İthal et Türkiye’de hayvancılığı sekteye uğratmaya başladı. Koç, Banvit ve Saray gibi sektörün büyük oyuncuları hayvan alımını durdurdu. Tarım Bakanı “Oyuncuların sektörü terketmesi önemli değil, önemli olan vatandaşın ucuz et yemesidir” diyor. Büyük çiftlik sahipleri blöf mü yapıyor, yoksa maliyetleri gerçekten ithal etle başedemeyecek kadar yüksek mi? Maliyet analizine birlikte bakalım, kim haklı kim haksız anlayalım...
Cuma günü bir gazetede çıkan “Tesislerini kapatan firmalar daha önce yüzde 50 kârla çalışıyorlardı. Şimdi yüzde 20’ye düşen kârlara karşı ayaklandılar. Yüzde 20’lik kârı beğenmiyorlar” haberinde amaç hükümet politikalarına destek değilse, en masum ifadesiyle cahillik kokuyordu.
Besi çiftliklerinin önceleri yüzde 50, şimdilerde ise yüzde 20 kârla çalışabildiklerini” maliyet analizi yaparak ortaya koyan grafik haber daha temelinden yanlışlıkla başlıyordu.
İlk düğme yanlış iliklenirse sonrası da yanlış gider. Dolayısıyla sonuçta ortaya çıkan tüm hesap kitap da yanlış çıkıyordu.
Türk hayvancılığının enteresan gelişmelere gebe olduğu kesin. Bilgi kirliliği de oluşmaya başladı. Şimdi objektif kalarak, okuyucuyu salak yerine koymadan, kim doğru söylüyor, kim feryadında haklı, bu işin sonu nereye gider” gibi soruların cevabını vermeye çalışalım.
1- Hayvan pazarında besilik dana kaç liraya satılıyor?
Herşeyden önce hayvan pazarlarında iki tip hayvan satılıyor. Biri besilik, diğeri de kesimlik. Kesimlik hayvanın ilave yem masrafı olmayacağından fiyatı daha düşük. Satışta canlı hayvan kilogram ağırlığı 7.5 TL civarında. Ancak 200 kilogram gelen bu canlı hayvandan yüzde 46 karkas et çıkacağını unutmamak lazım. Yani 1.500 TL verilerek alınan 200 kilogram gelen kesimlik hayvandan en fazla 92 kilogram et çıkar ki, yine hesapladığınızda karkas et olarak kilogram fiyatı 16 TL’nin üzerine geliyor. Besi çiftliklerinin ilgilendiği ve kavganın da temelini oluşturan hayvan ise besi hayvanı. Gidin, Kars hayvan pazarında bugün besilik bir dananın canlı kilogram fiyatı ne kadar, sorun. 7-8 aylık, aşağı yukarı 250 kilogram gelen besilik danaları kilogramı 12 TL’den daha aşağı fiyata almak mümkün değil. Yani çiftliğe gelecek bir danayı köylü 3 bin TL’ye satıyor.
2- 250 kilogramla çiftliğe gelen dana ne yer ne içer?
Besi çiftliği 3 bin TL. verdi, 7-8 aylık danayı çiftliğe getirdi. Hadi ona bir isim de verelim ve Sarıkız diyelim. Sarıkız 300 günlük bir çiftlik hayatı yaşar ve bu sürede ağırlığı ortalama 550 kilograma çıkar.
Çıkar çıkmasına da, bu ağırlığa ulaşmak için Sarıkız günde en az 5 liralık yem tüketir. Yem fiyatlarındaki gelişime de ayrı bir kutu açtım) Yani 300 gün sonunda çiftliğe maliyeti 1.500 TL daha artar. 3 bin liraya pazardan alındı, çiftlikte 1500 liralık yem yedi, Sarıkız’ın maliyeti oldu 4 bin 500 TL.
