen bir cümle. Gözlerim yaşardı (sinirimden). Özellikle bold kısımlara bayıldım.
Ey kapitalizm!
Somali’li kardeşlerimin açlıktan ölmek dışındaki yeteneklerini de ortaya çıkarır mısın?..
Ey bu röportajı yapan sayın profesyonel ekonomi editörü!
Arkasında faşizmden daha çok ceset bırakan kapitalizmi gömüp Boris Vian gibi “Mezarına tükürmek” ister misin?
...
“Kapitalizm nasıl vicdanını kaybetmeyecek?” sorusuna Hintli CEO ablamız şöyle cevap veriyor:
-“Bilmiyorum. İnsanlarla ilgili bir şey. Yapanlar da şekillendirenler de insanlar. O yüzden şirketlerin başında olan liderlerin iş dünyası liderlerinin vicdanı olan kapitalizme geri dönmesi gerekiyor... İnsanın sürekli kendine sorması gereken şey nereye gidiyorum. Varmak istediğim nihai nokta nedir.”
Tam da burada topu Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Kartoğlu’na atacağım. Kartoğlu 23 Ağustos 2011’deki köşesinde diyor ki:
“Ekonomide, “Sermayenin kendi aklı vardır” derler. “Sermaye, büyüdükçe sahibinin kontrolünden çıkar; kâr edeceği pazarları bilir, bunlarla bağlantılar ve ‘ortaklıklar’ kurar, elde edebileceği değerleri bu pazarlarda satar, kullanacağı enstrümanları alır. Sahibi artık sadece sistemin bir ‘memuru’dur.”
...
CEO abla Krizi George Orwell’ın “Road to Wigan Pier” (Wigan İskelesi Yolu) kitabındaki “yakınları, evlatları tarafından terk edilen hasta yaşlılar, dişleri kalsiyum yokluğundan dökülen çocuklar, evlerdeki fakirlik, sefalet, kötü koku, işsizlik” tasviri ile anlamaya çalışıyormuş. O kadar geçmişe gidip tarih okumasına gerek yoktu ki. Bir kaç ay önce bir kaç damla su ve bir dilim ekmek için yollarda çocukları telef olan Somali’li anne ile empati yapması yetecekti.
...
Eyvah! CEO ablanın şirketinin tahminlerine göre “2015’e kadar (sektörde) Avrupa’nın 3. büyük pazarı olacakmışız”.
...
Şimdiden çocuklarımızı gazlı içecek ve paketli patates kızartmaları (cipsdi değil mi) gibi “gıda”lardan uzak tutan ve gelecekte de tutacak olan öğretmenlere ve okul yöneticilerine teşekkür ediyorum. Zira söz konusu pazarın 16 milyonluk aktif hedef kitlesini onlar oluşturuyor.
...
Vicdan ve kapitalizm ak ve kara gibi birbirini itekler. Kapitalizm insan duygularını, istek ve arzularını okşayarak kullanır ancak kesinlikle duygu taşımaz/taşıyamaz. Zaten tabiatına aykırıdır. Aslına bakılırsa sistemin en temel özelliğidir vicdandan yoksun olması. Vicdan varsa kapitalizm yoktur. Kapitalizm varsa vicdan ortadan kalkar. CEO farkında olmadan başka bir şeyden bahsediyor.
...
Kapitalizm ve vicdanı yanyana kullanmak bile abesle iştigaldir. Vicdan insana has bir haslettir. Bir mekanizma ya da sisteme ait olamaz. Paraya ve onunla elde edilecek güce iman eden, ötesinde tapan bir sistemde (işte o kapitalizm) vicdan aramak boş iş ve hayalciliktir.
Sosyal sorumluluk projelerini bile tüketiciyi tavlamak için kullanan yapının mı vicdanından bahsediyorsunuz? Hani şu sosyal sorumluluk projesine harcadığı miktarın onlarca katını, o projenin halkla ilişkileri ve reklamına harcayan anlayıştan...
...
Kadının söyledikleri gerçeklikten o kadar uzak ki ciddiyetle analiz etmek anlamsız.
Film koptu bende.
Yok!
Bu, dam başındaki saksağanın beline daha fazla kazma vurmayacağım.
Sinirlerim bozuldu yahu!
Başınıza bir değil on tane Karl Marx düşsün e mi!
Bu beylik lafı birtakım CEO’lar etmiyor mu? Türk basınının ‘Amiral gemisi(!)’ ve ekürisinin tatlı su ekonomistleri de buna yaptıkları röportajla çanak tutmuyor mu? “Karnıma Sıkı Bir Yumruk” yemiş gibi olmadım ama duyduğumda kulaklarıma inanasım gelmedi.
Bu lafı eden (gafı mı yoksa) kapitalizmin küresel markalarından birinin CEO’su.
Yok, o markanın adını veremem, reklama girer.
“Ama linkteki röportajda vermişler, üstelik de birinci sayfadan” diye söylendiğinizde de “haklısınız” der ve eklerim;
“Gazetecilikle reklamcılık arasındaki sınırı belirleyen çizgi o kadar çok delindi ki, haritalardaki sınırları belirleyen şerit gibi kevgire döndü. Aynen şöyle; _ . _ . _ . _ . _ ._ ._ . _ . _ . _ . _ . _ . _ . _ . _ . _ ._ ._ . _ . _ . _ . _ . _ . _ . _ . _ . _ ._ ._ . _ .”
“Haberin bittiği yerde reklam başlar” derler ya. Olay habeReklam gibi bir şey. Tam bir ekonomi sayfası klasiği. Argo tabirle “Yemiş gibi yapalım” çünkü mevzumuz o değil.
