Kanunî döneminin ünlü şairi Bakî Efendi ' nin bir beyti vardır; der ki: 'Mest olup uyurken öpmüş la ' l-i cânânı rakîb
Ehremenler hâtemi almış Süleyman bîhaber'
Anlamı şöyle: Sevgili uyurken ifrit gelip dudağından buse çalmış. Yani ki devler mührü almışlar da Süleyman ' ın haberi yok.
Beyitte geçen hâtem kelimesi Hz. Süleyman ' ın mucizevî mührünü karşılamakta. Mâlum, Hz. Süleyman ' ın yüzük olarak taşıdığı bir mührü vardı. Biri yukarıyı, diğeri aşağıyı işaret eden iki eşkenar üçgenin meydana getirdiği bir hexagram şeklinden ibaret bu mühür rivayete göre Allah ' ın en büyük adını (İsm-i A ' zam) temsil etmekteymiş. Hermetik gelenek buna makrokozmos gözüyle bakmış. Kadim Hind ' de yaratıcı Vişnu üçgeni ile yok edici Şiva üçgeninin iç içe geçmiş hali imiş ve maddi alemin yaratılışı ile yok oluşuna işaret edermiş. İslam öncesi doğu kültürlerinde aynı hexagram, madde ile mânâ, iyi ile kötü, güzel ile çirkin, Tanrı ve kaos, derun ve masiva, kadın ve erkek vb. zıtlıklara işarette bulunmuş.
Mühr-i Süleyman ' ın üzerindeki altı kollu yıldız motifinin daha tunç devrinden itibaren Ortadoğu coğrafyasında sıklıkla kullanıldığı arkeolojik kalıntılardan bilinmektedir. Keza Roma, İbrani, Asur, Bizans gibi eski medeniyetlerden kalan eserler üzerinde de göze çarpmaktadır. Eski Türklerin kullandığı on iki hayvanlı takvimde de bu yıldızı görürüz. Mitolojik zamanlardan itibaren bereket ve güç sembolü sayıldığı, pagan toplumlarda da kutsal kabul edildiği bilinmektedir. Ona her devirde atfedilen anlam da bu yüzden değişip durmuştur. Altı yön, matematikte ilk mükemmel sayı, dünyanın altı günde yaratılışı, bereket ve bolluğun özü vs. bunlardan. Şer güçlerden korunmak için tılsım oluşu ise pek yaygın.
Hıristiyan ve Yahudiler arasında mühr-i Süleyman ' a 'Davud Yıldızı' denilmektedir. Onlar altıgen mührün üzerindeki yıldızın her bir köşesinde sıra ile İbrahim, İshak, Yakup, Musa, Harun ve Davud isimlerinin yazılı olduğuna inanırlar. Bugünkü İsrail devletinin bayrağı üzerinde de hexagram bulunmasının sebebi budur.
Mühr-i Süleyman ' ın önemi Yahudilerce bir amblem olarak kullanılmaya başladıktan sonra artmıştır. Mührün, İlahî himayeyi sembolize ettiğine inanan Yahudiler sonraki dönemlerde bu şekli sancak ve flamalara, muskalara nakşetmişler, büyücülük tılsımı olarak sıklıkla kullanmaya başlamışlar, zamanla ona kudsiyet atfedilmiş ve özellikle dinî ikbal uğrunda kullanmışlardır.
Mühr-i Süleyman, İslam tezyini sanatlarının metal, ahşap, mimari, dokuma gibi pek çok dalında da nakış amaçlı kullanılmıştır. Birinin tepesi diğerinin tabanına geçirilmiş iki eşkenar üçgenin figüratif birleşimindeki kontrast, özellikle yapı süslemelerinin göbek motifi olarak çok cazip görülmüştür. Mühr-i Süleyman ' ın bulunduğu yere şeytanın giremediğine dair halk inancından dolayı da taş, ağaç, cam, kağıt vb. satıhlarda merkezî motif niyetine kullanılmıştır. Yine bu inanıştan dolayı cami, tekke vb. mekanların kubbe veya tavan nakışlarında yahut medhal sövelerinde mühr-i Süleyman desenleri bulunur. Anadolu Selçukluları, Artukoğulları ve İlhanlıların eserlerinde bilhassa kubbelerin kilit taşlarında sık rastlanır. Osmanlılarda ise başta hamam kubbe delikleri olmak üzere mezar taşları, cami tezyinatları, anıtlar ve kemer kilit taşlarıyla çini, seramik gibi mimariyi ilgilendiren hususlarda şeytanı uzaklaştırma amacıyla; mutfak eşyalarında, çeşmelerde, sebillerde zehirlenmeye karşı tılsım niyetine; serpuş, tolga vb. başlıklarda güç sembolü olarak; giyim eşyaları ve takılarda hırz ve vefk olsun diye kullanılmıştır. Nitekim Barbaros Hayreddin Paşa ' nın, rüzgara hükmedebilmek maksadıyla sancağına mühr-i Süleyman motifi nakşettirmesi bu geleneğin bir neticesidir.
İmdi, bir beyit yüzünden bütün bunları söylememizin sebebi, toplumdaki insicam, aydınların ortak birikimleri; kültür-medeniyet malzemesinin sanatın hemen her dalıyla ilişkide olduğu gibi konularda ahkam kesmek değil; belki evrensel kültürün hemen her millet tarafından farklı biçimlerde paylaşıldığı gerçeğini vurgulamaktır. Bu arada bir şairin de söz konusu birikimden uzak kalması elbette düşünülemeyecektir. Nitekim Bakî ' nin, ifritlerin (rakiplerin) çalmasına razı olmadığı mührü (dudağı), daha yüzlerce şair yüzyıllar içerisinde tekrar tekrar ifritlerden korumaya çalışacak ve mühr-i Süleyman hakkında efsaneler oluşacaktır.