3- Bu iş tam Yıldırım Demirören’e göre sayılır
550 kilograma çıkan Sarıkız kesime gittiğinde 300 kilogram civarında karkas et verir. 4 bin 500 TL’Lik Sarıkız’ı satın alma ve yetiştirme bedelini 300 kilogramlık karkas ete bölünce 15 liralık bir maliyet çıkıyor ortaya. Demek ki, Cuma günkü grafik analizde ortaya konan 12.3 liralık maliyet hesabı yanlış. Bu hesap üzerinden yapılan “Yüzde 20 kârı beğenmiyorlar” tespiti de havada kalıyor.
Şimdi 15 liraya kesimlik hayvanı maleden besi çiftliğine, “Neden bu işi bırakıyorsun, sıfır kâr marjıyla 15 TL’ye sat işte” demenin alemi var mı?
Bu hesaba göre, ticareti yapsa yapsa bizim Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören yapabilir. Zira kendisi bir futbolcuyu 8 milyon euro’ya maledip, sonrasında bedelsiz takasta kullanmayı işadamlığı, basiretli yöneticilik sayan bir kişidir. Ancak ne yazık ki Demirören’in besi çiftliği yok.
O Beşiktaş’ı çiftlik gibi kullanarak günlerini geçiriyor. (Bu arada 8’e maledip 8’e satabilse yine içimiz yanmayacak ya neyse...)
4- Devler çekilince 12 TL’Lik fiyat gerileyecek
Analizi yaptık. Bir de sonucuna bakalım. Her biri 20 binin üzerinde büyükbaş hayvan besleyen çiftlikler hayvan pazarlarından alımı durdurunca ne olacak? Köylü hayvan pazarına getirdiği danasını satacak kimse bulamayacak.
Sonuçta burası borsa. Arz talebin önüne geçerse ne olacağı belli. 12 kilogramlık canlı hayvan satış fiyatı ister istemez düşecek. Düşecek de, köylü bu düşüşten hiç hoşlanmayacak. Bağırmaya başlayacak. Kendisine sıfır faizli kredi veren banka da tedirgin olacak. Genel seçimler öncesi bu durum haliyle hükümetin de isteyeceği bir durum değil.
Çok uzun süre et ithalatına karşı çıkan, hatta hatırlıyorum ilk kez VATAN gazetesinde ‘İthal ete izin çıkıyor’ başlığı attığımızda bizi yalanlayan, kesinlikle bunun doğru olmadığını söyleyen Tarım Bakanı Mehdi Eker şimdi, “Bizim temel önceliğimiz vatandaşa ucuz et yedirmek. Besi çiftliklerinin kârına zararına bakması normal. Pazardan çekilmeleri önemli değil” diyor.
Eğer öncelik vatandaş olsaydı, aynı hassasiyet benzinde de gösterilirdi. Yani öncelik aslında vatandaş değil. Bu işin sonunda canlı hayvan fiyatı düştükten sonra binlerce hayvan yetiştiricisinin bağırışı çağırışı önemli olacak. Bakalım Tarım Bakanı, alımlar durunca, canlı et fiyatı düşünce ve köylü pazarda hayvanını satamayınca da, “Önemli değil, ithalata devam” diyebilecek cesareti gösterebilecek mi?
Mısırın fiyatı % 35, arpanın ise % 40 arttı
Üreticiler et fiyatının artmasının temel sebeplerini şöyle sıralıyor:
1. Domuz gribinden sonra Ortadoğu ülkeleri et ithalatını kesti. Doğu sınırlarından hep Türkiye’ye canlı hayvan girerken, olay tersine döndü. Domuz gribi döneminde 70-80 bin hayvan ters göçle Türkiye’den Ortadoğu’ya gitti.
2. Et tüketimi catering firmaları ile arttı, kişi başı 10 kilogramı geçti. Sektör yetkilileri, “Bugün artık köydeki yas evinin yemek işi bile catering firmasına veriliyor. 7-8 kişi çalıştıran işletme bile catering firması ile anlaşıyor. Onlar da her öğün mutlaka beyaz ya da kırmızı etli bir menü sunuyorlar” diyor.
3. Turizmin canlanması, artan turist sayısı da talebi tetikliyor. 7 günlük konaklama hesabına göre turistler Türkiye nüfusunda yüzde 10’luk ilave artış yaratıyor. Üstelik turistik tesislerde normalin üzerinde et tüketiliyor.