...
Adı Indra Nooyi. “60 ülkede faaliyet gösteren dünyanın en büyük ikinci yiyecek içecek şirketinin başındaki isim. Yönettiği şirketin yıllık 60 milyar dolarlık bir geliri var. Ekonomi dergisi Fortune’a göre de “dünyanın en güçlü kadınlarından biri”.”
Yanlış anlaşılmasın sakın. Pazu değil para gücü söz konusu olan. O yüzden markaja elbette Türkiye’nin en iri gazetelerinin ekonomi editörleri gidecekti. Ben gidecek değildim ya!
...
Röportajda, müşfik anne kıvamındaki CEO ablamız buyuruyorlar ki:
- “Kapitalizm aslında iyi bir şey. İnsanlardaki yeteneklerin, vasıfların ortaya çıkmasını sağlayan bir araç. Öte yandan kapitalizmin vicdanlı olması lazım. Vicdanını kaybeden kapitalizm beraberinde felaket getirir. Wall Street’de bugün protesto edilen kapitalizm değil. Vicdanını kaybetmiş kapitalizm...”
Piyuuuvv! Ne kadar naif, ne kadar içten (pazarlıkla) söylenen bir cümle. Gözlerim yaşardı (sinirimden). Özellikle bold kısımlara bayıldım.
Ey kapitalizm!
Somali’li kardeşlerimin açlıktan ölmek dışındaki yeteneklerini de ortaya çıkarır mısın?..
Ey bu röportajı yapan sayın profesyonel ekonomi editörü!
Arkasında faşizmden daha çok ceset bırakan kapitalizmi gömüp Boris Vian gibi “Mezarına tükürmek” ister misin?
...
“Kapitalizm nasıl vicdanını kaybetmeyecek?” sorusuna Hintli CEO ablamız şöyle cevap veriyor:
-“Bilmiyorum. İnsanlarla ilgili bir şey. Yapanlar da şekillendirenler de insanlar. O yüzden şirketlerin başında olan liderlerin iş dünyası liderlerinin vicdanı olan kapitalizme geri dönmesi gerekiyor... İnsanın sürekli kendine sorması gereken şey nereye gidiyorum. Varmak istediğim nihai nokta nedir.”
Tam da burada topu Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Kartoğlu’na atacağım. Kartoğlu 23 Ağustos 2011’deki köşesinde diyor ki:
“Ekonomide, “Sermayenin kendi aklı vardır” derler. “Sermaye, büyüdükçe sahibinin kontrolünden çıkar; kâr edeceği pazarları bilir, bunlarla bağlantılar ve ‘ortaklıklar’ kurar, elde edebileceği değerleri bu pazarlarda satar, kullanacağı enstrümanları alır. Sahibi artık sadece sistemin bir ‘memuru’dur.”
...
CEO abla Krizi George Orwell’ın “Road to Wigan Pier” (Wigan İskelesi Yolu) kitabındaki “yakınları, evlatları tarafından terk edilen hasta yaşlılar, dişleri kalsiyum yokluğundan dökülen çocuklar, evlerdeki fakirlik, sefalet, kötü koku, işsizlik” tasviri ile anlamaya çalışıyormuş. O kadar geçmişe gidip tarih okumasına gerek yoktu ki. Bir kaç ay önce bir kaç damla su ve bir dilim ekmek için yollarda çocukları telef olan Somali’li anne ile empati yapması yetecekti.
...
Eyvah! CEO ablanın şirketinin tahminlerine göre “2015’e kadar (sektörde) Avrupa’nın 3. büyük pazarı olacakmışız”.
...
Şimdiden çocuklarımızı gazlı içecek ve paketli patates kızartmaları (cipsdi değil mi) gibi “gıda”lardan uzak tutan ve gelecekte de tutacak olan öğretmenlere ve okul yöneticilerine teşekkür ediyorum. Zira söz konusu pazarın 16 milyonluk aktif hedef kitlesini onlar oluşturuyor.
...
Vicdan ve kapitalizm ak ve kara gibi birbirini itekler. Kapitalizm insan duygularını, istek ve arzularını okşayarak kullanır ancak kesinlikle duygu taşımaz/taşıyamaz. Zaten tabiatına aykırıdır. Aslına bakılırsa sistemin en temel özelliğidir vicdandan yoksun olması. Vicdan varsa kapitalizm yoktur. Kapitalizm varsa vicdan ortadan kalkar. CEO farkında olmadan başka bir şeyden bahsediyor.
...
Kapitalizm ve vicdanı yanyana kullanmak bile abesle iştigaldir. Vicdan insana has bir haslettir. Bir mekanizma ya da sisteme ait olamaz. Paraya ve onunla elde edilecek güce iman eden, ötesinde tapan bir sistemde (işte o kapitalizm) vicdan aramak boş iş ve hayalciliktir.
Sosyal sorumluluk projelerini bile tüketiciyi tavlamak için kullanan yapının mı vicdanından bahsediyorsunuz? Hani şu sosyal sorumluluk projesine harcadığı miktarın onlarca katını, o projenin halkla ilişkileri ve reklamına harcayan anlayıştan...
...
Kadının söyledikleri gerçeklikten o kadar uzak ki ciddiyetle analiz etmek anlamsız.
Film koptu bende.
Yok!
Bu, dam başındaki saksağanın beline daha fazla kazma vurmayacağım.
Sinirlerim bozuldu yahu!
Başınıza bir değil on tane Karl Marx düşsün e mi!