Ehremenler hâtemi almış Süleyman bîhaber'
Anlamı şöyle: Sevgili uyurken ifrit gelip dudağından buse çalmış. Yani ki devler mührü almışlar da Süleyman ' ın haberi yok.
Beyitte geçen hâtem kelimesi Hz. Süleyman ' ın mucizevî mührünü karşılamakta. Mâlum, Hz. Süleyman ' ın yüzük olarak taşıdığı bir mührü vardı. Biri yukarıyı, diğeri aşağıyı işaret eden iki eşkenar üçgenin meydana getirdiği bir hexagram şeklinden ibaret bu mühür rivayete göre Allah ' ın en büyük adını (İsm-i A ' zam) temsil etmekteymiş. Hermetik gelenek buna makrokozmos gözüyle bakmış. Kadim Hind ' de yaratıcı Vişnu üçgeni ile yok edici Şiva üçgeninin iç içe geçmiş hali imiş ve maddi alemin yaratılışı ile yok oluşuna işaret edermiş. İslam öncesi doğu kültürlerinde aynı hexagram, madde ile mânâ, iyi ile kötü, güzel ile çirkin, Tanrı ve kaos, derun ve masiva, kadın ve erkek vb. zıtlıklara işarette bulunmuş.
Mühr-i Süleyman ' ın üzerindeki altı kollu yıldız motifinin daha tunç devrinden itibaren Ortadoğu coğrafyasında sıklıkla kullanıldığı arkeolojik kalıntılardan bilinmektedir. Keza Roma, İbrani, Asur, Bizans gibi eski medeniyetlerden kalan eserler üzerinde de göze çarpmaktadır. Eski Türklerin kullandığı on iki hayvanlı takvimde de bu yıldızı görürüz. Mitolojik zamanlardan itibaren bereket ve güç sembolü sayıldığı, pagan toplumlarda da kutsal kabul edildiği bilinmektedir. Ona her devirde atfedilen anlam da bu yüzden değişip durmuştur. Altı yön, matematikte ilk mükemmel sayı, dünyanın altı günde yaratılışı, bereket ve bolluğun özü vs. bunlardan. Şer güçlerden korunmak için tılsım oluşu ise pek yaygın.
Hıristiyan ve Yahudiler arasında mühr-i Süleyman ' a 'Davud Yıldızı' denilmektedir. Onlar altıgen mührün üzerindeki yıldızın her bir köşesinde sıra ile İbrahim, İshak, Yakup, Musa, Harun ve Davud isimlerinin yazılı olduğuna inanırlar. Bugünkü İsrail devletinin bayrağı üzerinde de hexagram bulunmasının sebebi budur.
Mühr-i Süleyman ' ın önemi Yahudilerce bir amblem olarak kullanılmaya başladıktan sonra artmıştır. Mührün, İlahî himayeyi sembolize ettiğine inanan Yahudiler sonraki dönemlerde bu şekli sancak ve flamalara, muskalara nakşetmişler, büyücülük tılsımı olarak sıklıkla kullanmaya başlamışlar, zamanla ona kudsiyet atfedilmiş ve özellikle dinî ikbal uğrunda kullanmışlardır.
Mühr-i Süleyman, İslam tezyini sanatlarının metal, ahşap, mimari, dokuma gibi pek çok dalında da nakış amaçlı kullanılmıştır. Birinin tepesi diğerinin tabanına geçirilmiş iki eşkenar üçgenin figüratif birleşimindeki kontrast, özellikle yapı süslemelerinin göbek motifi olarak çok cazip görülmüştür. Mühr-i Süleyman ' ın bulunduğu yere şeytanın giremediğine dair halk inancından dolayı da taş, ağaç, cam, kağıt vb. satıhlarda merkezî motif niyetine kullanılmıştır. Yine bu inanıştan dolayı cami, tekke vb. mekanların kubbe veya tavan nakışlarında yahut medhal sövelerinde mühr-i Süleyman desenleri bulunur. Anadolu Selçukluları, Artukoğulları ve İlhanlıların eserlerinde bilhassa kubbelerin kilit taşlarında sık rastlanır. Osmanlılarda ise başta hamam kubbe delikleri olmak üzere mezar taşları, cami tezyinatları, anıtlar ve kemer kilit taşlarıyla çini, seramik gibi mimariyi ilgilendiren hususlarda şeytanı uzaklaştırma amacıyla; mutfak eşyalarında, çeşmelerde, sebillerde zehirlenmeye karşı tılsım niyetine; serpuş, tolga vb. başlıklarda güç sembolü olarak; giyim eşyaları ve takılarda hırz ve vefk olsun diye kullanılmıştır. Nitekim Barbaros Hayreddin Paşa ' nın, rüzgara hükmedebilmek maksadıyla sancağına mühr-i Süleyman motifi nakşettirmesi bu geleneğin bir neticesidir.
İmdi, bir beyit yüzünden bütün bunları söylememizin sebebi, toplumdaki insicam, aydınların ortak birikimleri; kültür-medeniyet malzemesinin sanatın hemen her dalıyla ilişkide olduğu gibi konularda ahkam kesmek değil; belki evrensel kültürün hemen her millet tarafından farklı biçimlerde paylaşıldığı gerçeğini vurgulamaktır. Bu arada bir şairin de söz konusu birikimden uzak kalması elbette düşünülemeyecektir. Nitekim Bakî ' nin, ifritlerin (rakiplerin) çalmasına razı olmadığı mührü (dudağı), daha yüzlerce şair yüzyıllar içerisinde tekrar tekrar ifritlerden korumaya çalışacak ve mühr-i Süleyman hakkında efsaneler oluşacaktır.