4. Hayvancılığın temel girdileri anormal fiyat artışları gördü. Temmuz 2010’da 0.36 kuruş olan arpa 0.50 kuruşa yükseldi. Ekim 2010’da 0.40 kuruş olan mısır 0.54 kuruş oldu. Saman 10 kuruştan 30 kuruşa, yonca ise 28 kuruştan 50 kuruşa çıktı.
Doğru modelden vazgeçildi
Sektör temsilcileri stratejisi doğru belirlenen sperm teşvikinin bazı suistimaller yüzünden durdurulduğunu, bunun da hayvan gelişimini engellediğine dikkat çekti. Yapılan uygulamaya göre, etçil ırkların gelişimi için hayvan yetiştiricisine sperm veriliyordu. Ancak bu spermlerle dölleme yapan veterinerler, ne yazık ki dölleme yaptıkları hayvan sayısını fazla beyan ederek sistemi suistimal etti. Bu yöntemle ‘Simental’ adlı ırkın oldukça iyi bir gelişim gösterdiğini belirten uzmanlar, “Zaaflar giderilip yönteme geri dönülmeli” diyor.
Hayvancılığın terör yüzünden bittiği büyük şehir efsanesi
Son yıllarda söylenen tek bir şey var. Terör yüzünden Doğu’da hayvancılık öldü. İstatistikler öyle demiyor.
Diyarbakır’daki hayvan nüfusunun gerileme oranı ile Kayseri, Afyon, Balıkesir, Eskişehir gibi illerdeki hayvan nüfusunun gerileme oranı aynı. Demek ki problem yanlış yerde aranıyor.
Ancak şu bir gerçek ki, meralar yok oluyor. Meraların yok olmasının sebebi terör değil, maalesef bilinçsiz kullanım.
Meraların çiçeklenme, gelişme dönemlerinde bile hayvanlar meralara sokuluyor, aylarca kalıyorlar. Dekar başına bulunması gereken hayvan sayısına dikkat edilmiyor. Meralar yoruluyor ve gelecek yıllarda verimi azalıyor.
Kars-Ardahan gibi bölgelerde meralar ne yazık ki bilinçsiz kullanımın acısını yaşıyor.
Cuma günü bir gazetede çıkan “Tesislerini kapatan firmalar daha önce yüzde 50 kârla çalışıyorlardı. Şimdi yüzde 20’ye düşen kârlara karşı ayaklandılar. Yüzde 20’lik kârı beğenmiyorlar” haberinde amaç hükümet politikalarına destek değilse, en masum ifadesiyle cahillik kokuyordu.
Besi çiftliklerinin önceleri yüzde 50, şimdilerde ise yüzde 20 kârla çalışabildiklerini” maliyet analizi yaparak ortaya koyan grafik haber daha temelinden yanlışlıkla başlıyordu.
İlk düğme yanlış iliklenirse sonrası da yanlış gider. Dolayısıyla sonuçta ortaya çıkan tüm hesap kitap da yanlış çıkıyordu.
Türk hayvancılığının enteresan gelişmelere gebe olduğu kesin. Bilgi kirliliği de oluşmaya başladı. Şimdi objektif kalarak, okuyucuyu salak yerine koymadan, kim doğru söylüyor, kim feryadında haklı, bu işin sonu nereye gider” gibi soruların cevabını vermeye çalışalım.
1- Hayvan pazarında besilik dana kaç liraya satılıyor?
Herşeyden önce hayvan pazarlarında iki tip hayvan satılıyor. Biri besilik, diğeri de kesimlik. Kesimlik hayvanın ilave yem masrafı olmayacağından fiyatı daha düşük. Satışta canlı hayvan kilogram ağırlığı 7.5 TL civarında. Ancak 200 kilogram gelen bu canlı hayvandan yüzde 46 karkas et çıkacağını unutmamak lazım. Yani 1.500 TL verilerek alınan 200 kilogram gelen kesimlik hayvandan en fazla 92 kilogram et çıkar ki, yine hesapladığınızda karkas et olarak kilogram fiyatı 16 TL’nin üzerine geliyor. Besi çiftliklerinin ilgilendiği ve kavganın da temelini oluşturan hayvan ise besi hayvanı. Gidin, Kars hayvan pazarında bugün besilik bir dananın canlı kilogram fiyatı ne kadar, sorun. 7-8 aylık, aşağı yukarı 250 kilogram gelen besilik danaları kilogramı 12 TL’den daha aşağı fiyata almak mümkün değil. Yani çiftliğe gelecek bir danayı köylü 3 bin TL’ye satıyor.
2- 250 kilogramla çiftliğe gelen dana ne yer ne içer?
Besi çiftliği 3 bin TL. verdi, 7-8 aylık danayı çiftliğe getirdi. Hadi ona bir isim de verelim ve Sarıkız diyelim. Sarıkız 300 günlük bir çiftlik hayatı yaşar ve bu sürede ağırlığı ortalama 550 kilograma çıkar.
Çıkar çıkmasına da, bu ağırlığa ulaşmak için Sarıkız günde en az 5 liralık yem tüketir. Yem fiyatlarındaki gelişime de ayrı bir kutu açtım) Yani 300 gün sonunda çiftliğe maliyeti 1.500 TL daha artar. 3 bin liraya pazardan alındı, çiftlikte 1500 liralık yem yedi, Sarıkız’ın maliyeti oldu 4 bin 500 TL.
3- Bu iş tam Yıldırım Demirören’e göre sayılır
550 kilograma çıkan Sarıkız kesime gittiğinde 300 kilogram civarında karkas et verir. 4 bin 500 TL’Lik Sarıkız’ı satın alma ve yetiştirme bedelini 300 kilogramlık karkas ete bölünce 15 liralık bir maliyet çıkıyor ortaya. Demek ki, Cuma günkü grafik analizde ortaya konan 12.3 liralık maliyet hesabı yanlış. Bu hesap üzerinden yapılan “Yüzde 20 kârı beğenmiyorlar” tespiti de havada kalıyor.
Şimdi 15 liraya kesimlik hayvanı maleden besi çiftliğine, “Neden bu işi bırakıyorsun, sıfır kâr marjıyla 15 TL’ye sat işte” demenin alemi var mı?
Bu hesaba göre, ticareti yapsa yapsa bizim Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören yapabilir. Zira kendisi bir futbolcuyu 8 milyon euro’ya maledip, sonrasında bedelsiz takasta kullanmayı işadamlığı, basiretli yöneticilik sayan bir kişidir. Ancak ne yazık ki Demirören’in besi çiftliği yok.
O Beşiktaş’ı çiftlik gibi kullanarak günlerini geçiriyor. (Bu arada 8’e maledip 8’e satabilse yine içimiz yanmayacak ya neyse...)
4- Devler çekilince 12 TL’Lik fiyat gerileyecek
Analizi yaptık. Bir de sonucuna bakalım. Her biri 20 binin üzerinde büyükbaş hayvan besleyen çiftlikler hayvan pazarlarından alımı durdurunca ne olacak? Köylü hayvan pazarına getirdiği danasını satacak kimse bulamayacak.
Sonuçta burası borsa. Arz talebin önüne geçerse ne olacağı belli. 12 kilogramlık canlı hayvan satış fiyatı ister istemez düşecek. Düşecek de, köylü bu düşüşten hiç hoşlanmayacak. Bağırmaya başlayacak. Kendisine sıfır faizli kredi veren banka da tedirgin olacak. Genel seçimler öncesi bu durum haliyle hükümetin de isteyeceği bir durum değil.
Çok uzun süre et ithalatına karşı çıkan, hatta hatırlıyorum ilk kez VATAN gazetesinde ‘İthal ete izin çıkıyor’ başlığı attığımızda bizi yalanlayan, kesinlikle bunun doğru olmadığını söyleyen Tarım Bakanı Mehdi Eker şimdi, “Bizim temel önceliğimiz vatandaşa ucuz et yedirmek. Besi çiftliklerinin kârına zararına bakması normal. Pazardan çekilmeleri önemli değil” diyor.
Eğer öncelik vatandaş olsaydı, aynı hassasiyet benzinde de gösterilirdi. Yani öncelik aslında vatandaş değil. Bu işin sonunda canlı hayvan fiyatı düştükten sonra binlerce hayvan yetiştiricisinin bağırışı çağırışı önemli olacak. Bakalım Tarım Bakanı, alımlar durunca, canlı et fiyatı düşünce ve köylü pazarda hayvanını satamayınca da, “Önemli değil, ithalata devam” diyebilecek cesareti gösterebilecek mi?
Mısırın fiyatı % 35, arpanın ise % 40 arttı
Üreticiler et fiyatının artmasının temel sebeplerini şöyle sıralıyor:
1. Domuz gribinden sonra Ortadoğu ülkeleri et ithalatını kesti. Doğu sınırlarından hep Türkiye’ye canlı hayvan girerken, olay tersine döndü. Domuz gribi döneminde 70-80 bin hayvan ters göçle Türkiye’den Ortadoğu’ya gitti.
2. Et tüketimi catering firmaları ile arttı, kişi başı 10 kilogramı geçti. Sektör yetkilileri, “Bugün artık köydeki yas evinin yemek işi bile catering firmasına veriliyor. 7-8 kişi çalıştıran işletme bile catering firması ile anlaşıyor. Onlar da her öğün mutlaka beyaz ya da kırmızı etli bir menü sunuyorlar” diyor.
3. Turizmin canlanması, artan turist sayısı da talebi tetikliyor. 7 günlük konaklama hesabına göre turistler Türkiye nüfusunda yüzde 10’luk ilave artış yaratıyor. Üstelik turistik tesislerde normalin üzerinde et tüketiliyor.
4. Hayvancılığın temel girdileri anormal fiyat artışları gördü. Temmuz 2010’da 0.36 kuruş olan arpa 0.50 kuruşa yükseldi. Ekim 2010’da 0.40 kuruş olan mısır 0.54 kuruş oldu. Saman 10 kuruştan 30 kuruşa, yonca ise 28 kuruştan 50 kuruşa çıktı.
Doğru modelden vazgeçildi
Sektör temsilcileri stratejisi doğru belirlenen sperm teşvikinin bazı suistimaller yüzünden durdurulduğunu, bunun da hayvan gelişimini engellediğine dikkat çekti. Yapılan uygulamaya göre, etçil ırkların gelişimi için hayvan yetiştiricisine sperm veriliyordu. Ancak bu spermlerle dölleme yapan veterinerler, ne yazık ki dölleme yaptıkları hayvan sayısını fazla beyan ederek sistemi suistimal etti. Bu yöntemle ‘Simental’ adlı ırkın oldukça iyi bir gelişim gösterdiğini belirten uzmanlar, “Zaaflar giderilip yönteme geri dönülmeli” diyor.
Hayvancılığın terör yüzünden bittiği büyük şehir efsanesi
Son yıllarda söylenen tek bir şey var. Terör yüzünden Doğu’da hayvancılık öldü. İstatistikler öyle demiyor.
Diyarbakır’daki hayvan nüfusunun gerileme oranı ile Kayseri, Afyon, Balıkesir, Eskişehir gibi illerdeki hayvan nüfusunun gerileme oranı aynı. Demek ki problem yanlış yerde aranıyor.
Ancak şu bir gerçek ki, meralar yok oluyor. Meraların yok olmasının sebebi terör değil, maalesef bilinçsiz kullanım.
Meraların çiçeklenme, gelişme dönemlerinde bile hayvanlar meralara sokuluyor, aylarca kalıyorlar. Dekar başına bulunması gereken hayvan sayısına dikkat edilmiyor. Meralar yoruluyor ve gelecek yıllarda verimi azalıyor.
Kars-Ardahan gibi bölgelerde meralar ne yazık ki bilinçsiz kullanımın acısını yaşıyor.